Şeyda Deveci Ve Hotiç Kreatif Direktörü Emirhan Hotiç : “Hotiç Ve Çagev, Sanatla İyileştirmeye Davet Ediyor”

Şeyda Deveci Ve Hotiç Kreatif Direktörü Emirhan Hotiç : “Hotiç Ve Çagev, Sanatla İyileştirmeye Davet Ediyor” Şeyda Deveci Ve Hotiç Kreatif Direktörü Emirhan Hotiç : “Hotiç Ve Çagev, Sanatla İyileştirmeye Davet Ediyor”

Çagev Vakıf Başkanı Elif Koca, Sanatla İyileşiyoruz Proje Tasarımcısı 
Şeyda Deveci Ve Hotiç Kreatif Direktörü Emirhan Hotiç, Sanatla İyileşiyoruz Sosyal Sorumluluk Projesini Ve Hotiç İş Birliğini Klass’a Anlattılar  Bu sezon Hotiç vitrinleri, yalnızca estetiği değil, sanatı ve derin anlamları da ayakkabı tutkunlarıyla buluşturuyor. Sanatın iyileştirici gücünden ilham alınarak yaratılan özel kapsül koleksiyon, dikkat çekici sanat eserlerini özgün bir dokunuşla tasarımlara taşıyor. “Sanatla İyileşiyoruz” sosyal sorumluluk projesi kapsamında hazırlanan koleksiyon, sanatın ruhuna dokunan özel baskılarla koleksiyonda yerini alıyor. Projeye gönül veren Çagev Vakıf Başkanı Elif Koca, Sanatla İyileşiyoruz Proje Tasarımcısı Şeyda Deveci ve Hotiç Kreatif Direktörü Emirhan Hotiç, bu anlam dolu koleksiyonun ilham verici yolculuğunu Klass okuyucularıyla paylaştı.  

ÇAGEV’in diğer toplum kuruluşları arasında farklı bir yönü var. Kuruluş hikayenizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Elif Koca: ÇAGEV›in başlama hikayesi; bir grup gönüllü psikolog ve eğitmen olarak sivil toplum kuruluşları, belediyeler gibi kamu ya da özel kurumlara, ağırlıklı olarak çocuk ve aileyi kapsayan eğitim, seminer, atölye çalışmaları gibi etkinlikler düzenlememizle başladı. Zamanla o kadar fazla talep aldık ki organizasyonları sağlıklı yürütmek adına kurumsallaşmaya ihtiyaç duyduk ve önce Çocuk Aile Gelişim ve Eğitim Derneği’ni (ÇAGEDER), ardından da ÇAGEV’i kurduk. Dernekle beraber aramıza çok hızlı bir gönüllü akını oldu. Ülkemizde o kadar çok insan emeğini, zamanını, bilgisini paylaşmaya hazır ki, sadece daha iyi organize olmaya ihtiyaçları var. Bugüne kadar gönüllülerimiz sayesinde tamamen ücretsiz olarak yaklaşık; 25.000’den fazla aileye seminer verdik, 10.000’den fazla psikoterapi uyguladık, 10.000’den fazla çocuğa gelişim ve ruhsal tarama testi yaptık. Down sendromlu çocuklarla tiyatro oyunu sahneledik, pandemi döneminde 100’ün üzerinde sağlık çalışanına psikolojik ilk yardım verdik. Kahramanmaraş depreminde 200’ün üzerinde depremzedeye travma odaklı psikolojik destek sağladık. Biz toplum ruh sağlığı ve eğitimi alanına hitap ettiğimiz için, yaklaşık 500 gönüllü psikolog, psikiyatr, PDR uzmanı ve eğitmenle hareket edebiliyoruz. Ayrıca hızlı, etkin ve güvenilir bir hareket kabiliyetine sahip olduğumuz için bunları başarabiliyoruz. Örneğin, deprem bölgesine ilk psikolojik desteği biz ulaştırdık.

“BİZ, TAM OLARAK WİNNİCOTT’UN BU ÇİZİKTİRME OYUNUNU PROJELENDİRMİŞ OLDUK”

“Sanatla İyileşiyoruz” projesi çok önemli bir anlam taşıyor, proje nasıl ortaya çıktı?
E. K.: Sanatla İyileşiyoruz projesini, üç sene evvel yakın dostum Şeyda Deveci ile uluslararası bir sergi gezerken, bir eserin karşısında onu anlamaya çalışırken beraber geliştirdik. İncelediğimiz eserin tekniği ile ilgili Şeyda bana bilgi aktarıyordu. Bir yandan da yeni bir ofise taşınmıştım ve bana buna benzer bir eser hediye edeceğini, ancak henüz tamamlamadığını ve uzun zamandır tamamlamakta zorluk çektiğini söylemişti. Ben de o zaman “Sen ver bana hediyemi, ben tamamlayayım bari,” diye espri yapınca, o da “Nasıl olur acaba?” diye sesli düşündü ve “Neden olmasın ki, bilinçdışı bir karşılaşma nasıl olur acaba?” dedik ve projeyi tasarladık. Psikolojide, Winnicott adlı önemli bir psikanalistin “Squiggle” isimli, bu şekilde bir terapötik oyunu var. Hasta, terapi esnasında bir kâğıda aklına gelenleri çizer ve terapist de o anki çağrışımlarıyla bu çizimi bir şeye dönüştürür, sonra da çizim üzerine yorum yaparlar. Biz, tam olarak Winnicott’un bu çiziktirme oyununu projelendirmiş olduk.

Projenin hedeflerinden ve süreçlerinden bahseder misiniz?
Şeyda Deveci: “Sanatla İyileşiyoruz”, yaklaşık 250 kişinin tamamen gönüllülük esasına göre destek verdiği, kutsal vatan topraklarımızın Cumhuriyet’e kavuşmasının 100. yılı onuruna tasarlanmış, iki aşamadan oluşan bir sosyal sorumluluk projesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te kurulmasına ithafen her biri farklı geçmişlere, yaşanmışlıklara sahip 23 ayrı bilinç, 23 ressamın dönüştürücü fırçasıyla ve ardından da 23 psikanalistin yorumuyla 23 farklı sahnede yıkıcılığı dönüştürmenin yollarına dikkat çekmek amacıyla buluşuyor. Proje kapsamında “Toplumsal Yıkıcılık” hakkında farkındalık oluşturmak için iş, sanat ve spor dünyasının önde gelen isimleri bir tuvale “yıkıcılıkla” ilgili aklına gelenleri aktarıyor. Ardından bu tabloyu bir ressamımız yorumunu katarak yıkımı yapıma dönüştürüyor. Son olarak da bir psikanalist eseri yorumluyor. Böylece resim sanatı ile estetik çağrışımları serbest bırakarak yıkıcılığın nasıl yaratıcı ve faydalı alanlara dönüştürülebileceğini göstermeyi hedefliyoruz. Tamamlanan bu eserler ilk kez 25 Ekim – 4 Kasım tarihleri arasında Beşiktaş Belediyesi’nin himayesinde Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi’nde sergilenecek. Projenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve daha fazla çocuğa ulaşabilmek amacıyla sergiler sonrası düzenlenecek baloda, eserler açık artırma ile satışa sunulacak. Elde edilen gelir ile 12-15 yaş arası 10 bin çocuğa ruh sağlığı taraması yapılacak ve bu taramalar sonucunda psikopatoloji riski yüksek olan 1000 çocuğa İstanbul Rumeli Üniversitesi ve 360 Sağlık şirketinin psikologlarıyla “sanat terapisi” yapılarak ruh sağlıklarının korunmasına destek olunacak.

“Sanatla İyileşiyoruz” diyen kimler var? Projenin destekçilerinden biraz bahsedebilir miyiz?
E. K.: Adını saymaktan gurur duyacağım eksik bırakmaktan endişe edeceğim yüzlerce kişi var projeye destek veren… İş, sanat ve spor dünyasının önde gelen isimlerinin yer aldığı projemize ilk destekler Semahat Arsel, Dursun Özbek, Rahmi Koç, İlber Ortaylı, Nebil Özgentürk ve Emirhan Hotiç’ten geldi. İlk ressamlarımız, Muzaffer Akyol, Bedri Baykam, Serkan Küçükgözcü, Mehmet Sinan Kuran, Taner Alakuş, Dora Tuhan’dı. Ortaya çıkan bu ilk eserleri yorumlayanlar da yine nazımızın geçtiği çoğunluğu psikanalistlerden oluşan ruh sağlığı uzmanı arkadaşlarımız Hatice Güneş, Bengi Düşgör, Tevfika İkiz, Neslihan Zabcı, İrem Atak idi.

Sizin bu projeye katılımınız nasıl oldu?
Emirhan Hotiç: Sanata olan düşkünlüğüm, yıllardır amatör olarak yağlı boya yapıyor olmam ve kendime ait mütevazı bir sanat koleksiyonu oluşturmamla pekişti. Sanatla olan bu bağımı çok iyi bilen değerli dostum Şeyda Deveci, bir gün beni arayıp heyecanla yeni bir projeden bahsetti. Projenin ayrıntılarını paylaştığında, sanata olan tutkumun bu özel çalışmaya katkıda bulunabileceği fikri beni derinden heyecanlandırdı. Hiç düşünmeden bu anlamlı daveti kabul ettim ve projede yer almaya karar verdim. Bu süreçte genç ve yetenekli sanatçı Dora Tuhan ile birlikte bu projede yer aldım. Her ne kadar Dora ile doğrudan bir araya gelmemiş olsak da sanatsal bir uyum içinde, birbirinden bağımsız olarak çalıştık. İlk aşamada, projeye “yıkıcılığı” temsil eden bir çizim yaparak katkıda bulundum. Ardından Dora, bu çizimi alıp sanatın dönüştürücü gücüyle bambaşka bir esere dönüştürdü. Ortaya çıkan eser, sadece renklerin ve çizgilerin dansından ibaret değildi; aynı zamanda, iki farklı sanatçının iç dünyalarının ve ifade biçimlerinin buluşmasını simgeliyordu. Bu süreç, sanatın başkalarıyla paylaşılmasa bile derin bir bağ kurma potansiyeline sahip olduğunu bana bir kez daha hatırlattı.

“HOTİÇ MARKASI OLARAK, SOSYAL SORUMLULUK VE TASARIMI BİR ARAYA GETİREN PROJELERDE YER ALMAYI HER ZAMAN ÖNEMSİYORUZ”
Proje kapsamında, Hotiç’in benzersiz bir kapsül koleksiyonu bizi bekliyor. Projenin gelişim süreci nasıl ilerledi?
E. H.: Hotiç markası olarak, sosyal sorumluluk ve tasarımı bir araya getiren projelerde yer almayı her zaman önemsiyoruz. Bu özel proje, iki alandaki tutkumuzu birleştirerek ortaya çıktı. Projeye daha fazla katkı sağlamak amacıyla, eserlerden bir seçim yaptık; bir diğeri de benim ve Dora Tuhan’ın ortak çalışmasından oluştu. Her iki eseri de özel baskı teknikleriyle vegan deri üzerine taşıdık. Seçtiğimiz diğer tablonun yaratıcılarının Kenan Doğulu ve Yasemin Öztürk olduğunu sonradan öğrendik; koleksiyonumuza çok yakıştığını düşündüğümüz bu tablo, projeye derinlik katarken, tasarımlarımıza da sanatsal bir dokunuş kazandırdı. Bu sanat eserlerini, zarif pasaportluklardan şık portföy çantalara, her tarzda kullanılan omuz çantalarına kadar çeşitli aksesuarlarda hayata geçirdik. Ortaya çıkan kapsül koleksiyon, sanatın ve zarafetin eşsiz bir birleşimini temsil ediyor. Koleksiyonumuz, sergiyle birlikte tüm mağazalarımızda ve online platformlarda sanatseverlerle buluşacak. Bu anlamlı projeyi daha da özel kılan bir detay ise, satışlardan elde edilecek gelirin ÇAGEV’e bağışlanacak olması. 2012 yılından bu yana ailelere ve çocuklara psikolojik ve pedagojik destek sunan ÇAGEV, sağlıklı nesillerin yetişmesine büyük katkı sağlıyor. Çocukların gelişimine sanat yoluyla destek olabilmek, onların geleceğine dokunmak ve bu iyileştirici yolculuğa ortak olmak bizler için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı.


Devamında yeni sergiler mi olacak, süreç nasıl ilerleyecek?
E. K.: Evet, gezici sergilerimiz olmaya devam edecek. İlk sergimize 18 eser ile çıkıyoruz. Cumhuriyetimizin 100.yılına ithafen hazırladığımız için 1923’ü temsilen 23 eser hedefledik. İlk sergi ile birlikte proje lansmanımızı gerçekleştiriyor olacağız. Projenin duyulmasından sonra bize katılmak isteyen kişiler için 5 kişilik kontenjan ayırdık; çizimler ve sergiler yapılmaya devam edecek. Bu seneki hedefimiz, 10.000 çocuk ve ailesine ulaşmak; henüz bir ana sponsorumuz yok, proje kendini beslemeye çalışıyor, duyurulardan sonra bize destek vermek isteyen kurumlarla her yıl bu sayıyı arttırarak devam etmek; sanatın bir kolu olan görsel sanatlarla farkındalık oluşturarak konuya dikkat çekmek istiyoruz. “Bilim ve sanat yol göstericidir” inancıyla, projemizin resimden sonra sanatın diğer dalları olan edebiyat, müzik, tiyatro ve sinemayı da içine alarak 5 yıl sürmesini planlıyoruz.