Mutluluk bir seçim ve her şey insanların elinde. İçinde bulunduğumuz bazı zor durumlardan nasıl çıkamayacağımızı bilmiyoruz ama mutsuzluğu değiştirebiliriz… İnsanlar hayatlarının felsefesini mutluluk üzerine kurduktan sonra onları hiçbir şart mutsuz edemez. önemli olan problemlerin içindeki olasılıkların farkına varabilmek. Bu görüşü benimseyen Access Consciousness, insanları gerçekte olduğu sonsuz varlığının bilincinde olmaya davet ediyor. Canan Bekdik, çok zengin ama mutsuz, eşlerinin aldatmalarına karşı ne yapacaklarını bilemeyen, bunalımda olan, sağlık sorunu yaşayan, finansal sıkıntı çeken kişiler veya uygun ilişki yaşayamayan kişilerin sıkıntılarını gidermenin yollarını Klass okurları için anlattı.
“İnsanların sıkıştığı her nokta onlar için yeni bir hediyedir. Kişi eğer o hediyeyi görebilirse onu kendi avantajına çevirebilir ve büyük olasılıkların kapılarını açabilirler. İşte o nokta farkındalık gerektiriyor. İnsanların bunu görebilmeleri için kendi içlerine bakmaları gerekiyor. Nerede sıkıştıklarını ve problemlerini nasıl değiştireceklerini bilmedikleri için onlara farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.”
“The Beatles grubunun üyelerinden John Lennon’ın annesi John’a “Hayatın amacı mutluluktur” demiş. John’a lisedeyken hocası sormuş büyüyünce ne olacaksın diye; “Mutlu olacağım” demiş. Hocası “Sen soruyu yanlış anladın” demiş. Lennon’da “Siz hayatı yanlış anlamışsınız” şeklinde cevap vermiş. Hayatınızın felsefesi mutluluk üzerine olduktan sonra hiçbir meslek veya hiçbir şey seni mutsuz edemez. Her şey değişir. Benim hayatım böyle değişti.”
Canan Hanım, siz Bilince Erişim olarak Türkiye’ye dört tane kitap hediye ettiniz. Aynı zamanda yaşam koçluğu da yapıyorsunuz. Ve insanları motive eden, psikolojilerini güzelleştiren bir kişisiniz. Bize öncelikle sürdürdüğünüz çalışmaları anlatabilir misiniz?
İnsanların hayatında yolunda gitmeyen her ne varsa onları değiştirmek mümkündür. Bu sorunlar bedensel, zihinsel ya da finansal olabiliyor. İnsanlar devamlı bu şekilde belli sıkıntılar içerisindeler. Problemlerin içinde o kadar çok kayboluyorlar ki olasılıkların farkına bile varamıyorlar. İşte o çıkış kapısının olmadığını düşündükleri her an farklı bir olasılık açılabiliyor. İnsanların sıkıştığı her nokta onlar için yeni bir hediyedir. Kişi eğer o hediyeyi görebilirse onu kendi avantajına çevirebilir ve büyük olasılıkların kapılarını açabilir. İşte o nokta farkındalık gerektiriyor. İnsanların bunu görebilmeleri için kendi içlerine bakmaları gerekiyor. Nerede sıkıştıklarını ve problemlerini nasıl değiştireceklerini bilmedikleri için onlara farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
“İNSANLARIN HER BİRİ BİRER SİHİR. KENDİMİZİ O KADAR SORUNLU KILDIK Kİ NE KADAR MUAZZAM OLDUĞUMUZUN FARKINDA DEĞİLİZ ”
Farkındalığı nasıl yaratıyorsunuz?
Benim için önemli olan ‘olmak’tı. İnsanlar hep bir şeyleri yaparak değiştirerek elde etmeye çalışıyor. O kadar çok buna alışmışlar ki halbuki olduğu gibi kabul etmek daha kolay. Bizim Anadolu topraklarımızda Mevlana’mız var, Yunus Emre’miz var. Onlar da aynı şeyi söylüyorlar; olarak kabul etmek, teslimiyet, izin veriş... Ben insanlara alan açıyorum. Yani onlara sonsuz varlığımla bir bağlantı kurup onların nerede tıkandığını görebiliyorum. Bu benim için çok rahat ve kolay bir şey. öyle bir alan açılıyor ki onu anında değiştirmek mümkün. Kişi de kendisi hemen bunun farkına varıyor. Anında her şey değişiyor. Nerede sıkıştığını fark edip onu değiştiriyorum ve o an dokunuyorum. Dokunduğum zaman geriye kalan kırıntılar da gidiyor. Bir sihir gibi bir şey. İnsanların her biri birer sihir. Bizler sonsuz varlıklarız, bunu unuttuk. Kendimizi o kadar sorunlu kıldık ki ne kadar muazzam olduğumuzun farkında değiliz. İnsanlardaki o muazzamlığı eğer görmek isterlerse onları göstermek benim işim. Oradaki gücü, farkındalığı, değiştirme kapasitesinin ne kadar büyük olduğunu göstermeye çalışıyoruz.
Peki, insanların farkındalığını nasıl çözüyorsunuz?
Oradaki bakış açılarını görüyorum. Onların bakış açıları, verdiği kararları, yargıları var. Ben oradaki yargının ne olduğunu görüyorum. Onu açıyorum ve ona da fark ettiriyorum. O da fark ediyor.
Röportaj: Muammer Kapucuoğlu
Fotoğraflar: Ahmet çevik
Mekan: Wyndham Grand Istanbul Kalamış Marina Hotel