Dilek Karaman : “Kendinize Değer Vermeye Yaşam Alanlarınızdan Başlayın”

Dilek Karaman : “Kendinize Değer Vermeye Yaşam Alanlarınızdan Başlayın” Dilek Karaman : “Kendinize Değer Vermeye Yaşam Alanlarınızdan Başlayın”

Dk Mimarlık Kurucusu Dilek Karaman, Bir Tasarımı Başarılı Kılan Detayları Klass’a Anlattı Modern, zamansız, fonksiyonel ve aynı zamanda estetik tasarımlara imzasını atan DK Mimarlık Kurucusu Dilek Karaman, ev, otel, ofis ve kafe gibi yaşam alanlarını kişilerin kendilerini mutlu ve huzurlu hissedebileceği bir hale getiriyor. Tasarım dışında danışmanlık ve uygulama hizmeti de veren ve Suadiye’deki ofisinde deneyimli ekibiyle her projeyi mükemmel bir şekilde sonuca ulaştıran Dilek Karaman, mesleğindeki mottosunun “Kendinize değer vermeye yaşam alanlarınızdan başlayın” olduğunu söylüyor. Başarılı Mimar Dilek Karaman ile müşterilerine sunduğu hizmetleri, kendilerini diğer mimarlık ofisinden farklı kılan detayları, tasarımlarında en çok hangi noktalara dikkat ettiklerini ve geleceğin mimari tarzını Klass okurları için konuştuk.  

Dilek Hanım, öncelikle sizi Klass okuyucuları için daha yakından tanıyabilir miyiz?
2006 yılında Haliç Üniversitesi’nden mezun oldum. Bilfiil iç mimarlık yapıyorum. Aynı zamanda şirketimin mimari tasarımcısıyım. İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Estetiğe çok önem veren bir insanım. Gözümün iyi olduğunu düşünüyorum. Kıyafete olan ilgim daha sonrasında mimariye döndü. Eğer tasarımcı olmasaydım kıyafet üzerine bir iş yapardım diye düşünüyorum. Veya fotoğraf sanatçısı olabilirdim. Suadiye’de bulunan ofisimizde bütün çalışanlarımız deneyimli iç mimarlar. Ev, otel, ofis, kafe gibi tüm yaşam alanlarını tasarlayabiliyoruz. Bütün yaşam alanlarının hikâyesi farklıdır. Biz de bu hikaye içerisine girerek tasarım yapıyoruz. Her defasında da bu heyecan bizim için devam ediyor.

“TASARIM YOLCULUĞUNA BAŞLAMADAN ÖNCE MEKÂNI ANLIYORUZ”
Sunduğunuz hizmeti daha detaylı bir şekilde anlatabilir misiniz?
Tasarım dışında danışmanlık ve uygulama hizmeti de veriyoruz. Tasarım ve danışmanlık uygulamanın temeli. Bu aşamada müşterimizle hemfikir olursak diğer çalışmalar bunun üzerine inşa edilmiş oluyor. Tasarım yolculuğuna başlamadan önce mekânı anlıyoruz. Müşterinin istek ve ihtiyacını anlıyoruz. Daha sonrasında işe konsantre olup neler yaratabileceğimizi düşünüyoruz ve süreç başlıyoruz. Bu konuda teknik bilgi ve tecrübe çok önemli bir rol oynuyor. Malzemelerin bulunabilir olması da çok önemli. Aslında tasarım yolculuğunda bütün bu bilgi birikimiyle beraber müşterinin istekleri ve zevkleri; mimarın kendi gözü ve yapının kendi dili bir bütünü meydana getiriyor.

Sizi diğer mimarlık firmalarından ayıran en önemli özellik nedir?
Bir tasarımı veya tarzı başka alanlarda kullanmayı sevmiyorum. Her projenin enerjisi farklıdır. Ben her projede yeniden heyecanlanmayı seviyorum. Tasarımlarım benim o günkü bakış açıma göre şekilleniyor. Seçtiğim ürünlerin zamansız olmasına özen gösteriyorum. Çabuk eskimesinler istiyorum. Dünyada bir dilleri olmalı. Müşterilerimiz bize düşüncelerini anlatırken bu denli zamansız tercihler yapmayabiliyorlar. Bu kadar modern ve vizyon sahibi bir bakış açıları olmayabiliyor. Ben onları dinledikten sonra kendi bakış açımla buluşturmayı seviyorum.

“KONFOR TASARIMIN VAZGEÇİLMEZ BİR ÖGESİ HALİNE GELDİ”
Tasarımlarınızda en çok hangi noktaya dikkat ediyorsunuz?
Benim için fonksiyonellik tasarımın kendisi kadar önemli. Çünkü artık yaşam alanlarımızda daha çok vakit geçiriyoruz. Bu anlamda estetik ve konforu bir arada sunduğumuzu söyleyebilirim. İnsanların evlerinde misafir odaları, salon gibi kavramlar kalmadı. Artık her alanı kullanmak istiyorlar. Bununla birlikte iş yerlerini de yaşam alanlarına taşıdılar. Konfor tasarımın vazgeçilmez bir ögesi haline geldi. Benim tasarıma olan bakış açım bu. “Kendinize değer vermeye yaşam alanlarınızdan başlayın” ilkesiyle hareket ediyorum. Bu cümleyi çok seviyorum. İnsanlar uzun süre vakit geçirdikleri alanlarda mutlu olurlarsa, bu konforu kendilerine sağlarsa bence hayatlarındaki işlerinde ve özel hayatlarında da mutlu olurlar. İçerideki huzur dışarıya da yansır ve hayatları daha verimli olur.

Türkiye dışında hangi ülkelere hizmet veriyorsunuz?
Biz dünyada birçok ülke ile çalışıyoruz. İngiltere, Almanya, Azerbaycan, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde projelerimiz oldu. Pek çok ülke ile çalıştık. Hâlihazırdaki işlerimiz ağırlıklı olarak Türkiye’de. Tasarımlarımı ülkelerin kültürüne ve zevk anlayışlarına göre şekillendiriyoruz. Bakü projemizde farkında olmadan Azerbaycan’a ait bir simgeye benzer bir çizim yapmıştım. Sonra bunun onlar için özel bir anlam taşıdığını öğrendim. Benim için bu tür detaylar çok keyif verici.

“DOĞADAKİ AHŞAP, MERMER GİBİ MALZEMELERİ GÖRMEK, BİR TABLOYA BAKMAK HEM RUHUMUZA HEM DE GÖZÜMÜZE İYİ GELİYOR.”
Son olarak günümüzün tasarım trendleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Tasarım trendlerinde sadeleşme ve minimalizm hakim. Daha soft ve sakin renkler ön plana çıkıyor. Elbette bazı müşterilerin spesifik tercihleri olabilir ancak gelen eğilim bu şekilde. Fazla eşyalardan kurtuluyoruz. Daha çok proje üzerinde çalışılmış ve düşünülmüş eşyalar kullanılıyor. Bir mekâna girdiğinizde o kalabalıktan ve kaostan kurtulup daha sadeleşmiş, art deco kokusunu aldığınız, sanatı gördüğünüz bir ortamla karşılaşıyorsunuz. Bunun dışında keskin hatlardan ziyade daha oval hatların olduğu yapıların bizi beklediği bir dönem içerisinde olacağız diye düşünüyorum. Duvarların azaldığı, daha şeffaf, daha geçirgen, daha saydam yüzeylerin olduğu yaşam alanları bizi bekliyor. Bu tarz çalışmalar mekânlardaki huzuru ve enerjinin doğru dağılmasını sağlıyor. Yapıların daha güzel ışık almasını sağlıyor. Şehir hayatında sürekli olarak bir kargaşa bir koşuşturmacanın içerisindeyiz. Çalıştığımız ya da yaşadığımız mekanlara döndüğümüzde bu kargaşa ve koşuşturmacadan uzaklaşmış hissetmek insanlara çok daha iyi gelecektir. Doğadaki ahşap, mermer gibi malzemeleri görmek, bir tabloya bakmak hem ruhumuza hem de gözümüze iyi geliyor.