Şehnaz Hanım, sektörde uzun süredir var olan bir plastik cerrahi kliniğiniz ve Türkiye’de oturmuş bir danışan kitleniz var. Neden sağlık turizmine girmek istediniz?
Aşağı yukarı 15 yıldır plastik cerrahi sektörünün içindeyiz. Biz aslında kendimizi sağlık sektörü değil plastik sektörü olarak nitelendiriyoruz. Türkiye özellikle son 5 seneden beri sağlık turizminde çok popüler. Ama popülerlikle beraber aynı zamanda çok fazla kayıt dışı harcamalar, kayıt dışı operasyonlar olmaya başladı. Devlet şu anda doktorları ve operasyonları kayda almak ve takip etmek gibi resmi süreçlerden geçirmeye çalışıyor. Ben Askeroglu Health Group’u kurarken amacım bu kayıt dışılığa bir son verip sağlık turizminde devletin bizi desteklediği teşviklerden faydalanarak; kâğıt üzerinde her şeyi yapıp Türkiye’yi sağlık turizminde en iyi ülke haline getirmekti. Şirketimizi kurarken Şehnaz Askeroğlu olarak, aile ya da klinik olarak kazanmak değil, biraz elimizi taşın altına koyup nitelikli sağlık turizmi nasıl yapılır, nasıl devletimizi bu alanda biraz daha geliştiririz ve Türkiye’nin imajı nasıl tazelenilir gibi sorulara yanıt bulmaktı. Askeroglu Health Group bu yüzden çıktı, biz nitelikli sağlık turizmi yapıyoruz, sağlık turizminde kurallarını yeniden yazıyoruz ve kayıt dışını yok edeceğiz.
‘NİTELİKLİ SAĞLIK TURİZMİ YAPMAK KAYIT DIŞI YAPMAYA GÖRE DAHA ZAHMETSİZ VE DAHA KAZANÇLI’
Sağlık Turizminde kayıt dışı meselesini nasıl ortadan kaldıracaksınız?
Hem Türk vatandaşlarına hem de yurt dışında yaşayan Türkleri ve yabancıları farklı mecralar kullanarak hatta ülkelerindeki mecraları kullanarak sosyal sorumluluk bilincini geliştireceğiz. Önce nitelikli sağlık turizmi nedir, kişiler nelere dikkat etmelidir gibi sorulara yanıt getirerek anlatacağız. Böylelikle insanlar artık sorgulamaya başlayacaklar. Bizde var olan ve bizde olan şeyler kayıt dışı sağlık turizmi yapan insanlarda yok. Hastalar geldiklerinde 3-5 soru sorduklarında zaten doğru yerlere gidecekler. Örneğin kaldıkları otelden tutun kullanılan transfer araçlarına, hastanelerden tutun onlara hizmet verecek hemşirelere kadar hepsi belirli olacak ve tüm adımlar takip edilebilir olacak. Bunların hepsi devletin sistemine kaydolacak. Ayrıca, devletten biz bu kadar nitelikli hizmet yaptığımız için teşviklerinden yararlanabiliyor olacağız. Sağlık turizminde nitelikli bir hizmet verirsen devlet seni birçok teşvikle ödüllendiriyor. Ve nitelikli sağlık turizmi yapmak kayıt dışı yapmaya göre daha zahmetsiz ve daha uygun. Çünkü yüzde 60 ile 70 arasında yaptığınız her yatırımın, her reklamın, her kampanyanın devlette bir karşılığı var. Yani sizin yurt dışında yaptığınız her harcamanın yüzde 70’ini devlet size geri veriyor. Bu müthiş bir rakam. Dolayısıyla ciddi anlamda milyonlarla ölçülen bir geri ödeme oluyor. Ama insanlar bunları ya bilmiyor ya da bilmek istemiyor, uğraşmak istemiyor. Burada bence devlete düşen de mutlaka sağlık turizminde yetki belgeli kurumları denetlemek, Türkiye’ye giren turistlerle çıkan ve hizmet alan turistlerin arasındaki istatistiği yapmak. Bu çok uzun vadeli bir iş ama biz şu an bu işin altına gireceğiz.
Yetki belgesini almak zor mu ve bu belgeyi almak isteyenler neler yapmalıdır?
Yetki belgesini almak zor değil. Belirli kuralları var, o kuralları tamamladığınızda alabiliyorsunuz. Bu kurallar da ofisinizin olması, doktorlarınızın olması, kim olduğunuz belli olması gibi etmenler. Bunları tamamlayınca yetki belgesini alabiliyorsunuz. Yeter ki iyi bir iş yapmayı isteyin. Mesela son dönemdeki doktorlara gelen kısıtlamalar, yönetmelikler ve bu yönetmeliklerin değişmesi hep bu kayıt dışı ekonomiden kaynaklı oluyor. Bence doktorların Türkiye’de daha nitelikli çalışabilmesi için sağlık turizminin mutlaka denetlenmiş ve kayıt altına alınmış olması gerekiyor. Zaten doktorlara bu kadar çok yüklenilmesinin sebeplerinden biri de hastaların takip edilememesi. Bu hasta nereden geliyor, kimdir, hangi hastanede hizmet almış, hangi doktor hizmet vermiş belirsiz. İşte aslında biz bunları yeniden oluşturacağız.
Kliniğinizdeki doktorlar sağlık turizmi için gelen hastalara da hizmet sunacaklar mı?
Askeroğlu Estetik kliniği zaten Türkiye’de çok oturmuş durumda. Operasyonlarımız için hem Türkiye’den hem de Avrupa’dan, Amerika’dan yani dünyanın her yerinden bir sürü insan bilerek ve bizi tercih ederek buraya geliyor. Bizim hasta bazımız çok oturmuş durumda. Sağlık turizmine girme amacımız aslında kliniğimizde çok fazla yapmadığımız operasyonları farklı doktorları da bünyemize katarak yapmak. Kişiler buraya geldiğinde diş, saç ekimi, obezite cerrahisi, plastik cerrahideki operasyonlarının hepsini alabilecekleri bir sistem kurmak istiyoruz. Hastalar aynı zamanda yakınlarıyla beraber geldiklerinde nitelikli bir turizm hizmeti de alacaklar. Buraya geldiklerinde 3-5 katı fazla ödeme yapmayacaklar. Ameliyat olduktan sonra İstanbul’u da gezip aslında bir anlamda ülkeye döviz kazandıracaklar ve yatırım yapacaklar. Kendileri de en uygun hizmeti burada satın almış olacaklar.
Bünyenizde çok farklı branşlardan pek çok doktorunuz, pek çok hastane anlaşmanız ve otel anlaşmalarınız var. Bunları yönetmek sizin için zor olmuyor mu?
Bunu yönetmek zor olmayacak çünkü sağlık turizmi yetki belgeli bir aracı kurum olduğunuzda hem turizm hizmeti hem de sağlık hizmeti vermeye hak kazanıyorsunuz. Burada buna uygun bir ekip çalıştırmak zorundasınız. Örneğin sizin burada asistan olarak çalıştırdığınız kişi dil bilmek zorunda gibi. Böylelikle nitelikli elemanlara hak ettiği ücretlendirme de ödeniyor ve bunların da teşvikini devletten aldığınız için aslında cebinizden bir şey çıkmıyor. Aynı zamanda siz işsizliğin önlenmesine de bir katkı sunmuş oluyorsunuz. Yani biz devletin bize verdiği imkanlardan faydalanarak aynı zamanda Türkiye’nin imajını da düzeltmiş oluyoruz.