Moda dünyasına yaratıcı tasarımlarıyla yön veren, ödüllü Moda Tasarımcısı Hüseyin Küçük, kendi adını taşıyan markasıyla toplumun ve sokağın nabzını tutuyor. Geçmişte GAP, Chico’s, H&M gibi dünyaca ünlü markaların koleksiyonlarını hazırlayan ve 2006 yılında kendi markasını kurarak kariyerinde yeni bir dönem başlatan Hüseyin Küçük “Benim kadınım kendisiyle barışık ve zamansızdır.” diyor. Sosyal projelere verdiği destek ve büyük beden alanındaki başarısıyla bütün dünyada adını duyuran ünlü tasarımcı ile tarzını ve ilham kaynağını, modaya olan ilgisinin nasıl başladığını, kız meslek liselerine verdiği desteği ve engelli bireylere yönelik gerçekleştirdiği projeleri Klass okurları için konuştuk.
“Benim kadınım kendisiyle barışık ve zamansızdır. Aynı zamanda günlük yaşamda da şıktır. Günün her anına uygun, konforlu zamansız tasarımlar yapıyorum. Benim duygularım daima mutluluğa yöneliktir, bundan dolayı her şeyden ve herkesten ilham alabiliyorum. Mutsuz kişi tasarım yapamaz. Mutlu olmayı ve mutlu etmeyi seviyorum.”
Hüseyin Bey, tasarımcı yönünüz ve büyük beden konusundaki tecrübeleriniz ile moda sektöründe dünyaca ünlü bir isimsiniz. Modaya olan ilginiz ne zaman başladı?
çocukluğumdan bu yana tasarıma ilgim var. Tasarım yeteneği doğuştan gelen bir özellik. Mesleğe kumaş keserek, kıyafet biçerek başladık. Tasarım benim hayatımın her alanında. Perdeden seramiğe kadar her şeyin tasarımı ile ilgileniyorum. Bu zamana kadar her üzüntümde kumaşla buluştum. Modada bütünü görebilmek çok önemli. Biz kıyafetin pazarlamasıyla, hedef kitlesiyle de ilgileniyoruz. Geçmişte GAP, Chico’s, H&M gibi dünyaca ünlü markaların tasarımlarını yaparak, koleksiyonlarını hazırladım. Daha sonra içimdeki kadını yaratmaya karar verdim. Hayalimdeki kadın 36-40 beden arasındaydı. İlerleyen zamanda talep geldiği için bu aralığı genişleterek 36-62 yaptık.
Sizin tarzınızı belirleyen, ilham kaynağınız nedir?
Benim kadınım kendisiyle barışık ve zamansızdır. Aynı zamanda günlük yaşamda da şıktır. Günün her anına uygun, konforlu zamansız tasarımlar yapıyorum. Benim duygularım daima mutluluğa yöneliktir, bundan dolayı her şeyden ve herkesten ilham alabiliyorum. Mutsuz kişi tasarım yapamaz. Mutlu olmayı ve mutlu etmeyi seviyorum. Biz tasarımcı olarak sokağın ihtiyaçlarını belirleyip tasarım yapan insanlarız. Kişiye özel çalışmıyoruz. Toplumun ihtiyaçlarına karşılık veriyoruz. örneğin pandemi sürecinde tek kullanımlık masa örtüsü ve çarşaf yaptık. Toplumun ihtiyacını belirleyip bütçesine ve ruhuna uygun tasarım yapmak zorundasınız. İnsanların giyecekleri kıyafetleri etnik kimliklerine, vücut yapılarına, dini inançlarına ve ceplerindeki paraya göre şekillendiriyoruz. Ben 2006’da kendi markamı kurdum. 1985’ten bugüne de bu sektördeyim. Modayı belirleyen şey ikon hanımların giydiği kıyafetlerdir. ünlülüleri kıyafetlerini de biz tasarlıyoruz. Bu anlamda etiket olabilirsiniz ama marka olmak çok zordur. Marka olmak özgün olmak, diğerlerine benzememek demektir.
“MESLEK LİSELERİNDE OKUYAN KIZ çOCUKLARINI SEKTöRE KAZANDIRMAYI HEDEFLİYORUM”
Bu zaman kadar üstlendiğiniz sosyal projelerden de bahsedebilir misiniz?
Son 4 yıldır okullarda eğitim veriyorum. Kız meslek liselerine maddi manevi destek oluyorum. Gittiğim şehirlerde konferanslar veriyorum. Anadolu’daki meslek liselerine gidiyorum. Bundan önce de ünlülerin ve devletin desteği ile okul öncesi eğitim programı düzenledik. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Ankara’da engelli bireylerle ilgili bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmenin ardından 2012 yılında “çalışan, üreten, Vergi Veren Engelliler” projesi yaptım. Bakanımız 11 ülkeden Türkiye’ye birçok kişiyi davet etti. Bu proje kapsamında defile düzenledim ve Avrupa Birliği’nden ödül aldım. Otizmli bireyleri topluma kazandırmak için çalışmalar yürüttüm. Bunların dışında dünyaca tanınan Türk kadınlarının cam mozaikten portresini yaptım. Bundan sonra da meslek liselerinde okuyan kız çocuklarını sektöre kazandırmayı hedefliyorum.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Temmuz sayısında...