Türkiye’de kadın voleybolu denince ilk akla gelen Eczacıbaşı’nda yetişen ardından Galatasaray ve Vakıfbank gibi büyük kulüplerde profesyonel olarak voleybol oynayan Pınar özbek, bugün Amerika’nın dev sağlık şirketlerinden Ge Healthcare’de Girişimsel Radyoloji Bölümünde Global Kliniksel Müdürü olarak önemli başarılara imza atıyor. Amerika’nın her yıl en iyi ilk 10 hastanesi arasına giren University of Michigan Hastanesi’nde Girişimsel Nöro Radyoloji bölümünde Nöro Technologist olarak çalışan ve dünyaca ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet öz’ün de çalıştığı New York Presbyterian Hastaneleri’nde yoğun çalışmalar yapan Pınar özbek, Türkiye’den Amerika’ya uzanan başarılı iş kariyerini, dünya devi bir firmada gerçekleştirdiği üst düzey çalışmalarla sağlık sekötürüne sağladığı katkı ile renkli özel yaşamını Klass okurları için anlattı.
“Sekiz yıl önce GE Healthcare’de çalışmaya başladım. Girişimsel Radyoloji, Nöro Radyoloji, Nöro Cerrahi alanlarında Amerika genelinde ve dünyada isim yapmış doktorlarla çalışmak bana büyük deneyim kazandırdı. İçimde olan öğretme ve bilgilerimi paylaşma sevgisi benim hastane ortamından ayrılıp, kurumsal alana geçme kararını vermeme sebep oldu. GE Healthcare gelme sebebim de tamamen angio sistemleri üzerinde pozitif deneyimim olmasındandı.”
“Şu an GE Healthcare’de Girişimsel Radyoloji bölümünde Global Kliniksel Müdürü olarak çalışıyorum. Bu görevimde Amerika kıtasından yani Kanada’dan, Güney Amerika’ya kadar uzanan bir bölgeden sorumluyum. Girişimsel Radyoloji alanında kullanılan Angio makinalarının ürün geliştirilmesinde aktif bir rolüm var.”
önce Bilkent’te Turizm Otelcilik eğitimi aldınız, sonra ise ABD’de Radyoloji Teknolojileri… Sizi hem sektör hem de kıta değiştirmeye iten ne oldu? Hangisi önce geldi, kariyer değişikliği mi ülke değişikliği mi?
Sorunuz çok güzel ama aslında hiçbiri desem yalan olmaz. Gerçek sebebi voleyboldu. Türkiye’de yaşadığım yıllarda profesyonel voleybolcuydum. Voleybola 11 yaşında, Eczacıbaşı Spor Kulübü’nde başladım ve bu kulübün A takımına kadar yükseldim. Voleybolun duayeni sayılan rahmetli antrenörüm Cengiz Göllü tarafından yetiştirildim. çok başarılı bir voleybol kariyerim oldu ve bu arada 1988 yılında üsküdar Kız Lisesi takımında yer alırken Türkiye’ye Dünya Liselerarası Şampiyonasında birinci olarak Dünya Şampiyonluğunu da getirme şansım oldu. Bilkent üniversitesi’ni kazanmadan önce iki sene Galatasaray forması giyip, üniversite sebebiyle Ankara’ya transfer olduğumda Vakıfbank’ta da oynadım. Voleybol sevgisi ile büyüdüm, hayatımın büyük bir parçasıydı ancak yaş ilerledikçe voleybolu bir kariyer haline getiremeyeceğimin kanaatine vardım ve bu yüzden eğitimime ağırlık vermek zorunda olduğuma karar verdim. Ancak voleyboldan vazgeçmeye hazır değildim ve ikisini beraber yürütebileceğim tek ülke Amerika Birleşik Devletleri’ydi. Ben de voleyboldaki başarılarımı kendime bir avantaj olarak kullanıp, 1993 yılında üniversite of Michigan’dan voleybol bursu kazanarak Amerika serüvenime başlamış oldum. önce Uluslararası İşletme olarak başladığım okuldan, Fen Bölümü Radyoloji Teknoloji bilimlerini bitirerek mezun oldum. Doğru yönlendirilmeler sayesinde bugün ki mesleğime anahtar olacak bir bölümü bitirdim. Şunu belirtmek isterim ki, okuduğum bölümlerde, kazandığım uzmanlık sınavlarında göstermiş olduğum başarı ve bugün mesleğimde göstermiş olduğum performansın en büyük sebeplerinden biri sporculuktan aldığım disiplinin iş ahlakına dönüşmesi ve aynı zamanda takım ruhunu da iş hayatıma yansıtabilmemdir.
Eğitim sonrası ABD’de yaşamayı seçme sebebiniz neydi?
Aslında ilk etapta planım üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye’ye dönüş yapmaktı, çünkü bütün ailem, kardeşim ve arkadaşlarım oradaydı. Ancak üçüncü sınıftayken ilk eşimle tanıştım ve bir evlilik yaptım. Bu evlikten şu anda 20 yaşında olan Hayal ve Zaman adını koyduğum ikiz kızlarım oldu. Hep hayalimde Amerika’da eğitim almak vardı ve zamanı gelince olmuştu. Doğal olarak evli ve anne olmanın getirmiş olduğu sorumluklardan dolayı Türkiye’ye dönüş planlarım değişti. Ama Türkiye benim her zaman için vatanım, İstanbul doğduğum şehir. Ancak “Nerde doğduğun değil, nerede doyduğun” söylemini en yakından yaşayan insanlardan biriyim.
“MüTHİŞ BİR çALIŞMA AHLAKI İLE BüYüDüM BURADA, BAŞKA BİR YERDE AYNI PERFORMANSI TEK BAŞIMA VEREBİLİR MİYİM BİLMİYORUM”
Bugünlerde yurt dışına göç edenlerin favori ülkeleri arasında ABD yok, sebepleri açık. Bugün olsa yine ABD’ye göç eder miydiniz? Neden?
Aslında ben Amerika serüvenime göç etmek amacı değil de eğitimimi ilerletmek amacıyla geldiğim için burada ömür boyu yaşamayı planlamamıştım. Bugün hala Amerika’ya göç eder miydiniz diye sorduğunuzda, cevabım tekrar evet olur. Bunun aslında birden fazla sebebi var. Burada yaşamayı sevmemin en önce gelen sebeplerinden bir tanesi yaşam şartlarının düzenli, kurallı olması ve insanların birbirine olan saygısı. Herkesin kendi işine bakması ve işinin hakkını vermesi. Müthiş bir çalışma ahlakı ile büyüdüm burada, başka bir yerde aynı performansı tek başıma verebilir miyim bilmiyorum. Eğer çalışkan ve disiplinliyseniz bu ülkede başarısız olmak imkânsız diye düşünüyorum. Burada Mc Donalds’da bile çalışıyor olsanız günün sonunda evinize temel ihtiyaçlarınızı alabilme olanağınız var. Ben bugün bu röportajı yapabilmemiz de bile Amerika’nın bana vermiş olduğu imkanlar sayesinde olduğunu düşünüyorum. Bana göre Amerika hakikaten fırsatlar ülkesi ama bu fırsatı kendiniz yaratmayı bildikten sonra.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ağustos sayısında...