Erbakan Malkoç tarafından otomobil dönüşümünde dünya markası olmak gibi büyük bir hedefle kurulan DizaynVip, bugün 20 yılı aşkın tecrübesi, 10 bin m2’lik fabrikası ve 100’ün üzerinde personeliyle sektörünün öncüsü bir dünya markası konumunda. 2013 yılında Avrupa’nın En İyi Otomobil Tasarımı ödülü’nün, 2014 yılında ABD’nin en prestijli organizasyonu IMA IMPACT Teknoloji Zirvesi’nde “Dünyada Otomobil Tasarımında Teknolojiyi En İyi Kullanan Firma” ödülünün ve bugüne kadar sayısız ödülün sahibi olan Erbakan Malkoç, engin tecrübelerini bir süredir yoğun bir şekilde üniversite gençleri, iş insanları ve STK mensuplarıyla paylaşıyor. Erbakan Malkoç, başarısının sırrını, böyle büyük bir hayali nasıl gerçeğe dönüştürdüğünü, girişimci kimliğiyle gördüğü yoğun ilgiyi ve üniversite gençleriyle arasında gelişen muhteşem bağı, konferanslarında gençlerin kuyruk oluşturmasına neden olan söylemlerini ve gelecek hedeflerini Klass okurları için anlattı.
“Gittiğim bir üniversiteye yeniden 10-15 kez gidebiliyorum. Aynı üniversiteye akşam gidip konuşuyorum. Sabaha bir daha ısrar ediyorlar sabah tekrar gidiyorum. Bir gidiyorum bakıyorum salon dopdolu dışarılara kadar taşıyor. Soruyorum dün beni dinleyenler kim varsa siz müsaade edin dışardakiler de dinlesin diyorum. İş artık bu noktada. O yüzden de ben üniversite gençliğiyle gerçekleri konuştuğum için beni dinlemek istiyorlar.”
“Başarı, mücadele zanaatıdır. Başarı, büyük para kazanma zanaatı değildir. Herkesin yaptığını yapmadan başarıya ulaşmaktır başarı. Ben holding patronlarına, yöneticilere gerçek anlamda mücadelenin ne olduğunu anlatıyorum.”
Erbakan Bey, hem isminiz hem de şirketiniz DizaynVip’in ismi son zamanlarda tüm Türkiye’de ve dünyada adından oldukça söz ettiriyor. Sürekli yaptığınız yeni tasarımlar ve yeni teknolojilerle beraber DizaynVip’te gelinen son nokta nedir?
Biz yeniliklerin peşinde koşan bir şirketiz. Şirketimizde şöyle bir söylem vardır: “Bir günü diğer gününe eşit olan zarardadır.” Biz de buradan yola çıkarak bir günümüzü diğer günümüzle bir kılmamak adına canla başla çalışıyoruz. Mutlak surette her bir noktada çalışan arkadaşımızın bir yenilik yapma mecburiyeti var. Dolayısıyla başladığımız günden bu yana bizim şirketimizde hep derece atlanır. çünkü biz yapmış olduğumuz işte kendimizle değil, rakiplerimizle değil, dünyanın en büyük otomobil üreticileriyle yarışmak durumundayız. Hatta onları da yarışın gerisinde bırakmak zorundayız. Dünya otomobil üreticilerinin ürettikleri ürünleri, teknolojileri, aynı kaliteyi üretirsek bizim onlardan bir farkımız kalmaz. Biz teknolojimizle, tasarımımızla, standardizasyonumuzla farklıyız. Biz artık öyle bir hale geldik ki dünya otomobil üreticilerinin tamamen takip altında tuttuğu bir şirketiz. Benim hep hayallerim vardı ve ben hayali şöyle tanımlıyorum: “Hayal var olduğunuz yer ile olmak istediğiniz yerin arasındaki flu çizginin adıdır.” Ve bunu ortalama 400’e yakın üniversite konferansında gençlere aynı şekilde anlatıyorum. Hayal, 4’lü bir sac ayağıdır; gerçeğe dönüşmesi için hedefe dönüşmeli, yola çıkartılmalı, kimseye takılmamalı ama çok çalışılmalı… Yani 4’lü saç ayağı uygulandığı zaman o hayaller gerçekleşiyor. Biz de şirket olarak hayal kuruyoruz ve bu 4’lü sac ayağını uygulayıp nokta atış yapıp hayallerimize ulaşıyoruz. Dolayısıyla DizaynVip dünyanın otomobil üretiminde gözbebeği sayılan firmaların takibi altında olan ve özellikle ürettiği teknolojiyle herkesin beğenisini kazandıran bir yapıdadır. Artık otomobille duygusal bağ kurma noktasına geldik. Evcil hayvanınızla nasıl bağ kuruyorsanız, sayemizde bu bağı otomobilinizle de kurabiliyorsunuz. Otomobilinizin yanına gittiğinizde otomobiliniz size “Hoş geldiniz, bugün çok yakışıklısınız” diyor. Ya da otomobilinizde bir arıza vardır. Nasıl hasta bir insan doktora gidiyor, doktora gittiğinizde “Şuram ağrıyor, buram ağrıyor” diyor. Otomobilimizin de bir arızası olduğunda yanına geliyorum “Neyin var” diyorum. “Şurada, şu problem var” diyor. Biz işi bu noktaya getirmiş vaziyetteyiz. O yüzden DizaynVip her yıl, hatta her gün bir üst basamağa geçerek yoluna devam ediyor.
üniversitelere konuşmacı olarak en çok davet edilen kişisiniz. Neden Erbakan Malkoç üniversite öğrencilerinden bu kadar çok ilgi görüyor?
üniversite gençliği benimle gerçek olan bir şeyi gördü. Başkaları tarafından kendilerine yöneltilen “Sen yapamazsın. Sevilemezsin. Sen kimsin? Başkasının yapamadığı bir şeyi sen nasıl yapacaksın?” gibi söylemlerin geçersiz olduğunu benim anlatımlarımda gördüler. üniversite gençliği bu kelimelerin kifayetsiz olduğunu, gerçekte kimseye takılmayıp mücadele ruhunu en üst seviyeye çekmenin gerekliliğini benim anlatımlarımla gördüler ve rol model olarak beni almaya başladılar. Gençlikle aramızda çok özel bir bağ var. Ben her zaman onlara şunu söylüyorum: “Eğer birileri size yapamazsın, edemezsin, sen kimsin” derse lütfen buna aldırış etmeyin. Hatta bundan mutlu olun; anlayın ki bu insanlar seni anlayabilecek kapasitede ve kabiliyette değil. Hayalinizi başkaları anlamıyorsa, bundan mutlu olmalısınız. Zaten başkalarına anlattığınız zaman anlaşılmıyorsa bundan mutlu olmalısın. çünkü eğer anlaşılıyorsa sizin hayal ettiğinizi herkes hayal etmiştir demektir. Herkesin yaptığı bir şeyi yaparak da başarılı olma şansın sıfır.” O yüzden de ben gençlere, kurmuş oldukları hayallere birileri müdahale ediyorsa bundan mutlu olmalarını, yollarına devam etmeyi öğrettiğim için Erbakan Malkoç’um.
“üNİVERSİTELERDE HER ŞEYDEN öNCE KENDİ HAYATIMI ANLATIYORUM”
400’e yakın verdiğiniz konferansta öğrencilerden en çok nasıl sorular alıyorsunuz?
üniversitelerde her şeyden önce kendi hayatımı anlatıyorum. Eksi binlerden yola çıkmış bugün dünyada tanınan, dünyada çok önemli insanların takip etmiş olduğu bir markanın ortaya çıkışının rol modeli olan bir insan olarak kendi hayatım gençlere inanılmaz bir örnek. İkincisi ben liderlik anlatırım. üçüncüsü girişimcilik anlatırım. Dördüncüsü pes etmemeyi anlatırım. Beşincisi başarının zorluklarla mücadele olduğunu ve bunu yaşayarak onlara anlatan bir yapıda olduğumu anlatırım. Ve buna benzer binlerce olay… Dolayısıyla her konu hakkında binlerce soru geliyor. örneğin; “2015’te dünyanın en iyi teknolojisi neydi?” diye soru geliyor. Buna da cevap vermek durumundasın. Karşında 1500-2000 tane öğrenci oluyor ve bunlar sadece senin bildiğin yerden sorular sormuyorlar. Allah’a şükür bugüne kadar hiç mahcup olmadım. Ve ben gençlikle aramda öyle bir diyalog kurmuş vaziyetteyim ki bir üniversitede 10-15 kez davete katıldığım oluyor. Aynı üniversiteye akşam gidip konuşuyorum. Sabaha bir daha ısrar ediyorlar, sabah tekrar gidiyorum. Bir gidiyorum bakıyorum salon dopdolu kişi sayısı dışarılara kadar taşıyor. Salondakilere dün beni dinleyenler kim varsa siz müsaade edin dışardakiler de dinlesin diyorum. İş artık bu noktada. O yüzden de ben üniversite gençliğiyle gerçekleri konuştuğum için beni tercih ediyorlar. Ben üniversite gençliğine oynamadığım için beni tercih ediyorlar. Sadece yaşadıklarımı, reeli, olması gerekeni, yaptıkları hataları, ne yaparlarsa başarıya ulaşabileceklerini anlatıyorum. Gerçekler gençliği her zaman motive eder. İlk başta biraz can yakar ama sonradan motive eder. Ben her zaman söylüyorum; benimle gerçekten yüzleşecekseniz beni dinleyin. ön yargılarınızı kenara koyacaksanız beni dinleyin. Aksi takdirde müşteri olmadan gelip geçene gel-al demeyle aldıramazsın malını, şair öyle söylüyor. Yani bana müşteri olmazsan benden bir şey alamazsın. Boşuna zamanını burada harcama derim. Ya bana müşteri ol ya da kalk git buradan. Bu realiteyi kimse gençlerin önüne koymuyor. Hatta bazı konuşmacılar öğrenciler salonu terk etmesin diye gençlere yapmadıkları kalmıyordu. Ben bunu gördüm. Ama ben gençlerin salonu terk etmesi için her şeyi yapan bir adamım.
Bu konferanslara büyük bir özveriyle gidiyorsunuz ve gençleri sanki ağabeyleri gibi sahiplenmiş durumdasınız. Sizin iş yoğunluğunuzu düşününce bu kadar çok konferansa gitmek zor olmuyor mu?
400’e yakın üniversite konferansı, STK’lar, holdingler buna benzer o kadar çok noktada konuştum ki herhalde 700-800’ü geçmiştir konferans sayım. Bugüne kadar konferans devam ederken daha salonu terk edip giden bir insan görmedim. 45 dakika konuşacağım konuşmaların bazen 2-3 saate kadar sarktığı görülmüştür. Ama hiçbir insanın kalkıp salonu terk ettiğini görmedim. Ben gerçekleri insanların önüne koyarken yaptıkları hataları da onlara anlatıyorum. Biraz da iş dolaylı yönlerden fırça noktasına geliyor. Belki annesi, babası, ağabeyi, kardeşi o tarz konuşma yapmıyor. Ama sağ olsunlar beni öyle bir benimsemişler ki bir ağabeyleri gibi kardeşleri gibi benim her konuştuğum kelimeden ön yargısız algı içerisinde olup bir şeyler almaya çalışıyorlar. Türkiye’de belki de popülaritesi olan insanlardan çok daha ötesinde bir hayat yaşıyorum. Ben kendi alanında dünyada fark yaratmış bir insan olarak gençliğe gerçekten rol model oldum ve bunu gururla söyleyebiliyorum. Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelere gitmeye çalışıyorum. O yüzden gençler bunun farkında! Erbakan ağabeylerini çağırdıkları zaman ağabeyleri onların yanında mutlaka olur. Uykusundan feragat eder. Uykusunu 1,5-2 saate indirir ve gecenin 3’ünde 4’ünde kalkar Sivas uçağına biner ve Sivas’a gider. Bu her iş adamının yapabileceği bir şey değil. Bu fedakarlık ister, bu gençliğe önem vermenin gerekliliğini ister, bu vatanını sevme gereksinimi ister, bu vatana sahip çıkma noktasındaki mücadelenin en üst seviyelere gelmiş halinin gösterir. çünkü ben ne diyorum: “Vatanı olmayan dünyaya sığamaz ve vatana sahip çıkmak lafla olmaz.” İşte benim yaptığım şekildir vatana sahip çıkmak. öğrenciler vatandır. Vatana sahip çıkmak için mücadele edeceksin. Benim gençliğim eğer vatanının bugünü, yarını ise onların ihtiyaç duyduğunda yanında olmak da benim asli görevlerimden bir tanesidir.
“üRETMEK TEK BAŞINA BİR İŞE YARAMAZ. GENçLERE DEĞER KATMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU öĞRETMEYE çALIŞIYORUM”
Peki, holding patronları sizden neler kazanıyor? Sonuçta onlar da patron ve büyük işler yapıyorlar. Burada sizin artınız ne oluyor?
Başarı, mücadele zanaatıdır. Başarı, büyük para kazanma zanaatı değildir. Herkesin yaptığını yapmadan başarıya ulaşmaktır başarı. Herkesin yaptığını yapmadan başarıya ulaşmaktır başarı. Ben holding patronlarına, yöneticilere gerçek anlamda mücadelenin ne olduğunu anlatıyorum. Onlara 2 şeye müdahale edilemeyeceğini söylüyorum: Biri ölüm, ikincisi rızk. Rızkı Allah verdiğine göre zengin olmak başka bir şey. Adam çok mücadele eder ama hiç para kazanamaz. Thomas Edison elektriği bulmuş, ama hiç para kazanmamış. Şimdi ona başarısız diyebilir miyiz? Başarı eğer para kazanma mantığıysa o zaman Edison başarısız bir adam mı? Graham Bell telefonu bulmuş para kazanmadı diye başarısız bir adam mı bu? Kaptan Cousteau, Kuran’da yazan tatlı suyla tuzlu suyun birbirine karışmama noktasını bulmuş. Peki başarısız bir adam mı? Başarı para kazanma zanaatı değildir, para kazanmak başka, başarı başka bir şeydir. Ben gençlere bunu anlatıyorum. Girişimciliği anlatıyorum. Biliyorsunuz bu sene çok şükür çok önemli 2 tane girişim ödülü aldım. Birisi Türkiye Gençlik ödülleri, diğeri İstanbul 1453 ödülleri. 5 milyon oy kullanılıyor bu platformlarda. Gençlere değer katmanın ne demek olduğunu öğretmeye çalışıyorum. Değer katmak, ürettiğin ürünün üzerindeki marka değeridir. ürün üretmek başka bir şey ona marka değeri katmak başka bir şey. üçüncüsü markalı bir ürün ürettik ama ürünün üzerindeki marka değeri ne kadar? Bu marka kilogram başı ihracat katma değerine ne katıyor? 1 Dolar mı katıyor, 250 Dolar mı katıyor yoksa 500 Dolar mı katıyor? Apple kilogram başı 2400 Dolar katıyor. Senin 1 kg ürünün 1 Dolar katma değer alırken diğerininkisi 400 Dolar alıyorsa sen gerçek manada girişimci olabilir misin? İşte girişimciye, iş insanlarına, sanatçıya, sporcuya, üniversite gençlerine bunları anlatıyorum. Ve bu iş öyle bir hale geldi ki artık kendi işimin önüne geçti.
“DüNYADA HER ŞEY OLABİLİRSİN AMA ROL MODEL OLMAK KOLAY DEĞİLDİR”
Bununla ilgili bir kitap yazmayı düşünmüyor musunuz?
Şu anda bir kitap yazıyorum. Gençler bunu çok istiyor. Bu tamamen benim hayatımı ve felsefemi anlatan bir kitap. Benim 300’ün üzerinde kendime ait cümlelerim var. “Açılmayan kanatların büyüklüğünü hiç kimse bilemez”, “Uçmak istiyorsan kanatlarını açmak zorundasın”, “Vatanı olmayan dünyaya sığmaz”, “Az çoktur”, “İyi iyidir, daha iyi daha iyidir” buna benzer onlarca yüzlerce benim üniversite gençliğinin diline dolanmış sözlerim ve cümlelerim vardır. Bu cümlelerin her biri bana aittir. O yüzden gençlik Erbakan Malkoç’u öyle görüyor ki onların idolü, onların rol modeli, onların hayata tutunma noktasındaki dayanakları... Bu hale gelmek hiç kolay değil. Dünyada her şey olabilirsin ama rol model olmak kolay değildir. Para kazanabilirsin, zengin olabilirsin, evin olabilir, araban olabilir, her şeyin olabilir ama rol model olmak çok zordur. Hele ki çok iyi yetişen, zekâsı üst seviyelerde olan, çok akıllı olan bir gençliğe rol model olmak ise hiç kolay değil. Anadolu’dan gelip hayata eksi 1000’lerden gelen ilkokul mezununun bugün gelinen noktada gençliğe rol model olabilmesi hiç lafla olabilecek bir şey değil. çünkü bu dönemde üniversite gençlerine üç kelime bile dinletmek çok zor. Dikkatleri hemen dağılabiliyor. Kullanılmayan bilgi buzdolabında bekletilen muza benzer. Sizdeki olan bilgiyi eğer kullanmıyorsanız, bilgi hiçbir işe yaramaz. İşte ben bunu kullanmak için mücadele eden bir insanım.
Artık ödüllerle taçlandırılıyorsunuz. Kaç ödül aldığınızın sayısını bilmiyorsunuzdur ve her ödül önemlidir ama aldığınız en özel ve anlamlı olduğunu hissettiğiniz ödül hangisidir?
öncelikle Amerika’dan aldığım “Dünyada Otomobilde Teknolojiyi En İyi Kullanan Şirket ödülü”nün yeri ayrıdır, benim için. Bu ödülden sonra tabii çok fazla ödül aldım. Mesela Türkiye Gençlik ödülleri… Türkiye’nin gençlerinden Türkiye’nin En iyi Girişimci İş Adamı ödülü’nü almak… Bunun dışında İstanbul 1453 ödülleri’nde 500 binin üzerinde oy kullanılarak Türkiye’nin En İyi Girişimci İş Adamı ödülü’nü almak… Türkiye’de bu kadar iş insanı var ama gençler kimin girişimci kimin iş insanı olduğunu biliyor artık. öğrencilere girişimciliğin ne olduğunu anlattım, öğrettim onlara. Yani girişimcilik çok para kazanmak değildir. Girişimcilik zengin olmak değildir. Girişimcilik 10 binlerce insanı fabrikasında çalıştırmak değildir. çünkü bizim ülkemizdeki en büyük sorun kavram kargaşası. Gençlik büyük bir kavram kargaşası içerisinde. Yani üniversite bitirip bir kafe açana girişimci diyorlar. Halbuki o bir iş modeli. Ama girişimcilik değildir. O çok başka bir şeydir. Birilerinin bir işe girişmesine bile girişimcilik dedi gençlik. Gençlere bunları anlattım: Girişmek başka bir şey, girişimcilik başka bir şey. Onun dışında dünyanın her yerinde artık o kadar çok ödül var ki anlatamam. O kadar çok üniversiteden ödül aldım ki ben artık sayısını bilmiyorum. Dolayısıyla bunların hepsi çok değerli. Verdiğiniz bilgilerin karşı taraf tarafından alındığını görebilmek çok büyük bir onurdur.
“BENİM HAYALİM DüNYAYA İZ BIRAKMAK”
Erbakan Malkoç hayalleriyle yaşar her zaman… Peki, bundan sonra ne gibi hayalleri var?
Benim hayal haznem gerçekten çok üst seviyelerde. Benim en büyük özelliğim hayal kurmak. Ama ütopik hayaller kuran biri değilim. Olmayacak hayali kurmak hayalperestliktir. Yani hayalin önce ne olduğu anlaşılan bir şey olması lazım. “Hayal ne demek?” ben bunu dekana sordum, bakana sordum, rektöre sordum, üniversite gençliğine sordum ve sorduğum hiç kimseden bunun cevabını alamadım. Hayal, olduğun yerle varmak istediğin yerin arasındaki flu çizginin adıdır. Senin hayalinin ve çizginin boyu ne kadarsa gerçekleştirebileceğin şey de o kadar gerçek olur. Senin yapacağın şeyler de o kadar olabilir. önemli olan hayale gittiğin yolda karşına çıkacak olan engellerle yılmamaktır. Hayali koyacaksın hedefe dönüştüreceksin yola çıkacaksın takılmayacaksın ve çok çalışacaksın. Bunu bilirsen hayali gerçekleştirebilirsin. Dolayısıyla benim hayalim iş olarak, üretim olarak, kalite olarak, standardizasyon olarak zaten kendi işimizde biz dünyanın en iyisiyiz. Bunun için hayal kurmama gerek yok. Ama benim hayalim dünyaya iz bırakmak. Bunu da 4’lü saç ayağına oturtturmuş yoluna devam eden bir yapıdayım. 1 sene önceki DizaynVip’in bilinirliliğiyle bugünkü DizaynVip’in bilinirliği aynı değil. Dünyanın 123 ülkesinde bilinen bir şirket şu anda DizaynVip. İşte dünyaya iz bırakacağım dediğim şey bu. Dünyanın her yerinde bu şirket bilinecek. Ama bu şirketin bilinmesi bize ne getirecek? Bu şirketin menşei neresi? Türkiye… Dünyanın her yerinden insanlar bu markayı bilecekler ve bizim ürettiğimiz ürünleri almak için bu ülkenin yolunu tutacaklar. Boğaziçi üniversitesi’ndeki konferansımda şunu söyledim: “Eğer siz dünyadaki savaşlara barış getirmek istiyorsanız, ekonomik anlamda vermiş olduğunuz savaşa iyi bakacaksınız. Ekonomik anlamında savaş veremiyorsanız, barış sağlayamazsınız.” Ben kendi çapımda dünyadaki savaşlara barış anlamında katkı sunmaya çalışıyorum. ülkemi güçlendirmeye çalışıyorum. ülkemi güçlendirirsem dünyadaki savaşlara barış sağlamak için katkıda bulunabilir. çünkü ekonomisi güçlü olan ülkelerin insanları bunu yapabilir. O yüzden ben ekonomi anlamında ciddi bir savaş veriyorum. Bu savaşı da dünyaya iz bırakarak veriyorum. Benim hayalim dünyaya iz bırakmak.