Farkındalık Yaratmak Benim İlk Görevim

Farkındalık Yaratmak Benim İlk Görevim Farkındalık Yaratmak Benim İlk Görevim

Kişisel Yaşam Koçu Aldeberan Özdoğan, ilişkilerde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını Klass’a anlattı...

 

Uzmanlığını aile, ilişkiler, sosyal ilişkiler, sosyal çevre ve ikili ilişkiler üzerine yapan başarılı yaşam koçu Aldeberan özdoğan insanlara faydalı olabilmek için yürüttüğü mesleğinde “Farkındalık benim için ilk esas” diyor. “Sen değişirsen dünya değişir” motta’sıyla hareket eden yaşam koçu Aldeberan özdoğan, “İkili ilişkilerde kişilerin kendilerinde olan problemleri görememelerinden yola çıkarak önce kişinin kendini anlamasını sağlamaya çalışıyorum. Bunu da farkındalıkla yapmaya çalışıyorum” diyor. özellikle kendi kendine sorunlarla mücadele etmekten yorulan kişilere büyük destek sağlayan yaşam koçu Aldeberan özdoğan ile mesleğine nasıl başlayıp yön verdiğini, edindiği tecrübeleri, ilişkilerde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını ve kişilere kendileriyle ilgili nasıl farkındalık kazandırdığını Klass okurları için konuştuk.    

 

 

 

Aldeberan Hanım, ikili ilişkiler ve aile ilişkileri şu anda insanların en çok sorun yaşadığı alanlar. Sizin burada insanlara nasıl bir katkınız oluyor?

 

Ben sloganım olan “Sen değişirsen dünya değişir” sözünden yola çıkıyorum. İnsanların birbirleriyle iletişimlerinde problem oluşuyor, birbirlerini anlayamıyorlar. Kişiler ikili ilişkilerde özellikle “beni anlamıyor, beni dinlemiyor, beni fark etmiyor…” gibi problemlerle boşanma durumuna kadar gelebiliyorlar. Ben ise ikili ilişkilerde kişilerin kendilerinde olan problemleri görememelerinden yola çıkarak önce kişinin kendini anlamasını sağlamaya çalışıyorum. Bunu da farkındalıkla yapmaya çalışıyorum. Kişi önce kendinin farkına varırsa zaten otomatik olarak ilişkisi de düzelmeye başlayacaktır. Kişinin kendisini ele alarak nelerin farkında olmadığını ve neleri değiştirebileceğini ona anlatmaya çalışıyorum. Fakat bunu önce kendisinin farkında olarak yapmasını sağlıyorum. Bu da terapilerle, karşılıklı ikili görüşmelerle başlıyor.

 

 

 

“ “BENİM PROBLEMİM NE? BANA YARDIMCI OL” DİYEN İNSANLA çALIŞMAK BENİM PRENSİBİM”

 

Peki, kişileri ikili ilişkilerde teker teker mi alıyorsunuz yoksa birlikte mi alıyorsunuz?

 

Biz aslında hatayı sorgulamıyoruz. Benim öncelikle amacım bunu isteyen insanla çalışmak. Yani kendisinin göremediği şeyleri ve “Benim problemim ne? Bana yardımcı ol” diyen insanla çalışmak benim prensibim. çünkü karşındaki insanı değiştirmek mümkün değil.

 

 

 

“İNSANLAR DAHA çOK SEVGİSİZLİK, ANLAYIŞSIZLIK, SADAKATSİZLİK, YETEMEME DUYGUSU, İŞ STRESİ YAŞIYOR”

 

Peki, ikili ilişkilerdeki en büyük problem nedir size göre?

 

İkili ilişkilerde çevre, iş problemleri, duygusal problemler gibi çokça problemlerle karşılaşıyoruz. Sevgi maalesef çok az paylaşılır durumda. İnsanların hayat mücadelesi veriyor olma noktasında, ayakta kalmak için çabaladıkları noktada maalesef yetersizlikler oluşuyor. Bunlar en başta stresi beraberinde getiriyor. Kişiler kendini yetersiz gördüğü anda bunu çevresine yansıtmaya başlıyor. Ve bu yüzden bugün hem ülkemizde hem de dünya genelinde ikili ilişkilerde ciddi problemler yaşanıyor. İnsanlar daha çok sevgisizlik, anlayışsızlık, sadakatsizlik, yetememe duygusu, iş stresi yaşıyor. Maalesef ülkemizde kazançlar çok yüksek olmadığı için kişiler ekonomik anlamda yetersizlik duygusu yaşıyorlar. özellikle erkeklerde gelişen bir duygu bu. çalışan erkekler ailemi geçindiremeyeceğim düşüncesiyle ve gelecek endişesiyle bu şekilde strese girdiklerinde otomatik olarak arayışlara giriyorlar. Ve bu arayışlar sonucunda da zaten büyük problemler ortaya çıkıyor. Eşlerin bu noktada birbirlerine anlayışlı olma noktasında da sıkıntı var. Taraflardan biri diğerinin bunu neden yaptığını çözemediği için strese girip tamamen kopma noktasına geliyorlar. Amacım o noktada anlayışı sağlayabilmek. Kişinin yaptığı yanlış tavırları, karşı tarafa nasıl davranması gerektiğini ve o anda bunu çözebileceklerini anlamalarını sağlamaya çalışıyorum. çünkü herkesin bir anlayış noktası var. üç çeşit insan tipi var; işitsel insan, görsel insan ve dokunsal insan. İşitsel insan ikili ilişkilerde daha çok “Beni anlamıyor! Beni dinlemiyor!” tipi insandır. Bu insanla iletişim kurmak daha işitsel anlamda yani onunla oturup konuşarak mümkündür. Görsel insanın ise görselliğe hitap ederek konuşabilmesi lazım. Mesela; Can Tanrıyar’ın “Pofidik terlikleriyle geziyor, kendine dikkat etmiyor, bakımlı değil” dediği gibi. Bu tip durumlarda önce kadının bakımı sağlayarak o erkeğin ilgisini çekmesi gerekiyor. İşitsel insanda daha çok bunların hepsinin olması lazım ama ağırlıklı olarak cevap verebilen bir kişilik olması lazım. Bir kadın ya da erkek konuşma eğilimli ise işitsel insanla iletişim kurabiliyordur. Bir kadın güzel giyinip kendine bakabiliyorsa görsel erkekle baş edebiliyordur. Bir de dokunsal insan tipi var.  Dokunmadan, elektrik almadan veya hissettirmeden maalesef o kadınlar ve erkekler iletişim kuramıyorlar. Bu yüzden üç tip insan var ve biz bu üç tipi anlayabilmelerini sağlıyoruz.

 

 

 

Yani insanların aslında ikili ilişkilerde hangi özelliklere sahip olduğunu öncelikle bilmesi lazım değil mi?

 

Evet… Burada bir insanı aslında görsel mi, dokunsal mı, işitsel mi olduğunu çözerek ne şekilde davranabileceğini çözüyoruz. Buradan da yardımcı olarak devam ediyoruz.

 

 

 

“DEĞİŞİMLER UFAK UFAK ADIMLARLA BAŞLAR”

 

Size göre kişideki değişim nasıl ve ne şekilde başlar?

 

Değişimler küçük küçük adımlarla başlar. İnsanların göremediği, fark edemediği, başaramadığı noktaların sebeplerini bulmaya çalışıyoruz. Bunu da kişinin kendisinin fark ederek bulmasını sağlayıp o yönde neler yapabileceğimize bakarak, geri dönüşümden yola çıkarak ve zamanı doğru kullanarak bir yerlere varmaya çalışıyoruz. Yani insan istediği zaman her şeyi değiştirebilir. Biz danışanlarımıza tartışmaları kazanmaları yerine birbirlerini kazanmayı fark ettirmeye çalışıyoruz.

 

 

 

Adres: Deluxia Palace, No.5 K.7 Daire.208

            Batı Ataşehir-İstanbul

 

Web:www.aldeberanlife.com

Email:aldeberan@aldeberanlife.com

İnstagram:lifecoachaldeberan