Uzun yıllar Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı’nın ve birçok spor kulübünün doktorluğunu üstlenen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tahsin Beyzadeoğlu, bu zamana kadar sporcu yaralanmalarında yaptığı başarılı tedavilerle adından güvenle söz ettiriyor. Uyguladığı kişiye özel tedavi yöntemleriyle, doğru ve daha kısa sürede sonuca ulaşan Beyzadeoğlu, sporcuların ve sporcu olmayanların farklı yollarla tedavi edildiğini belirtiyor. Spor yaralanmalarıyla uğraşan bir cerrahın, sporcunun beklentisinin ne olduğunu ve onun yaptığı sporun özelliklerini bilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Tahsin Beyzadeoğlu, kulüp doktorluğunu, spor yaralanmalarını ve tedavi yöntemlerini Klass’a anlattı.
“Spor yaralanmalarıyla uğraşan bir cerrah, sporcunun beklentisinin ne olduğunu ve o kişinin yaptığı sporun özelliklerini bilmesi gerekir. Sporu, o spor dalının içinde yapılan aktivite düzeyini bilmeyen cerrah veya ortopedist sporculara çok fazla yardımcı olamaz.”
“Biz tanı koyarken kararımızı sadece bir radyolojik görüntülemeyle vermiyoruz. Esasımız hekim muayenesidir. Sadece yaralanan eklemi değerlendirmiyoruz. Hastanın bütün vücudunu muayene ederek, kas gücünü de test ederek değerlendiriyoruz. Buna göre bir iyileşme süresi biçiyoruz, bir tedavi biçimi tercihi yapıyoruz. Bununla birlikte, kişiye özel tedavi konsepti yaratıyoruz.”
Tahsin Bey, Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı ve birçok spor kulübünün doktorluğunu üstlendiniz. öncelikle yaptığınız uygulamalardan bahseder misiniz?
Ben Ortopedi ve Travmatoloji uzmanıyım. Ortopedi ve Travmatoloji, insanların kas, iskelet sistemlerinin yaralanmasıyla uğraşan branş. Bunun içinde aklınıza gelebilecek tüm eklemlerin dışında tüm vücudunuzdaki kaslar, tendonlar, yaralanmalarla ilgili veya insanın fonksiyonelliğini engelleyen ağrılı durumlar bizim ilgi alanımıza giriyor. Tedavi yöntemlerimizde kimi zaman ameliyatsız fizyoterapi ağırlıklı, bazen birtakım rejeneratif enjeksiyonlar ve bunların dışında da cerrahi tedavileri uyguluyoruz. Ben ağırlıklı olarak, artroskopik cerrahi dediğimiz, eklemlerin sadece küçük deliklerden kameralarla girilerek artroskopik olarak görüntülenip; buradaki bozuk olan yapıların, kapalı cerrahi tekniklerle tamir edildiği tedavi yöntemini uyguluyorum. İnsan ömrü son yıllarda uzadı. Bunun dışında insanların sosyal yaşantıları, iş hayatları, aktivite düzeyleri de çok arttı. Onun yanında ülkemizde refahın da artmasıyla birlikte, insanlar daha çok spor yapar hale geldiler. Eskiden lüks sayılan pek çok spor dalı, çok daha ulaşılabilir durumda. Her yerde de spor salonları olmaya başladı. Dolayısıyla amatör olarak spor yapanların artması, Ortopedi ve Travmatoloji branşının popülerliğini de arttırdı. Bunun ötesinde asıl uğraştığımız önemli bir kesim de, elit profesyonel dediğimiz, farklı branşlardan olup bu işten ekmek parası kazanan sporculardır. Tabi ki sporcularda beklentiler çok daha üst düzeyde oluyor. çünkü kişi sadece yürümek ve koşmak istemiyor. Bütün aktivitesini ağrısız olarak yapmak istiyor. Biz de bunu vermek için büyük bir yükümlülük altına giriyoruz. İnsan ömrünün de uzaması, insanın yaşlanmasıyla birlikte aynı aktiviteleri gösterme hevesinin hala sürmesine yol açtı. örnek vermek gerekirse pek çok 50’li yaşlarda maraton koşan insanlardan tutun vücut geliştirmecilerin vücutlarına sahip olmak için ciddi sporlar yapan pek çok hastam var. Bunları yapabilmek için de eklemlerinde yaşlanmayla ortaya çıkan problemlerin idamesinde bizden yardım istiyorlar.
“SPORU BİLEN BİR HEKİMSENİZ, SPORCULARIN BEKLENTİLERİNİ DAHA üSTüN BİR ŞEKİLDE KARŞILAYABİLİYORSUNUZ”
özellikle profesyonel spor yapan kesimin yaşadığı sakatlıklarda sizi tercih etmesinin sebebi nedir?
Spor yaralanmalarıyla uğraşan bir cerrahın, sporcunun beklentisinin ne olduğunu ve o kişinin yaptığı sporun özelliklerini bilmesi gerekir. Sporu bilmeyen, o spor dalının içinde yapılan aktivite düzeyini bilmeyen cerrah veya ortopedist sporculara çok fazla yardımcı olamaz. Bu şekilde olan hekimler “3 ay hiçbir şey yapma zaten geçecektir” deyip sporcuyu gönderebilir. Ama sporcunun görevi proaktif olmak, 3 ay hiçbir şey yapmamak değil. Aksine 15 gün sonra, eğer mümkünse bir şeyler yaparak, en azından aerobik kondisyonunu tekrar eski seviyesine getirmektir. İşte burada dünyadaki güncel gelişmeleri çok yakından izlemek, oyuncunun takım içerisindeki pozisyonundan tutun hangi mevkide oynadığını bilmek bile gerekiyor. Basketbolda guard-oyun kurucu pozisyonunda oynayan bir oyuncunun fiziksel hareketleriyle, pivot-pota altı oynayan bir oyuncunun fiziksel hareketleri ve aktiviteleri tamamen birbirinden farklıdır. Dolayısıyla yaralanma çeşitleri de iyileşme potansiyelleri de fark eder. Birisi 2,15 cm boyunda 110 kilo ağırlığındayken; diğeri daha çabuk, çevik, daha kısa adaleleri olan bir kişi olabilir. Dolayısıyla sporu bilen bir hekimseniz sporcuların beklentilerini daha üstün bir şekilde karşılayabiliyorsunuz. Bunun yanında bu bir sanatçılık. Yani pek çok cerrahın yaptığı aslında bir eserdir. çünkü hiçbiri standart değildir. Dolayısıyla yaptığımız iş bir nevi sanatçılık sayılıyor. önemli unsurlardan biri de her şeyde olduğu gibi hastaya veya sporcuya güven vermektir. Bu çok güç bir durum. çünkü sporcu her zaman endişe halindedir. Onun sağlığı aynı zamanda ekmek parası demek. Pek çok kişi için basit bir ağrı kesici alıp geçecek bir problem sporcular için performans düşüklüğüne sebep oluyor. Dolayısıyla parasını az kazanmasına ve oynayamamasına yol açıyor. Sürekli bir endişe hali olduğu için de değişik yerlerden değişik fikirler duyuyor. Bir hekim eğer çıkıp sporcuya, antrenöre, yöneticiye, menejere yaralanma konusuna, tedavi konusunda, iyileşme süreci hakkında net bir şekilde konuşursa; bu sporcunun ve spor camiasının en beğendiği hekim türüdür. çünkü “önce bir bakalım, 1 ay sonra bir daha bakalım, 3 ay sonra bir daha bakalım” gibi cevaplar bütün takımın planını bozmuş oluyor. Antrenör eğer biliyorsa ki, 6 hafta sonra bu adamı takımla beraber maça çıkaracağını, o 6 hafta sonrası planlarını ona göre yapıyor. Gerekirse yerine transfer yapar. O yüzden net konuşmak, buradaki en önemli güven unsurlarından bir tanesidir.
“DOKUNMAK, MUAYENE ETMEK çOK öNEMLİ. HİçBİR ŞEY MAKİNEYLE, GöRüNTüYLE BİTMİYOR.”
Peki, siz bu sakatlıkları gördüğünüz anda ortalama sürecin ne kadar olacağını tahmin edebiliyor musunuz?
Tecrübe arttıkça pozisyonu canlı olarak dışarıdan görünce veya televizyonda izlerken bile gördüğünüzde, az çok hangi yaralanmanın olduğunu bile tahmin edebiliyorsunuz. Bununla birlikte, bizde hep yanlış algılanan bir şey vardır; pek çok sporcu olmayan hastalar bile bunu yapıyor; “Şu MR’ıma bakar mısınız? Buna göre ne yapmam gerekiyor?” diye sorularla karşımıza çıkıyorlar. Biz tanı koyarken kararımızı sadece bir radyolojik görüntülemeyle vermiyoruz. Esasımız hekim muayenesidir. Sadece bir eklemini değerlendirmiyoruz. Hastanın bütün vücudunu muayene ederek, kas gücünü de test ederek değerlendiriyoruz. Buna göre bir iyileşme süresi biçiyoruz. Ve adeta bir tedavi biçimi tercihi yapıyoruz. Bununla birlikte kişiye özel tedavi konsepti yaratıyoruz. örneğin bugün profesyonel sporcu olan basketbol süper liginde oynayan bütün sporcuların diz MR’larını çekelim toplumdaki pek çok kişiden daha fazla kıkırdak hasarlarına rastlamak mümkün. Ama bu sporcuların hiçbir şikayeti yoktur. Dolayısıyla MR’ına bakacak olursanız belki ameliyat bile edeceğiniz durumlar var. Ama biz tecrübemizle bunun bir sporcu dizi olduğunu bildiğimiz için muayenemizdeki bulgular önemlidir. Yani dokunmak, muayene etmek çok önemli. Hiçbir şey makineyle, görüntüyle bitmiyor. Hekim olarak muayenedeki bulgularımız, asıl bizim tedavi sürecimizi belirliyor ve MR’ı çok kötü olan bir kişiyi ben belki muayenem sonucu gördüğüm bulgularla çok daha erken, çok daha efektif bir şekilde iyileştirip döndürebilirken; belki MR bulguları o kadar da kötü olmayan bir kişiye ciddi bir ameliyat uygulayıp o şekilde sağlığına kavuşturuyor olabilirim. Bu kararı tamamen kendi muayene bulgularımı, tecrübemi, bizzat değerlendirdiğim radyolojik bulgularla birleştirerek veriyorum. Bence sadece röntgenden, MR’dan karar vermek hekimlik değildir. Eskiden MR yokken insanlar nasıl tedavi oluyordu? Sonuçta hekim olarak kişiyi dinlemek önemli. Hikayesi, yaralanması nasıl oldu, ne zamandır şikayeti var, şikayeti ne zamanlar ortaya çıkıyor, ağrının lokasyonu neresi, altyapı yaratan yapısal bir bozukluk var mı bilmek gerekiyor.
Peki, sporcularda uyguladığınız tedavilerde yaşları göz önünde bulunduruyor musunuz?
Altyapılarda oynayan genç bir oyuncuda çok daha uzun vadeli, 15-20 yıl düşünerek hareket etmek gerekir. Ama 33-34 yaşına gelmiş son 1-2 kontrat almayı isteyen oyuncuya ise radikal şeylerden kaçarak daha geçici tedaviler uygulanabilir. Onun için önemli olan spor hayatının sonuna kadar, bir şekilde bir kontrat daha almak ve oynamaktır. Sporcu o zaman burada sağlığını normal topluma göre biraz daha göz ardı edebilir. O, spor hayatını bitirince sağlık unsurlarını düşünür. Dolayısıyla bu gerçekleri bilerek hastalara yaklaştığınız zaman sporcular için iyi bir doktor oluyorsunuz.
Sporcular için uyguladığınız özel yöntemlerden örnek verebilir misiniz?
En yakın örneklerden bir tanesini Semih Erden’le vermek mümkün. Semih Erden daha önce NBA’da oynarken omuzundan bir ameliyat geçirmişti ve o ameliyatla oyununa devam etmişti. Fakat yıllar geçtikçe, aldığı yeni travmalarla omuzunda çok ciddi bir problem oldu. Ve gerçekten artık basketbolu zor oynar hale gelmişti ve çok ağrılıydı. Ağrı kesicilerle oynuyordu. Daha sonra bu yaz milli takımımızın Avrupa Şampiyonası olduğu için ve takımın en önemli oyuncularından biri de Semih Erden olduğu için stresli bir durum vardı. Bana ameliyat olmak için geldi. Omuzunu ameliyat ederken benden tek istediği, yazın milli takımda oynayabilmekti. Biz Semih’e başarılı bir omuz artroskopik cerrahisi yaptık ve yüzümüzü de güldürdü. Gayet başarılı bir şekilde omuzunda hiçbir problem yaşamadan milli takımda harika performans gösterdi. Onun dışında pek çok yenilikçi sistemleri de sporcularda detaylı olarak anlatarak uyguluyoruz. İki şey vardır; kanıta dayalı olan; yani 20 yıldır yapılmış pek çok gruplara uygulanmış, çalışmaları karşılaştırılmış, sonuçları bilinen net ortaya konmuş yöntemler vardır. Bir de yeni gelişmekte olan, özellikle kök hücre gibi değişik uygulamalar var. Bunlar da henüz daha kanıta dayalı tıp kapsamında değiller. çünkü elimizde uzun süreli karşılaştırılmalı gruplarla yapılmış tedavi sonuçlarımız mevcut değil. Ama bildiğimiz bir şey var; hastaya zarar vermediğini biliyoruz. Kök hücre gibi yenilikçi tedavileri 2005 yılından beri uygulayan bir ortopedist olarak, bir süre sonra kafanızda bir hasta profili oluşuyor. Yani, hangi hastaya, hangi sporcuya, hangi durumda bu daha faydalı olabilir diye fikriniz oluşuyor. Semih Erden de, yine kök hücre tedavisi yaptığımız, cerrahi sırasında uyguladığımız hastalardan bir tanesi. Ameliyatından yaklaşık 2,5-3 ay sonrasında antrenmanlarına başladı. Ve sonrasında da milli takımda, üst düzey performansla, sıfır problemle oynadı.
“öNEMLİ OLAN RöNTGENİ GüZELLEŞTİRMEK DEĞİL öNEMLİ OLAN HASTAYI MUTLU ETMEK”
Sporculara ve spor yapmayan kişilere yaptığınız uygulamaların farkları neler?
Tabi sadece olaya böyle bakmamak lazım. Elit profesyonel sporcu hastalar çoğu zaman, pek çok cerrahın kaçındığı hastalardır. çünkü sürekli zirvede olabilirsiniz ve bir tanesinde yanlış bir iş de yapmazsınız aslında ama hasta az iyileşir; yavaş iyileşir; vaadinizi tutamayabilirsiniz. O zaman da bir anda herkes sizi bununla anmaya başlar. Halbuki hiçbir hatanız olmayabilir. Burada hastaya da bağlı çok etken olabilir. Alışkanlıkları, özel hayatı, yaşam tarzı, ameliyat sonrası sürecine uyup uymaması, beslenmesi vs. bunların hepsi çok önemli. Aslında biz bunları yaparken sporcuların çoğunu karakteriyle, ameliyat sonrasındaki sürece uyup uymamasıyla, her şeyiyle bir bütün olarak değerlendirip, süreci belirlememiz gerekiyor. Bunlar da sporu yakın izlemekle oluyor. Spor camiasının içinde olabilmekle alakalı bu aslında. Ben de kendi operasyonlarımda bu şekilde sporcu sorunlarından dolayı ufak problemler yaşadım ama başarı oranım yüzde 99 diyebilirim. Bunun ötesinde tabi ki hastalarımın arasında hiçbir şekilde sporla uğraşmayan çok sayıda insanlar da var. Bu insanların beni tercih etme sebeplerinden bir tanesi, “bu kadar sporcuyu iyi edebiliyorsa, bizi her türlü iyileştirir” tarzında bir yaklaşımları olmasıdır. Tabi burada da şöyle düşünmek gerekiyor; sporcu kesiminin çok güçlü adaleleri var. Yani eklem için en önemli şey olmazsa olmaz adaledir. Sporcular kilolu değil, binen yük de çok fazla değil. O hastalara da bunu anlatmaya çalışıyorum; sporculara yaptığımız tedavilerin aynısını size de yapacağız ama unutmayınız ki onlar zaten düzenli olarak egzersiz yapan, güçlü adaleleri olan, kilosu olmayan insanlar, sizde bunların hepsi yok. öncelikle fizyoterapiyle ve egzersizlerle adalelerinizi güçlendirerek başlıyoruz. Ondan sonra da iyileşmenizi bekliyoruz diyorum. Sporculara farklı, normal kişilere farklı olarak kişiye özel tedaviler uyguluyoruz. Normal vatandaşlarda da hastanın beklentisi nedir, hasta ne yapmak istiyor, ne ile mutlu olabilire bakıyoruz. önemli olan röntgeni güzelleştirmek değil, önemli olan hastayı mutlu etmektir. Röntgeni güzeldir ama hasta mutsuzdur. Veya tam tersi filmi daha öncekine göre biraz daha iyidir ama hasta çok mutludur. önemli olan bunu sağlayabilmek. Tecrübe bence asıl burada yatıyor. Hastanın beklentisini karşılamaya yönelik tedavi yöntemini belirlemek çok önemli. Bunu da başta hastayı dinleme, sonra muayene ve en sonunda da radyolojik incelemeleri değerlendirmeyle belirleyebiliyoruz. Sadece sporcular değil tabi. Bazen bazı ünlü kişilerin de eklemlerinde problemler olabiliyor. çünkü o kişiler de performanslarını göstermek için düzenli spor yapıyorlar ve yaptıkları işte de pek çok tehlikeli sahnelerde de rol almaları gerekebiliyor. Kıvanç Tatlıtuğ da, yaklaşık bir buçuk yıl evvel önemli bir proje öncesinde dizinden bağ yaralanması geçirdi. Kendisi de eski bir basketçidir. Onun da tek derdi, yeni projesi olan diziye yetişmekti. çünkü dizide aksiyon sahneleri var ve Kıvanç Tatlıtuğ bildiğim kadarıyla aksiyon sahnelerinde de kendisi rol alıyor. Dolayısıyla onu da ameliyat ederken benim de en büyük endişem ve hedefim diziye yetiştirebilmekti. Neyse ki sorunsuzca onda da başarılı oldum…
“AİLEME DAHA çOK ZAMAN AYIRMAK İçİN A MİLLİ BASKETBOL TAKIMI DOKTORLUĞUNU GEçEN YIL İTİBARİYLE BIRAKTIM”
A Milli Erkek Basketbol Takımı’ndaki görev süreciniz nasıl geçti?
Bu işi yaparken çok fazla rengimizin olmaması gerekiyor. Açıkçası 6 yıl Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı’mızın doktorluğunu yaptım ve onlarla 6 yıl boyunca yazın tatil yapamadım, aileme vakit ayıramadım. Ve takım doktorluğu yapmak çok kolay bir şey değil. çünkü yazın iki buçuk ay boyunca tüm kamplarında, 24 saat boyunca sporculara eşlik ediyorsunuz. Seyahatler yapıyorsunuz, turnuvalarda onlarla beraber benche çıkıyorsunuz, tüm antrenmanları pür dikkat seyrediyorsunuz. Antrenman sonrası yemekleri düzenliyorsunuz. Sporcuların sadece kas sakatlıkları olmuyor; ishal olabiliyor, üst solunum yolu enfeksiyonu olabiliyor, başka rahatsızlıkları da olabiliyor. Doping içermeyen maddeler almaları için dopingsiz beslenmeleri veya gıda takviyeleri için çaba sarf etmeniz gerekiyor. İşin pek çok rengi var. Şöyle bir hatıramız var mesela; 2011 Avrupa Şampiyonası’nda Ersan İlyasova çok önemli olan İspanya maçı öncesi ciddi ishal oldu. Ve biz Litvanya’nın Panevezys adında küçücük bir şehrinde kalıyorduk. Milli takımda seyahat etmeden önce çok iyi hazırlanmamız gerekiyor. Hastane gibi her şeyimizi hazırlayıp gittik. Sağlık odamızda Ersan’a 2-3 tane serum takarak, ilaçlar vererek, beslenmesini düzenleyerek, İspanya maçına çıkarttık. Bu da tatlı bir anıdır. Ersan da kötü bir turnuva geçiriyordu ama İspanya maçında müthiş oynadı. Ve biz İspanya’yı yenerek bir üst tura kaldık. Böyle güzel anılarımız oldu. Ama, artık aileme daha çok zaman ayırmak için A Milli Basketbol Takımı doktorluğunu geçen yıl itibariyle bıraktım. çoğu oyuncu hala bana tedavi olmaya gelir. Hem genel aile sorunlarını, hem de kendi problemlerini bana danışırlar.
Peki, bir spor takımının doktorluğunu yapmanın artısı ve eksisi nedir size göre?
Aslında bu çok zor bir iş. çünkü bir takımda başarı varken başarının sahibi herkestir. Başkanından, malzemecisine kadar. Başarısızlık olursa da hemen ilk aranacak suçlu sağlık ekibidir. O oyuncu yeteri kadar iyileşmiş olsaydı biz bu maçı kazanırdık gibi… Ben öyle şeyler yaşadım ki takımının normalde dokuzuncu oyuncusu sayılabilecek bir basketçi sakattı ve oynayamayacağını söyledik. Fakat hiç beklenmedik bir takıma karşı yenilgi oldu. Takımın koçu televizyona çıktı ve dedi ki; “X oyuncumuz sakattı, o yetişmedi; o yüzden de biz bu maçı kaybettik”. Bu işler zor işler. Bogdan Tanjevic benim için çok önemli koçlardan biri. Defalarca, her yaptığımız işi hem televizyonda hem de yüzümüze karşı bizzat “desteğiniz çok büyük, çok teşekkür ederiz” diyerek belirtmiştir. Bir kere de ilk geldiği yıl Zeljko Obradovic, televizyonda sağlık ekibine özellikle teşekkür etmişti. Bunlar tabi sizi motive ve mutlu ediyor. Ama her zaman da bu olmuyor maalesef.
“KULüPLERİN SAĞLIK YATIRIMLARINI GEREK PERSONEL NİTELİĞİ ANLAMINDA GEREKSE DE ALET, EKİPMAN ANLAMINDA çOK üST DüZEYDE YAPMASI GEREKİYOR”
Sizce bir spor takımı için sağlık ekibinin önemi nedir?
Aslında sağlık ekibi bir takım için çok önemli. ülkemizde büyük bütçelerle 3-4 milyon liraya transfer yapılıyor. Bu oyuncunun aylık maaşı 400 bin liradır. Bu oyuncu eğer 1 hafta oynayamazsa yaklaşık 100 bin lira kulübün kaybı oluyor. Bu, süre uzadıkça daha fazla zarar demektir. Kulüplerin sağlık yatırımlarını gerek personel niteliği anlamında gerekse de alet, ekipman anlamında çok üst düzeyde yapması gerekiyor. Ancak kulüp yöneticilerimizin en göz ardı ettikleri konu da budur. En ucuz maaşla fizyoterapist, en ucuz maaşla hekim çalıştırılmak isteniyor. Aslında hekim, sizin sakat olan oyuncunuzun bir ayını kurtarsa, bütün 1 yıllık tüm sağlık personelinin maaşını karşılayacak kârınız olacak. Türkiye’de günü kurtarmak için yaşayan bir yönetim zihniyetinden kaynaklanan bir yaklaşım var. Ama ondan sonra basında da görüldüğü gibi oyuncular hep sakat. Herkes bu anda sağlık ekibini suçluyor. Transfer edilmeden önce sağlık kontrolü yaptığımda sakat olduğunu anladığım sporcuyu, yöneticiye bildirdiğimde yönetici, transferini ilan ettiğimiz için kalmasını istedi. Bu şekilde sporcu alındı. Ama sonrasında pek çok yerde bu sebeplerden dolayı hep sağlık ekibi suçlandı. Şimdi burada da medyanın çok ciddi bir rolü olması lazım. Eğer yurtdışındaki medyayı incelerseniz, ABD’de sağlık haberleri konusunda gerçek uzman muhabirler vardır. Muhabirlerden önce danışman hekimleri vardır. Dolayısıyla NBA’de bir oyuncu bir yaralanma geçirdiği zaman yazılanlara bakarsanız adeta bir bilimsel bir makale gibidir. Bizde de yan çapraz bağından sakatlandı diye haber çıkıyor. Yan çapraz bağ yoktur insanlarda, yanlış tabirler kullanılıyor. Bu şekilde haberler yapılınca, o zaman toplum da yanlış bilgilendirilmiş oluyor. Toplum da tepkisini sağlık ekibine, kulübüne gösteriyor. Bunların tabi daha düzenlenmesi ve medyanın bu konuda biraz daha destek olması gerekiyor. Mesela somut bir örnek vermek gerekirse; basketbolcu Birkan Batuk’un Aşil tendonu koptu. Bu sakatlık sonucunda literatüre göre sakatlık iyileşse de, sporcu yüzde 25 oranında eski seviyesine dönemiyor. Bu sakatlıktan kurtulma süreci normalde 8-9 aylık bir süreçtir. Ama biz değişik ameliyat teknikleriyle Birkan’ı 4-5 ay içerisinde oynattık. Bu sefer herkes bu sakatlığın bu süreçte iyileşmesi beklentisine giriyor. Herkes o şekilde iyileşemez. İyi bir cerrahinin dışında; Birkan da çok çalışkan bir sporcuydu. Her dediğimize, gecesi gündüzü, yaşantısıyla uyum sağladı. Ama onun dışında başka bir oyuncunun da Aşili kopar; sporcu o Aşille zaten uzun zamandır problem yaşıyordur. Aşilin kalitesi iyice bozulmuştur. Siz cerrahi olarak gerekirse tendon takviyesi yaparsınız ve dönmesi 8-9 ayı buluyor olabilir. Toplumun beklentilerini bu konuda iyi bilgilendirmek gerekiyor. Dolayısıyla basına konuşulanlar da çok önemli. Tek ağızdan konuşmak gerekiyor. Maalesef basına çıkmak adına takım sözcüleri, teknik direktör, koç, menejer gibi herkes kulaktan dolma bilgilerle açıklama yapıyor. Halbuki bunu bilimsel anlamda sağlık ekibinin yapması çok daha doğru olur.
“EŞİM EBRU BENİM BU ZORLU MESLEK YAŞANTIMDA BENİ HEP DESTEKLEDİ”
Bu yoğun iş temponuzda ailenize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?
Tabi bu yoğun çalışma temposu içerisinde en büyük destekçiniz aslında aileniz oluyor. Benim Bartu ve Batuhan adında 2 oğlum var. Bartu 16, Batuhan 10 yaşında. İkisi de hep sporun içerisinde oldular. Eşim Ebru Beyzadeoğlu, bu zorlu meslek yaşantımda, beni hep destekledi. çünkü olay sadece hasta görmek, tedavi etmek, ameliyat yapmak değil; yılda yaklaşık olarak 20’nin üzerinde yurtdışı seyahati, belki 30-40 tane de Türkiye içinde seyahat etmek zorunda kalıyorum. Bunların birkaç sebebi var. Pek çok uluslararası kongreye konuşmacı olarak davet ediliyorum. Bu tamamen bir bilimsel ve mesleki tatminden başka bir şey değil aslında. Ama gidip oradaki diğer meslektaşlarımızla bilgi ve tecrübemizi paylaşıyoruz. Onun ötesinde özellikle basketboldan dolayı belki de bayağı yurtdışından hastalarımız oluşmaya başladı. En son Hırvatistan Ortopedi Derneği bana Onursal üyelik ödülü verdi. Bundan dolayı da özellikle Hırvatistan’da, Sırbistan’da pek çok hastayı ameliyat ettim. Tabi bu yoğun takvim de ailenize daha az süre ayırmanıza yol açıyor. Bu yüzden hem eşim Ebru’ya hem de oğullarım Bartu ve Batuhan’a minnettarım, bana bu konuda anlayışlı oldukları için...