Ege üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan, İç Hastalıkları uzmanlığını Dokuz Eylül üniversitesi’nde, Romatoloji üst uzmanlığını ise Ege üniversitesi’nde tamamlayan Uzm. Dr. Selda öktem 5 yıldır Nişantaşı Valikonağı Caddesi’ndeki özel kliniğinde hastalarıyla başarılı sonuçlar veren tedaviler gerçekleştiriyor. 2004 yılında İzmir’e veda ederek İstanbul’a yerleşen, bir süre A Plus özel hastanelerde çalıştıktan sonra kendi özel kliniğini açan Uzm. Dr. Selda öktem ile uzmanlık alanı olan Romatolojik hastalıkları, bütünsel tedavi yaklaşımını ve bu konudaki çalışmalarını, Otoimmünite’yi tetikleyen gıdaları ve doğru beslenmenin önemini Klass okurları için konuştuk.
Selda Hanım, Romatoloji bilimi hangi hastalıklarla ilgilenir?
Romatoloji ilgi alanı oldukça geniştir. Kısaca anlatmak gerekirse, normal şartlarda bağışıklık sistemimiz bizi dış etkenlerden ve mikroplardan korumaya programlanmıştır ve kendi dokularına zarar vermez. Romatolojik hastalıkların çoğunda hedef şaşıran ve kontrolden çıkan bağışıklık sistemi kendi vücuduna savaş açar. Biz bu duruma otoimmünite diyoruz. Bu durum sadece kas iskelet sisteminde değil, tüm vücut doku ve organlarında gerçekleşebilmektedir. Yani tüm vücudun otoimmün hastalıkları, iltihaplı ve dejeneratif eklem hastalıklarıyla ilgileniyoruz.
Oldukça geniş kapsamlı bir dal olduğu anlaşılıyor. Tedavisi mümkün olan hastalıklar mı?
Kullandığımız çok sayıda ilaçtan en bilinen kortizondur. Bağışıklık sistemini baskılayıcı birtakım ilaçlardan da sıklıkla kullanırız. Tedavide bütüncül yaklaşım çok değerlidir. Vücuttaki bu savaşı baskılamaya çalışmanın yanında nedenlerini de ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu amaçla dokuları destekleyici gıda takviyeleri, vitaminler ve mineraller kullanıyoruz. özellikle beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri yapmak şarttır.
“HASTALARIMA ASLA SüT TüKETMEMELERİNİ, KEçİ-KOYUN KAYNAKLI üRüNLERİ TERCİH ETMELERİNİ öNERİYORUM”
Bahsettiğiniz bütüncül yaklaşımda beslenmenin önemini vurguladınız. Bu konuyu biraz açar mısınız?
Yapılan çalışmalarda özellikle hayvansal proteinlerin yani süt ve et ürünlerinin otoimmünite’yi tetiklediği gösteriliyor. Glüten ve rafine şekerin de bağırsak yüzeyini bozarak vücuda toksinlerin sızmasına neden olduğu biliniyor. Bu nedenle de hastalarıma asla süt tüketmemelerini, süt ürünlerini azaltmalarını ve keçi-koyun kaynaklı ürünleri tercih etmelerini öneriyorum. İşlenmiş et ürünlerini kesinlikle yasaklamak lazım. Kırmızı eti haftada bir kez ve yanında bol bol yeşillikle tüketmek gerek. Her türlü unlu gıda ve rafine şeker, paketli üründen vazgeçmek en güzeli.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ağustos sayısında...