Yasin Bey, Londra’da aldığınız eğitimin ardından aile şirketiniz TMY Teksilde göreve başlayarak firmanın her departmanında aktif olarak görev aldıktan sonra yönetim kurulu üyesi ve CEO’su pozisyonuna yükseldiniz. Öncelikle, okuyucularımız için sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Hayata bakış açım çalışmak ve kendimi geliştirmek üzerine kurulu. Yeni şeyler denemeyi seviyorum. Psikolojiye olan merakım 15 yaşımdayken başladı. İlkokul, ortaokul ve liseyi Türkiye’de okudum. Üniversite eğitimi için Londra’ya gittim. University of Nothingam’da endüstriyel psikoloji eğitimi aldım. Vizyon kazanmak ve farklı insanlarla tanışmak için İngiltere’yi tercih ettim. Bu konuda bana annem ve babam öncü oldu.
Üniversite eğitimi neden Londra’yı tercih ettiniz?
Akademik anlamda donanımlı bir hale gelmek ve kendimi daha çok geliştirmek istedim. İş hayatı anlamında farklı insanlarla tanışmak ve network ağımı genişletmeyi amaçladım. Londra bu anlamda benim için bulunmaz bir deneyim oldu. İngiltere’de majör olarak psikoloji dalında tahsilimi gerçekleştirdim. Bu da iş hayatıma multidisipliner bir şekilde bakmama katkı sağladı. Psikoloji aslında bir ruh bilimi ve insan tanıma sanatı olduğu için bizim işimizle birinci dereceden alakalı. Bu da benim sosyal anlamda insanlarla ilişki kurma seviyemi ve derinliğimi çok arttırdı, çünkü çok farklı insanlarla tanıştım. Orada eğitim hayatıma devam ederken endüstriyel psikoloji dalında da almış olduğum eğitimler ve katılmış olduğum gönüllü projeler oldu. Bu tür çalışmalara ise lise yıllarımda başlamıştım.
Sosyal projelere de büyük bir önem verdiğinizi biliyoruz. Bu alandaki çalışmalarınızdan da bahsedebilir misiniz?
Down sendromlu çocuklara eğitim rehberliği ile eşlik ederek, onların aldığı eğitimle yakından ilgileniyorum. Sosyal sorumluluk anlamında kendim için böyle bir misyon edindim. Bütün bunlar bana ne kadar şanslı olduğumu hatırlatan deneyimler oldu.
Neden down sendromlu çocukları tercih ediyorsunuz?
Down sendromlu çocuklar öğrenme zorluğu yaşayan çocuklar. Onlara karşı her zaman bir sorumluluk hissetim. Onların aldığı eğitimler bende hep merak uyandırmıştı. Bu bağlamda da belirli periyodlarda onların aldığı derslerde bulundum. Onların bu süreçlerden nasıl geçtiğini de görme imkânım oldu. Amacım farklı bir tecrübe yaşamaktı. Psikoloji dalıyla alakalı bir alan olması da benim için bir avantaj oldu.
Londra’da eğitim almak size neler kattı?
Londra’da akademik anlamda kendinizi geliştirebiliyorsunuz. Oradaki eğitim yaklaşımı olayları kritik etme üzerine kurulu. Bu sayede bir olayın avantajlarını ve dezavantajlarını daha iyi net bir şekilde görebiliyorsunuz. Amerika ve Kanada’nın aksine İngiltere’de aldığınız diplomalarda psikoloji, ‘science’ yani bilim olarak nitelendiriliyor. Eğitim bilim temelli bir şekilde veriliyor. Londra, bana olayları objektif bir şekilde kritik etme yeteneği kazandırdı. Bunların dışında sunulan imkanlar ve araştırma olanakları, eğitmenlerin supervisor olarak akademik anlamda dünya çapında olmaları bize büyük bir avantaj sağladı. Bu durum da bizim kendimizi daha çok geliştirmemize katkıda bulundu.
Şu an TMY Tekstil ve Loreta’da çok önemli görevler üstleniyorsunuz. Şirketinizdeki görevinizden bahsedebilir misiniz?
Şirketimiz 1984 yılından itibaren faaliyetlerini sürdürmekte. Ben spesifik bir görevden ziyade şirketin her departmanında aktif olarak bulunmak istiyorum. Bulunduğum departmanlarda işlerin sürdürülebilirliğini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyorum. Şirketin ikinci kuşak temsilcisiyim. Daima üretim sahasında aktif olarak görev almam gerektiğini düşündüm. Her departmanı birebir tecrübe ettim. Benim gelişimime katkıda bulunan en büyük şey bu oldu.
Orta Asya Ülkelerine yaptığımız ihracatımızı yeni ülkelerle de zenginleştirmek istiyorum. Ayrıca benim için ofisten çok üretim sahası ve aktif olmak önemli. Aksi halde dijital çağa uyum sağlayamaz, ayak uyduramayız.
Farklı sektörlerde de projeleriniz oldu mu?
İnşaat sektöründe faaliyetimiz oldu. Ancak o proje bizim için bir sosyal sorumluluk misyonuydu. Aslında o projenin özüne baktığımızda proje için Nusret Yücedağ ve Kübra Yücedağ’ın sosyal sorumluluk misyonudur diyebiliriz.
İş dışındaki zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak yaşam felsefem sürekli çalışmak üzerine. Boş kalan zamanda kayak ve tenis gibi spor aktiviteleri ile ilgileniyorum. Sergi ve müze gezmeyi çok seviyorum. Yaz aylarında Alaçatı’da rüzgâr sörfü yapıyorum. Bunun dışında farklı deneyimlere de açık birisiyim.
Sabahları güne çok erken başlıyorum. Okuduğum lisede kış ve yaz aylarında yapılan kayak ve sörf aktiviteleri ile spora başladım. Ailemin bana bu konuda referans olup bu etkinliklere katılmamı sağlaması ve gittiğimiz kamplardaki disiplin sayesinde sportif bir yaşam tarzına sahip oldum. Bu kamplarda teknolojiden bir süre uzak kalarak sosyal ilişkilerimi geliştirdim. Babamın da spor geçmişi olması beni spora yöneltti. İş durumuna bağlı olarak iş çıkışı spora gidiyorum. Sevdiklerim ve ailemle vakit geçirmeyi de ihmal etmiyorum. Dövüş sanatlarında kick boks ile ilgileniyorum. Lisanslı kick boks sporcusuyum. Birinci ‘dan’ım ve siyah kuşak derecem var. Şu an aktif olarak tenis oynuyorum. Futbol ve basketbol da yaptığım sporlar arasında.
Yakın zamanda Çırağan Sarayı’nda Mina Dağbaşı ile dünyaevine giriyorsunuz. Mina Hanım ile olan ilişkiniz nasıl başladı?
Mina Hanım ile uzun süre tanışıyorduk. Ortak arkadaşlarımız vardı. Mina da ben de liseden sonra eğitim hayatımıza İngiltere’de devam ettik. Mina, iç mimarlık okudu. Bu konuda kendisi çok başarılı ve şu anda aktif olarak iş hayatına devam ediyor. Okulunu en yüksek puanla birincilikle bitirdi. Kendisini İngiltere’deyken daha yakından tanıma fırsatım oldu. İlişkimizi orada ilerlettik ve dört sene sonra da nişanlandık. İlişkimiz mutlu bir şekilde devam ediyor.