Berkay Bey, köklü bir firmanın üçüncü kuşak temsilcisi olarak iş hayatınıza devam ediyorsunuz. Yılmazlar Banyo Merkezi’nin hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
Berkay Yılmaz: Dedem 1959 yılında Kayseri’den İstanbul’a geldi. 1959 yılından 1966 yılına kadar ismimiz Kader Ticaret’ti. 1966 yılında dedem ortağı ile ayrıldıktan sonra şirketi devraldı. Yılmazlar Yapı Malzemeleri olarak ismini değiştirdi. Şu anki ismimiz de Yılmazlar Banyo Merkezi. Babam ve amcam 1980’li yılların başlarına doğru şirkette görev almaya başladı. Daha çok nalburiye ağırlıklı çalışıyorlardı. Daha sonrasında 80’lerle beraber ülkeye ithalatın girmesi ve üretim kalitesinin artmaya başlamasıyla şimdiki banyoların temeli atıldı. 1950’lerin başında ülkede 2 büyük marka ortaya çıktı. Bir tanesi Çanakkale Seramik bir tanesi de Eczacıbaşı’nın markası olan Vitra’ydı. Bu iki marka ile yol almaya başladık. Daha sonrasında konsept mağazalar ortaya çıkmaya başlayınca biz sadece Vitra münhasır’ı olarak yaklaşık olarak 20-25 yıl Türkiye’nin en büyük Vitra bayisiydik. Bunların dışında 2-3 mağazamız vardı. 2005 yılında internet çağı ve fuarlarla ithalat daha çok ulaşılabilir hale geldi. Biz de ithal seramiğe geçip akabinde Duravit, Hansgrohe, Geberit gibi ithal markalar satmaya başladık. O gün bugündür de hep ithal ürün satıyoruz. Ben 2010 yılında işleri devralmaya başladım. Bir süre babamla beraber çalıştım. 2019 yılında kardeşim Ezgi, mimarlık bölümünden mezun oldu. Şimdi de şirketimizi beraber yönetiyoruz. 2011-12 gibi de babam artık yarı emekli oldu. Ezgi Hanım daha çok Mecidiyeköy mağazasında satıştan sorumlu. Ana şubemiz Güneşli’de. Ben de o şubede çalışıyorum. Ezgi mimarlığa başladığı andan itibaren benimle yurt dışındaki fuarlara gitmeye başladı. Henüz bu işle alakalı hiçbir bilgisi yokken bile herhalde sektörde birçok kişinin gezmediği fuarı gezmiştir. İki mağazamızın tasarımı da tamamen Ezgi’ye ait.
Ezgi Hanım, sizi de daha yakından tanıyabilir miyiz?
Ezgi Yılmaz: Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde okudum. Üniversite zamanında işimiz gereği, İtalya ile de bağımız olması için Roma’da erasmus yaptım. Aynı zamanda oradaki mobilya mağazalarını gezdim, fuarlara katıldım. Sektörde de kendimi geliştirmeye çalıştım. Daha sonra Türkiye’ye döndüğümde işe başladım. Ve yaklaşık olarak üç senedir bu sektörde kendi işimizde çalışıyorum. Ben daha çok tasarımsal bölümde yer almaya çalıştım. Mağazalarımızı daha şık hale getirmek ve güzel teşhirler yapabilmek için çalıştım. Showroom’larımıza daha modern bir bakış açısı kazandırdım. Benim de işe dahil olmamla beraber biraz da pandemi zamanı olmasından dolayı e-ticarete olan bakış açımızı değiştirmeye çalıştım. İnternette daha çok yer almamızı sağladım. E-ticarette yer alan çoğu markanın dağıtımını biz yapıyoruz. Aynı şekilde kendi ticaret ağımızı da kurduk. Hem kendi sitemizden satış yapıyoruz hem de diğer sitelerle iş birliği yapıyoruz. Online pazar yerlerinde aktif olarak yer alacağız. Bu konuda 2022 yılında bir atılım yapmayı düşünüyoruz. Bunun için bir bütçe ayırdık. Bu zamana kadar bu satılan birçok ürünlerin tedarikini biz yaptığımız için bayilerimizi de bozmak istemiyorduk. Ama artık çağın da gerçeği olduğu için biz de e ticarete girdik.
Bu mesleğe çocukluk yıllarından başladığınızı söyleyebilir miyiz? Üçüncü kuşak olmanız sizde bir baskı oluşturdu mu?
B.Y: Biz üçüncü kuşak olarak şirketi daha da büyütme hedefindeyiz. Sorumluluğumuz elbette biraz daha fazla. Biz de daha çok çalışıyoruz. Şu ana kadar iyi gittiğimizi söyleyebilirim. Ben üç-dört yaşından beri mağazaya gidiyorum. İlk başta depoda top oynayarak, bisiklet sürerek başladık. 13-15 yaşına, lise çağına gelince işi öğrenmeye başladık. Daha sonrasında üniversiteye hazırlanırken her ders çıkışı gitmeye başlamıştım. İlk önce finans kısmıyla firmada tam olarak görev almaya başladım.
Ezgi Hanım, sizin mimarlık bölümünü seçmenizde bu işin payı oldu mu?
E. Y.: Evet, büyük bir payı var. Ben mimarlık okurken okul sonrasında, hafta sonlarını hep mağazamızda geçirdim. Mimarlık ayağımız da olduğu için mimarlarla tanışarak nasıl çalıştıklarını gördüm. Bizim derslerimizde ürün tanımak da çok önemliydi. Ürün bilgisine de sahip olduğumuz için bu durum bana kolaylık sağladı.
Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
B.Y: Biz şu anda Mecidiyeköy’de, Boğaz hattına hakimiz. Bir de Güneşli tarafında aktifiz. İlerleyen yıllarda Anadolu Yakası’nda, Bağdat Caddesi veya civarında bir oluşum düşünüyoruz. Şu anda daha çok lojistik olarak büyümeyi düşünüyoruz. Lojistik alanında yeni yatırımlar yaptık. Çatalca tarafında üçüncü havalimanında, kuzey Marmara Otoyolu’na yakın bir bölgede arsa satın aldık. Orada büyük bir lojistik üs kurmayı düşünüyoruz. Çünkü mağazacılıktan ziyade internet pazarı bizim sektörümüzde de hızla artmaya başladı. Kutulu malzemeler internetten çok rahat satılabiliyor. Biz de kendimizi bu konuda hazırlıyoruz. Mağazada sattığımız markalar dışında da markalar alıp pazar yerlerinde ve kendi internet sitemizde satmayı düşünüyoruz. Bizim burada iki mağazamız var. Ama İstanbul’da belki yüz tane daha mağazaya mal tedarik ediyoruz. Bu sattığımız bütün markaların en büyük bayisi olduğumuz için dağıtım ağımız da var. Proje ekibimiz de dışarıda şantiyeleri takip ediyor. Ürünlerimiz ithal ve kaliteli ürünler olduğu için daha çok kurumsal firmalarla çalışıyoruz. Büyük hastaneler, beş yıldızlı oteller, belli bir seviyenin üzerinde rezidanslar, villa projeleri ana hedefimiz. Pandemi döneminde mimarlarla görüşmeler yaparak ürünlerimizi gösterdik. Böylece onlara yerinde hizmet sunduk. Bu zamana kadar hiç ikinci bir işe girmedik. Bu sektörde öncü bir firma olmak istiyoruz. Bu işte en iyisi olmak için mücadele vermeye devam edeceğiz. Amacımız bu.
Yılmazlar Banyo Merkezi olarak sizin başarınızın sırrı nedir?
B.Y: 2002 yılından sonra inşaat sektörü hızlandı. 2010’dan sonraki yıllarda yaşanan olumsuzluklar ve 2018’deki döviz krizinde büyük firmalar ya saf dışı kaldı ya da ekonomiye yenildi. Bizim de yükselişimiz tam o zamana denk geldi. Her krizden daha kuvvetli bir şekilde çıktık. Babamlarla yaklaşık 30-35 yıllık, hala çalışan bir 10-15 kişilik bir kadromuz var. Onların dışında gençlerden oluşan iyi bir ekibimiz var. Bu ikisini iyi harmanladık. Tecrübeli arkadaşlar tecrübelerini gençler de enerjilerini aktardı. O sayede sektörde çok iyi sıyrıldık. Yeni ve vizyoner bir bakış açısıyla krizi fırsata çevirdik. Çok fazla mücadele ettik, geri adım atmadık. Markalarda marka istikrarına çok önem verdik. Çalıştığımız markalara hep inandık. Bu istikrar da bize başarıyı getirdi. 2010 yılında kurulan Bocci markası ile çalışmaya başladıktan sonra bir çıkış yakaladık. O markanın dağıtımını yaptık. Ürünleri çok beğenildi ve sevildi. Mimarların elini güçlendiren, banyolara renk getiren bir marka oldu. Onunla beraber bir dağıtım ağı yaptık. O yaptığımız dağıtım ağına diğer markaları da dahil ettik.
Hangi markalarla çalışıyorsunuz?
E. Y.: Geberit, Hansgrohe, Duravit, Bocci şu anda ağırlıklı olduğumuz dört ürün grubu. Bu dördünün de ülkedeki en büyük bayisiyiz. Hem perakende mağazalarımızla hem dağıtım ağımızla hem de projelerde bu dördünün bayrağını sallıyoruz. Banyolarla ilgili mağazamızda A’dan Z’ye gereken her şey mevcut. Banyo dışında seramik satıcısı da olduğumuz için seramiğin kullanım alanı çok geniş. Hedefimiz şirketimizi uzun yıllar ayakta tutmak. Bilgilerimizi ve tecrübelerimizi gelecek kuşaklara aktarmak ise en büyük amacımız.