Dünyanın En İyi Moda Evlerinden Çıkmış, En Nadide Ürünleri Amerika’ya Taşıyorum

Dünyanın En İyi Moda Evlerinden Çıkmış, En Nadide Ürünleri Amerika’ya Taşıyorum Dünyanın En İyi Moda Evlerinden Çıkmış, En Nadide Ürünleri Amerika’ya Taşıyorum

Amerika’nın Türk Moda İkonu Penny Pınar Karabey girişimci ruhunu, başarı hikayesini, kurduğu Kanserle Mücadele Derneği’ndeki çalışmalarını Klass’a anlattı...

Dünyanın her yerindeki podyumlarda aranan moda ürünlerini New York’a taşıyor. Dior, Chloe, Balenciaga, Bottega Veneta gibi markalar onunla çalışıyor. Bir gün Ulusal Aksesuar Günü ilan ediyor, ünlüler onu takip edip paylaşımlarda bulunuyor. Bir gün Milli Selülit Günü ilan ederek kadınların kendileriyle barışmasını sağlayacak adımlar atıyor. Vakıflarda, derneklerde yardıma muhtaç insanlara el uzatıyor. Pınar Karabey’den bahsediyoruz, diğer adıyla Penny… Kurduğu Luxury Next Season markasıyla New York’un takip ettiği Pınar Karabey, ODTü Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirerek başladığı kariyerine Mücevher Tasarımcılığı ve moda yazarlığıyla devam etmiş. Şimdi yeni markasıyla Amerika’nın moda serüvenine katkıda bulunurken, aynı zamanda Fashion Fights Cancer Derneği’nin de aktif bir üyesi, Milan ve New York’ta yapılan moda haftalarını yazan Fashion Week Pro’nun editörü. Kariyer yolculuğuna Türkiye’de başlayan ve Amerika’da bir moda ikonuna dönen Pınar Karabey ile heyecan veren başarı hikayesini, girişimci ruhunu, Penny adının nereden geldiğinin, başlattığı akımları ve kurduğu Kanserle Mücadele Derneği’ndeki çalışmalarını Klass okurları için konuştuk.

 

Pınar Hanım nam-ı diğer Penny, Amerika maceranız nasıl başladı?

ODTü Bilgisayar Mühendisliği’ni bitirdikten sonra bir markanın ürün müdürü olarak bir süre çalıştım. Ancak aklımda Amerika’da yüksek lisans yapmak vardı. Bir çılgınlık yapıp, çalıştığım firmadan 1 yıl izin aldım, Amerika’ya geldim. Aklımda eğitimimi bitirdikten sonra dönmek vardı. Geldiğimde üç işte birden çalışıyordum, çok yorucu günler geçirdim. Zengin bir aileden gelmiyorum, bazen o kadar yoğun olurdu ki, günleri karıştırırdım. Şimdi düşünüyorum da belki de hayatımın en güzel günleriydi. Amerika’ya geldiğinde her zaman alttan başlarsın, sonra çalıştıkça yükselirsin. MBA Yüksek Lisansımı bitirdikten sonra bir firmanın IT bölümüne girdim, orada eşimle, yine bir Türk olan ömer Karabey’le tanıştık. Kendisi aynı zamanda Türk Amerikan İş Adamları Derneği New York Kurucu üyesidir. Aynı işyerinde 10 yıl çalıştıktan sonra o işi yapmak istemediğime karar verdim. öteden beri modayla ilgiliydim. Avrupa’daki pek çok moda firmasıyla iyi ilişkilerim vardı. Ben de ruhuma uygun olduğunu düşündüğüm moda sektörüne girdim. Teknoloji konusundaki deneyimimi, moda sektöründeki kişisel zevklerimle birleştirdim.

 

“BARİSTA BENİ ANLAMADI İSMİM PENNY KALDI”

Penny ismi nerden geliyor?

Aslında komik bir hikayesi var. Sturbucks’ta kahve alırken, bardaklara isim yazılır bilirsiniz. Ben ısrarla Pınar dememe rağmen, barista beni anlamadı ve bardağıma Penny yazdı. Ondan sonra ismim Penny kaldı. Elbette asıl ismim Pınar Karabey ama buradaki herkes bana Penny diye sesleniyor.

 

Sizi bazen ünlü markaların kurucularıyla görüyoruz, bazen moda haftalarında boy gösteriyorsunuz. Bazen bir dernekte, bazen spor yaparken. Bu enerjiyi nerden alıyorsunuz?

Ben evinde oturup günü geçirebilecek biri değilim. Hep çalışıp üretmek zorunda hissediyorum kendimi. Haftada 5 kez güne ağır bir sporla başlıyorum; kick boks yapıyorum, yüzüyorum, ağırlık çalışıyorum. Belki de içimdeki hiperaktifi böyle sakinleştiriyorum. Bu arada Amerika’daki insanlara, kendi beğendiğim ürünleri tavsiye ediyorum. örneğin ben hiç siyah giymem. Siyah, New York için bir üniforma gibidir, ama ben renkli olmayı tercih ediyorum. Belki de babamın ölümünden sonra o rengi bir daha giymek istemedim.

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Kasım sayısında...