İzzet Çapa : “Çılgınlar Ve Kural Düşkünü Olmayanlar Kaybetmekten Korkmadıkları İçin Muhakkak Kazanırlar.”
Başarılı İş İnsanı Ve Yazar İzzet Çapa, Başarı Sırlarını Ve “İzzet Çapa” Markasını Klass’a Anlattı Bugüne kadar İstanbul’a kazandırdığı mekânlar ile sektörünün en orijinal, muzır ve sıra dışı figürü olan, eğlence ve yeme-içme dünyası dendiğinde akla gelen ilk isim olarak dikkatleri çeken İzzet Çapa, yarattığı markalarla insanlara dokunduğunu ve mekanlarının asla dört duvardan ibaret olmadığını, her zaman ruhları olduğunu ifade ediyor. Aklının her zaman işle meşgul olduğunu ifade eden başarılı iş insanı, başka şekilde yaşamayı bilmediğini ve hayatını bu şekilde planladığını ve bundan büyük bir keyif aldığını belirtiyor. Başarılı İş İnsanı ve Yazar İzzet Çapa ile başarı sırlarını ve ‘İzzet Çapa’ markasını Klass okurları için konuştuk.
En çömez zamanlarımdan bugüne kadar bir gün bile PR şirketleriyle iş birliği yapmadım. Benim mekanlarıma gelen herkes birbirine tavsiye ettiği için gelmiştir. Ben her zaman en iyi PR’ın ağızdan ağıza yayılarak olduğuna inanırım. Bunun da tek bir yöntemi vardır. Kusursuz bir hizmet vermek. Pazarlamada segmentasyonun fark yarattığını deneyimlemiş biri olarak yeni mekân açmanın iki şekilde olabileceğine inanıyorum. Ürün karmasını derinleştirmek ve ürün karmasını genişletmek. Bizim de çıkış noktamız Türk mutfağı olduğu ve çok kültürlü bir yapıdan geldiğimiz için elimizde malzeme çok.
Türk Mutfağının dünyadaki en iyi mutfaklardan biri olmasına rağmen yeterince tanıtımının yapılamamasının sebebi sizce nedir?
Aslında sorun tanıtım değil bence. Global pazar yerleri için Türk insanın önündeki en büyük engel Türk üreticisinin kafa yapısı. Kısa vadecilik, kaliteden kaçma, marka kavramı eksikliği. Bizim zihin yapımız, düşünce şeklimiz böyle. Bunu da göçebe bir kültürden gelmemize bağlıyorum. Biz tarih boyunca hep kolay yolu bulmayı denediğimiz ve bunun peşinde olduğumuz için yerleşik olanların bu anlamda konforuna sahip olamadık. Bu nedenle kolaycıyız. Bunu değiştirmek lazım. Küçücük bir restoran hatta büfe açacak olsanız bile bir marka yaratmanız gerekir. Bu bir marka yönetim felsefesidir. Sadece PR sınırında düşünmek büyük bir kayıp gibi geliyor bana.
İzzet Bey, sizin daha önce yazmış olduğunuz bir kitap var. Meslekte yaşadıklarınızı, tecrübelerinizi paylaştığınız bir kitap daha yazacağınızı duyduk. İçeriği bu şekilde mi olacak?
Daha anlaşılabilir bir dille, karşılıklı konuşur gibi bir kitap daha yazıyorum. Daha önceki kitabımda yaşadıklarımı yazmıştım ama dikkatli okunduğunda ve alt metinlere bakıldığında aslında oradan da işletmecilik anlamında çok fazla alınacak ders var. Kitap, hayatta sahip olduğum her şeyin uyumsuzluğumun kazancı olduğunu anlatıyor. Çılgınlar, asiler, eski köye yeni adet getirenler kısacası kural düşkünü olmayanlar, kaybetmekten korkmadıkları için muhakkak kazanırlar. Öyle ki ben en büyük tecrübeleri en fena battığım mekanlarda kazandım. Bu tarz insanlardan yararlanabilir, onlara karşı çıkabilir hatta kendinizce alçaltabilirsiniz. Yapamayacağınız tek şey onları görmezden gelmektir. Çünkü onlar değişimi yaratanlardır. Bu benim için çok kıymetli bir cümle. Üniversitelerde konuşma yaptığım gençler, ‘Hayat mottonuz nedir?’ diye sorduklarında bunu söylüyorum: “Değişimi asla görmezden gelme…”
Üniversitelerde eğitimler veriyorsunuz değil mi? Gençlere neler anlatıyorsunuz?
Söylediğim ilk şey; “Gençler Einstein kafasına geçin. Merak edin ve tüm bildiklerinizi unutun, her şeyi yeniden bambaşka bir perspektifle öğrenin.” Ne demiş Einstein? “Ben aslında çok zeki değil, uslanmaz bir meraklıyım.” Ben de aynen böyleyim. Hayatta her şeyi merak ederim. Öğrenene kadar da araştırırım. Benim birebir eğitimlerde ve üniversitelerde gözlemlediğim Z kuşağı birçok tanımı değiştirdi. Özellikle de lüks tanımının yerine cool marka terimi başladı.
Cool marka terimi, Z kuşağı için ne demek?
Kararlı, duruşu olan, etkin ve trend belirleyici, farklı bakış açıları belirleyebilen ve Z kuşağı üzerinde aidiyet duygusu yaratan markalar öne çıkıyor. Bunlar her ne kadar paranın alabileceği en iyi ürünler olmasalar da bizlere mutlaka sahip olmak zorundaymışız hissi verirler. Dünya marka anlamında buralarda ama ne yazık ki biz çok gerideyiz. Bunu kabullenemiyoruz. Bu yüzden kendimizi geliştirmek zorundayız. Artık ulusal değil, uluslararası olmalıyız.
Siz bununla ilgili adımlar atıyor musunuz? ‘İzzet Çapa’ markasını yurt dışında da insanlara tanıtacak mısınız?
Kesinlikle. Böyle bir isteğim var. Yakında da hayata geçirebileceğimi düşünüyorum. Güçlü insanlar üç derin duyguyu gösterişsiz yaşarlar. İnancını, aşkını ve acısını. Ben buna bir de ekleme yapmak istiyorum. Güçlü insanlar hırslarını da gösterişsiz yaşarlar. Ben bunlardanım. Sadece herkesi şaşırtacak ve ‘yeni’ bir şeyler yapacağımı söyleyebilirim.
‘KENDİME VE EKİBİME FAZLASIYLA GÜVENİYORUM’
Yepyeni bir dünya sizi korkutmuyor mu?
Elenaour Roosevelt’in çok yerinde bir sözü var. “Her gün seni korkutan bir şey yap. Korku ancak onunla yüzleştiğimizde, üstüne üstüne gittiğimizde ortadan kalkar.” Ben de hayatımda elimden geldiği kadar bunu yapmaya çalışıyorum. Artık korkularımın üzerine gidiyorum. Yani şimdilerin popüler deyimiyle konfor alanımdan çıkmak için büyük bir çaba sarf ediyorum. Yurt dışında yeniden bir şeyler yapmak, koca bir okyanusta gemimi yüzdürmek de benim için bu demek aslında. Ha burada da biraz ukalalık yapabilirim. Kendime ve ekibime fazlasıyla güveniyorum. Bunun en büyük sebeplerinden biri de bugüne dek hiçbir zaman başarısız olmamış olmam.
‘BENİM MEKANLARIMIN HER ZAMAN RUHLARI OLDU’
Sizin gece hayatının en önemli taşlarından olduğunuz konusu ülkece tartışılmaz bir gerçek. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Mütevazi olamayacağım. Hani maddiyatın dışında söylüyorum bunu ama başarısızlığı hiçbir zaman tatmadım. Yarattığım markalarla insanlara dokunduğumu ve markanın ruhunu onlara anlattığımı biliyorum. Çünkü yaptığınız mekanlar dört duvardan ibaret değildir. Önceki dönemde belediye benim iki en önemli dükkanımı birer hafta arayla hiçbir haklı gerekçe göstermeden yıktığında bu sözü söylemiştim. Benim mekanlarımın her zaman ruhları oldu. Bazen benimle sulh yaptılar, bazen de savaştılar. Galiba insanların bu kadar sevmesinin ve farklı bir yere koymasının sebebi bu. Yeri geldiğinde marka benim önüme geçti, bazen de İzzet Çapa onların önünde yürüdü.
‘İzzet Çapa’ markasını kurmak için nelerden vazgeçtiniz?
Mesela çoğu insan sabah işe gider, belirli bir mesai saati vardır. O saat bittiğinde de işten çıkıp hayatlarına bakarlar. İş ofislerinde kalmıştır. Evlerinde kendi hayatlarını yaşarlar. Benim hiçbir zaman böyle bir ayrımım olmadı. Ben gözümü açtığımdan uyuduğum ana kadar aklım hep işle meşguldür. Hatta komik bir şey söyleyeyim, bazen rüyalarımda bile hep iş düşünürüm. Bu da bir yerden sonra hem çok yorucu hem de çok yıpratıcı olabiliyor. Fakat ben başka şekilde yaşamayı bilmiyorum. Ve aslına bakarsanız bundan da çok keyif alıyorum. O yüzden bir şeylerden vazgeçmek olarak değerlendirmeyelim de hayatımı bu şekilde planladım diyelim.
‘DÜNYAYA AÇILMA ZAMANIMIN GELDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’
Peki, gelecek hedefleriniz arasında neler var?
Daha önce de söylediğim gibi artık dünyaya açılma zamanı geldiğini düşünüyorum. Aslına bakarsan biraz zorlanmak ve korkmak istiyorum ki korkularımın üzerine gidebileyim. Bu işe ilk başladığım zamanlardaki gibi hissetmek istiyorum. O heyecan beni canlı tutuyor. Bunun için de yeni bir ülke hatta mümkün olursa yeni bir kıtada olmak istiyorum. Bir süredir aklımda dönüp duran projelerim var. Gerekli adımları da atıyoruz. Hayırlısı diyelim.