EC Boxing Yönetim Kurulu Başkanı Erol Ceylan'ın manken ve moda tasarımcısı olan zarif ve güzel eşi Alexandra Ceylan, moda ile birleştirdiği yardım işleriyle adından sık sık söz ettiriyor. Dünyanın neresinde ve hangi kıtasında olursa olsun ücretsiz olarak katıldığı tanıtım organizasyonlarıyla yardımların toplanmasına katkıda bulunan Alexandra Ceylan, Yugoslavya’nın son tescilli güzeli. “Hep ilgi duyduğum bir branşı yani modayı yardım işleriyle birleştirip hem doğrudan kendimi hem dolaylı bir şekilde de hiç tanımadığım insanları mutlu edebiliyorum. Bütün bunları para karşılığında değil de tamamen yardım amaçlı yaptığım için, aldığım zevk de bir başka oluyor” diyen manken ve moda tasarımcısı Alexandra Ceylan ile Sait Halim Paşa Yalısı’nın muhteşem atmosferinde uluslararası bir moda ve yardım elçisi olma hikayesini, ürettiği ulusal ve uluslararası projeleri, eşiyle aşklarını pekiştiren torunları Azra’yı, formunu nasıl koruduğunu ve hakkında tüm merak edilenleri Klass okurları için konuştuk.
Alexandra Hanım, size aslında uluslararası bir moda ve yardım elçisi diyebiliriz. Bu başarıya nasıl ulaştığınızı sizden dinleyebilir miyiz?
Ben çocukluğumdan beri güzelliği hissediyor ve ona karşı ilgi gösteriyorum. Burada güzellik deyince sadece birinin veya bir şeyin fiziksel güzelliğini kastetmiyorum. Örneğin ben her kadının kendi güzelliğinin olduğunu düşünüyorum, yeter ki onu içinde bulabilsin ve kabullensin. Bu iç veya dış güzellik olabilir, genç veya ilerlemiş yaşta olabilir… Sadece kendi derinliklerimize inip onu bulabilmeliyiz. Çünkü dünya ve hayat çok güzel, Allah’ın onu yarattığı en ham haliyle bile güzel. Yardım işlerime gelince, eşim Erol Ceylan’ın meslek hayatında yaptığı bazı işler görsel ve yazılı medyanın oldukça ilgisini çekiyordu. Bunu fark edince nasıl yararlı bir hale getirebileceğimi düşünmeye başladım. Dünyanın neresinde ve hangi kıtasında olursa olsun ücretsiz olarak katıldığım tanıtım organizasyonlarıyla yardımların toplanmasına katkıda bulunmaya çalışıyorum. Hiçbir zaman nereden geldiğimi ve kim olduğumu unutmadım ve bununla da gurur duyuyorum. İyiliğin bulaşıcı olduğunu düşünüyorum ve o yüzden elimden geldiğince hayır işlerinde bulunmaya çalışıyorum. Unutmayalım ki her yapılan iyilik mutlaka bir yerde karşılık bulur.
Hayatı dolu dolu yaşıyorsunuz. Alexandra Ceylan’ın hayat felsefesi nedir anlatabilir misiniz?
Hayat çok kısa. Bir taraftan onu dolu dolu yaşamaya çalışırken diğer taraftan da iyilikle hatırlanacak bazı şeyleri arkamızda bırakmalıyız. Dolu dolu yaşadığımız hayatın ancak bu şekilde bir anlamı olur.
“ESKİ YUGOSLAVYA’NIN SON TESCİLLİ GÜZELİYİM”
Aynı zamanda siz tescilli bir güzelsiniz hatta bu alanda uluslararası bir başarıya da sahipsiniz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Ben eski Yugoslavya’nın son tescilli güzeliyim. Bu süreci hayatımın çok genç yaşlarında, sadece 16 yaşındayken yaşadığım için, olanları çok net hatırlamıyorum bile. Zaten hemen arkasından Yugoslavya kanlı bir savaşla dağılma sürecine girdiği için benim de hayatım çok başka yerlere doğru kaydı. Zor bir süreçti.
“ÇOK GENÇ YAŞTA ANNE OLDUM VE BUNUNLA HEP GURUR DUYDUM”
Çok genç yaşta annelik duygusunu yaşadınız. Anne olduktan sonra hayatınız nasıl şekillendi?
Evet, çok genç yaşta anne oldum ve bununla hep gurur duydum. Annelik en kutsal meslektir. Çocuk sahibi olduğumda kendi annem hala hayattaydı ve bana büyük yardımı oldu. O dönemde her ne kadar yoğun olarak çalışıyor olsam da çocuklarımla olabildiğince vakit geçirip, sadece annelerin verebileceği ilgi ve şefkati elimden geldiğince vermeye çalıştım. Erken yaşta çocuk sahibi olmak aslında çok güzel bir duygu, yine olsa yine yaparım.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Aralık sayısında...