Alaz Hanım, sizi moda, mücevher ve dekorasyon dünyasındaki tasarımlarınızla tanıdık. Tasarım yolculuğunuz nasıl başladı?
Tasarım yolculuğum aslında çocuk yaşlarımda başladı. Çok küçük yaşlarda kendi kıyafetlerimi keserek annemlere şov yapıyordum. Hep moda tasarımı okumak istedim. Fakat moda tasarımı yerine bir anda yurt dışında endüstri mühendisliği okurken buldum kendimi. Okul bittikten sonra kurumsal hayatta çalışmaya başladım ama tasarım tutkumdan hiçbir zaman vazgeçmedim. İş hayatına başlar başlamaz kendi marka çalışmalarımı yapmaya başladım. Yaptığım tasarımları nasıl pazarlayabileceğimi düşündüm. Bu soruyu kendime sorduktan sonra, yüksek lisans yapmam gerektiğine karar verdim. Yüksek lisansımı pazarlama yönetimi üzerine Galatasaray Üniversitesi’nde yaptım. Bitirme tezim de hem dijitalde hem de fiziki olarak konsept mağazalar üzerineydi. Bitirme tezinden sonra da kurumsal hayattaki görevimden ayrıldım. Önce bir kitap çıkardım. Kitaba benim markamla bağdaşan bir isim vermek istedim. Kitaba ‘Aşk Kadını’ adını verdim. İnsanların ne kadar yoğun duygularla, nasıl bir tutkuyla sanatımı yaptığımı görmelerini istedim. Şu an iki yaşında olan bir şirketim var. İlk marka çalışmalarım on yıl öncesine dayanıyor. Bu serüven o kadar kısa bir serüven değil. Yıllar öncesinde planlanan ama doğru zamanı bekleyen bir hedefti.
Birçok farklı alanda tasarımlar yapmak zor olmalı. Tasarımlarınızı yaparken neleri ön planda tutuyorsunuz?
Ben moda tasarımlarımı yaparken kendimi o kıyafetin içerisinde hayal ediyorum. Tamamen hayallerden, tutkulardan ve aşktan ilham alarak yapıyorum. O tasarımı giydiğimde neler hissedeceğimi düşünüyorum. Aynı şekilde başka bir kadın bu tasarımı giydiğinde benim duyduğum aşkı duyup duymayacağını da düşünüyorum. İnsanların beni ve tasarımlarımı benimsemesi gerekir ki; yaptığım sanata en az benim kadar sahip çıksınlar. Moda bence sanatın ta kendisidir. Bir kadın tutku duymadığı elbiseyi giymemeli.
Yakın zamanda Nişantaşı’nda yeni bir mağaza açtınız. Burada müşterilerinize hangi ürünleri sunuyorsunuz? Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz?
Mağazamda kişiye özel tasarımlar da yapıyorum ve benim kendi koleksiyonlarım da yer alıyor. Koleksiyonlarımda zamansız tüvit takımlar, kokteyl ve gece elbiseleri, gömlekler ve pantolonlar yer almakta. Ağırlıklı olarak kişiye özel tasarımlar hazırlıyorum.
Tasarım konusunda kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Kendimi düzenli olarak çalışarak ve vazgeçmeyerek geliştirdim. Vazgeçmem için birçok sebep varken ben vazgeçmemeyi tercih ettim. Düzenli olarak her gün yeni bir adım attım. Tasarımcılar özgür olmalıdır. Eğer özgürlükleri ellerinden alınırsa doğru karar veremezler. Ben her şeyi hayal ederek yapan bir insanım. Kendimi özgür olarak nitelendiriyorum.
Aslında bütün tasarımlarınızın bir bütünün parçası olduğunu da söyleyebiliriz. Bu markanıza ne gibi avantajlar sağlıyor?
Tasarımlarımı bir bütünün parçaları olarak görebiliriz. Müşterilerimiz bunun yanında her bir parçayı ayrı ayrı alıp, kendi kombinlerini yaparak mağazadan ayrılabiliyorlar. Bundan sonraki dönemde de kendi markamın çantasını da çıkartacağım. Kendi desenlerimden oluşan bir tasarım olacak. Kurumsal bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.
Moda tasarımlarınızda mevcut trendleri mi tercih ediyorsunuz. Yoksa kalıpların dışına çıkmayı mı seversiniz?
Kalıpların dışına çıkmayı, aynı zamanda zamansız parçalar oluşturmayı da seviyorum. Bir gömlek ve pantolonu aslında her zaman kullanıyoruz. Önemli olan ona çok küçük dokunuşlar yapmaktır. Bunların asla bir zamanı olmayacaktır. Ceketlerin içerisinde kendi yaptığım resimleri astar olarak kullanıyorum. O tabloyu alamayan birisi o ceketi giydiğinde aynı resmi kendi üzerinde taşıyacak.
Yeni mağazalar açmayı hedefliyor musunuz?
Mağazanın dışında kendim için bir stüdyo arayışı içerisindeyim. Toplantı salonu olan, hem de bir odasını resim odası olarak kullanabileceğimiz bir mekân arıyoruz. Mağazacılık alanında yurt dışında iki tane lokasyonda mağaza açma düşüncemiz var. Markamızı yurt dışında da konumlandırmak istiyoruz.