Küçük ev aletleri sektöründe ilklerin markası olan Arnica’nın ikinci kuşak yöneticisi Senur Akın Biçer ile Koronavirüs günleri hakkında konuştuk. Senur Akın Biçer, bu süreçte ihtiyaç sahiplerine destek olabilmekten mutlu olduğunu anlatarak “Bazı insanların hayatına dokunduk. Ben yardım değil de iyilik diyorum buna. İyilik yapmak bana çok iyi geldi” diyor. İş hayatındaki güçlü duruşunun yanı sıra sanata ve hobilerine zaman ayırmasıyla da bilinen Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, Koronavirüs günlerini nasıl geçirdiğini, iş hayatında aldıkları önlemleri, özel hayatındaki değişiklikleri ve farkındalıkları büyük bir içtenlikle Klass okurları için anlattı.
“Alışkanlıklarımda bir değişiklik oldu ne yazık ki, dışarı çıkamadığım için pek yürüyemiyorum. Moral de çok önemli bu alışkanlıklarda. O kadar kişinin sorumluluğunu taşıyorsunuz. Başımı yastığa koyunca aklımda hep “Acaba şunu da şöyle mi yapsak, şu önlemi de mi alsak!” düşüncesi oluyor. Hatta öyle ki üretime ara verdiğimiz dönemde bir gece kalp krizi geçiriyorum zannettim, doktorumu aradım. Kliniği açıldı. çok şükür bir şeyim yoktu. “Stres yapmışsın kendine” dedi.”
“Evden çıkmadığımız süreçte pek keyifliydik. Birbirimizi daha yakından gördük, dinledik, duyduk. O bana “Sen strese girince nefes alış hızın artıyor, biliyor musun?” dedi, ben onun stres nedeniyle uykusunda konuştuğunu fark ettim. İkimiz de birbirimize karşı daha duyarlı olduk. Bizim evliliğimizin 29. yılı, ilişkimiz de 1989’da başlamıştı. Ama şimdilerde sanki yeni tanışmışız yeniden flört ediyormuş gibiyiz.”
“Eşim ile birlikte şükretmeye başlamışız aynı anda. Şükürle başlıyoruz günümüze. Bu süreçte bazı insanların da hayatına dokunduk. Bir hastanede yoğun bakım bölümünde çalışanlara yardımcı olduk. Sosyal medyada paylaşmam, sevmem de ama yardıma ihtiyacı olanlara biz de elimizden gelenleri yaptık. Ben yardım değil de iyilik diyorum buna. İyilik yapmak bana çok iyi geldi, ruhumu besliyor.”
Senur Hanım, iş insanı olduğunuz için Koronavirüs sizin için hem iş hem de özel hayat düzenlemesi anlamına geliyor. Bu süreci nasıl yönettiniz?
öncelikle iş hayatından başlayayım... Bu yılın başında çalışma arkadaşlarımızla oturup süreci planladık. Ocak ayından itibaren maske ve dezenfektan konusuna özen gösterdik. Tüm üretim sürecimizi de salgının yayılmasını önleyici tedbirleri uygulayarak gerçekleştiriyoruz. Kulağımız Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun önerilerinde oluyor. Aile hayatımıza gelince aslında büyük bir özlemim var. çünkü çocuklarım burada değil.
Yurt dışında üniversite eğitimi alıyorlar, değil mi? Peki, neden gelemediler?
Evet, Kanada’da okuyorlar. Aslında tatil dönemine giriyorlardı. İsteseler gelebilirlerdi. Ancak abla kardeş düşünüp bir karara varmışlar. Oğlum aradı beni “Anne, ben şu an virüsü taşımıyorsam bile yolda kesin alırım. O mikrobu sana getireceğim, Türkiye’ye getireceğim. Benim buna hakkım yok” dedi. Aynı şekilde kızım da “Biz genciz hasta olmayız ama başkalarının hasta olmasına sebep olmak istemiyoruz” diye anlattı güzel güzel. Şimdi onları çok özlüyorum. Görüntülü konuşuyoruz. Ama tabii karşılıklı olmanın yerini tutmuyor.
Salgından korunmak için evinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Bahçeli bir evde oturduğumuz için avantajımız var. Evin girişinde bir bölge yaptık. örneğin alışveriş torbalarını hemen eve sokmuyoruz. Orada bekletiyoruz. Dışarıdan gelince üstümüzü değiştiriyoruz hemen.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Haziran sayısında...