Dr. Ender Saraç 10 Günlük Peru Seyahatinin Detaylarını Klass Okurları İçin Anlattı

Dr. Ender Saraç 10 Günlük Peru Seyahatinin Detaylarını Klass Okurları İçin Anlattı Dr. Ender Saraç 10 Günlük Peru Seyahatinin Detaylarını Klass Okurları İçin Anlattı

“Peru, spritüal yönü yüksek olan enerjisi çok büyük bir ülke”

Türkiye’nin en ünlü doktorlarından biri olan Ender Saraç, kısa süre önce çok merak ettiği Peru’ya gitti. Kendisinin ilgi alanları ve spritüal yönüyle çok bağdaşan bir ülke olduğu için Peru’yu uzun zamandır çok merak ettiğini belirten Saraç, on günlük seyahati boyunca Peru’nun doğal güzelliklerini görüp kültürünü yaşama fırsatı buldu. Son zamanlarda dünya genelinde ciddi bir yükselişe sahip olan Peru mutfağını yerinde deneyimleyen Ender Saraç bu gezisini birbirinden renkli ve keyifli fotoğraf kareleri ile de ölümsüzleştirdi. ünlü Dr. Ender Saraç Peru seyahatinin detaylarını Klass ile paylaştı.

 

 

“Peru bize göre tam olarak dünyanın öbür ucu. Biz kuzeydeyiz onlar güneyde, biz doğudayız onlar ise batıda. Ama çok enteresan ortak noktalarımız var. Eski Türklerdeki Şaman kültürü birebir aynen orada geçerli. Şaşırtıcı derecede bir benzerlik var. İkincisi olarak Peru Mutfağı şuan dünyada en çok gelişen ve popüler olan mutfak oldu. Ve bu seyahatimizde gastronomide de birinci ve dördüncü sıralarda da yer alan restoranları ziyaret ettik.”

 

“Dünyanın en yüksek gölü Titikaka Peru’da bulunuyor. çok konuşulan o göl hakikatten çok entresan. İçinde kayıp bir köy bulunmuş. Orada çok medeniyetler olduğu, ileri teknoloji ürünü şehir ve yapılar olduğuna dair teoriler var. Dünyanın en yüksek gölünde yüzmek çok ilginç bir deneyimdi.”

 

“Perulular öldürmeyi sevmeyen bir kültürden geliyorlar. Mesela savaş anında ordular karşılıklı geldiğinde askerler savaşmazmış, krallar veya komutanlar savaşırmış. Hangisi yenilirse savaşı o kazanmış sayılırmış. çünkü canlı yaşamına çok saygılılar. Ancak ihtiyaç duydukları hayvanı öldürüyorlar. Bu yüzden de bu kültürle yetişen İnkalar, agresif gelen İspanyollara hemen teslim olmuşlar.”

 

“Oranın çok bilinen bitkisi Maka bitkisidir. Buna da Güney Amerika veya Peru’nun Ginseng’i deniyor. Maka bitkisini birçok kişinin kullanmasını öneriyorum. Kadınlarda menopoz, cinsel isteksizlik, yorgunluk gibi şikayetlerde etkili. Erkeklerde ise sperm kalitesinin ve miktarının artması, enerji ve konsantrasyonun artması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için çok faydalı.”

 

Ender Bey, kısa süre önce Peru’ya keyifli bir geziniz oldu. öncelikle bu dönemde Peru’yu tercih etmenizin sebebi neydi?

Peru’nun sahip olduğu topraklar benim ilgi alanıma fazlasıyla giriyor. Spritüal yönü yüksek olan ve enerjisi çok büyük bir ülke. 300 ekolojik sistemin 250’sini Peru’da görebiliyorsunuz. Sahip olduğu mutfak ise son dönemlerde çok dikkatimi çekmeye başlamıştı ki zaten dünya genelinde ciddi bir üne kavuştu. Peru Mutfağı çok lezzetli, zengin ve sağlıklı unsurlar taşıyor. Bunun yanı sıra doğal güzellikleri, insanı ve enerjisinden dolayı uzun süredir gitmek istediğim bir ülkeydi ve bugün bu seyahati yapmış olmanın mutluluğunu taşıyorum. Ben dünyanın birçok ülkesine gitmiş bir kişiyim ve bu tarzda özel ve kültürel seyahatlerin her turla yapılacağına inanmıyorum. O yüzden daha önce Maldivler ve Sri Lanka gezilerini yaptığım ve kendi dalında 2012 yılında ödül alan Far’n Away Travel şirketiyle bu gezimizi yaptık. Ve 10 gün boyunca tam da istediğim gibi Peru’nun ruhunu ve kültürünü yaşayabileceğim harika bir seyahat deneyimi yaşadım.

 

“PERU MUTFAĞI TüM DüNYADA BüYüK BİR YüKSELİŞ İçERİSİNDE”

Peru fotoğraflarınız bir harika. Bu seyahatteki deneyimlerinizden bahsedecek olursak bizlere neler söylersiniz?

Peru bize göre tam olarak dünyanın öbür ucu. Biz kuzeydeyiz onlar güneyde, biz doğudayız onlar ise batıda. Ama çok enteresan ortak noktalarımız var. Eski Türklerdeki Şaman kültürü birebir aynen orada geçerli. Şaşırtıcı derecede bir benzerlik var. İkincisi olarak Peru Mutfağı şuan dünyada en çok gelişen ve popüler olan mutfak oldu. Ve bu seyahatimizde gastronomide de birinci ve dördüncü sıralarda da yer alan restoranları ziyaret ettik. Bunun bir tanesi Central Restoran ve başkent Lima’da yer alıyor. İkincisi ise Astrid & Gaston. Bu ikisi de uluslararası ödüllü restoranlar. İnanılmaz bir prezantasyona sahipler. Yemek tabakları sunumlarında çiçeklere yer veriyorlar ve kendi mutfaklarında yiyecek olarak çiçekler de yer alıyor. Yemekleri rakımlara göre değerlendirmişler. Mesela gölün altı- eksi 50 metre yemekleri, 250 metre ova yemekleri, 4000 metre And Dağları otları gibi yiyecekleri sınıflandırıyorlar ve sundukları menüde de bunları belirtiyorlar. Ve her yemeği yüksekliklerine göre bir tabakta sunum yapıyor. Bunu da çok doyurmadan tadım şeklinde sunuyorlar. Onun dışında yemekleri çok fazla pişirip öldürmüyorlar. Yemeklerde acı çok az kullanılmış, ürünlerin orijinalliği bozulmamaya çalışılmış. Büyük yiyeceklerin çoğu organik. Kısacası ülkelerine sahip çıkmışlar ve hiç bozmamışlar. Her şey organik kalmış. Bundan dolayı Peru Mutfağı tüm dünyada büyük bir yükseliş içerisinde. Gerçekten yerinde ve en iddialı restoranlarında bu yemekleri deneyimlemek çok keyifliydi.

 

“DüNYANIN EN YüKSEK GöLüNDE YüZMEK çOK İLGİNç BİR DENEYİMDİ”

Peru’nun birçok doğal güzelliğini görme şansına da sahip oldunuz. Biraz da buralardan bahsedebilir misiniz?

Dünyanın en yüksek gölü Titikaka Peru’da bulunuyor. çok konuşulan o göl hakikatten çok entresan. İçinde kayıp bir köy bulunmuş. Orada çok medeniyetler olduğu, ileri teknoloji ürünü şehir ve yapılar olduğuna dair teoriler var. Dünyanın en yüksek gölünde yüzmek çok ilginç bir deneyimdi. çünkü yükseklik hastalığına sahip oluyorsunuz ve sürekli size coca yapraklarından yapılmış çay veriyorlar. Ayrıca Titikaka gölünde yüzen adalar var. Bir yıl içinde sazlar ve çamurlarla yapılıyor bu adalar ve gölde dolaşmasın diye kazıklarla bağlanıyorlar. İnsanlar bu adalarda kulübelerde yaşıyorlar. Tıpkı binlerce yıldır olduğu gibi hiçbir değişiklik yok. Tek fark bu kulübelerin üzerine enerjiden yararlanmak için güneş panelleri yapmışlar. Bu adalarda kulübelerde yaşayan yedi sekiz aile bulunuyor. Orada ne yetişiyorsa onunla besleniyorlar. Kimsenin bu düzeni bozmasına izin vermiyorlar ve içlerinden birisi yanlış bir hareket yaparsa o kişinin adasının kazıklı olduğu yerden bağlantısını kopartıyorlar ve kişi sabah uyandığında kendini gölün başka bir yerinde bulabiliyor.:) Onun dışında Machu Picchu dünyanın en büyük harikalarından biri. Kayıp şehir diye biliniyor. Oraya dağ treniyle yolculuk etmek mümkün ve tamamen ekolojik değerlerin aynı şekilde korunmuş olması ve şehrin olduğu gibi açığa çıkartılması çok etkileyici. Eski İnkalardan kalan yani 1000 yılı geçkin dağ yolları var. Bir tarafı uçurum. Oralardan geçmek enteresan bir deneyimdi. Yine gezdiğimiz yerlerden biri olan tuz madenleri çok enteresandı. Bundan milyonlarca yıl önce And Dağları denizdeymiş. Sonra Avustralya’nın ilerlemesiyle binlerce metre yükseklikte olmuş. Fakat okyanus suları kalınca kuruyup böyle kayalardaki minerallerle birleşip çok kıymetli bir tuza dönüşmüş. Oradaki tuzlar bu yüzden çok değerli. Milattan önce 8000 yıllara dair kalıntıların olduğu bir müzeyi gezdim. Ve o dönemde beyin cerrahisi yapabiliyorlarmış. Kafa taslarında hematomlar olduğunda boşaltabiliyorlarmış. çünkü ilk anesteziyi bulmuşlar. Bulmalarının nedeni de Coca yaprakları. Diş hastalıkları, diş cerrahı ve ameliyatlarında çok başarılı sonuçlar elde etmişler. Onun dışında otelleri çok beğendik. çünkü sade, şık ve yerel motifleri ve dokuyu yansıtan tasarımlara sahipler.

 

“PERULULAR öLDüRMEYİ SEVMEYEN BİR KüLTüRDEN GELİYORLAR”

Peru kültüründe sizi en çok etkileyen özellikler neler oldu?

Perulular öldürmeyi sevmeyen bir kültürden geliyorlar. Mesela savaş anında ordular karşılıklı geldiğinde askerler savaşmazmış, krallar veya komutanlar savaşırmış. Hangisi yenilirse savaşı o kazanmış sayılırmış. çünkü canlı yaşamına çok saygılılar. Ancak ihtiyaç duydukları hayvanı öldürüyorlar. Bu yüzden de bu kültürle yetişen İnkalar, agresif gelen İspanyollara hemen teslim olmuşlar. çünkü sebebini anlamamışlar. Herkese yetecek kadar su, tahıl, balık var. Yani neden böyle bir savaş açıldığını anlamamışlar. Medeniyetlerinde savaşa dair hiçbir şey olmadığı için İspanyollar o bölgeyi hemen ele geçirebilmişler. Hatta İspanyollar Perululara grip virüsünü bulaştırmak için battaniyeler hediye etmişler. Tabi o battaniyeler virüslü olduğu için ve Peru’da daha önce öyle bir virüs olmadığı için çoğu nüfusunu gripten kaybetmişler. Yani İspanyollar orayı çok basit ele geçirebilmiş.

 

“PERU’DA Hİç KİMSENİN SAçI DöKüK DEĞİL, KELLİK GİBİ BİR SORUN YOK”

Sizin ilgi alanınız bitkiler… Bu konuda Peru’da nelerle karşılaştınız?

Oranın çok bilinen bitkisi Maka bitkisidir. Buna da Güney Amerika veya Peru’nun Ginseng’i deniyor. Maka bitkisini birçok kişinin kullanmasını öneriyorum. Kadınlarda menopoz, cinsel isteksizlik, yorgunluk gibi şikayetlerde etkili. Erkeklerde ise sperm kalitesinin ve miktarının artması, enerji ve konsantrasyonun artması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için çok faydalı. Maka 3-4 bin rakımlarında And Dağları’nda yetişen brokoliye akraba, turpa benzeyen bir bitkinin kökü. çok güçlendirici bir etkisi var. Bilinen ciddi bir yan etkisi de yok. Aynı zamanda seks hormonlarını bozmadan, etkilemeden libido, sperm miktarının artışı, menopoz şikayetleri için faydalı olabiliyor. Bunun dışında Chia Tohumu, Kinoa zaten oralardan çıkmıştır. İki bin çeşit patates ve mısır çeşidi yetişiyor. Bir de mor mısırdan yapılan alkolsüz içecekleri var. O da içinde hiç alkol olmayan bira gibi mayalı bir içecek ve onu çok tüketiyorlar. Güçlendirici bir antioksidan içecek. Peru’da bu arada hiç kimsenin saçı dökük değil, kellik gibi bir sorun yok. Bunun da nedeni Titikaka gölündeki adacıklarda yetişen çuhu adındaki bitki. çuhu bitkisini hem deterjan olarak kullanıyorlar hem de saçlarına sürüyorlar. Saç dökülmesini ve beyazlamayı engelliyor. Biraz da özeleştiri yapacak olursak ben Türkiye’yi, Anadolu topraklarını çok seviyorum. Ama ülkece son 5 senedir çok fazla agresif olmaya başladık. çok hırslı ve sabırsız olduğumuzu fark ettim. Biraz doğayı seyretmek, güneşi, yıldızları, ayı hissetmek, rüzgarı, yağmuru, fırtınayı, karı, sıcağı, pusu hissetmek, biraz hayata ara vermek, biraz eşlerimize daha saygılı ve sadık olmak, biraz daha çok yürümek, daha az yemek yemek gibi konularda biraz daha fazla rahata erdiğimizi ve biraz daha şımardığımızı fark ettim. İspanyolların ve paranın çok olmaya başladığı yerlerde her yerde de olduğu gibi onlarda da bir bozulma başlamış. Ama kendi kültürlerini çok daha iyi koruyorlar.