Piruze/Şam’da Bir Türk Gelin, İncir Kuşları gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüz, “Bir Evlilik Komedisi” adlı yeni kitabını okuyucularıyla buluşturdu. Zaman zaman hüzünlendiren, ama çokça da güldüren nefis bir romana imza atan yazar, son kitabında yine toplumsal bir olaya parmak basıyor. Kaleme aldığı “Yatağımdaki Yabancı”, “Sevmek Zorunda Değilsin Beni”, “İki Kişilik Yalnızlık” ve “Aşk Başka Evde” adlı kitaplarıyla aşk ve ilişkiler üzerine yerinde tespitler yapan Akyüz, “Bir Evlilik Komedisi” ile bu kez “Hayatında yok mu biri? Eee, sen ne zaman evleniyorsun?” sorusuna komik ve samimi bir üslupla yanıt arıyor. Evlenmemiş farklı yaşlardaki üç kız kardeşin yaşamı üzerinden toplumun evliliğe bakışını irdeleyen yazar Sinan Akyüz, yeni kitabı “Bir Evlilik Komedisi”ni Klass okurları için anlattı.
“Yeni kitabımla ilk defa bir komedi yazmayı denedim. Bu zamana kadar okuru ağlatmış bir yazardım. Ama şimdi ‘Bir Evlilik Komedisi’ ile okurlarımı bol bol güldüreceğim.”
“Yeni kitabımda evlenmemiş üç kız kardeşin ve yana yakıla kızlarını evlendirmeye çalışan annelerinin yaşamlarını romanlaştırdım. Bu kitabı yazmadan önce birçok anne ve bekâr kadınla yüz yüze görüştüm. Onların yaşadıklarını birinci ağızdan dinledim. Sonunda da derinlikli bir romantik komedi ortaya çıktı.”
“Zenginin malı züğürdün çenesini yorduğu gibi, evde kalmış kızların derdi de bütün mahalleliyi yoruyor. Bu yüzden de annelerimiz konu komşu tarafından her gün sakız gibi çiğneniyor. Sohbet en sonunda gelip şuraya dayanıyor: Senin kızlar hâlâ evlenmiyorlar mı?”
Sinan Bey, “Bir Evlilik Komedisi” adlı kitabınız raflardaki yerini aldı. Bu kez bir komedi ile karşımızdasınız. İnsanları ağlatmak kolay; ama güldürmek zordur. Sizce de öyle değil mi?
çok haklısınız. Yeni kitabımla ben de ilk defa bir komedi yazmayı denedim. Bu zamana kadar okuru ağlatmış bir yazardım. Ama şimdi “Bir Evlilik Komedisi” ile okurlarımı bol bol güldüreceğim. Bu, tabii ki büyük bir vaat. Hani arkadaşlarınıza komik bir fıkra anlatırsınız; ama hiç kimse gülmez. Ve bu sefer siz komik duruma düşersiniz. Ama ben şuna inanan bir yazarım: Yazdığım her satır önce benim yüreğime dokunmalı. Şayet ben ağlanacak yerde ağlamıyorsam, gülünecek yerde gülmüyorsam, o zaman okur nasıl ağlayıp gülecek?
öyleyse “Bir Evlilik Komedisi” adlı yeni romanınızı yazarken çok eğlendiğinizi söyleyebilir miyiz?
Evet, kesinlikle. çünkü karakterler o kadar gerçek ve bizden biri ki… Afet Hanım’ı sevmeyecek bir okur tanımıyorum. çünkü Afet Hanım içimizden biri. Ya annemiz, ya halamız, ya teyzemiz ya da mahalleden bir komşumuz...
Bu da gösteriyor ki yeni kitabınızda yine gerçek bir hikayeyi okuyucularınızla buluşturuyorsunuz…
Evet, gerçek bir hikâye. Bu hikaye tamamen içinde yaşadığımız toplumsal olaylara dayanıyor.
“KİTAPTA KONU EDİLEN HİKÂYE ASLINDA TOPLUMUN YAŞADIĞI GERçEK BİR OLAY”
Peki, bu kez okurlarınızı nasıl bir hikâye bekliyor?
Yeni kitabımda evlenmemiş üç kız kardeşin ve yana yakıla kızlarını evlendirmeye çalışan annelerinin yaşamlarını romanlaştırdım. Kitapta konu edilen hikâye aslında toplumun yaşadığı gerçek bir olay. Bugün birçok aileye göz attığımızda benzer bir sorunla karşılaşıyoruz. Anneler bekâr kızlarının bir an önce evlenmesini istiyor, kızlar da bir koca bulmanın telaşı içerisindeler. Ben de bu kitabı yazmadan önce birçok anne ve bekâr kadınla yüz yüze görüştüm. Onların yaşadıklarını birinci ağızdan dinledim. Sonunda da derinlikli bir romantik komedi ortaya çıktı.
Aslında az önce sizin de dediğiniz gibi evlilik çağına gelen genç kadınların toplum tarafından gördükleri baskı su götürmez bir gerçek. Ancak diğer taraftan günümüzde kadınlar “Evlenecek adam gibi adam kalmadı” diye dert yanar oldular. Peki, nasıl bu noktaya geldik?
Ne yazık ki aşkın, ilişkilerin hızla tüketildiği günümüzde bu noktaya istemeden de olsa geldik. Bugün başımızı kaldırıp etrafımıza şöyle bir baktığımızda evde kalmış telaşlı kadınları ve erkekleri görüyoruz. Herkesin bir telaşı olduğundan mıdır nedir, kimse kimseyi görmüyor; bir araya gelemiyor.
Kitapta üç kız kardeş farklı yaşlarda ele alınmış. Peki, bunun özel bir nedeni var mı?
Elbette var. Aydan kırk beş, Niver otuz beş, Yonca da yirmi yedi yaşında. Aydan ile Yonca’nın hayata ve aşka bakışları farklı. Aydan gibi kırklı yaşlardaki kadınlar nikâh defterine değil; gönlüne atılan imzayı isterler. çünkü kırklı yaş, kadınların demini bulduğu yaştır. Bu yaştaki kadınlar artık toplumu değil kendisini önemser. Oysaki yirmili yaşlardaki kadınlar gönülden severler, gönülden konuşurlar. Onlar için varsa yoksa aşktır.
“TOPLUMUN OTUZLU YAŞLARINDAKİ BEKAR KADINLARA BASKISI DAHA FAZLA”
Ya otuzlu yaşlardaki kadınlar? Onların aşka ve evliliğe bakışı nasıldır?
Otuzlu yaşlardaki kadınlar evde kalmış telaşlı kadın grubuna daha çok giriyor. İki arada bir derede kalmışlar. Bu yaş aralığında çatışma daha fazla yaşanıyor. çünkü bir an önce çocuk yapıp anne olmak istiyorlar. Bir de toplumun otuzlu yaşlarındaki bekar kadınlara baskısı daha fazla. Onlar da hemen evlenip üzerlerindeki bu baskılardan kurtulmak istiyorlar.
Otuzlu yaşlarına gelip evlenememiş kadınların bu dertleri de annelerine mi kalıyor?
Maalesef. çünkü biz şöyle bir toplumuz: Zenginin malı züğürdün çenesini yorduğu gibi, evde kalmış kızların derdi de bütün mahalleliyi yoruyor. Bu yüzden de annelerimiz konu komşu tarafından her gün sakız gibi çiğneniyor. Sohbet en sonunda gelip şuraya dayanıyor: Senin kızlar hâlâ evlenmiyorlar mı?
Bu, kızlar için de zor bir durum olsa gerek…
Hiç zor olmaz mı? Onlara da girdikleri her ortamda illaki birisi o korkulan soruyu soruyor: Senin hayatında yok mu biri? Eee, ne zaman evleniyorsun? İster istemez böyle bir soruyla muhatap kalan kadın bekâr olmak sanki kendi kusuruymuş düşüncesine kapılıyor.
Günümüzde ekranlarda büyük ilgi gören evlilik programları aslında tam da bu noktaya parmak basıyor. Bekar erkeklerin ve kadınların evlenmek için başvurduğu bu programları siz nasıl buluyorsunuz?
Evlilik programları aslında çok masum başlamıştı. Başlangıçta bu programlar belli bir yaştaki kadın ve erkeğin izdivaç yaparak ikinci baharlarında mutlu bir hayat sürmeleri amacıyla ekranlardaki yerini almıştı. Fakat reyting denen canavar zaman içinde şekil değiştirdi ve ne yazık ki şimdiki Türk aile yapısına aykırı, gelenekleri hiçe sayan sahneleri bize izlettirir oldu.
“İNSANLAR EVLİLİK PROGRAMLARINDA YA KENDİNDEN YA DA çEVRESİNDEKİ İNSANLARDAN BİR ŞEYLER BULUYOR”
Peki, bu programlarda yaşananlar gerçek olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence bu programlara katılan insanlar gerçek olmasa da yaşananlar gerçek. İnanın sokakta yaşayan bazı sıradan insanların bu programdakilerden hiç farkı yok. Bu yüzden izleniyor ya… İnsanlar evlilik programlarında ya kendinden ya da çevresindeki insanlardan bir şeyler buluyor.
Son olarak kısa süre önce okuyucularıyla buluşan ve büyük ilgi gören “Bir Evlilik Komedisi” adlı kitabınızı hangi kitabınızın takip edecek? Okuyucularınıza dergimiz aracılığıyla vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır?
Bir sonraki kitabım için şu anda hikâye seçimi yapmam gerekiyor. Bakalım, bir ay içinde yeni bir hikâyeye karar vereceğim. İnanın şu anda ben de net bir şey söyleyemiyorum. Ancak şunu okuyucularımla paylaşmak isterim: Okurlarım arkalarına yaslansın ve “Bir Evlilik Komedisi” adlı kitabımı okurken bol bol kahkaha atsın. çünkü millet olarak gülmeye çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz.