Müzelere Girebilecek Bir Gelinlik Yapıp, Onu Gelecek Nesillerin Görmesini İsterim

Müzelere Girebilecek Bir Gelinlik Yapıp, Onu Gelecek Nesillerin Görmesini İsterim Müzelere Girebilecek Bir Gelinlik Yapıp, Onu Gelecek Nesillerin Görmesini İsterim

Esin Arıcan Gelinlik&Haute Couture Kurucusu Esin Arıcan, 2018 gelinlik koleksiyonunu ve hedeflerini Klass’a anlattı...

 

Eğitimini Kamu Yönetimi üzerine alan, Ankara’dan İstanbul’a gelmesiyle birlikte yönetici ve bürokrat olma hayallerini modacılık serüveniyle takas eden Esin Arıcan, adını marka haline getiren güçlü kadınlardan. Türkiye’de gelinlik markaları arasında önemli bir yere sahip olan Esin Arıcan işini doğru bir şekilde yöneterek eğitiminin de katkıları ile sayısız gelinin hayallerindeki gelinliği dikerken birçok kadına da istihdam sağlıyor. ünlü işkadını Esin Arıcan ile moda evininin kuruluş hikayesini, başarı sırlarını ve hedeflerini Klass okurları için konuştuk. 

 

 

 

“Bana gelen gelin adayları karşılarında bu konuda oldukça donanımlı biriyle çalıştıklarından emin olabilirler. Modele doğru kumaş almayı, vücuda göre tarzın şekillenmesini, gustosunun belirlenmesini doğru bir şekilde yapıyorum. Ardından tüm bunları yüksek dikiş teknikleriyle uygulayarak gelin adaylarını güncel modaya uygun, kendisine yakışan, doğru kumaş ve model seçimleriyle mutlu ediyor ve düğünlerine uğurluyorum.”

 

 

 

“Her insan kalıcı olmak ister. Şairseniz şiir bırakmak isterseniz, yazarsanız roman bırakmak istersiniz. Ben de kendi yaptığım işle ilgili müzelere girebilecek bir gelinlik hayata bırakmak isterim. Bizim yaptığımız işin devamında da böyle bir kalıcılık olabilir.”

 

 

 

 

 

Esin Arıcan ismi gelinlik dünyasında önemli bir marka haline geldi. Peki Esin Arıcan’ın hayali hep modacı olmak mıydı?

 

Aslında bir moda evim olsun ve onu işleteyim diye bir hayalim olmadı. Daha küçük yaşlardayken bir yerde en yüksek idareci konumunda bir bürokrat olmak isterdim.

 

Yönetici olup sosyal ilişkileri daha geniş tutmak, insanlar arasındaki gelişmiş adalet duygusuyla birlikte bu sistemi yönetmeyi isterdim. Bu daha iyi yapabileceğime inandığım bir alandı. Modacılık tamamen tesadüfen oldu. Ama olmuşken de yapmam gereken ne varsa, bu işin hakkı nedir diye düşünerek modacılık isminin altını dolduracak şekilde donanıma sahip olup adımı bir marka haline getirdim. Sosyal olma içgüdümü modacı kimliğimle katıldığım aktivitelerde oldukça yoğun kullandım.

 

 

 

Peki ne oldu da siz modacı oldunuz?

 

Ben Fethiye’de mutlu bir ailenin çocuğu olarak, bölgenin iklimsel özelliklerinden dolayı da gayet güzel bir çocukluk yaşadıktan sonra liseyi dereceyle bitirdim. üniversiteyi ise  Gazi üniversite’si İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde okudum.. Kendi bölgemdeki insanlardan “bürokrasi şehri olan başkentimiz Ankara’da ufkun açılır, başka bir bakış açın olur” gibi telkinlerle Ankara’ya gittim ve orayı çok sevdim. Oradaki ortam, bürokrasi, insanların saygısı, birbirine karşı tavırları derken Ankara’da geçen 4 yılım güzel ve verimli geçti. O zaman dayım beni ilk gün Ankara’da gezdirdi, ikinci gün yurda bırakırken “ister oku ister okuma ama büyük denizde yüzmeyi öğren” dedi. Ben o cümleyi hiç unutmadım. Ankara gibi büyük bir denizden sonra daha da büyüğü olan İstanbul’a geldim. Fethiye’de aldığım aile sevgisi ve özgüven güzeldi. Ankara bunu daha da pekiştirdi. Eğitim ve insan ilişkileri iyiydi. Orada hayat benim için anlamlı ve verimliydi. İstanbul’a gelince şaşırdım. Hiçbir yere benzemiyor. çok kalabalık, çok karışık. Kendi komşunuza bile selam verirken emin olamıyorsunuz. çünkü burada komşuluk bile farklıydı. Ankara’da öğrenci arkadaşlarım vardı. Ama burada hiç arkadaşım yoktu. Fethiye’den de buraya göç etmiş kimse yoktu. Ben de o ara arkadaş edinmek için neler yapabilirim dedim. Ev hanımıydım o zamanlar. Ev hanımları halk eğitimlerine giderler diye düşündüm. Bu düşünceyle belediyenin açtığı dikiş nakış kursları vardı. Oralardaki dikiş kurslarına gittim. Oraya gitmemdeki sebep de kendi bölgemde arkadaş edinmekti. Sonra bu mesleği seçmemde o arkadaşlarım buna etken oldu. O zamanlar terzi olan arkadaşım moda evi açalım biz terzilik kısmına sen de müşteri ilişkilerine bakarsın dedi. Bu şekilde başladık. O zaman kurslardaki arkadaşlarımla bir sosyal çevrem oldu. Sonra biz bir şirket kurduk. Orada da dış ticaret firmasında 12 yıl kumaş mümessili olarak çalıştım. O zamanlar yurtiçi ve yurtdışındaki bütün fuarlara katıldık, yabancılarla tanıştık, yurtdışında bu işler nasıl yapılıyor, kumaş buraya nasıl geliyor, iplik üretiminden itibaren neler yapılıyor onları öğrendik. Bir kumaşçı sadece kendi alanını bilir. Ama mümessil takımlık, gelinlik, iç giyim, manto gibi her şeyi bilir. çok derin bir kumaş bilgim oldu bu dönemde. Sonrasında 2002 yılında da kendi işimi yapmaya karar verdim.

 

 Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Mayıs sayısında...