1969 yılında 6 çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelen Diyarbakırlı Fatih Yalçınkaya, Karadeniz Teknik üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra ASAŞ Şirketler Topluluğu’nun İskenderun’daki fabrikasında mühendis olarak ve İstanbul’a geldikten sonra da ASAŞ’ın atılımlarında büyük rol oynayarak adını çok yönlü bir başarı hikayesinin kahramanı olarak yazdırıyor. Akıllı sayaçtan hızlı tren vagonuna, otomotivden turizme, spordan gıdaya kadar birçok sektörde faaliyet gösteren ASAŞ Şirketler Topluluğu Başkan Yardımcısı Fatih Yalçınkaya, çok farklı alanlara yaptıkları yatırımlarla özellikle de Club Sporium Tesisleri ve Gürpınar Su ile spor ve gıda sektöründe güçlü birer marka yarattıklarını söylüyor. çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Fatih Yalçınkaya, yoğun iş hayatının yanı sıra aktif olarak müzik ve sporla da uğraşıyor. Tenor olan sesiyle yaptığı üç albüm ve kliplerinin yanı sıra sportif kişiliğiyle yıllardır bütün Uzak Doğu sporlarının içinde bulunarak dinginliğini korumayı başaran ASAŞ Şirketler Topluluğu Yardımcısı Fatih Yalçınkaya ile başarı hikayesini, iş adamı kimliğini, profesyonelce yürüttüğü müzik ve spor yaşamını Klass okurları için konuştuk.
“Yaklaşık 10 yıl öncesinde Gürpınar Su’yu aldıktan sonra çok ciddi yatırımlar yaptık. Aslında su basit bir iş gibi görünüyor ama benim tecrübelerim gösterdi ki; basit bir yapı gibi görünüp o basitliğin içerisinde kompleks bir yapıya sahip herhalde başka bir iş yoktur. Bir filtreyi imal ederken kendi sektörümüzde bazen 20-30-40 parça kullanırız. Hem mühendisliğini yaparız hem de hesaplarız. Bazen suyu hesaplayamadığımız zamanlar oluyor. Tabi bu 10’uncu senemizde su sektöründe de bir yerlere geldiğimizi düşünüyorum. Su sektöründe de bir marka yaratmaya gayret ettik.”
“Sanat topluma ulaşabileceğimiz en güzel en kestirme ve en etkin yoldur. Profesyonel anlamda gazinolarda ya da restoranlarda sahne almayacağım. İleride performans gösterileri yapmayı düşünüyorum. Bunu da sosyal içeriği olan bir konu ile birlikte yapmayı düşünüyorum. Mesela; çocuklar için, lösemili hastalar için, Darülaceze için bir şeyler yapabileceksek bunu yaparım. çünkü gerçekten artık topluma bir şeyler vermek lazım. Eğer bir yerlerdeyseniz ve bir şeyler kazandıysanız, toplumdan kazandığınızı topluma geri vermeniz lazım. Kazanımlarınız, tecrübeleriniz, bilgileriniz ne varsa bunu topluma vermeniz lazım.”
Fatih Bey, çok yönlü bir işadamısınız. İşadamlığı kimliği yanında albüm yaptınız ve Uzakdoğu sporlarında çok özel bir durumdasınız. öncelikle bize sahip olduğunuz kimlikleri anlatabilir misiniz?
1969 doğumluyum. Karadeniz Teknik üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. Okulu bitirir bitirmez hemen ASAŞ Şirketler Topluluğu bünyesinde görev aldım. Bizim fabrikalarımız İskenderun’da. 1992 yılında göreve başladım. Normal bir mühendis olarak görev alıyordum. Hemen akabinde bütün bölümlerde sırasıyla görev aldım. Hemen arkasından da 1998 yılında İstanbul’a geldim. İstanbul’a geldiğimizde olay çok daha farklı bir hal aldı. çünkü İstanbul Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi. Burası çok daha farklı, düşüncesi farklı, yapısı farklı. Dolayısıyla burada ilk bir sene çok zorluk çektim. İyi bir mühendistim fabrikada ama yetmedi. çünkü İstanbul’da başka argümanlar lazım başka parametreler lazım. Buraya geldikten sonra hemen akabinde araç üreticilerine hizmet etmeye başladık. çok ciddi hedefler koydum kendime. Bu hedefler tek tek gerçekleşince ister istemez kariyer de değişti. Biz o işleri başardığımızda ASAŞ Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanımız Saffet çerçi’nin bana bakışı da değişti. Başardıklarımızla şirketler grubunun yönetim tarzını, bakış açısını değiştirmiş olduk. Orada tüm dünyaya ürün satan bir grup haline geldik. Bugün halihazırda geldiğimiz noktada 60 ülkeye yakın ihracatımız var. Türkiye’nin haricinde dünyada özellikle otomotiv yedek parça sektöründe söz sahibiyiz. ASAŞ olarak belki dünyada nicel olarak söylemeyeceğim ama nitel olarak ilk 5’in içerisine giriyoruz. Otomotiv filtre alanında; yağ, yakıt, hava filtresi üretiyoruz. Dünyada çok güzel cirolara sahip örneğin yıllık ciroları 2,5-3 milyar Euro olan büyük Alman firmalarıyla sözleşmeler imzaladık. Yaklaşık olarak 6 seneye yakın bir zamandır çok ciddi bir çalışma yaptık. Gerek fabrikadaki arkadaşlarım gerek buradaki arkadaşlarım olsun hakikaten ciddi emekler sarf ettiler. Geçen ocak ayı içerisinde o çalışmaları nihayetlendirdik, bitirdik. 5-6 yıl boyunca sadece bunun kalite çalışmalarını yaptık ki bunlara hizmet verebilmek için. Şimdi şubat ayı sonunda bu işin sipariş noktasına dönüyoruz. Dolayısıyla kendi adımıza ve ülkemizin adına da güzel bir anlaşma yaptığımıza inanıyorum.
“BUGüN TAHMİN EDİYORUM CLUBSPORIUM TüRKİYE’DE BİR NUMARA”
Bunun dışında da Clubsporium, Gürpınar Su işleriniz var. Onları da anlatır mısınız?
Bizim asıl sektörümüz otomotiv sektörü, filtre sektörüdür. Biz unvanımızı tabiri caizse orayla kazandık. Fakat 1992 yılında Clubsporium’u kurduk. İlk olarak Bostancı’da sonradan da 2007 yılında Akatlar’da hizmet vermeye başladık. Bugün tahmin ediyorum Clubsporium Türkiye’de bir numara. Hemen hemen sektördeki diğer oyuncular satıyorlar, devam ettiremiyorlar. Tabi ki bu bizim kendi içimizde yetmiyor. Hala çok daha iyisini nasıl yapabiliriz, nasıl ileri gidebiliriz diye bu araştırmalarımız devam ediyor. 1992’den bu yana spor sektörünün içerisindeyiz ve zannediyorum ciddi bir know how’a da kavuştuk. İyi bir bilgimiz, backup’ımız ve iyi bir kadromuz var. Arkadaşlarımız kendi konularında uzman bir kadrodan oluşuyor. çalıştıklarımızla da uzun yıllar ilerlemeye gayret ediyoruz. Clup Sporium’da yenileme oranlarımız yüzde 60. Bu sektörde yüzde 10’ları bulduğu takdirde iyi bir oran olduğu söyleniyor. Biz bununla yetinmeyip gıda sektörüne el attık. Yaklaşık 10 yıl öncesinde Gürpınar Su’yu aldıktan sonra çok ciddi yatırımlar yaptık. Aslında su basit bir iş gibi görünüyor ama benim tecrübelerim gösterdi ki; basit bir yapı gibi görünüp o basitliğin içerisinde kompleks bir yapıya sahip herhalde başka bir iş yoktur. Bir filtreyi imal ederken kendi sektörümüzde bazen 20-30-40 parça kullanırız. Hem de mühendisliğini yaparız hem hesaplarız. Bazen suyu hesaplayamadığımız zamanlar oluyor. Hakikaten hiç göründüğü gibi basit bir iş değil. Tabi bu 10’uncu senemizde su sektöründe de bir yerlere geldiğimizi düşünüyorum. Su sektöründe de bir marka yaratmaya gayret ettik.
“BİZİM SUYUMUZ TADINDAN DOLAYI çOK FAZLA TERCİH EDİLİYOR”
Su sektöründe özel bir anlaşmaya da imza attınız. çalışmalarınız ne aşamada?
“Getir.com” sahipleri Nazım Salur ile beraber çok güzel bir proje başlattık. Getir.com için “Kuzeyden” adlı marka suyu üretiyoruz, onlar ise marka sahibi. Dolayısıyla çok kısa bir zaman içerisinde aylık 200-250 bin damacana üretimi yapacağız. çok kısa bir zaman içerisinde bu noktaya geldik. Ama buna rağmen çok büyük bir başarı gösterdik. Bizim suyumuz tadından dolayı çok fazla tercih ediliyor. Şimdi pet grubunu da üretmeye başladık. Dolayısıyla Getir.com ile beraber çok güzel bir sinerji elde ettik. Kısmet olursa bunu çok çok ileri bir noktaya götüreceğiz. İlerleyen zamanlarda çok daha farklı şeyler de olacaktır su sektöründe. Bizim ismimiz daha yukarılarda olacaktır.
Devamı Klass Magazin Şubat sayısında...