Didar hanım, siz genç ve başarılı bir psikolog olarak danışanlarınıza hizmet veriyorsunuz. Okuyucularımız için sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Nişantaşı’nda Didar Bademci Psikolojik Danışmanlık Merkezi kurucusuyum. Mesleki yolculuğumda en büyük motivasyonum, insanların yaşadıkları zorlukların ardındaki içsel gücü fark etmelerine ve hayatlarını yeniden inşa edebilmelerine eşlik etmek oldu. Bireysel, çift, aile ve çocuk-ergen danışmanlığının yanı sıra psikolojik test ve değerlendirme hizmetleri de sunuyorum. Akademik alandaki üretimlerimi sosyal medya üzerinden daha geniş kitlelerle buluşturmaya özen gösteriyorum. Burada hem bilimsel bilgiyi hem de günlük yaşamdan ipuçlarını harmanlayarak insanların kendilerini daha iyi tanımalarına katkı sağlıyorum. Psikolojiye olan ilgim kadar hayatımın bir diğer vazgeçilmezi ise atlar… Binicilik, bana hem özgürlüğü hem de sabrı öğreten güçlü bir yol arkadaşı oldu. Bu yönüm mesleki bakış açıma da yansıyor; doğayla, hayvanlarla ve insanlarla kurulan bağların ruh sağlığı üzerindeki iyileştirici etkisine inanıyorum.
“YOĞUN İŞ TEMPOSU, DİJİTALLEŞMENİN GETİRDİĞİ SÜREKLİ ERİŞİLEBİLİRLİK HALİ VE ZAMAN BASKISI AİLE BİREYLERİNİN BİRLİKTE GEÇİRDİĞİ SÜREYİ AZALTIYOR”
Özellikle modern hayatın temposu aile ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Modern hayatın hızlı temposu, aile ilişkilerinde hem yakınlığı hem de uzaklığı aynı anda besleyen bir etkiye sahip. Bir yandan yoğun iş temposu, dijitalleşmenin getirdiği sürekli erişilebilirlik hali ve zaman baskısı aile bireylerinin birlikte geçirdiği süreyi azaltıyor; Eskiden ortak sofralarda paylaşılan sohbetler, bugün çoğu zaman telefon ekranlarına sıkışıyor. Bu da aile ilişkilerinde duygusal mesafenin, yalnızlığın ve görünmez çatışmaların artmasına yol açıyor. Mesele modern hayatın hızı değil, bizim bu hızın içinde ‘yavaşlama cesaretini’ gösterip gösteremediğimizdir. Çünkü aile, bireyin hayatındaki en güçlü regülasyon kaynağıdır; bizi hem duygusal olarak besleyen hem de yaşamın kaosunda güvenli bir liman sunan en temel bağdır.”
“GÜNÜMÜZÜN EN GÖRÜNMEZ, AMA EN YIKICI HATASI: EKRAN BAĞIMLILIĞI”
Çiftlerin iletişiminde en çok düşülen
hatalar nelerdir?
Çiftlerin iletişiminde en sık düşülen hata, dinliyormuş gibi yapıp aslında dinlememek. Çoğu zaman partnerimizi dinlerken bile aklımızda kendi savunmamızı ya da cevabımızı hazırlıyoruz. Yani duyuyoruz ama hissetmiyoruz. Bu da ilişkide en tehlikeli duyguyu doğuruyor: ‘anlaşılmamak.’ Bir diğer kritik hata, duyguları doğrudan ifade etmek yerine ima etmek ya da susmak. ‘O beni anlamalı, söylememe gerek yok’ düşüncesi ilişkilerin en büyük mayınlarından biridir. Söylenmeyen her şey birikir, zamanla kırgınlığa, öfkeye ve mesafeye dönüşür. Ve günümüzün en görünmez, ama en yıkıcı hatası: ekran bağımlılığı. Çiftler aynı evde oturuyor ama aslında farklı dünyalarda yaşıyor. Saatlerce internette, sosyal medyada vakit geçirip birbirine ‘kaliteli zaman’ ayırmamak ilişkide derin bir yalnızlık yaratıyor. Partneriniz duygularını anlatırken gözünüz telefondaysa, ona farkında olmadan şu mesajı verirsiniz: ‘Senin söylediklerin şu bildirimden bile değersiz.’ İşte bu, ilişkide en onarılamaz yaradır. Unutmayalım; sağlıklı iletişimde amaç haklı çıkmak değil, bağ kurmaktır. Çiftler telefondan başlarını kaldırıp göz göze geldiğinde, ‘ben’ dilinden ‘biz’ diline geçtiğinde, ilişkiler sadece sorunları çözmez; çok daha güvenli, doyumlu ve besleyici bir hale gelir.”
Sağlıklı bir aile ilişkisi kurmak için herkesin uygulayabileceği küçük ama etkili alışkanlıklar nelerdir?
Sağlıklı bir aile ilişkisi sandığımız kadar büyük fedakârlıklardan değil, hayatın içine serpiştirilen küçük ama düzenli alışkanlıklardan doğar. Psikolojide buna ‘mikro temas’ deriz; yani küçük dokunuşların yarattığı büyük bağ. Birlikte geçirilen 10 dakikalık telefonsuz bir sohbet, bazen saatlerce aynı evde sessizce yan yana oturmaktan çok daha fazla yakınlık yaratır. Çünkü o 10 dakikada göz göze bakmak, gerçekten dinlemek ve birbirini duymak vardır. Rutinler, aile bağlarının görünmez yapıştırıcısıdır. Haftanın belirli bir gününü ‘biz zamanı’ ilan etmek aile üyelerine ‘biz bir bütünüz’ mesajını verir. Ayrıca sofrada bir araya gelmek, sadece yemek değil; aynı zamanda duygusal paylaşım fırsatıdır. Birlikte yenilen öğünler, ailede ‘biz’ duygusunu pekiştirir. Ve belki de en küçüğü ama en büyüğü: minnettarlık dili. Bu cümleler basit görünür ama aile içinde değer görme ihtiyacını karşılayan en güçlü psikolojik besindir.
“ÇOCUKLARLA İLETİŞİMDE SAMİMİYET HER ŞEYDİR”
Çocuklarla doğru iletişim kurmanın
püf noktaları nelerdir?
Çocuklarla doğru iletişimin ilk adımı, onları ayrı bir birey olarak görebilmektir. Çocuklar bizim uzantımız değil; kendi düşünceleri, duyguları ve bakış açıları olan bağımsız varlıklardır. Onları birey olarak kabul ettiğimizde, zaten ilişki daha sağlıklı bir zemine oturur. İkinci adım, onlara her zaman bir göstermelik ilgiyle değil, gerçek bir varoluşla yaklaşmaktır. Çocuklarla iletişimde samimiyet her şeydir. Konuşurken kullandığımız dil de bir o kadar önemlidir. Çocuklarla konuşurken yalın, sade ve doğrudan bir dil kullanmak gerekir. Çocuklar karmaşık cümlelerden çok net ifadeleri anlar. Ve çoğu zaman unutulan gerçek: Çocuklar sordukları her sorunun cevabını alabilecek potansiyele sahiptir. Onların merakını küçümsemek yerine yaşına uygun bir açıklama yapmak, çocukta hem güven hem de öğrenme isteği yaratır.
“AİLE VE ÇİFT İLİŞKİLERİ BİR ‘YARIŞ’ DEĞİL, BİR ‘YOLCULUKTUR”
Son olarak ailelere ve çiftlere vermek
istediğiniz en önemli mesaj nedir?
Hayatın hızında çoğu zaman unuttuğumuz bir şey var: En değerli yatırım, önce kendimize ardından birbirimize ayırdığımız zamandır. Çiftlere ve ailelere verebileceğim en önemli mesaj, ‘birbirinizi duymayı, görmeyi ve hissetmeyi’ ertelemeyin. Çünkü ilişkilerde en çok söylenmeyen cümleler, ertelenen sarılmalar ve göz göze gelinmeyen anlar iz bırakır. İlişkilerde kırılmalar çoğunlukla büyük olaylardan değil, küçük ihmallerden doğar. Sevginin eksilmesi değil; sevgiyi göstermenin unutulmasıdır asıl yaralayan. Çocuğunuza ‘aferin’ dememek, eşinize ‘teşekkür ederim’ diyememek, göz göze gelip ‘iyi ki varsın’ demeyi ertelemek… Bunlar zamanla kalplerde görünmez duvarlar örer. Son sözüm şu olurdu: Aile ve çift ilişkileri bir ‘yarış’ değil, bir ‘yolculuktur.’ Bu yolculuğun güzelliği varılacak yerde değil, birlikte atılan adımlardadır. Yan yana yürüyebildiğiniz, elinizi uzattığınızda tutacak birinin olduğunu bildiğiniz sürece hiçbir fırtına sizi yıkamaz. Çünkü gerçek mutluluk, varış noktasında değil; yol boyunca birbirine eşlik edebilmekte gizlidir.
Didar Bademci : “Aile İlişkilerinde En Çok Söylenmeyen Cümleler, Ertelenen Sarılmalar İz Bırakır”
.jpg)
Başarılı Psikolog Didar Bademci, Aile İlişkisinde İletişimin Önemini Klass’a Anlattı Didar Bademci Psikolojik Danışmanlık Merkezi Kurucusu Didar Bademci, sunduğu danışmanlık hizmetleriyle tanınan başarılı bir psikolog. Özellikle aile ve çocuk psikolojisi konusunda kendisini geliştiren ve ağırlıklı olarak bu konularda hizmet sunan Didar Bademci, aile içi ilişkilerde iletişimin önemini ve çocuklarla iletişim kurmanın püf noktalarını Klass okuyucuları için anlattı.