Türk Moda Sektörünün iddialı isimlerinden ünlü modacı Ebru Yener, kurucusu olduğu Dahliaa marka çatısı bünyesinde yer alan Dahliaa Fur, Miss Dahliaa, Dahliaa Beachwear markaları ve kendi adını taşıyan Ebru Yener Beach Couture ile moda dünyasındaki yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor. Osmanlı’nın geleneksel bezeme ve tezhip sanatı desenlerini modern çizgilerle sentezleyerek swarovski taşlarla zenginleştirilmiş özel tasarımlardan oluşan ve büyük beğeniyle takip edilen Dahliaa markası bu yılda yeni tasarımlarıyla oldukça iddialı. Dahliaa markalarının sağladığı başarının yanı sıra Türkiye’nin ilk tasarımcısı tarafından kurulmuş mayo markası Ebru Yener Beach Couture’un yakaladığı başarılarla da yıllardır haklı bir gurur yaşayan modacı Ebru Yener, markalarının 2017 yılı koleksiyonlarını, gelecek planlarını ve özel yaşamının hiç bilinmeyen yönlerini Klass okurları için anlattı.
“Ebru Yener Beach Couture, daha özgür, daha maliyetli, satar mı satmaz mı korkusu olmadan, egolarımı bastırdığım exclusive bir marka oldu. Beğenildi ve sevildi. 2017 koleksiyonumun adı ‘Ego’. Bir konsept, tema ya da kurgu yok. Canım ne istiyorsa onu tasarladım. Minimal çizgilerden etnik işlemelere, taş, pul ve payete kadar her şeyi yaptım. İçime sinen, beni ve ekibimi ciddi anlamda yoran ustalık koleksiyonum oldu.”
“Dahliaa Beachwear markamda üç ayrı grup çalışıyorum. Teenage, basic ve kilolu hanımlar için battal grup. Düz ve desenli sofistike garnilerim koleksiyonlarımı zenginleştirdi. çok geniş bir kitleye hitap ediyor bu ürünlerim. Kısacası müşterimin üzerine giydiği anda kendini mutlu hissedeceği ürünlerin altına imza atmaya çalışıyorum.”
“Altı sene evvel bir ara kış döneminde swarovski taşlı imitasyon kürkler yapmıştık. Bu projede ‘Yaşam Hakkına Saygı’ ismi altında gerçek kürk kullanımının nelere mal olduğunu göstermeye çalıştık. Küçük kartlar bastırdık. Bir etol için kaç hayvan katledildiğini, imitasyon kürkle de çok şık olunabileceğini göstermeye çalıştık.”
“Şu son dört senede manevi olarak çok zor günler geçirdim. Uzun süreli bir ilişkim vardı ve 3.5 - 4 sene evvel bitti. Kendimi toparlamam, tedavi etmem tam üç senemi aldı. Bu zor geçen üç senede kendimle tanıştım, barıştım. Tek başıma yardım almadan namaz ile, dua ile, pozitif düşünce ile toparladım. Artık Nirvana’da yaşıyorum.”
Ebru Hanım, markalarınızla ile moda dünyasında başarılı bir grafik sergiliyorsunuz. Başarılı bir iş kadını olarak markalarınızın sektördeki yerini göz önünde bulundurduğunuzda neler hissediyorsunuz? Butik bir marka olarak yola çıkan ve bugün plaj modasının önde gelen markası olan Dahliaa’nın bugüne kadarki kat ettiği mesafeyi değerlendirecek olursanız neler söylersiniz?
Dahliaa markam benim ilk çocuğum ilk göz ağrım.10 sene evvel az sayıda haute couture mayo yapıp buralara geleceğimi bende bilmiyordum. Her sene ar-ge ve analiz ile geliştik. Beklentileri dinledik ve bunun üzerine çalıştık. Türk kadını beden ölçümüzü yüzde yüz belli bir forma getirmek inanın dört senemizi aldı. Mayo küçücük parça bir şey diyebiliyorsunuz. Ama kalıbını doğru ölçüye oturtarak yapmak inanın çok zor. Ben yaşadığım başarısızlıklarımı da anlatmayı, paylaşmayı severim. Her hatam biriktirdiğim tecrübemdir. Bu işe ilk başladığımda çok güzel bir koleksiyon hazırlamıştım. Herkes çok beğenmişti ve çok güzel tepkiler alıyordum. Fakat çalıştığım butikler ürünleri iade ediyordu. Allah’ım diyordum. “Harika bir koleksiyon nasıl olur neden iade ediyorlar?” derken, ölçü ve kalıplarımızın yanlış olduğunu anladık. Bu beni ve ekibimi marka olarak ölçü konusunda bir hayli takıntı sahibi yaptı. Daha ilk seneniz, çok güzel şeyler yapmışsınız, çok beğeniliyor ama satmıyor. Ciddi demoralize edici bir durumdu. İlk koleksiyonunuzda başınıza gelmesi şanssızlık ama bize ar-ge’yi öğreten önemli bir tecrübe oldu.
“İŞİMDE FELSEFEM FARKINDALIK VE FARKLILIK YARATMAKTIR”
Markanızın moda dünyasındaki ayrıcalıklı yerini korumak için nasıl bir yol izliyorsunuz?
öncelikle müşteri odaklı çalışırım. Yaptığım ürünün arkasında olurum sahip çıkarım. Prensiplerim doğrultusunda bir ürünü sadece yapalım, satalım gibi bir düşünce içinde olmadım hiç. Trend ve fuarları muhakkak takip ederim. çok sık yurtdışı seyahatlerim olur. Olmayanı, farklı olanı yapmaya çalışırım. İşimde felsefem farkındalık ve farklılık yaratmaktır.
Dahliaa, bir kadın tarafından Türkiye’de kurulmuş ilk mayo markası. Sizden sonra birçok kadın tasarımcı butik marka çıkardı. Bu konuda kendinizi yol gösterici veya kadınlara cesaret verici olarak görüyor musunuz?
2006 senesinde 28 yaşımdayken Dahliaa’yı yarattığımda, tasarımcı tarafından kurulmuş bir tane mayo markası yoktu. Bir şeyin ilki olmak harika bir duygu. Gururlanmayı sevmem ama gururlandığım nadir şeylerden biridir bu durum. Ben yaptığım ürünleri giydim ve üzerimde tanıtarak marketingin önemli bir bölümünü hallettim. Evet, benden sonra birçok butik tasarımcı çıktı. örnek alındım, taklit edildim ki başka meslektaşlarımda oldu sektörde. Yol gösterici olduysam ne mutlu bana. Tabi ki mühim olan girişimci kafası, cesaret ve iş bilirliktir. Bir işi hayata geçirmek, girişimde bulunmak mühim bir şeydir. Ama o işin sürdürülebilir olması, devamlılığı olması daha da mühim bir olaydır.
“KALİTELİ İMALAT, BAŞARILI TASARIMLAR VE DOĞRU PAZARLAMA İLE MARKA OLMAMA ŞANSINIZ YOK”
Sektörünüzün gelişimini nasıl buluyorsunuz? Sektörün önemli oyuncularından birisi olarak bize kısaca bir değerlendirme yapabilir misiniz?
öncelikle imalat kısmından bahsedersek mayo çok dar bir alan ve kalifiye personel maalesef az. Şu an çoğu firma imalatı fasonda yaptırıyor. Bizim bu sektörde başarılı olabilmemiz için öncelikle iyi işler yapmamız gerekiyor. Markalaşmak olmazsa olmaz. Benim öngörüm markalaşmayı bilmediğimiz yönünde. Atölyeci mantığı ile yapılan işlerde markalaşabilmek neredeyse imkânsız. Kaliteli imalat, başarılı tasarımlar ve doğru pazarlama ile marka olmama şansınız yok. Bu üç altın kural ile marka olamamak imkânsız. Sadece mayo sektöründe meslek edinmek isteyen bir genç için birebir eğitim alacağı bir kurum yok maalesef. En azından İtkip ve İma’nın böyle bir work shop projelendirmesi lazım. Moda Tasarımı bölümlerinde bu mesleği yapmak isteyenler için mayonun en azından seçmeli ders olarak üniversitelerde sunulması gerekiyor.
Dört sene evvel Ebru Yener Beach Couture markanızı oluşturdunuz. Dahliaa markası varken buna neden gerek duydunuz? 2017 Ebru Yener Beach Couture koleksiyonunuzu ilk kez bizde tanıtacaksınız. Nasıl bir koleksiyon yaptınız? Renkler nedir ve nelerden ilham aldınız?
Dahliaa Beachwear markamı herkesin giyebileceği gibi tasarlıyorum. Geleneksel Türk kadını çizgimden çıkmıyorum. Ama bir tasarımcı zaman zaman uç şeyler yapmak istiyor ve maliyet anlamında kendini kısıtlamak istemiyor. Bu markamda özgürce tasarım yapabiliyorum. Daha özgür, daha maliyetli, satar mı satmaz mı korkusu olmadan, egolarımı bastırdığım exclusive bir markam oldu. Beğenildi ve sevildi. 2017 koleksiyonumun adı ‘Ego’. Bir konsept, tema ya da kurgu yok. Canım ne istiyorsa onu tasarladım. Minimal çizgilerden etnik işlemelere, taş pul payete kadar her şeyi yaptım. Saks mavi ve mavi tonlarını çok kullandım. Neon renkleri de ekledim. İçime sinen, beni ve ekibimi ciddi yoran ustalık koleksiyonum oldu.
Her kadın yaz başında vücuduna uygun bikiniyi bulma konusunda bir hayli zorlanır. Hanımlara doğru bikini ve mayoyu bulabilmeleri için neler tavsiye edersiniz?
10 senelik tecrübem dahilinde biz Türk kadınlarının ciddi beden uyuşmazlıklarını tespit ettim. Alt bedenimiz farklı, üst bedenimiz farklı. Kilo sorunlarımız var. Basen ve göbekli hanımlar için muhakkak retroyu tavsiye ediyorum. Hem göbeği kapatır hem daha fit gösterir. Büyük ya da deforme göğüslüler ise bikinide muhakkak kalın askılı üstleri tercih etmeliler. Kilolu hanımlara önerim kruvaze düz renkli mayolar. çok rahat edeceklerdir ve böylelikle sıfır risk almış olacaklar.
“DAHLİAA BEACHWEAR çOK GENİŞ BİR KİTLEYE HİTAP EDİYOR”
Dahliaa’nın beachwear koleksiyonunda her tarza hitap edecek ürünler yer alıyor. Biraz da bu ürünlerden bahsedebilir misiniz?
Dahliaa Beachwear markamda üç ayrı grup çalışıyorum. Teenage, basic ve kilolu hanımlar için battal grup. Düz ve desenli sofistike garnilerim koleksiyonlarımı zenginleştirdi. çok geniş bir kitleye hitap ediyor bu ürünlerim. Kısacası müşterimin üzerine giydiği anda kendini mutlu hissedeceği ürünlerin altına imza atmaya çalışıyorum.
Dahliaa, moda sektöründeki başarısını destek verdiği sosyal sorumluluk projeleriyle perçinleyen bir marka. Markanızın bugüne kadar yer aldığı sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?
Sosyal sorumluluk projeleri çok önem verdiğim bir konu. Biz tasarımcıların sosyal sorumluluk projelerinde muhakkak yer alması lazım. Malum tasarımcı yerinde durmuyor ve sürekli bir eser yaratma peşinde. Altı sene evvel bir ara kış döneminde swarovski taşlı imitasyon kürkler yapmıştık. Bu projede ‘Yaşam Hakkına Saygı’ ismi altında gerçek kürk kullanımının nelere mal olduğunu göstermeye çalıştık. Küçük kartlar bastırdık. Bir etol için kaç hayvan katledildiğini, imitasyon kürkle de çok şık olunabileceğini göstermeye çalıştık. 2010 senesinde Miss Dahliaa kız çocuk markamızda çöpe yemek atımını engellemek için mama kapları hediye ettik ve artık yemekleri bunlara koyup sokak hayvanlarına verilmesi için bir çalışmamız oldu. çok beğenildi ve çok tebrik maili aldım. Bu sene için yetiştirdiğim genç tasarımcı bir kızım var. Bir tane veliaht lazım. Yeditepe üniversitesi’nde moda tasarımı okuyor. Harika tasarımları var, zamanla derginizde de paylaşıyor olacağız. Mayoyu sevdirmeye uğraşıyorum. Dilerim başarılı olurum.
Erkek içinde bir şeyler yapacağınızı duyduk doğru mu?
Malum dünya biz kadınlar üstüne kurulu, erkekler için hiçbir şey yok. çoğu erkek arkadaşım stilleri konusunda bana danışır. Verdiğim fikirlerde hep başarılı olmuştur. Alanımdan çok çıkmadan erkek için ne yapabilirim diye düşünürken deniz şortu ve tişört yapmaya karar verdim. ‘Cannes’ markası adı altında 2017 yılı için Allah nasip ederse deneme ve nabız yoklama şeklinde bir şeyler yapacağız.
Hem işinize daha faydalı olmak hem de kendinizi geliştirmek adına aldığınız eğitimlerden bahsedebilir misiniz?
Bir ürünü imal etmekle iş bitmiyor. Biliyorsunuz bunun bir de pazarlaması var. ürünü yaptın ama satmak da önemli. Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz. Teknoloji sevmeyen bir kadın olarak mecburen bu trendi takip ediyorum. Stratejik pazarlamasından sosyal medyasına, e-ticaret yönetiminden dijital pazarlamasına kadar bitirmediğim workshop kalmadı inanın. Bu eğitimler beni ciddi geliştirdi. İşimle ilgili olsun ya da olmasın çeşitli eğitim programlarına katılmayı seviyorum. Kendimle savaş halindeyim ve ne öğrensem yanıma kârdır, tecrübedir diye düşünüyorum. Bu tip workshop’lara verdiğim paraya acımıyorum. Kendime ayırdığım bir eğitim bütçem her zaman vardır. Ofiste işin çoğunu ben yapıyorum. Tasarım, yönetim, satın alma, sosyal medya hesapları hepsi bende. Zaman zaman ciddi anlamda yorulabiliyorum ama işim için değiyor.
Moda sektöründe faaliyet gösteren başarılı bir iş kadını olarak iş hayatınızdaki kurallarınızdan bahseder misiniz?
Erken kalk, işinin mutfağını bil, sorun değil çözüm odaklı çalış. Doğru planlama yap, her zaman bir B planın olsun. Müşterini üzme, analiz et ve bunları işine entegre et. Dürüst ol.
“ARTIK NİRVANA’DA YAŞIYORUM”
İş dünyasının başarılı kadın temsilcisi ve sosyal yaşam dünyasının renkli yüzlerinden birisiniz. Okuyucularımızın sizi daha yakından tanıması için bizimle hayata bakış açınızı paylaşır mısınız?
Şu son dört senede manevi olarak çok zor günler geçirdim. Uzun süreli bir ilişkim vardı ve 3.5 - 4 sene evvel bitti. Kendimi toparlamam, tedavi etmem tam üç senemi aldı. Bu zor geçen üç senede kendimle tanıştım, barıştım. Tek başıma yardım almadan namaz ile, dua ile, pozitif düşünce ile toparladım. Artık Nirvana’da yaşıyorum. çok hoşgörülü, sabır sahibi oldum. Affetmeyi, huzuru, huzur vermeyi öğrendim. Evcil hayvanlarımla tek başıma bir hayat kurdum. Dik durmayı, daha güçlü olmayı öğrendim. Kendimi sevmeyi, affetmeyi öğrendim. Hatalarıma, başarısızlıklarıma tecrübe olarak bakmayı öğrendim. Hayır demeyi öğrendim. çevremde negatif ne varsa kontağımı kestim, sildim attım. Kişisel hırslarımı, egolarımı terk ettim. Şimdi tek hırsım, işim. Oda en iyisini yapayım diye. Yoksa işimin keyfi kalmaz. En önemlisi mutlu olmayı öğrendim. Allah ile konuşmayı, ona güvenmeyi, teslim olmayı öğrendim. Beni sevdiğini, koruduğunu biliyorum. Her geçen gün daha bir aşkla bağlanıyorum kendisine. Beni duysa da duymasa da o benim hayatta güvendiğim tek şey. O’na hesapsız ve sorgusuz teslimiyeti öğrendim.
Yoğun tempoda çalışan bir iş kadınısınız. Peki, iş ve özel yaşamınızdaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Ayrıca iş dışındaki zamanlarda neler yapmaktan keyif alırsınız?
Eskiden günde 14 - 16 saat çalışırdım. Baktım olacak gibi değil. Bir şeyler yanlış gidiyor ve kendime vakit ayıramıyorum, yoruluyorum. Baktım ki planlama yanlış, önce bunu düzelttim. Artık aileme arkadaşlarıma vakit ayırıyorum, hafta sonları çalışmıyorum. Eve olabildiğince iş getirmiyorum. Evimdeyim genelde ve evcimen bir yapım vardır. Ev yaşamını severim. Yemek yaparım, temizlik yaparım ve bu duruma eve gelen arkadaşlarım çok şaşırırlar. Nedense artık, dışarıdan nasıl duruyorsam. Yüzlerindeki ifadeye çok gülüyorum ve onları şaşırtmak hoşuma da gidiyor. Ben çok okurum, çok araştırırım. Güzel bir kütüphanem var ve kitaplarımı asla paylaşamam. Bilgi benim için çok önemli, çok değerli. Seyahati çok severim. Yeni ülkeler keşfetmeye bayılırım. Deniz ve tekne çok severim. Su bana çok iyi gelir. Huzur verir. Kız kıza gezmeyi severim; misafir severim. üç köpeğim ve bir kedim var. Onlarla çok mutlu oluyorum. Benim için gerçek saf aşk onlar. Ciddi bir hayvan severim.