Uzun yıllar edindiği deneyim ve popüler saç uygulamaları ile tanınırlığı Türkiye sınırlarını aşan Ahmet çoban’ın natürel, sağlıklı, kişiye özel saç bakım ve tasarım çözümleri üzerine kurguladığı “Garage Hair Repair Studio”, Türkiye’de alanında uzmanlaşmış bir kuaför markası. Boya ve benzeri uygulamaların hatalı versiyonlarını düzelten bir yapı olarak kurularak sektörde kısa sürede dikkat çeken “Garage Hair Repair Studio”, sektörde kendine has menüsünü yaratmış ve bunu servis isimleriyle farklı niteliklere bölmüş özel bir marka olarak hizmet veriyor. Türkiye’de kendi saç bakım ürünleri olan tek Türk kuaför olma özelliğine sahip Garage Hair Repair Studio’nun Kurucusu Ahmet çoban, tüm şubelerinde kurguladığı ortak hizmet anlayışının özelliklerini, sektöre getirdiği yenilikleri ve yarattığı farkı Klass’a anlattı.
“Aynı dekorasyon, aynı mantalite, aynı teknik terimler ve yüzde 80 aynı servis benzerliğiyle tüm şubelerimizde aynı hizmeti veriyoruz.”
“Markanın kimliğini bilinir hale getirmek ve içeriğini sürdürebilir hale getirmek için çok fazla çaba sarf ettim. Bu çalışmalarım neticesinde patentli hizmeti ve kendi saç bakım ürünleri olan Türkiye’nin tek Türk kuaförüyüm.”
Ahmet Bey, sektörünüzün fark yaratan isimlerinden birisisiniz. öncelikle bizimle Ahmet çoban’ın fark yaratan hikayesini paylaşabilir misiniz?
öncelikle şunu söylemek istiyorum ki Türkiye’de saç boyama konusunda uzmanlaşmış bir kuaför markası yoktu. Hatta saç boyasını da dahil ederek özellik yaratmaya çalışan bir kuaför markası yoktu. Biz sektörde sürekli yenilikleri hayata geçiren bir yapıdayız. Herkes yapılmamışı ve denenmemişi yapmaya çalışıyordu. Ben bunların arasından nasıl sıyrılıp farkımı nasıl ortaya çıkarabilirim diye düşünüyordum. Sonrasında fark ettim ki insanlar saçlarını boyattırıyor ama birkaç gün sonra tekrar eski rengine dönüyordu. çünkü memnun kalmıyor, istediği gibi olmuyordu. Başka başka kuaförlere gidip çözümler arıyorlar. İşte bozulan saçı tamir edip istenilen güzelliğe kavuşabilmesini sağlayan Garage Hair Repair Studio bu düşünceyle kuruldu. Biliyorsunuz Garage tamirhane demektir. Ve bu isim ileride bir dünya markası olmamıza neden olacakmış gibi geliyor. Yani tamir etmeye yönelik teknikler geliştirip yaptığım bu çalışmaları da sosyal medya aracılığıyla duyurdum. Ben sosyal medya kullanana kadar da sektörde sosyal medya kullanan yokmuş. Türkiye’de en etkili sosyal medya kullanan ilk kuaför oldum. Şimdi hem tamir etme arzusu hem fark yaratma arzusunun yanı sıra sosyal medyayla da iyi ilişkilendik. Sonrasında da herkesin ziyaret etmek istediği bir salon haline geldik. Geçenlerde geçmişe dair bir video seyrettik. O zamanki videoda saat 10:30’da içeride yaklaşık 80 kişi falan saçlarını boyatmak için gelmişti. O zamanlar randevusuz çalışıyorduk ama şimdi randevuyla çalışıyoruz. çünkü hem beynen hem de bedenen çok yoruluyorum. Artık 4 salon ve 100’e yakın çalışanımız var. Daha dengeli bir iş programı yapmaya çalışıyorum. Boya ve benzeri uygulamaların hatalı versiyonlarını düzelten bir yapı olduğumuz için inanılmaz bir şekilde dikkat çektik. Ve bir kuaförü diğer bir kuaförden ayıran hiçbir özellik yoktur. Ama bir restoranı diğer restorandan ayıran çok fazla özellik var. çünkü kendine has bir menüsü var. Garage Hair Repair Studio da sektörde kendine has menüsünü yaratmış, bunu servis isimleriyle farklı niteliklere bölmüş özel bir marka oldu ve sonucundan da çok mutluyuz. Onu ayakta tutmak için de çok fazla çalışıyoruz.
Peki, 100 kişilik ekibe nasıl el verdiniz, Ahmet çoban’ın elinin marifetini onlar nasıl aldılar?
Eğitimler oldu tabi ki. Yine standart kuaför hizmetleri diyor ki; her şeyin en iyisini yapmalısın. Ama Ahmet çoban ve Garage Hair Repair Studio diyor ki “Sadece en iyi yaptığını iyi şekilde yap”. çünkü bir kuaförün 20’li 30’lu yaşlarda hem çok iyi saç kesip hem çok iyi boya yapıp hem çok iyi gölge yapıp hem de çok iyi saç toplaması bekleniyordu. Bunların hepsini bir kuaförün yapması mümkün değil. çünkü biz kuaförleri yetiştiren kurumlar daha yeni yeni hayat bulmaya başladı. Ben ilkokul mezunu dar gelirli bir ailenin çocuğuyum. Okumaya fırsatı olmamış, bu işi de tesadüf üzerine yapmış biriyim. Ben 3 yaşında annemin saçını örüp anne ben kuaför olacağım diyen biri değildim. 13-14 yaşlarında babam elimden tutup kuaför salonuna götürdü. O zamana kadar kıvırcık saçlı birinin kuaöferden düz saçlı çıkmasına şaşıran biriydim. Dediğim gibi kuaförleri yetiştiren kurumlar daha yeni yeni hayat bulmaya başladılar. Hemen hemen bütün kuaförler benim gibi çıraklıktan yetişme bir yapıdan geçiyor. Ve onlardan her şeyi yapmalarını bekliyorlar. Bir kuaförün olgunlaşması 30’lu yaşların üstüne çıkıyor. Ama ben 20’li yaşlarda genç bir ekiple çalışıyorum. Birine diyorum ki sen sadece saç yıka, diğerine sen balyaj yap, diğerine sadece ombre yap, fön çek deyip herkese birer iş verdim. O işi sürekli tekrar ettirerek, onu uygulattırarak o işte gelişmesine neden oluyorum. Bir de sektörde büyük yatırım yapan birçok kuaför başka kuaförlerin iyi adamlarını ayartarak yolunu buluyor. İsim vermek istemiyorum ama bunun çok fazla örneği var. Ben bunu çok doğru bulmuyorum. çünkü ben kendi kurallarımı koymaya çalışıyorum, kendi doğrularımla ilerlemeye çalışıyorum. Bu durumda benim doğrularımı işinde tecrübeli, yaşı olgun birisi kabul etmeyebilir. Onun için ben mümkün oldukça genç isimlerle yol almaya çalışıyorum. Salonun en yaşlısı da benim, ben de 32 yaşındayım.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Nisan sayısında...
Fotoğraflar: Mert Can Alşahin