Özkan Bey, 18 yıl gibi uzun bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra kendi muayenehanenizi açtınız. Öncelikle sizi daha yakından tanıyarak mesleğe nasıl başladığınızı öğrenebilir miyiz?
Malatya’da doğdum ve ilkokula bu şehirde başladım. Daha sonra babamın görevi dolayısıyla Giresun’a taşındık ve eğitim hayatım orada devam etti. Liseden sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Mezun olduktan sonra iki yıl kadar Sağlık Bakanlığı bünyesinde mecburi hizmette bulundum. Ardından ihtisas eğitimime İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı’nda başladım. Cerrahpaşa’nın tarihindeki ilk resmi göğüs cerrahisi asistanıyım. Orada yaptığım beş yıllık ihtisastan sonra ilk olarak Alman Hastanesi’nin de içinde olduğu Universal Hospital Group’ta göreve başladım. 7 yıl sonra Florence Nightingale grubunun bünyesindeki İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geçtim. 2017 yılında doçentliğe kadar yükseldikten sonra oradaki görevimden ayrıldım. Ardından Şişli’de özel bir hastanede çalıştıktan sonra kendi muayenehanemi açmaya karar verdim.
Kendi muayenehanenizi açma fikri sizde nasıl oluştu?
Kendi muayenehanemizde hastalarımıza daha kaliteli bir hizmet verebileceğimizi düşündük. Muayenehane sayesinde hastalarımız bize daha rahat ulaşıyor. Onlara daha fazla zaman ayırıyoruz. Böylece kendilerini daha özel hissediyorlar. Hastalarımızın en iyi hizmet alacağı şekilde seçtiğimiz hastanelerde ameliyatımızı yapabiliyoruz.
“TEŞHİS KONULAN ERKEKLERİN YÜZDE 90’I, KADINLARIN İSE YÜZDE 80’İ SİGARA KULLANIYOR”
Son dönemde kanser türleri arasında akciğer kanserini daha sık duyar olduk. Bunun nedenleri nelerdir?
Eskiden akciğer kanseri daha nadir görülen bir kanserken günümüzde yaygın görünmektedir. Akciğer kanserinin bilindiği gibi en önemli nedenlerinden biri de tütün ve tütün ürünleridir. Teşhis konulan erkeklerin yüzde 90’ı, kadınların ise yüzde 80’i sigara kullanıyor. Eskiden düşük katranlı, mentollü sigaraların kanser yapmadığı söylenirdi. Halbuki onları kullananlar kanser risklerini daha da artırıyor, çünkü bu tür ürünler ağır olmadığı için akciğerlere daha rahat çekilebiliyor. Sadece sigara değil tüm tütün ürünleri yani pipo, nargile, puro gibi ürünler de akciğer kanserinin bir numaralı nedenidir. Ayrıca pasif içicilik durumunda kanser olma riski normalden iki kat daha fazladır. Sigarayı bıraktıktan sonra akciğerin temizlenmesi yaklaşık 15 yıl sürüyor. Sigara dışında asbest gibi kimyasal maddeler de kanserojen etkiye sahiptir. Görüntüleme cihazlarının, teknolojik aletlerin yaydığı radyasyon ve hava kirliliği gibi etmenler de kanser riskini arttıran faktörler arasında yer alıyor. Bunların dışında ailede akciğer kanseri olan kişilerde akciğer kanseri riski normal popülasyona göre artmaktadır. HIV enfeksiyonu gibi bağışıklık sistemini düşüren enfeksiyonlar da akciğer kanserine neden olabilir. Geçirilmiş tüberküloz gibi akciğerde hasar bırakan hastalıklar da riski arttırır. Covid-19 pandemisi döneminde akciğer kanseriyle sık karşılaşmamızın nedeninin bu dönemde salgın hastalıktan dolayı daha fazla akciğer tomografisi çekilerek semptomsuz hastaların yakalanması olduğunu düşünüyorum.
Akciğer kanserinin belirtileri nelerdir?
Bu hastalık herhangi bir belirti veya şikâyet vermeden de ilerleyebilir. Hastaneye başka bir şikayet ile gittiğinizde tesadüfen bu hastalığı taşıdığınızı öğrenebilirsiniz. Akciğer kanserinin en yaygın belirtileri göğüs ağrısı, göğüste yanma hissi, geçmeyen ve zamanla karakter değiştiren öksürüktür. Bunun yanında nefes darlığı, hırıltı gibi şikayetler de görülebilir. Kişiler zaman zaman öksürüklerinin sigaradan kaynaklanan basit bir öksürük olduğu yanılgısına kapılabilir. Balgam çıkarma ve balgam karakteri değişikliği de belirtilerden biridir. Özellikle balgamdan kan gelmesi ciddi bir durumdur. Bizim insanlarımız genelde kan gördükleri zaman doktora gitmeyi tercih eder. Geçmeyen zatürreler ve enfeksiyonlar, ses kısıklığı da belirti olarak görülebilir. Bütün kanser türlerinde rastladığımız iştah kaybı, kilo kaybı, yorgunluk hissi gibi belirtiler akciğer kanserinde de görülebilir. Sigara içen 40 yaş üstü kişilere yılda en az bir defa düşük doz akciğer tomografisini öneriyorum. Yaşla birlikte ‘check up’ların arttırılması gerekir. 50-60 yaş grubunun biraz daha sıkı takipte olması gerekiyor.
Akciğer kanserinin tedavi yöntemleri nelerdir?
Akciğer kanseri prostatla beraber dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biridir. Kadınlarda da artık sık görülmektedir. Kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni akciğer kanseridir. Bize bu rahatsızlıkla gelen 100 hastadan yalnızca 15-20’sini ameliyat edebiliyoruz. Günümüzde bu hastalığın erken teşhisi konusunda çok ilerledik. Tanı aşamasında hem hastalığı teşhis ediyor hem de hücre tipi ve evresini belirliyoruz. Eğer küçük hücreli akciğer kanseriyse tedavide cerrahinin yeri yok. Kemoterapi, radyoterapi (ışın tedavisi) ve nadiren immünoterapi uygulanıyor. Küçük hücre dışı akciğer kanserinde cerrahi planlaması yapabiliyoruz. Cerrahi tedavide hastalığın evresi de çok önemli. Birinci ve ikinci evrede tedavi olarak cerrahi yapmaktayız. Üçüncü evrede ise yardımcı tedaviler dediğimiz radyoterapi ve kemoterapiden sonra cerrahi söz konusu olabiliyor. Dördüncü evredeki hastalarda nadiren cerrahiye başvursak da genellikle kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi devreye giriyor. Tümörde yapılan genetik testler sonucu hedefe yönelik ilaçlar kullanıldığı zaman tedavi çok daha başarılı oluyor.
“KANSER CERRAHİSİNDE PRENSİP KESİNİN KÜÇÜK OLMASI DEĞİL TÜMÖRÜN TAMAMEN TEMİZLENMESİDİR”
Gelişen teknolojilerle ameliyatlar artık küçük kesiler ile kapalı bir şekilde de yapılabiliyor. Peki, kapalı ameliyatlar hangi evrelerdeki hastalara yapılabilir?
Birinci ve ikinci evrede minimal invazif dediğim küçük kesilerle ameliyat yapıyoruz. Cerrahın deneyimi ve hastanenin şartlarına göre ameliyatların türü değişmektedir. Eğer hasta ve tümörün evresi (Evre 1-2) uygunsa kapalı ameliyat gerçekleştirebiliyoruz. Kapalı akciğer ameliyatlarını Videotorakoskopik (VATS) ve Robot yardımlı (RATS) olarak yapmaktayız. Bu durumlarda hasta memnuniyeti de doğal olarak artmaktadır. Hastalarımız yeni teknoloji olduğu için kapalı ameliyatların daha iyi olduğunu düşünüyor ama bu her hastada uygulanamıyor. Kanser cerrahisinde prensip kesinin küçük olması değil tümörün tamamen temizlenmesidir.
“TEDAVİ SÜRECİNDE HASTALARIMIZIN YANINDA OLUYOR VE UMUTLARINI KAYBETMEMELERİ ADINA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİYORUZ”
Muayenehanenizde hastalarınıza tanı aşamasında tam teşekküllü bir hizmet verdiğinizi söyleyebilir miyiz?
Muayenehane açmamızın sebeplerinden bir tanesi de hastalarımıza bu hizmeti en iyi şekilde verebilmek. Nişantaşı’nda hemen Medica’nın yanındayız ve buranın kaliteli bir tıbbi görüntüleme merkezi olduğu zaten bilinmektedir. Bu da hizmet standardımızı yükseltmektedir. Muayene aşamasının ardından eğer cerrahi müdahaleyi gerektirecek bir durum varsa operasyonu yapacağımız hastaneye hasta ile konuşarak karar veriyoruz. Ameliyatlarımızı İstanbul’un en kaliteli ve donanımlı hastanelerinde gerçekleştiriyoruz. Tedavi sürecinde sonuna kadar hastalarımızın yanında oluyor ve umutlarını kaybetmemeleri adına her türlü desteği veriyoruz.