Bir Antalya aşığı olan ünlü işadamı Nizamettin Şen, Antalya’nın dünya genelinde tanıtımını en doğru şekilde yapabilmek için kolları 20 yıl önce sıvamış bir turizmci. Kurduğu ve hala başkanlığını üstlendiği Antalya Tanıtım Vakfı ile birlikte bölgenin sadece deniz-kum-güneş turizminden ibaret olmadığını; kültürüyle, tarihiyle, yemeğiyle, endemik bitki örtüsüyle bir cennet olduğunu tüm dünyaya duyurmak ve tanıtmak için birçok önemli çalışmanın altına imza atıyor. Antalya Tanıtım Vakfı Kurucu Başkanı Nizamettin Şen, Antalya’nın dünya turizmindeki yeri ve önemini, vakıf olarak yaptıkları çalışmalarını ve 2017 yılı hedeflerini Klass’a anlattı.
“Antalya sadece ‘deniz, kum, güneş’ çerçevesinde kalmamalı. Antalya’nın dağlık, yörük kültürünün de ön plana çıkartılması gerekiyor. Bu özelliğin tanıtılması için çeşitli fikirler geliştirdik. Mesela her otelin bir köyü kendi köyü olarak dizayn etmesi ve oralara otellerinde konaklayan misafirleri öğlen yemeklerine götürüp turisti Türk kültürüyle tanıştırmaları gibi fikirler ortaya attık. Bu fikre destek veren otel yatırımcılarımız ve yöneticilerimiz var.”
“Antalya’nın markalaşması açısından çok önemli adımlar attık. Ağırlıklı olarak turizmci olmak üzere 60 tane vakıf üyemiz var. Tabi ki bir kenti markalaştırmak adına sadece turizmcilerin desteklemesiyle olmaz. Bu kentte nefes alan herkesin bu kente sahip çıkma bilincinde olması lazım.”
Nizamettin Bey, öncelikle Antalya Tanıtım Vakfı’nın kuruluş hikayesinden ve felsefesinden bahsedebilir misiniz?
Antalya Tanıtım Vakfı’nın hem kurucusuyum hem de başkanlığını üstleniyorum. Vakfımız 20 yıl önce faaliyete geçti. O dönemler dünya fuarlarına katıldığımızda turizm açısından gözde ülkelerin tanıtımlarını bölgeler bazında yaptığını gördük. Bu tanıtım anlayışının da kendilerine oldukça fazla yararı olduğunu anladık. örneğin bir ülkede global bir sorun oluştuğunda burada her bölge aynı sepete konmuş yumurtalar gibi etkilenmiyordu. Bu stratejiyi bizimde yürütmemiz gerekiyordu. Ve bütünü parçalayarak tanıtmanın çok daha iyi olduğunu kavradık. Bu doğrultuda Antalya’nın tanıtımı için böyle bir vakfın kurulmasını ön gördük.
Bu 20 yıllık süreçte vakfın Antalya turizmine ne gibi faydaları oldu?
Antalya’da kitle turizmi ortalama 30 yıl önce başladı. Ne zaman ki özal’ın teşvikleriyle yatırımcılar özendi ve dolayısıyla kitle turizmi yataklar belli bir orana çıktı. Zamanla yatırımlar daha da arttı ve yatak sayısı çok daha fazla rakama ulaştı. Bu evrede bazı şeyler göz ardı edildi. çünkü turizm sadece bina yapmakla gelişmez. O bölgenin yeme-içme, kültür-sanat, tarih-arkeoloji gibi argümanlarını da ön plana çıkarıp Antalya’yı sistematik bir şekilde tanıtmamız gerekirdi. İşte bizler bu evrede devreye girdik.
“ANTALYA HER BüTçEDEN KİŞİYİ AĞIRLAYABİLEN BİR TATİL LOKASYONU”
Antalya gerçekten dünyanın sayılı turizm lokasyonlarından birisi. Peki dünya genelinde bir değerlendirme yapmanızı istesek Antalya’nın dünya turizmindeki yeri kaçıncı sıradadır?
Aldığımız turist açısından dünyada 4’üncü sıradayız. Singapur’dan sonra geliyoruz. Ama Singapur hem şehir hem de bir ülke. Dolayısıyla ülke olarak sayarsanız 3’üncü sıradayız. Mesela turist alımı olarak İstanbu,l Antalya’nın altında bulunuyor. Ama söylemek istediğim sadece sayı değil. Sayının yanında kalite ve kent kavramı da önemli. Getirdiğiniz turiste göre aldığınız gelir oranı da çok önemli. örneğin çok adam alırsınız ama bunlar ucuz bütçeli kişiler olursa kaliteden söz edemezsiniz. O zaman destinasyon kalitesi konusunda bir soru işareti yaratırsınız. Antalya ise her bütçeden kişiyi ağırlayabilen bir tatil lokasyonu. Her alanda turiste hitap eden bir bölge. Herkese ve her ülkeye hitap edebilmek önemli bir kıstas. Antalya olarak enternasyonal hava yarattık ve şu an bunu korumaya çalışıyoruz.
“KADIN MüZESİ’NDE BUGüNE KADAR ANTALYA’DA ROL MODEL OLMUŞ BüTüN KADINLARI TANITIYORUZ”
Peki, Antalya Tanıtım Vakfı olarak Antalya turizminin gelişiminde ne gibi bir rolünüz oldu?
Biz önce varlığımızın kayıt altına alınması için çalışmalar başlattık. Bizim en kuvvetli olduğumuz yanımız mutfak kültürümüz. Biz Antalya’nın bölgesel mutfak kültürünü kayıt altına aldık. Bunun için tarifleri olan Antalya yemek kitabını çıkarttık. Ve ismini de ‘Toroslardan Akdeniz’e Antalya Lezzetleri’ koyduk. Bu çok önemliydi çünkü Antalya’da iki tane farklı yemek kültürü var. Bir tanesi adalardan, Ege’den aldığımız Akdeniz yemek kültürümüz diğeri de dağlardan dolayı bir Türkmen yemek kültürü. Dolayısıyla bunun karışımı bir yapımız var. Antalya sadece ‘deniz, kum, güneş’ çerçevesinde kalmamalı. Antalya’nın bu dağlık, yörük kültürünün de ön plana çıkartılması gerekiyor. Bu özelliğinde tanıtılması için çeşitli fikirler geliştirdik. Mesela her otelin bir köyü kendi köyü olarak dizayn etmesi ve oralara otellerinde konaklayan misafirleri öğlen yemeklerine götürüp turisti Türk kültürüyle tanıştırmaları gibi fikirler ortaya attık. Bu fikre destek veren otel yatırımcılarımız ve yöneticilerimiz var. Ama otel yatırımcılarının çoğunluğu bu köylere desteklerini sadece okul yaptırarak verdiler. Halbuki bu konuda hem Antalya’nın tanıtımı hem de köylerine destek olmak açısından çok güzel çalışmalar yapılabilir. çift yönlü fayda sağlanmış olunur. Ayrıca Antalya doğa olarak büyük zenginlikler sunuyor. 500’ün üzerinde bitki çeşidine sahip. Bu kadar endemik bitkinin veya 135 tane kelebek türünün Antalya’da olmasının bize bir faydası olması lazım. Yani bu kadar çeşitliliğin bol olduğu yerlerin değeri bilinip, tanıtılıp burada bir havanın, suyun, çevrenin olduğunu belirtip koruma yönünde adımlar atılması gerekiyor. Ve bu zenginliğin de harcanmaması gerekir. Biz de bunun bilincindeyiz ve doğanın içinde oluşturulan maden ocaklarının doğaya zarar vermemesi için çalışmalar yapıyoruz. çünkü bu çevre olmadan turizm olmaz. çevre ve insan çok önemli bir faktör. Halkınızın kültürleriyle birlikte kendi doğasında yaşamasına izin verirseniz, yaşam alanlarını korursanız, bu bölgenin turizmini daha da geliştirebilirsiniz. Dünyanın birçok bölgesine gittiğimizde oradaki yerli halkın yaşam tarzını merak ederiz. Aynı şekilde buraya gelen turistlerde buradaki yerli halkın yaşam tarzını merak ediyorlar. Vakıf olarak bu konuyu önemsiyor ve bu konuda ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca vakıf olarak önemsediğimiz bir başka konuda kadınlarımızla ilgili. Yurtdışına çıktığımızda kadınlarımıza verdiğimiz değeri Avrupalılara anlatamıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlar hakkında yaptığı bunca olumlu işleri biz Avrupalılara anlatmakta zorlanıyoruz. Halbuki bizim kadınımız birçok hakkı Avrupalı kadınlardan önce edinmiştir. Bu doğrultuda Antalya Tanıtım Vakfı olarak bir kadın müzesi kurduk. Kadın Müzesi’nde bugüne kadar Antalya’da rol model olmuş bütün kadınları tanıtıyoruz. Ama sadece entelektüel değil kadın şoföründen sosyete pazarındaki kadına kadar… Antalya’nın köy köy kahvaltısını tanıtmış ve bu konuda çok başarılı olmuş insanları tanıtıyoruz, veya bir arkeoloji kazısında çalışan bir köylü kadınını tanıtıyoruz.
“BU KENTTE NEFES ALAN HERKESİN BU KENTE SAHİP çIKMA BİLİNCİNDE OLMASI LAZIM”
Antalya Tanıtım Vakfı’nın kurulduğu günden bu yana yaptığı çalışmalardan kısaca örnekler vermenizi istesek bizlere neler söylersiniz?
Kentin logosunu yaptık ve bu logoyu Antalya Valiliği halen kullanıyor. Antalya’nın markalaşması açısından çok önemli adımlar attık. Ağırlıklı olarak turizmci olmak üzere 60 tane vakıf üyemiz var. Tabi ki bir kenti markalaştırmak adına sadece turizmcilerin desteklemesiyle olmaz. Bu kentte yaşayan herkesin bu etkinliklerde bulunması gerekiyor. Bu kentte nefes alan herkesin bu kente sahip çıkma bilincinde olması lazım. Antalya’nın en büyük handikaplarından birisi çok fazla göç almış olmasıdır. O yüzden kentlilik bilincini arttırmak için geniş çaplı elbirliğiyle çalışmak gerekiyor. Bununla ilgili bir kent konseyi var. Turizm konusunda çeşitli konuşlarda çalışmalarımız var. Bunlardan bir tanesi de golf turizmi. Bir diğeri de kongre turizmi. Antalya’nın dünyanın sayılı kongre destinasyonlarından birisi olması için çeşitli çalışmalarımız var. Bu konuda Türkiye’de kurulmuş ilk kongre bürosuyuz. Kongre konusunda yaptığımız çalışmalar güzel sonuçlar veriyor. örneğin 2014 yılında ICCA- Uluslararası Kongre Organizatörler Birliği’nin yıllık kongresine Antalya-Belek’te ev sahipliği yaptık ve bugüne kadar gerçekleşen kongreler arasında en iyi kongreler unvanını aldık. Hem ağırlamamız açısından hem sunumumuz açısından hem de katılımcı açısından çok beğenildi. En çok katılım olan kongrelerden biri olmuş oldu. Bunun ardından G-20, NATO gibi kongreler Antalya’ya kazandırıldı. Her yıl fuarlarda Antalya tanıtımları için aktif olmaya çalışıyoruz ve katılıyoruz. Tabi çok yönlü olmak gerekiyor. Sadece kongre turizmini tanıtmak ya da kayıt altına aldırmak değil. Otellerde servisler olarak ve yeni oteller konusunda da çok iyi durumdayız. Otellerde çalışan genç nüfus bize çok büyük şeyler kazandırdı. Yani biz de ‘misafirperver’ diye bir kavram var ve biz bunu hala sürdürebiliyoruz. Bunun dışında tesislerimiz hep yeni. Doğal zenginliğimiz bunun yanında müthiş bir özellik. Ama maalesef kış aylarını iyi değerlendiremiyoruz. Oysa bu ısı noktasında kışın gelebilecek Avrupa’da oldukça yaşlı nüfusu var. Yani kış dönemi için şehirle bütünleşmiş tatil yerlerinde şehir içinde iyi kafeler açarak veya mağazalaşarak turisti çekebiliriz. Akşamları yürüyüş yapabilecekleri alanlar, parklar çok önemli bu konuda. Onların ağız tatlarına uygun yemekler çok önemli. Bizim yemek kültüründen bahsederken atladığımız konulardan biri o. Sağlıklı Akdeniz Mutfağı diye bir sloganımız yok. Aslında zeytinyağını en çok kullanan kentlerden biriyiz. Kullandığımız bütün tarım ürünlerini kendimiz yetiştiriyoruz. Avrupalıların en çok önemsediği konulardan birisi doğal yaşam ortamları dediklerinde bu taze sebze-meyve çok önemli yer tutuyor. Biz her şeyimizi bu bölgede kendimiz yetiştiriyoruz. Biz şuan Avrupa’nın sebze deposuyuz. Mesela Antalya domatesi, Antalya biberi diye markalar çıkartmamız lazım.
Antalya Tanıtım Vakfı olarak 2017 için yapmak istedikleriniz nelerdir?
Antalya Tanıtım Vakfı olarak Kadın Müzesi’ni son derece aktif halde öne çıkartmamız gerekiyor. Dünya’nın ilk kadın müzesine sahip olan Almanya’nın Bonn kentine gittik. Almanlarla birlikte bu konuyla ilgili neler yapabiliriz diye konuştuk. 2017 yılında birlikte hem Almanya’da hem Türkiye’de bir sergi yapacağız. Aynı zamanda Dünya Kadın Müzelerinin üyesi olduk. Ve bu konuda da son derece aktif olma düşüncesindeyiz. Diğer taraftan yapmış olduğumuz Endemik Bitki Sergisi, Kelebekler Sergisi’ni yurtdışında da sergilemek istiyoruz. Yörük kıyafetleriyle yurtdışında defileler yapmak istiyoruz. Yapmak istediğimiz en önemli projelerden bir tanesi de Antalya’nın tarihine dayalı yeni bulguları ortaya çıkartmak. Myra’da kaya mezarlarının olduğu bölgede yeni bir müze açıldı. Bunu mutlaka iyi bir şekilde anlatmamız gerekiyor. Likya bölgesinin çok iyi tanıtılması gerekiyor. Bu konuya çok önem veriyoruz. 2017 yılı için en büyük hedefimiz Antalya’nın deniz, kum, güneşin dışında Antalya’nın tarihini anlatacak bulguları dünyaya tanıtabilmek.