Başarının Anahtarı Çok Çalışmaktır

Başarının Anahtarı Çok Çalışmaktır Başarının Anahtarı Çok Çalışmaktır

Sındıraç Hukuk Bürosu Kurucusu Ünlü Avukat Beyza Sındıraç, hizmet verdiği alanları ve çalışmalarını Klass’a anlattı...

Marmara üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni başarıyla tamamladıktan sonra özel Hukuk alanında yüksek lisans eğitimine devam eden Avukat Beyza Sındıraç, Amerika’da Deniz Hukuku eğitiminin yanı sıra çeşitli hukuk bürolarında çalışarak yurtdışı deneyimi kazanmış bir isim. Türkiye’ye dönüşünde görev aldığı kurumlarda Deniz Ticaret Hukuku, Ticaret Hukuku ve Turizm Hukuku alanlarda hukuki işlemler gerçekleştiren Beyza Sındıraç, deneyimlerini ve tecrübelerini şimdilerde siyasette sürdürüyor. Arabuluculuk ve kadın haklarına yönelik birçok özel çalışmalar da gerçekleştiren Sındıraç Hukuk Bürosu Kurucusu ünlü Avukat Beyza Sındıraç, avukatlık deneyimlerini, hizmet verdiği alanları ve çalışmalarını Klass’a anlattı.

 

Beyza Hanım, sizi hem avukat hem de siyasetçi kimliğinizle tanıyoruz. öncelikle sizi daha yakından tanıyabilmemiz için mesleki yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz?

Marmara üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ünlü hukuk adamı Burhan Apaydın’la çalışmaya başladım. Bu benim için çok büyük bir şanstı. Kendisi Adnan Menderes’in de avukatıydı. O zamanlar Ceza Hukuku alanında çalışmalar yapıyorduk. Burhan Bey’in Adnan Menderes ile ilgili çok fazla anısı olduğu için benim de Adnan Menderes ile ilgili basında da çıkmamış birçok anıyı net bir ağızdan duyma şansım oldu. O dönemlerde kadınlara özelikle siyasi olayların içinde hiçbir zaman olmamaları gerektiği söylenirdi. Annemle babamın ben üniversite okurken bana en çok tembihledikleri konuda siyasete hiç karışmamam gerektiğiydi. Bizler zamanında hep korkutulduk ve hiçbir zaman bu işlerin içine girmedik. Benim siyasete olan ilgim Adnan Menderes’in hayatını okumak ve onu birebir dinlemekle başladı. Gerçekten çok saygı duydum. Kendisi büyük bir mücadele vermiş. İnsanların doğru bildiklerinin arkasından gidebilmeleri, ne olursa olsun ailesini, ömrünü bile kaybetme pahasına olsa doğrudan vazgeçmemesi ve vatanına bağlı olup ülkesi için çalışması beni çok etkilemişti. Her zaman kulağımın bir köşesinde o öğütler oldu ama siyasete girememiştim. Burhan Bey’in yanında çalıştığım dönemde evli değildim ve Ağır Ceza Hukuku alanında çalışmalarımıza devam ediyorduk. Ağır ceza hala sevdiğim bir alan ama bir bayan için ülkemizde sürdürülmesi gerçekten zor. O süreçte ben hukuk alanında yüksek lisans yapıyordum. Prof. Dr. Cevdet Yavuz ve Prof. Cevat Şanlı bizim okulumuzda Medeni Hukuk ve Uluslararası Hukuk kürsüsündelerdi. Ben Medeni Hukuk alanında eğitim alıyordum. O süreçte de iki hocamız birlikte yeni ofis kuruluşuna geçeceklerdi. Aynı öğüdü onlar da bana verdi; “İleride evleneceksin ve çocukların olacak bu sebeple Ağır Ceza Hukuku zor olacaktır” dediler. Ama bu bütün dünyanın gerçeğidir. Avukatlar bu konularda çok fazla tehditler alırlar, ailesiyle sınanmak zorunda kalırlar. O yüzden bana da o alanda çalışmak daha mantıklı geldi. Farklı bir fikir olarak da aklıma Marmara üniversitesi’nin Haydarpaşa Limanı’na bakan manzarası geldi. Oradaki konteynerler, gemilerin limana yanaşması gibi durumlar her zaman dikkatimi çekerdi. Bir gün Cevat Hoca “Beyza Hanım siz İngilizce konusunda nasılsınız? Yurtdışından müvekkiliniz gelse onu burada nasıl karşılarsınız ve bizi toplantılarda nasıl temsil ederesiniz?” dedi. Hepimizin bildiği kadar bir İngilizcem vardı ama tam anlamıyla yoktu. Sonrasında Amerika’ya gitmeye karar verdim. Hep istediğim bir şeydi ama hem maddi hem vakit açısından zor bir durumdu. çünkü avukat olmuştum öğrenci zamanındaki gibi bir durum olmazdı. Babamla görüştüm ve gitmek istediğimi söyledim. Bir arkadaşımla beraber karar verip Amerika yolculuğuna başladık. Ama ilk giderken yanımızda 3000 dolar vardı. 1 ay orada tatil yapıp geri geliriz diye düşündüm. Orada okullara da bakıyordum. Okulların fiyatı o kadar yüksekti ki orada hem okumayı hem de çalışmayı tercih ettik. Sonra Deniz Hukuku üzerine mastıra başladım. Asıl gelişmeler bundan sonra başladı. Orada hocalarla çalışırken o hocaların aynı zamanda hukuk büroları vardı. Hukuk bürolarında çalışmamı teklif ettiler. Tabi orada lisansımız olmadığı için sadece dosya işlemlerini yapıyorduk. Ben New York barosuna hazırlanmak istiyordum. O yüzden orada iki yıl daha eğitim almam gerekiyordu ve erkek kardeşim de benimle birlikte gelmişti. Babam da bu süreçte ikimizden birinin Türkiye’de olmasını istiyordu. Tam o dönemde Türkiye’ye 1 aylık tatile geldim. Daha önceden de müşterimiz olan Kalkavanlar bana iyi bir teklifte bulundu. Onlarla anlaştık. Ama sonrasında evlenince de Türkiye’de kaldım.

 

“AMERİKA’DA KüçüK DAVALAR MUTLAKA öNCELİKLE ARABULUCUYA GİDER ORADA çöZüMLENİR, ONDAN SONRA DAVALAR AçILIR”

New York ve Türkiye’ye arasında hukukun işleyişi sizce ne derece farklı?

Amerika’da küçük davalar mutlaka öncelikle arabulucuya gider orada çözümlenir, ondan sonra davalar açılır. Hatta şöyle bir sistem de var ben onun Türkiye’de de oluşmasını çok istiyorum. Her iki tarafın avukatı dosyalarıyla alakalı mahkemeden önce hakimle konuşabilirlerdi. Orada kişiye güven söz konusudur. Avukatlar gidip dosyalarını izah ederler. Hakimde bir ön yargı oluşur ve hakkın doğru yolu bulması daha kolay olur. Ama bizde tabi ki böyle bir şey mümkün değil. Hakimle önce gidip kim konuşursa onun bir torpil yapma çabası olduğu düşünülür. O yüzden hep hakimler bu konulardan uzaklardır.

 

Siyasetin içinde olmak size neler hissettiriyor? Kadınların siyasette yer almasıyla ilgili düşünceleriniz neler?

Politikaya atılmış olmak ve gerçekten ülkem adına bir şeyler yapabilmek noktasında şu anda hem kadınları teşvik ediyorum hem de onları daha fazla yüreklendirmeye çalışıyorum. çünkü hepimizde öğrenilmiş çaresizlik var. Kadınlar olarak yine bir şekilde siyasetin içinde olmak için mücadele ediyoruz. Ben de bu oluşumların içerisindeyim. Ama daha da fazla olmamız gerekiyor. Bunun için ben bir öneride bulunmuştum; her partinin belli bir sayıda kadın milletvekili çıkartma kotası konulsun ki o kota olduğu zaman zaten mecburiyetten kadınlara da cesaret gelebilir ve daha fazla olabilirler diye düşünüyorum.

 

“üLKE BAZINDAKİ HER TüRLü KANUNDA VE KARARDA TüRK KADININ öN PLANDA OLMASINI İSTİYORUM”

Bu konuda pek çok genç ve başarılı iş kadınına çok doğru bir örnek oluyorsunuz. Türk kadınını nerede görüyorsunuz ve ne yapmasını arzu ediyorsunuz?

ülke bazındaki her türlü kanunda ve kararda Türk kadının ön planda olmasını istiyorum. Ne olursa olsun evi çekip çeviren her zaman kadındır. Kadın erkek eşittir cümlesini ben farklı değerlendiriyorum. Belki fiziksel olarak eşit olamayabiliriz ama haklar noktasında eşitliğe çok inanıyorum. Hatta kadınların analitik düşünme noktasında çok daha önde olduğunu düşünüyorum, daha hızlı karar alabilme, daha hızlı adım atabilme, alınan kararların uygulanması konusunda daha başarılı olduğunu düşünüyorum. O yüzden kadınlar hukukta ve siyasette daha aktif olursa ülkemizin çok daha iyi noktalara geleceğine inanıyorum.

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Nisan sayısında..