Evlenmeyeyim, Çocuğum da Olmasın Ama Ülkenin Bütün Çocukları Benim Olsun

Evlenmeyeyim, Çocuğum da Olmasın Ama Ülkenin Bütün Çocukları Benim Olsun Evlenmeyeyim, Çocuğum da Olmasın Ama Ülkenin Bütün Çocukları Benim Olsun

Sunucu,Yazar, Model, Şarkıcı ve Oyuncu Tuğba Özay çocukluğunu, çok yönlü kişiliğini ve bilinmeyen yönlerini Klass’a anlattı...  

Miss Model of Turkey ve Miss Modef of the World unvanlı model, sunucu, şarkıcı ve oyuncu Tuğba Özay çok yönlü kişiliği ve doğa tutkusu ile dikkat çekiyor. Eğitimci bir ailenin kızı olan Tuğba Özay farklı spor dallarında aldığı eğitimler ve kitap sevgisiyle büyüdü. 2008 yılından itibaren profesyonel olarak müzikle ilgilenmeye başlayan ve çıkardığı albümlerle müzik dünyasında yankı uyandıran Tuğba Özay “İnsanların alkışları ve ilgisi beni besliyor, sahneden kopmam mümkün değil” diyor. Yakın zamanda Tuğba Özay ismini bir marka haline getirmek amacıyla ticarete atılan ve bu atılım için kozmetik ürünlerini tercih eden Tuğba Özay, en büyük amacının aktif siyaset yapmak olduğunu, 2023 yılında kesinlikle sahada olacağını söylüyor. Başarılı oyuncu, şarkıcı, model ve sunucu Tuğba Özay ile çok yönlü kişiliğini neye borçlu olduğunu, doğa tutkusunu, yakın zamanda çıkacak olan yeni şarkısını ve gelecek hedeflerini Klass okurları için konuştuk.


Tuğba Hanım, çok yönlü bir kişiliğiniz var. Yazarlık, mankenlik, şarkıcılık, oyunculuk, sunuculuk gibi birçok alanda başarılı oldunuz. Bunu neye borçlusunuz?
Ben ailemin tek çocuğuyum. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Ailem çocukluğumdan beri beni sosyal, sanatsal ve sportif birçok alana yönlendirdi. Birçok kursa gidiyordum. Kendimi bildim bileli hep okullardaydım. 4 yaşında okuma öğrendim, 6 yaşında ilkokul ikinci sınıfa başladım. Tiyatro, judo, yelken, dalış eğitimi, yüzme, voleybol gibi çok fazla alanda kurs ve eğitim aldım. Tüm bunların gelişimime çok faydası oldu. Bu çok yönlülüğü aileme borçluyum. Annem babam çalışan insanlar olduğu için evde kaldığım dönemde de kendime yeterdim. Günde bir tane hikâye kitabı bitirirdim. Okumadığım çocuk klasiği kalmadı. Bunların hepsinin bir çocuğun üzerinde çok etkili olduğunu düşünüyorum. Örneğin bizim alt komşumuz, rahmetli Ülkü Adatepe Hanımefendi’nin balkonunda sokaktaki bütün kedilerin yavrularını beslerdim. Doğa, Sanat ve hatta siyaset ile iç içeydim. Bir dönem milletvekilliği aday adaylığı sürecim oldu. Çok genç yaşta aktif olarak parti üyeliği yaptım. Siyasete olan ilgim de yine aileden geliyor. Annem ve babam siyasi bir kimliğe sahipti. Bizim evimizde de sürekli olarak siyaset dünyasından önemli kişiler olurdu.

“EN UFAK BİR BİTKİYE VEYA AĞACA ZARAR GELSE KAHROLAN BİR İNSANIM”
Parıltılı yaşamınıza rağmen doğal hayattan asla vazgeçmediniz, tabiatın kızı olarak anılıyorsunuz. Bu yönünüzle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Antalya’da 20 sene önce alıp çiftlik haline getirdiğimiz bir arazimiz var. Orası bizim bir aile yerimiz oldu. Küçükken okuduğum hikâye kitaplarından birinin kapağında hep bir çiftlik evi ve önünde akan bir dere vardı. Orman içerisinde şirin bir ev, etrafında da tavuklar ve horozlar. Hayallerimde hep o resmin içine girerdim. Evimizde bulunan bir tabloda da bir orman, ırmak, ırmağın etrafında ata binen çocuklar ve farklı farklı hayvanlar vardı. O zaman da büyüyünce böyle bir yere sahip olacağım derdim. Annem bir gün bir gazete ilanından bir arsa buldu, ben o zaman moda günleri için Yunanistan’daydım.  Döndüğümde hemen gidip o arsaya baktım. Zaman içerisinde orayı aldık ve çiftlik haline getirdik. Özellikle pandemi sürecinde çiftlik ile daha da özdeşleştim. Oradaki yaşam beni doğaya daha da yakınlaştırdı. Ormanda yürüyüşler, deniz kenarında denizin sesini dinlemek veya bir ırmak kenarına gidip sadece kendinle baş başa kalıp bir kitap okumak, Toroslara çıkıp haykırmak, bağırmak, saatlerce bir taşın üzerinde manzara izlemek bana keyif verir. Bizim çiftliğimizde bazen yılan ve akrep gibi hayvanlar da oluyor. Hiçbirinden korkmamayı öğrendim. Dünyanın gerçek sahibinin onlar olduğunu düşünüyorum. En ufak bir bitkiye veya ağaca zarar gelse kahrolan bir insanım.

Tabiatın kızı lakabı nereden geliyor?
Özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle kendime ‘tabiatınkızı’ diye bir ‘tag’ yaptım. Bugün sosyal medyada tabiatın kızı etiketine girdiğiniz zaman sadece ben çıkıyorum. Doğa ile fotoğraflarım var. İnsanlar da beni bu şekilde kabul etmeye başladılar. Sosyal medyanın da artık çok büyük bir gücü var. Survivor’a gittiğim dönemde de hep tabiatın kızı olarak lanse edildim. Bu durum insanların da çok hoşuna gitmeye başladı. Doğada çekildiğim fotoğraflar daha çok beğeni alıyor.

‘Atma, Boya, Dönüştür’ sloganınızdan bahsedebilir misiniz?
Pandemi sürecinde ‘Atma, Boya, Dönüştür’ sloganıyla yeni bir akım başlattım. Doğadan topladığım bir sürü şeyi aksesuar haline dönüştürüyorum. Paletlerden koltuklar yapıyorum. Denizden topladığım taşları aksesuar haline getiriyorum. Topladığım kozalakları boyayıp, üzerlerine simler atıp tepsiler tasarlıyorum. Hepimizin attığı, önemsemediği kahve kavanozlarından bile rüzgâr çanları gibi eşyalar yapıyorum. Doğadaki hiçbir şeyin atık olduğunu düşünmüyorum.

“TABİATIN İÇİNDE RUHUMDA ÇOK FARKLI BİR GÜÇ ORTAYA ÇIKIYOR”
Doğa ile iç içe olmak sizde ne gibi duygular uyandırıyor?
Tabiattaki her şeyin insan üzerinde büyük bir etkisi var. Ben saatlerce çıplak ayakla ormanda yürüyebiliyorum. Ben böyle yaptıkça doğa bana daha güzel şeyler sunmaya başlıyor. Tüm bunları keşfedince doğadan kopamıyorsunuz. Gençlik sırlarımdan birisi doğada yaşıyor olmam. Yaz mevsiminde birçok yaz akşamında bahçede yatıyorum. Kedilerim ve köpeklerimle iç içeyim. Sevgileri, sadakatleri çok başka. Kötülüklerin bu kadar arttığı bir zamanda hayvan ve tabiat sevgisinin beni iyileştirdiğini düşünüyorum. Tabiatın içinde ruhumda çok farklı bir güç ortaya çıkıyor. Allah’ın bize sunduğu bu güzellikleri değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden doğada tanrısal bir aşk yaşıyorum.

“STÜDYOYA GİRDİM VE KENDİ ŞİİRLERİMİ SESLENDİRDİM. ONLAR BANA BİR HAFTA SONRA BESTE OLARAK GELDİ”
Müziğe olan ilginiz nereden geliyor?
Ben 2008 yılından beri profesyonel olarak müzikle ilgileniyorum. Müziğe olan ilgim çocukluk yıllarıma dayanıyor. İstanbul Devlet Konservatuarı’nda aldığım eğitimler de bu alana yönelmeme etkili oldu. Ancak profesyonel olarak başladığım tarih 2008. O yılda “Saddam’ın Askerleri” isimli bir film projesinde yer almıştım. Onun film müziklerini dinlemek için stüdyoya girdiğimde müziklere bayıldım. Benim o zamana kadar yazmış olduğum şiirlerim vardı. Zaten yazar bir babanın kızıyım. Bedri Rahmi Eyüboğlu da benim büyük dayım oluyor. Müzik piyasasından çok teklif aldım. Bir gün kendi şarkılarımı okumak istiyordum. Stüdyoya girdim ve kendi şiirlerimi seslendirdim. Onlar bana bir hafta sonra beste olarak geldi. İki senede 14 şarkılık bir albüm hazırladım. İlk albümüm 2010 yılında çıktı. 2011’de ‘Üç Nokta’yı çıkardım. O da yine 12 şarkılık bir albümdü. Yine bütün söz ve müzikler bana aitti. Ardından Yunus Emre’nin ‘Gel Gör Aşk Beni Neyledi” eserini seslendirdim. O da farklı bir çalışma oldu. Doğu Batı sentezi bir düet yapmıştık. Ardından 2016 yılında “Pes Etme” albümü çıktı. Sonrasında yine sözü müziği bana ait olan “İyi ki Geldin” adlı bir şarkı çıkardım. O da çok güzel, duygusal bir şarkı oldu. Geçtiğimiz yıl da Kibariye’nin 90’lı yıllarda seslendirmiş olduğu bir şarkıyı cover yaptım. Pandemi süreci başlayınca projeyi durdurdum. Bugünlerde klibini çekmeyi düşünüyoruz. Yeni bir şarkıyla sevenlerimin karşısında olacağım. Şarkı söylemeyi çok seviyorum. Bazen duş alırken bağıra çağıra banyoda şarkı söylüyorum. Bazen birden gelen ilhamla şarkı sözleri bestesiyle birlikte aklıma geliyor. Var olduğum müddetçe sahnede olmak ve şarkı söylemek istiyorum.

Şarkı hakkında bize ipucu verebilir misiniz?
Hareketli bir şarkı olacak. Bu şarkının bende çocukluğumdan kalan bir anısı var. Şarkıyı teypte açıp oyuncaklarımı salona dizdikten sonra elime mikrofon niyetine bir kaşık alıp oyuncaklarıma konser verirdim. Üzerimde annemin topukluları vardı, dudağıma da kırmızı ruj sürüp dans ederdim. Yaklaşık iki sene önce bu şarkıyı rüyamda gördüm. Küçük bir araştırma yaptığımda söz ve bestesinin Kadir Tapucu’ya ait olduğunu gördüm. Kadir Ağabey’i aradım ve bu şarkıyı istedim. Fiyat konusunda anlaştık, şarkıyı alıp Suat Aydoğan’a götürdüm. Aranjesini yaptık, bitirdik ama pandemiye takıldık. İnşallah bu yaza damgasını vuracak bir şarkı olacak.

“ÜRÜNÜMÜZLE İLGİLİ GÜZEL GERİ DÖNÜŞLER ALDIK”
Girişimci ruhunuzla iş dünyasına da adım atarak bir kozmetik markası çıkardınız. Markanız hangi ürünleri içeriyor? Bir kozmetik markası yaratmaya nasıl karar verdiniz?
Bu proje esasında bana yıllar önce gelmişti. Teklifi İsrail’den almıştım. İsrail’de çalışmış olduğum bir menajer vardı. Bana ‘Tuğba Özay’ endüstrisi diye bir dosya ile geldiler. Bunun içinde oyuncaktan tutun da giyim ve kozmetik sektörüne kadar birçok alan vardı. Fakat o yıllarda böyle bir projeye çok cesaret edememiştim. Belki de doğru zaman bu zamanmış. Uzun zaman içeriği doğal olan ürünler ile ilgili bir girişimde bulunmak istiyordum. Pandemi sürecinde zeytin yağı ile başladım. Tabiatın kızı ismiyle çiftliğimizde ürettiğimiz zeytin yağını ticarete döktüm. Daha önce sadece fabrikaya verirken şimdi kendim de dağıtımını yapmaya başladım. Ürünümüzle ilgili baya güzel geri dönüşler aldık. Zeytin yağının yanında zeytin yaprakları da hediye ediyoruz. Tabiatın kızı vurgusu insanların ilgisini çekince kozmetik ile ilgili de bir teklif aldım. İstanbul’da Key Kozmetik ile anlaştık. İlk etapta kaş sabitleyici, şekillendirici, besleyici, tamamen doğal içerikli, Aloe Vera ve at kuyruğu bitkisi özünden oluşan bir kaş jölesi çıkardık. İnşallah devamında da kadınların bakımına yönelik birtakım ürünler çıkaracağız.

“İNSANLARIN ALKIŞLARI VE İLGİSİ BENİ BESLİYOR AMA ASIL HEDEFİM AKTİF SİYASET”
Sizin için iş kadınlığı mı yoksa sahnede olmak mı daha keyifli?
Ticarete atılınca bu işi yapabildiğimi fark ettim. Elimi attığım işte eğer inanırsam ve mücadelemi verirsem başarılı olabiliyorum. Para kazanıyor olmanın dışında yapabildiğimi görmek müthiş bir zevk. Tuğba Özay markasını farklı alanlarda da kullanabildiğimi gördüm. Ancak çocukluğumdan beri sahnedeyim, sahneden kopmam mümkün değil. Bu yüzden sahnede de büyük bir keyif alıyorum. İnsanların alkışları ve ilgisi beni besliyor. Ticarete atılmak adımı markalaştırma yolunda yaptığım bir hamle oldu. Kazanç tabii ki insanı mutlu ediyor. Ticarette ilerleyeceğim gibi gözüküyor ama asıl hedefim kesinlikle aktif siyaset. İnsana dokunmalıyım, çevre ve hayvanlar için bir şeyler yapmalıyım. Evlenmeyeyim, çocuğum da olmasın ama ülkenin bütün çocukları benim olsun. Onlar için bir şeyler yapmalıyım. 2023’te kesinlikle sahada olacağım



 

Tuğba Özay