Sosyal yaşam dünyasının önde gelen isimlerinden Zen Pırlanta Yönetim Kurulu üyesi Şükran Güzeliş, iş dünyasındaki başarılarının yanı sıra güzelliğiyle ve özenli stiliyle de göz dolduruyor. Pırlantanın ışıltısını güzel yüzündeki sıcacık gülüşü ve tercih ettiği çarpıcı moda parçalarıyla bütünleştiren ünlü iş kadını kendine has duruşuyla dikkat çekiyor. İş ve sosyal yaşam dünyasının üretken ve gözde ismi, eşi Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Emil Güzeliş ile olan mutlu evliliğiyle de herkese örnek oluyor. Eşi Emil Bey ve iki çocuğu ile mutlu yaşamını iş hayatındaki önemli çalışmalarıyla pekiştiren ünlü iş kadını yönetiminde yer aldığı Zen Pırlanta’nın tasarımlarına da imza atıyor. Başarılı bir iş kadını, stiliyle örnek bir isim, iyi bir anne ve eş, sosyal sorumluluk projelerine duyarlı bir birey olan Şükran Güzeliş, 10 Karakoy A Morgans Original’de gerçekleştirdiğimiz keyifli çekim eşliğinde iş ve özel yaşamına dair bilinmeyenleri Klass okurları için anlattı.
“Türkiye’nin pırlanta dendiğinde akla gelen ilk markasıyız. 54 mağaza ile Türkiye’nin en büyük pırlanta perakendecisiyiz. 2016 yılında da liderliğimizi korumayı hedefliyoruz.”
“Tüm çalışan kadınlar gibi her şeye yetmeye çalışıyorum. çocuklarımla geçirdiğim vakitlerin, onlarla sohbetlerimizin hem beni hem de onları geliştirdiğine ve motive ettiğine inanıyorum. Annenin çocuğun üzerindeki etkisinin farkındayım, çocuklarımla sürekli sohbet halindeyim.”
“Yeniliklere açık olmayı çok önemsiyorum. Bunun kişiye büyük zenginlik kattığına inanıyorum. çalışmak ve üretmek bana göre hayatın anlamı. Kısaca ifade etmek gerekirse ‘Do more, be more’ sözü benim felsefemi oluşturuyor.”
“Eşimle birlikte çalışmak güzel bir duygu. çünkü eşim sadece Türkiye’de değil; sektöre global açıdan baktığımızda da çok kıymetli deneyimlere sahip biri. Her ikimiz de değişimlere açık olduğumuzdan verimli bir ortam yaratabiliyoruz.”
“Biz kadınların hedeflerimize ulaşma sürecinde konulara yaklaşımlarımızın rasyonel bir çerçevede olması gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar bu yolla önlerine çıkan engelleri aşabilecek, mutluluk ve başarı gelecektir.”
“Kıyafet alışverişi için çok zaman harcamam. Tarzıma yakıştırdığım, özgün bulduğum kıyafetleri satın alırım. Klasiklerin yanı sıra trend olan parçalara da sahip olmayı seviyorum. Bazı kıyafetlerimi de Yıldırım Mayruk ve Songül Sarpbaş hazırlıyor.”
Şükran Hanım, öncelikle mücevher sektörünün önde gelen markalarından Zen Pırlanta olarak 2016 yılını nasıl karşıladınız? Bu yıl için Zen Pırlanta adına gerçekleştirmek istediğiniz hedefleriniz nelerdir?
Türkiye’nin pırlanta dendiğinde akla gelen ilk markasıyız. Mücevherlerimizi Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun en büyük üretim kapasitesine sahip fabrikamızda üretiyor, Türkiye’nin en geniş model seçeneğini sunuyoruz. Son sekiz yıldır mücevher ihracatında sektör lideriyiz. Türkiye’nin mücevher ihracatının yüzde 50’sini gerçekleştiriyoruz. 54 mağaza ile Türkiye’nin en büyük pırlanta perakendecisiyiz. 2016 yılında da liderliğimizi korumayı hedefliyoruz. Türkiye’de mağazalaşmaya, yurt dışında da toptan satış ağımızı güçlendirmeye devam edeceğiz.
“TILSIM ADLI KOLEKSİYONUMUZ KONSEPTİNDEN FİKRİNE VE çİZGİSİNE KADAR HER AŞAMASINA İMZA ATTIĞIM öZEL BİR çALIŞMA OLDU”
Yöneticiliğinizin yanı sıra imza attığınız tasarımlarla da öne çıkıyorsunuz. Yakın zamanda meydana getirdiğiniz “Tılsım” adlı koleksiyonunuz mücevher severlerden büyük ilgi görüyor. Koleksiyonunuzun çıkış noktası ve özellikleri hakkında neler söylersiniz?
Tasarım ekibimizle ve çok kıymetli üretim yöneticimiz Hagop Haşhaş ile özel bir koleksiyon üzerinde çalıştık. “Tılsım” adlı koleksiyonumuz konseptinden fikrine ve çizgisine kadar her aşamasına imza attığım özel bir çalışma oldu. Biliyorsunuz, duygu ve düşünceleri anlatmak için eski zamanlardan beri semboller kullanılıyor. çok farklı dönemlerde, kültürlerde ve inanışlarda “koruyucu tılsım” olarak her zaman yer almış “göz” figürü, koleksiyonumuzun ana sembolü. “Göz”ü sembolizm dünyasındaki başka güçlü simgelerle birleştirdik. Koleksiyonumuzdaki semboller diğer sektörlerde olduğu gibi bizim sektörümüzde de daha önce kullanılan simgeler. Ancak biz tasarımlarımızda “göz”ü farklı şekilde yorumladık. Zen’in gözlerini farklı kılan en önemli özellik kirpiklerinin olması. Kirpikler, “başarı, seçkinlik, üstünlük, güç” gibi simgesel anlamlara sahip olan taç şeklinde stilize edildi. Farklı göz modelleri, yine birbirinden farklı taç şeklindeki kirpiklere sahip. Kolyelerimizin zincirlerinde ise “hayat ağacı” yer alıyor. Bu sembol kültürleri, etnik sınırları aşan çok eski ve evrensel bir sembol. Günümüzde trendler değişse de tekstil, dekorasyon, aksesuar gibi farklı alanlarda bu semboller severek kullanılıyor. Biz de bu simgeleri pırlantalarla ve modern bir dokunuşla yorumladık. Göz motifini pırlanta ve değerli renkli taşlarla buluşturduk. Farklı mücevher teknikleri ve el işçiliği kullanarak mücevhere taşıdık. Koleksiyonumuzdaki parçaları pembe altın kullanarak hazırladık. Beyazın yanı sıra mavi ve siyah pırlantalar da kullandık. Kimi parçalarda ise mine tekniğiyle, “göz” motifine farklı bir yorum getirdik. Göz, taç, hayat ağacı gibi simgelerin kökleri çok çok eskiye dayanıyor ve bu sembolleri incelediğinizde tek tek ne kadar derin anlamları olduğunu görüyorsunuz. Sembolizmde taç yalnızca bir baş aksesuarı olmanın çok daha ötesinde yer alıyor. Tarih boyunca statünün ve başarının somut bir sembolü olarak kabul edilmiş. Aynı zamanda bir kişinin başarısının farkında olmasını ve hayatta daha ileri gidebileceğini simgelemiş. “Göz” ise farklı kaynaklarda binlerce yıldır ışığın, kötülüklerden korunmanın ve her şeyi gören, yarattıklarına iyilikle bakıp, koruyan “Yaratıcı”nın simgesi olarak karşımıza çıkıyor. Göz aynı zamanda bütün toplumlarda yaygın olarak kötü bakışlara, nazara karşı koruyan bir tılsım olmuş. Araştırmalar, eski dönemlerden itibaren batıda ve doğuda nazarın kötü etkilerine inanma ve bunlara karşı tedbir alma bilgisinin oldukça köklü olduğunu gösteriyor. Nazara ve buna karşı bir koruyucuya inanç, bugün de hemen her kesimde yaygın olarak geçerliliğini koruyor. Kolyelerimizin zincirlerindeki “hayat ağacı” Semavi dinlerin hepsinde yaygın olarak yer alıyor. İnsanlığın kutsallık atfettiği doğa varlıklarının arasında ağacın farklı bir yeri var. Kökleri ile yere bağlı, dalları ile göğe uzanıyor. Bu nedenle “hayat ağacı” Mezopotamya, Avrupa, Uzak Doğu medeniyetleri ve başka pek çok eski medeniyet tarafından gençlik ve ölümsüzlük veren bir kavram olarak kabul ediliyor. Hayat ağacı yaradılışın kaynağı, tanrının yeryüzündeki sembolü, bereket, hayat, gençlik, mutluluk kaynağı olarak tanımlanıyor.
“KADININ TOPLUMDA YüKSELMESİNİ AMAçLAYAN PROJELERDE öZELLİKLE YER ALMAK İSTİYORUZ”
Zen Pırlanta göz alıcı koleksiyonları ve kaliteli hizmetiyle başarısını her gün daha da ileriye taşıyor. Zen Pırlanta olarak ayrıca TURMEPA başta olmak üzere pek çok vakfa ve sosyal sorumluluk projelerine destek oluyorsunuz. Sosyal sorumluluk alanında yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Bu konuyla ilgili gündeminizde neler var?
Zen Pırlanta kadınlara seslenen bir marka. Dolayısıyla kadının toplumda yükselmesini amaçlayan projelerde özellikle yer almak istiyoruz. Toplumun gelişmesi adına önemli olan eğitim, çevre ve sanat destek verdiğimiz diğer alanlar. Marka olmak sadece kaliteli ve farklı ürünler sunmak değildir. ürün geliştirmenin yanında hayata kattığınız değerler sizi marka haline getirir. Toplumsal gelişime katkı sağlamak adına dernek ve kuruluşlarla sürekli iletişim halindeyiz. “Turmepa” ile yaptığımız çalışmalar sekiz yıldır devam ediyor. Zen Pırlanta olarak hem her yıl Turmepa’nın düzenlediği baloların hem de Mavi Dalga, Büyülü Mavi gibi projelerin destekçisiyiz. Bunun dışında Rahmi Koç Müzesi’nin destekçilerindeniz. Burhan Doğançay Müzesi ile eğitime katkı sağlamak adına bir proje gerçekleştirdik. Yine sanatla ilintili olan KüSAV ile çalışmamız oldu. Hatta o çalışmayı kadınlar merkezli gerçekleştirdik. Dünyada kadın haklarını konuştuğumuz bir panel düzenledik. Birçok akademisyenin ve güçlü iş kadının katıldığı bir panel oldu. Oradan hareketle “Amazon Kadınlar” koleksiyonunu hazırladık. Bunların dışında AçEV, TOG, TEYEV, TOGEM gibi değerli dernekler ve kuruluşlara desteklerimiz devam ediyor. Yapılan projeler için gelen teklifleri değerlendiriyoruz. önümüzdeki dönemlerde de sosyal sorumluluk projelerine desteğimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
İş hayatınızdaki başarılarınızın yanı sıra eşiniz Emil Bey ile uzun yıllara dayanan mutlu evliliğinizle de çevrenize örnek oluyorsunuz. İş yaşamındaki başarısını özel hayatına taşıyan biri olarak bizimle mutluluğunuzun sırrını paylaşır mısınız?
Mutlu bir evlilik için eşinizle yan yana durabilmek, zaman zaman fikir farklılıkları olsa bile aynı yöne bakabilmek çok önemli. Ayrıca saygı ve sevginin de bu konuda kilit kavramlar olduğunu düşünüyorum.
“TüM çALIŞAN KADINLAR GİBİ HER ŞEYE YETMEYE çALIŞIYORUM”
İş kadını kimliğinizin dışında iki çocuk annesisiniz. İş ve ev arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? İş dışındaki zamanlarınızda çocuklarınızla neler yapmaktan hoşlanırsınız? çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat edersiniz?
Tüm çalışan kadınlar gibi her şeye yetmeye çalışıyorum. çocuklarımla geçirdiğim vakitlerin, onlarla sohbetlerimizin hem beni hem de onları geliştirdiğine ve motive ettiğine inanıyorum. Onların eve dönüş saatlerinde mutlaka evde olmaya gayret ediyorum. Eve geldiklerinde günlük ödevlerini hazırlarlarken yanlarında oluyorum. Akşamları hep birlikte vakit geçiriyoruz. Annenin çocuğun üzerindeki etkisinin farkındayım, çocuklarımla sürekli sohbet halindeyim. özellikle büyük oğlum ergenlik çağına giriyor. Bilgiye bizim zamanımızdan çok daha kolay ve hızlı ulaşıyorlar. çocuklarla ne kadar çok sohbet ederseniz onlar da sizinle o kadar yakın oluyor ve bu şekilde ergenlik sürecinde sağlıklı bir yola giriyorsunuz diye düşünüyorum. çocuklarımla geceleri yatmadan önce bir konu belirleriz. Bu konu sanat, kişisel gelişim veya bilimdeki gelişmeler gibi çeşitli alanlarda olabilir. önce kısa bir okuma yaparız; ardından fikirlerimizi paylaşırız. Ayrıca son zamanlarda 14 yaşındaki büyük oğlumla cumhuriyetin ilanına kadar geçen süreci ve ardından günümüze kadar uzanan dönemde modernleşen Türkiye’nin siyasi tarihini anlatan belgeseller izliyoruz.
İş dünyasında başarılı olmak adına olmazsa olmaz kurallarınız nelerdir?
Yeniliklere açık olmayı çok önemsiyorum. Bunun kişiye büyük zenginlik kattığına inanıyorum. çalışmak ve üretmek bana göre hayatın anlamı. Kısaca ifade etmek gerekirse "Do more, be more” sözü benim felsefemi oluşturuyor.
Eşiniz Emil Bey iş hayatının başarılı temsilcilerinden… Eşinizle birlikte çalışmak nasıl bir duygu?
Eşimle birlikte çalışmak güzel bir duygu. çünkü eşim sadece Türkiye’de değil; sektöre global açıdan baktığımızda da çok kıymetli deneyimlere sahip biri. Eşimin gerek satın alma, gerek üretim ve gerekse perakende alanında sahip olduğu uzmanlığı güven veriyor. Ayrıca keyifli kişiliği ve çok çalışkan olması benim sevdiğim özelliklerinden. Her ikimiz de değişimlere açık olduğumuzdan verimli bir ortam yaratabiliyoruz.
“EŞİMLE BİRBİRİMİZİ DİNLEMEYİ İYİ BİLİYORUZ”
Peki, eşiniz Emil Bey’in eş ve baba kimliğini sizden dinleyebilir miyiz?
Eşim tek kelimeyle müthiş bir baba. Sevgisini sürekli gösteren, çok ilgili, dikkatli, kişisel gelişimleri için çaba harcayan ve takip eden bir baba. Eş olarak da çok keyifli esprili hayat dolu bir insandır. Eşimle birbirimizi dinlemeyi iyi biliyoruz. Bu da bir ilişki için çok önemli.
İnsanlar hayata karşı bakış açılarıyla yaşamın zorluklarına göğüs gerer, yaşadıklarının tadını çıkarabilir. Peki, Şükran Güzeliş’in hayat felsefesi nedir?
Güzellikleri paylaşmayı, tatmin edici duyguları ve deneyimleri yaşamayı anlamlı buluyorum. Mutlu kalmaya özen gösteririm. Kolay kolay üzülmem. Deneyimler ve onlardan yaptığımız çıkarımlar önemli. Günlük yaşantının getirdiği, olayların ve insanların neden olduğu negatif durumların etkisinin uzun sürmesine müsaade etmemeye çalışırım ve genellikle çözüm odaklı düşünürüm.
Sürekli üreten ve çeşitli projelerle karşımıza çıkan bir kadınsınız. Peki, iş hayatında kendinize örnek aldığınız bir iş kadını var mıdır? Neden?
örnek aldığım sadece bir kadın yok. Ancak başarılı kadınların ortak özellikleri beni etkiliyor. Kadınlar tıpkı çağımızda artık geleceğimizi yönlendiren “bilim” gibi realist, mantıksal, objektif, eleştirel, seçici, rasyonel özellikler taşıyorlar. Biz kadınların hedeflerimize ulaşma sürecinde konulara yaklaşımlarımızın rasyonel bir çerçevede olması gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar bu yolla önlerine çıkan engelleri aşabilecek, mutluluk ve başarı gelecektir.
“INTERVAL KARDİYO çALIŞMALARIMI Hİç AKSATMADAN HAFTADA 4 KEZ YAPARIM”
Sağlıklı yaşama önem veren birisiniz ve fit görüntünüzle de bunu destekliyorsunuz. Peki, formunuzu korumak adına sağlıklı beslenme ve spor konusunda neler yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim. Düzenli spor yapıyorum. İnterval kardiyo çalışmalarımı hiç aksatmadan haftada 4 kez yaparım. Ayrıca evde pilates, fitness ve meditasyon yapıyorum.
Her daim güzel ve bakımlı hallerinizle katıldığınız davetlerin öne çıkan isimleri arasında yer alıyorsunuz. Güzelliğiniz için yaptığınız ritüellerinizden bahseder misiniz?
Cilt bakımıma ve temizliğine özen gösteriyorum. Her akşam düzenli kullandığım bakım kremlerim var.
“TARZIMA YAKIŞTIRDIĞIM, öZGüN BULDUĞUM KIYAFETLERİ SATIN ALIRIM”
Moda konusunda da rafine zevkleri olan birisiniz ve seçtiğiniz moda parçalarıyla her zaman şıklığınızı gözler önüne seriyorsunuz. Peki, stilinizi nasıl yorumlarsınız? Gardırobunuzdaki olmazsa olmaz parçalar nelerdir? Katıldığınız davetlerde en çok hangi tasarımcıların kıyafetlerini tercih ediyorsunuz?
Aslında kıyafet alışverişi için çok zaman harcamam. Tarzıma yakıştırdığım, özgün bulduğum kıyafetleri satın alırım. Moda sektöründeki gelişmeleri elimden geldiğince takip ediyorum. Klasiklerin yanı sıra trend olan parçalara da sahip olmayı seviyorum. Birçok kadın gibi ayakkabı tutkum var. Sezona ve tasarımcıya göre de tercih ettiğim markalar değişiyor. Bazı kıyafetlerimi de Yıldırım Mayruk ve Songül Sarpbaş hazırlıyor.
Fotoğraflar: Ali Kangal
Mekan: 10 Karaköy A Morgans Original