Hayaller Gerçek Olduğunda Etrafında Harika Bir Kalabalık Oluşur

Hayaller Gerçek Olduğunda Etrafında Harika Bir Kalabalık Oluşur Hayaller Gerçek Olduğunda Etrafında Harika Bir Kalabalık Oluşur

A Milli Basketbol Takımı'nın Başantrenörü Ufuk Sarıca başarısının sırrını, dünya ve olimpiyat şampiyonası ile gelecek hedeflerini Klass’a anlattı...

11 yaşında başladığı basketbol yolculuğunda her türlü başarıyı yakalayan ve bugün A Milli Basketbol Takımı'nın başantrenörü olarak yoluna devam eden Ufuk Sarıca, çin'de düzenlenecek 2019 FIBA Dünya Kupası'na A Milli Basketbol Takımımızın gitmeye hak kazanmasının ardından tüm gözlerin üzerine çevrildiği başarılı bir spor adamı. Kendiyle ilgili çok samimi açıklamalarda bulunan A Milli Basketbol Takımı Başantrenörü Ufuk Sarıca, geleceğe dair “Daha bir sürü kazanılacak kupa var. Oyunculara da hep onu söylüyorum ‘Nerede bulunuyorsan hangi finale kadar gelebiliyorsan o kupayı kazanman lazım.’ Benim böyle bir hedefim var” diyor. Oyunculuğu döneminde de antrenörlüğü döneminde de milyonların sevgisini kazanmayı başarmış bir spor adamı olan Ufuk Sarıca ile dünden bugüne basketbol yaşamını, kariyer basamaklarını nasıl çok çalışarak tırmandığını, başarısının sırrını, A Milli Basketbol Takımı ile Dünya ve Olimpiyat Şampiyonası hedeflerini Shangri-La Bosphorus İstanbul’da Klass okurları için konuştuk.         

 

“çalışmak, hayatım boyunca yaptığım şey oldu ve hala da çalışıyorum. Doğuştan çok yetenekli bir oyuncu değildim. Birtakım yeteneklerim, meziyetlerim vardı ama bunları çalışarak geliştirdim. Şu an koçluk hayatımda da bunu yapıyorum, risk alarak ve çok çalışarak fark yaratmak istiyorum.”

 

“Hem koşmak, hem sıçramak artık günümüz basketbolunda çok önemli. 20 sene önceye döndüğünüz zaman çok teknik çok yetenekli bir oyuncu fark yaratabiliyordu ama bugün sadece salt yetenek bence hiçbir şey. O yeteneğin yanına mutlaka artı başka meziyetler de katmak gerekiyor.”

 

“Sporda ve hayatta süreklilik önemli. Zaman zaman çok kısa parlayan başarılar olabilir ama devamlılığı getirmek benim için çok daha önemli bir durum. Kendi antrenörlük yaşantımda bunu hep ön plana alıyorum. Oyuncularla ilişkim çok iyidir, tatlı sert bir yanım vardır. Aramızda bir çizgi var ve çizgiyi aşmamak lazım. Ama o çizgiye kadar da abi-kardeş-arkadaşız. İsteyen ailesiyle ilgili, kız arkadaşıyla ilgili, sevgilisi, karısı, her şeyiyle ilgili konuşabilir. çünkü orası bir aile. O iletişimi ben farklı bir boyutta yaptığımı düşünüyorum.”

 

“A Milli Basketbol takımımız harika bir takım. çünkü çok tatlı, dürüst ve güzel insanlar var. çok gençler. Başarı olarak çok daha ileri gidebilecek yerdeler ve bunun yanında insani duygular var. Sadece salt “yendim, yenildim” benim için yeterli değil. Bence bundan sonraki jenerasyona da biz bunları verebilirsek ben kendimi bir kat daha sonuçların dışında başarılı olmuş hissederim. Bence bir 8-10 sene başarılı olabilecek bir jenerasyon ortaya çıktı.”

 

“Daha kazanılacak çok kupa var. Oyunculara da hep onu söylüyorum “Nerede bulunuyorsan hangi finale kadar gelebiliyorsan o kupayı kazanman lazım”. Zaten finale gelmek ayrı bir zorluk ama geliyorsan... Bu çok önemli yakaladığın yerde kupayı o başarıyı hakikatten elde edeceksin. Benim böyle bir hedefim var.”

 

Ufuk Bey, Basketbol dünyasının başarılı ve en önemli isimlerinden birisiniz. Basketbol tutkunuzun geçmişine inersek, nasıl başladı bu sevda?

Basketbola 11 yaşımda başladım, başlama sebebim bu sporu sevmemdi, oynamak istememdi. Ailemin özellikle babamın çok desteğini gördüm. Şimdiki SwissOtel’in bulunduğu yerde potalar vardı ve sabahları gidip orada basketbol oynardık. Daha sonraları işler biraz ciddiye binmeye başlayınca yıldız takım, genç takım derken profesyonel anlamda bu işten para da kazanır hale geldim. İlerleyebilecek duruma da geldiğimi gördüm. Dolayısıyla hayatımın her anı her odak noktası basketbol oldu. 22 sene basketbol oynadım. Aslında 32 yaş basketbolu bırakmak için erken bir yaştı. Ama bırakırken de kendime göre sebeplerim vardı. Kötü de yapmadım. Masanın öbür tarafına geçtim, koçluk hayatına başladım. Yaklaşık 14 senedir de koçluk yapıyorum. önce altyapılarla başladım. Daha sonra da A Milli Takım baş antrenörlükte görevime devam ediyorum. Herhangi bir kulüp takımı şu an aktif olarak çalıştırmıyorum. Ama geçmiş dönemde Anadolu Efes, Pınar Karşıyaka, Beşiktaş, ilerde de mutlaka kulüp takımlarıyla çalışmalarımız olacak.

 

“DOĞUŞTAN çOK YETENEKLİ BİR OYUNCU DEĞİLDİM. BİRTAKIM YETENEKLERİM MEZİYETLERİM VARDI VE BUNLARI GELİŞTİRDİM”

Peki sizi basketbolda farklı kılan özellikleriniz nelerdi?

çalışmak, hayatım boyunca yaptığım şey oldu ve hala da çalışıyorum. Sevmek, fedakârlık yapmak… Yanılmıyorsam sadece 13 yaşımda bir kış tatili yapmıştım. Tatil anlamında değil ama ilk defa bu Kasım-Aralık aylarında hayatımda bir boşluk var. Kendime şu dönemde vakit ayırabiliyorum. Bu tabii fedakârlık anlamına geliyor. Hayatınız boyunca bunu yapıyorsunuz ve bunun dışında benim birtakım yeteneklerim vardı. Ama doğuştan çok yetenekli bir oyuncu değildim. Birtakım yeteneklerim meziyetlerim vardı ama bunları geliştirdim, çok çalışarak, sürekli üstüne koyarak. Şu an koçluk hayatımda da bunu yapıyorum, risk alarak ve çok çalışarak fark yaratmak istiyorum. Oyuncuyken de ben nerede fark yaratıyordum; esasen hücum ve müdafaayı bir arada oynayabiliyordum. Bu günümüzde fark yaratan bir durum değil belki ama benim bunu 16-17 yaşlarında yaptığım dönem fark yaratan bir şeydi. Sonra da dediğim gibi meziyetleri geliştirerek, çalışarak ve bu işi severek buralara geldim.

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ocak sayısında..