Antika tutkum mesleğe başladıktan sonra, yani yaklaşık 15 sene önce başladı ve beni koleksiyonerliğe yöneltti. İstanbul’un en sevdiğim yerleri eski eserlerin satıldığı Feriköy, Balat gibi semtler. Oraları ziyaret etmek, antikacıları gezmek bana büyük bir keyif veriyor. Yurt dışına çıkacağım zaman da gitmeden önce o bölgenin antika eşya satılan pazarlarını, dükkanlarını araştırırım. Ve gittiğimde de mutlaka o pazarları, dükkanları gezerim.
15 yıl ciddi bir süre. Bu sürede oldukça değerli eserler de toplamışsınız. Bu eserlere ulaşmak zor oluyor mu?
Tabi yıllar içerisinde tanışmış olduğum beni artık iyi bilen nelere ilgi duyabileceğimi çok iyi tahmin edebilen müzayedeci arkadaşlarım oluştu. Öncelikle bu arkadaşların aracılığıyla pek çok şeyden haberdar olabiliyor ve bu eserlere ulaşabiliyorum. Ayrıca bu konuda internetten takip edilebilir online müzayedeler var. Ben bir de yurt içinde ve yurt dışında antika pazarlarına gidiyorum. Yurt dışına gittiğimde mutlaka şehirde bir antika pazarı olup olmadığını araştırıyorum ve gittiğim birçok ülkede de buluyorum.
Antika pazarlarında neler gördünüz? Yurt dışı pazarlarında daha ilgi çekici şeylere rastlayabiliyor musunuz?
Yurt dışında özellikle Avrupa’da gittiğim gördüğüm antika pazarları çok büyük ve ihtişamlı oluyor. Tabi haliyle de pek çok eser bu pazarlarda kendisine yer buluyor. Bu pazarları dolaşmak, oradaki ürünleri incelemek gerçekten çok keyif verici. Ve tabi farklı ve ilgi çekici eserlerle karşılaşıyorum.
Daha çok hangi eserleri toplamayı tercih ediyorsunuz?
Daha çok Osmanlı eserlerini toplamayı seviyorum. En son Varna’ya gittiğimde son Varna Müftüsüne ait bir Kur’an-ı Kerim gördüm. Onu hemen alarak koleksiyonuma kattım. Kur’an-ı Kerim’in yanında bir de orada bulduğum bir Osmanlı kılıcını satın aldım. Bizim kültürümüzle alakalı eserlere önem veririm.
“ANTİKA VE TARİHİ ESERLERE SAHİP OLMAK BENİM İÇİN TUTKU İFADESİNDEN ÖTE YAŞAMDAN KEYİF ALMAK DEMEK”
Bir eser gördünüz ve bu benim olmalı dediniz. Onu elde etmek için neler yapabilirsiniz?
Bir ürün gördüğümde hoşuma gittiği takdirde hemen alıyorum. Sevdiğim bir eser için dünyanın her yerine gidebilirim. Çünkü antika ve tarihi eserlere sahip olmak benim için tutku ifadesinden öte yaşamdan keyif almak demek. Bu eserlerin ayrı bir maneviyatı, dili ve onları kullanan insanlarla birlikte belli yaşanmışlıklar var. O dönemde sanayi olmadığı için de her şey el ürünü. Eskiden üretilen her ürün adeta bir sanat eseri gibiydi. İşte bu yaşanmışlıklar benim yaşamıma da ayrı bir anlam katıyor.
Gültekin Bey, ayrıca resim koleksiyonunuz da var. Resim sanatına olan merakınız nasıl başladı?
Aslında resimlere olan merakım hep vardı. Antika koleksiyonumu çoğaltırken antika değere sahip resimler de ekliyordum. Sonrasında bu resimlerin içsel yolculuğunu merak etmeye başladım ve araştırmalarımı bu anlamda geliştirdim. Sonrası zaten geliyor. Çünkü resim sanatı gerçekten bütün sanatları içine alabilen bir sanat. Bir esere baktığımızda kimi zaman kulağımızda bir melodi canlanıyor ya da bir eserdeki ayrıntılar heykelleri hatırlatıyor. Bu yüzden resim koleksiyonumu da çok titiz bir şekilde hazırladım ve duygu yoğunluğu yüksek resimleri koleksiyonuma ekledim.
Bir resmi koleksiyonunuza eklerken nelere önem veriyorsunuz?
Öncelikle mutlaka o bahsettiğim duygusal yoğunluğu bana yaşatması gerekiyor. Sanatsal değerine de bakıyorum elbette. Bunun yanında rutin eserlerden farklı olması gerekiyor. Elbette ki araştırıyorum, soruyorum ya da profesyonel anlamda destek alıyorum. Tüm bunların yanı sıra resimde mutlaka antika değeri olması gibi bir kıstas aramıyorum. Gözüme hoş gelen, bende duygu yoğunluğu oluşturan her eseri koleksiyonuma eklemek isterim.
Koleksiyonunuza eklediğiniz son resim hangisi? Onu satın alırken neler hissettiniz?
Koleksiyonuma en son Fisun Kapucuoğlu ve Selma Selçukcan’ın “Doğaya Dönüş” sergisinden bir eser ekledim. Gerçekten çok ilginç bir sergiydi. Son dönemin en önemli konularından olan sürdürülebilirlik temasıyla gerçekleşen ve eserlerin gerçek yaprak ve ağaç kabuklarıyla şekillendirildiği bir sergiydi. Aldığım eser doğanın ihtişamını ve güzelliğini asla kaybetmediğini hissettirdi bana. O yaprakların ne kadar dökülse de o ağaç kabuklarının ne kadar gövdeden ayrılmış olsalar da işlendiğinde muhteşem bir esere dönüşebildiğini gördüm.
Gelecekte koleksiyonlarınızla ilgili planlarınız var mı?
Gelecekte bir müze ya da benzeri bir antika ve sanat evi yapabilmeyi istiyorum. Bu sayede insanların da bu koleksiyonları inceleyebilmesini ve kültürel değerlerini daha iyi hissetmesini istiyorum.
İNSTAGRAM: gultekinerdur