Benan Kurtuluş Saraç:Başarı Emek Verenindir, Fikrine Ve Yoluna Sahip Çıkanındır

Benan Kurtuluş Saraç:Başarı Emek Verenindir, Fikrine Ve Yoluna Sahip Çıkanındır Benan Kurtuluş Saraç:Başarı Emek Verenindir, Fikrine Ve Yoluna Sahip Çıkanındır

Hay Clınıc Kurucu Ortağı Ünlü İşkadını Benan Kurtuluş Saraç, Başarıya Giden Yolda Kriz Yönetimini Nasıl Sağladığını, İstikrarın Kendisi İçin Önemini Klass’a Anlattı.  

Benan Hanım, siz iş dünyasında başarılarınızla ön plana çıkmış bir isimsiniz. Peki bu başarı nasıl geldi ve bu kadar başarılı olmanızın sırrı nedir?
Öncelikle kendimi iyi tanıyorum. Hedef belirleyerek etkili planlar yapıyorum, içsel motivasyonumu ve donanımımı yüksek tutuyorum. Konfor alanımı terk etmenin beraberinde de risk almaktan korkmuyorum. Ürettiğim her fikrimi doğru bir planlama ile faydalı kavramlara çevirebiliyorum. Her konuda pozitifim ve böyle yansıyor sizlere. Aslında ailemden nasıl yetiştiysem onu yapıyorum. Başarı emek verenindir; fikrine ve yoluna sahip çıkanındır. Çalışmadan başarılı olanını ben görmedim. Kimsenin ismiyle imkânlarıyla kolaylıkla yürümediğim gibi aksine köstek koyulduğu da çok oldu. Bunu da motivasyona çevirdim ve bu sayede daha da başarılı oldum. Burada mühim olan kimseye değil kendine odaklanmak. Yıkıcı olmayı değil; yapıcı olmayı seçmek. Olumluya odaklanmak.

‘GÖNLÜMDEKİ GÜL BAHÇEMDEN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEDİM; ONA İYİ BAKIYORUM’
Başarıya giden yol hep güllerle dolu olmuyor. Dikenlerle karşılaşmadınız mı? Siz dikenleri nasıl aştınız ve kriz yönetimini nasıl sağladınız?
Kriz yönetimi, aniden olumsuz önemli bir olayla karşı karşıya kalıp bununla başa çıkabilmem için yardımcı, kişiye özel tasarlanmış stratejilerden oluşan bir paket geliyor beynimden özel bir format ben ve metalim arasında. Olumsuz olaylara karşı hazırlanmam ve minimum zarar ile şirkete ya da bana ait sistemin en kısa zamanda eski haline dönmesini sağlayıcı pratik detaylar. Hepsiyle başa çıkabilme yeteneği vermiş Yaradan. Özel bir platform tabii ki. Kriz anlarında zihnim daha da kontrollü ve kuvvetli çalışıyor. Allah vergisi; benden değişik yüksek bir enerji çıkıyor. Yakıp yıkmam, dağılmam, dağıtmam ama çok sağlam tutarım. Hamdolsun bunu mümkün kılana. Dolayısıyla zorluklara rağmen her zaman buradayım diyebiliyorum. Yenilenen bir enerjim var. Duygu kontrolü ile kalbimi korumaya ihtiyacım olur. Çünkü içimde duygusal insanım. Kalbimi herkese açmıyorum. Motivasyonu da gülün bizzat dikenlerinden alırım. Her zorluk yeni bir gelişimdir. Mantıklı ve hümanist olmak gerek. Gönlümdeki gül bahçemden hiçbir zaman vazgeçmedim; ona iyi bakıyorum. Ne egona yenileceksin ne de duygularının esiri olacaksın. Sakin bir denge kurabilmek çok önemli.

‘BEN KENDİME ODAKLIYIM; KİMSEYLE UĞRAŞMAM. GÖNLÜ HASET SÖZÜ FESAT OLANIN EMELLERİNE ULAŞTIĞINI HİÇ GÖRMEDİM.’
Bu başarıyı kıskananlar ya da yüzünüze gülüp arkanızdan kuyu kazanlar olmadı mı?

Ben her daim onların tam ortasında yaşıyorum zaten. Önüm arkam sağım solum onlarla dolu. Bu zamana kadar bana yaklaşan herkesten ve özellikle kadınlardan hep zarar gördüm. Yıllarca iyi niyetimin kurbanı oldum. Etrafımda ‘Oscar’lık oyuncular varmış hep, hala da var. Artık korumak kollamak zorundayım kendimi. Düşünmem gereken bir ailem, evlatlarım var. İşlere de bu kadar yatırım yapmışken artık şu saatten sonra kendime yanılma ve düşme şansı veremiyorum. O sebeple temkinli ve mesafeli olmayı tercih ederim. Bulunduğum şartlarda maalesef kimsede hata kabul edemiyorum artık. Dolayısıyla gereksiz kimseyi de tolere etmiyorum. Tedbiri al takdiri Allah’a bırak misali. Kendime ve ilahi sisteme güvenirim. Bu konuda çok sakinim ve gülücükle karşılık veririm. Bana arzu ettikleri kadar yaklaşamazlar da aslında; nefesleri yetmez ki. Nihayetinde gönlümle kat ettiğim belli bir yol var ve ne fikrimde ne zikrimde toy da değilim. Sizi değerli kılan düşüncelerinizdir ve gönlünüzdeki niyetinizdir; buna mukabil değeriniz, iç huzurunuzun ölçüsündedir. Kıskanmak ve özenmek arasında ince bir çizgi vardır. Özenmek; gıpta etmek, beğeni duyduğu kişi gibi olmayı arzulamakken, kıskançlık ise kişinin, “Benim elde edemediğimi o da elde edemesin!” Onun kadar neden güzel değilim, neden benim gözlerim de mavi değil, gibi düşmancıl düşünceleri içerir. Yıkıcılık ve haset barındırır. Kişi, içten içe nefret gibi ağır yükü olan duygular besler. Hatta karşısındakini yok etmek isteği bile duyabilir. Yüksek ölçüde nazar enerjisini de yaymaya başlar. Hiç korkmadan büyü ve muska yapmaya yeltenen bazı zavallılar bile var; bunun eninde sonunda kendilerine döneceğinden habersiz. Çünkü sistem asla şaşmaz. Gerçekler asla gizli kalmaz. Uzun vadede en büyük büyü benim dürüstlüğüm der ve korkmam. İlahi sisteme itikat ederim. Gönlümü ferah tutarım. Allah kimi koruyacağını iyi bilir. Bazı insanlar, kendini başkalarıyla kıyaslayarak, değersizlik hissini pekiştirirler. Kendilerinden daha başarılı buldukları kişileri “üstün insan” olarak nitelendirip, kendilerini aşağılamanın bir yolunu bulurlar. Onaylanmak, insanlar tarafından sevilip sayılmak, kıskançlık duyduğunuz kişinin sahip olduğu, kendinizden üstün gördüğünüz şey her ne ise bunu sizden çalarak elde etmeye çalışırlar. Baktığımız zaman benim güzelliğim Allah vergisi; iş başarım aile mirası, daha ilerisi aile genetiği. Ne yapabilirim. Bir de bana bahşedilenlere kendim de ruhen, zihnen, kalben ve bedenen iyi bakar ve beslerim. Sonucun tabi ki her açıdan daha güzel olması kaçınılmaz. Alıştım bu kıskançlık mekanizmasına. Bir yandan da beni besliyor ve zirvemi her zaman koruyor. Kıskanılmak yüksek bir duygudur. Kıskançlığın üzerimdeki yüksek haz veren duygusunu yaşıyorum. Gönlü haset sözü fesat olanın emellerine ulaştığını hiç görmedim. Dolayısıyla ben kendimin keyfini sürerim. Kim ne yapmış, yapacakmış bilmem ilgilenmem bile. Bencilliğimden egomdan değil; beni ilgilendirmediğinden. Ben kendime odaklıyım; kimseyle uğraşmam.

‘BANA ÇARPAN KENDİ DÜŞER VE BEN SAKİNLİĞİMİ KORURUM’
O kişileri hayatınızdan nasıl çıkardınız?
Kök salmış bir ağaç gibi beslerim kendimi. Sağlam duruşum ondandır. İndiremez aşağı, yıkamaz, savuramaz da. Nasıl bir ailede yetiştiğin burada en mühim kavram. Güçlü olmak karşı atak yapmak değildir. Sana gelen yumruğu nötrleyebilmektir. Bana çarpan kendi düşer ve ben sakinliğimi korurum. Kim nasıl tercih ederse tercihlerini yaşıyor. Hayat yeterince zor değilmiş gibi hayatımızdaki insanlar onu daha da zorlaştırıyor. Bazen tek bir hareketleriyle, bazen tek bir sözleriyle hatta bazen nefes alışlarıyla bile ruh halimizi bozmaya çalışırlar. Normalde bu insanları hayatınızdan çıkarmanız lazım. İşte onlardan bazıları zaten spontane çıkıyor benim hayatımdan çünkü mecalleri kalmıyor. Birer birer gidiyorlar; ben de keyifle izliyorum. Hala mevcut olan da zaten zamanı geldiğinde gönderilecektir henüz format atmadım beynime. Agresiflik, savaşmak bana göre değil. Mecburiyetlerden hiç hoşlanmıyorum. Beni bana bıraksalar içimde duygusal, tatlı ufak bir kız çocuğu var aslında. Tek istediği saygı dolu bir sevgi. Pozitifliğimden ödün veremem. Hamd edecek çok şeyim varken her günü dertlerime üzülerek geçirirsem Rabbim gücenir. Ben derdimle demlenir güzel bir çay yaparım sonunda. Gitmesi gereken gidiyor, olması gereken oluyor. Hak her zaman yerini buluyor nasılsa.

‘GÜVEN KIYMETLİ NADİDE BİR OLGUDUR; HERKESTE BULUNAMAZ’
İş ve özel yaşantınızda çevrenizdekilere güvenmenizin kıstasları nelerdir?

İnanmakla başlıyor itimat. Emniyette hissetmek, birine bağlandığınızda her kulvarda onun tarafından aldatılmayacağınıza inanmak gibi kavramları yakından takip ediyorum. İnsan ilişkilerinin çok daha önemli hale geldiği günümüz iletişim çağında insanların güven duyması kaçınılmaz olarak işlerin kalitesini de belirlemektedir. Lakin ben bunca tecrübe ve birikimimden sonra basit olarak ya nötr kalarak ya da güvenmeyerek başlıyorum. En azından güven duygusunu yüklemiyorum ki beklentiye de girmiyorum. Güven kıymetli nadide bir olgudur; herkeste bulunamaz. Herkes taşıyamaz ve tedarik edemez. O yüzden herkeste güven aranmaz. Lakin ben düşmanımı savaşta bile kandırmayacak bir güven telkin ediyorum maalesef böyle yetiştiğim için ve bulunduğum konjonktürde fazla güven vermenin bedelini zaman zaman ödüyorum.

‘BEN TABİATIMIN İSTİKRARINI EN NET ŞEKİLDE YAŞIYORUM’
Sizin için istikrarın önemi nedir?

Kararım ya da sözüme sadık olma durumum, bir kararı sonuna dek uygulamam, bir işi sonuna dek sürdürebilmem ve takibinden çıkmamam. Harekette süreklilik, belli bir düzeni takip veya dengeli bir seviye grafiği söz konusu olan her yerde istikrardan bahsedilebilirim. İstikrar, yaratılış tabiatına en uygun davranış biçimi olmalıdır ben tabiatımın istikrarını en net şekilde yaşıyorum. İstikrar yoksa başarı gelmez. Ne işinde ne insan ilişkilerinde.

Sizce istikrar nasıl sağlanır?
Ne isteyip istemediğini bilen dingin bir zihin ve özgüvenle. Duyguların kölesi olmamakla; egoya yenilmemekle. Mevzuları kişiselleştirmemekle. Hava durumu her zaman değişebilir ancak senin dışarı çıkıp işlerini halletmen gerekiyorsa buna uygun hareket edersin. Yağmur yağıyor diye çıkmamazlık etmezsin. Bahane üretmezsin. İnsana sorarım önce neye gönlün var diye. Gönlün varsa istikrarın da olur. Gönlünü koymadıysan zaten kaybolursun, dağılırsın.

‘BİR SORUN OLDUĞUNDA PROBLEM ODAKLI DEĞİL ÇÖZÜM ODAKLIYIM’
Siz hem anne, hem kadın, hem iş insanı, hem de homeopati kimliğinizle çok yönlü bir kişilik sergiliyorsunuz. Bu sizin için zor olmuyor mu?
Aileden çalışkanlığı ve üretkenliği gördüyseniz zor olmuyor. Bizler çalışarak beslenen karakterleriz. Mühim olan aydınlık olmak, sakin olmak, inançlı olmak. O zaman hem ailemize hem sevdiklerimize kendilerinin de izlemekten keyif aldığı bir seyir verebiliyoruz. Bir sorun olduğunda problem odaklı değil çözüm odaklıyım. Bu da hem benim hem bana yakın olanların işlerini oldukça kolaylaştıran bir konfor. “Hayatta her mevsim güzel; doğru pencereden bakınca. Ufak anlardan büyük mutluluklar çıkarabilir insan eğer kalbi sevgi ile atıyorsa…

İnstagram:benansarac
 

Benan Kurtuluş Saraç