Molu Ailesinin En Önem Verdiği Konu Mükemmelliyetçiliktir

Molu Ailesinin En Önem Verdiği Konu Mükemmelliyetçiliktir Molu Ailesinin En Önem Verdiği Konu Mükemmelliyetçiliktir

Molu Ailesinin Dördüncü Kuşak Temsilcileri Enes Molu ve Ahmet Molu, erkek koleksiyonlarının detaylarını ve gelecek hedeflerini Klass’a anlattı..

Kusursuz el işçiliği ile yüksek kalitede değerli taşlara hayat veren Molu, bugün dünyanın en saygın ve köklü mücevher markalarından biri olmanın yanında Türk mücevherciliğinde Molu Ekolü olarak yerini alıyor. Uzun yıllar boyunca kadın koleksiyonları ile sınırlı sayıdaki erkek ürünlerinin yanı sıra bugün Molu Ailesinin dördüncü kuşak temsilcileri Enes Molu ve Ahmet Molu’nun hayata geçirdikleri 50 parçadan oluşan erkek koleksiyonu ile sektörde yine fark yaratmaya hazırlanan Molu Mücevher, mükemmeliyetçi ve detaycı dokunuşlarını erkek tasarımlarında da buluşturmaya devam ediyor. Sektörde alışılagelmiş ürünlerin dışına çıkarak farklı materyallerle savaşçı, güçlü ve karakterli erkeği yansıtan Molu Erkek Koleksiyonu, her ortamda kullanılabilecek zarif ve lüks çizgiler barındırıyor. Molu Ailesinin dördüncü kuşak temsilcileri Enes Molu ve Ahmet Molu, hayata geçirdikleri erkek koleksiyonlarının detaylarını, farklarını ve gelecek hedeflerini Klass’a anlattı.


 

AHMET MOLU: “Erkek koleksiyonumuzda sektörde sık sık karşılaşabileceğinizin dışında modellere yer verdik. Savaşçı ruhtan yola çıkarak tasarımlarımızı gerçekleştirdik. çünkü İstanbul’da gündelik hayatımızda bile yaşam savaşı veriyoruz. Bu düşünce tasarımlarımızda hayat buldu.”

 

ENES MOLU: “Erkek koleksiyonunda yer alan ürünleri her ortamda kullanılabilecek şekilde tasarladık. Bir iş yemeğinde de, gündüz çalışırken de, akşam özel bir davette de erkekler bu ürünleri üzerinde taşıyabilecekler. Molu erkek koleksiyonu hem günlük hem de özel anlara eşlik ediyor.”

 

İLHAN MOLU: “Ahmet ve Enes Molu 70 yıla yakın Molu geçmişimizin gelecekleri... Bugün ve bundan sonra markamızı taşıyacak çok önemli iki genç. Enes’in teknik yönü çok güçlü, matematik zekası çok iyidir. çok fazla bilgi ile doludur. Ahmet’in de estetik yönü çok güçlüdür. Müthiş derecede ince zevklidir. Baktığı zaman tüm detaylarına kadar her şeyi görür. Zaten onun için de bizim üretimimizde tasarımın başında kendisi de yer alıyor. Bu bakımdan ikisi de birbirlerini tamamlıyor. İnşallah artık bayrağı kendilerine teslim edeceğiz.”

 

Ahmet Bey, Molu Mücevher olarak sektörde dünyanın tanınan markaları arasında yer alıyorsunuz. Şimdi siz de Molu Ailesine yönetici olarak katıldınız. öncelikle sizin mücevher sektöründeki çalışmalarınız nelerdir, öğrenebilir miyiz?

AHMET MOLU: Ben küçüklüğümden beri hep atölyede yaşadım diyebilirim. Her zaman hem taşlara hem değerli materyallere çok ilgim vardı. Bunun doğrultusunda da gittiğimiz okullar ve eğitimlerle kendimi bu alanda yetiştirdim. Bilgi üniversitesi’nden mezun olduktan sonra dünyada mücevher alanında en iyi eğitimi veren GIA’ye (Gemological Institute of America) gittim. GIA, dünyada pırlanta standartlarını belirleyen kurum. Ayrıca bu okul kağıt üzerinde dünyanın en zor okulu olarak biliniyor. çünkü 100 üzerinden 100 ile mezun olmak zorundasınız. Haftalık ve aylık sınavlar yapılıyor, eğer haftalık sınavları geçmeye hak kazanamazsanız aylık sınavlara da giremiyorsunuz. Ana dilinizin dışında pırlantanın anatomik yapısıyla ilgili ciddi makaleler okuyorsunuz. Bu okulun mezunları Graduate Gemolojist (GG) unvanını alıyor ve dünyada itibarları çok yüksek. Burayı güzel bir derece ile bitirdikten sonra tasarım yönetimi mastırı için dünyanın en iyi 10 tasarım okulundan biri olan Milano’daki Marangoni’de eğitim aldım.

 

Molu olarak, mücevher sektöründe dünya üzerinde önemli bir isme sahipsiniz. Sadece kadınlara yönelik mücevher tasarlarken şimdi erkek koleksiyonunu hayata geçirdiniz. Bu fikir nasıl oluştu?

A.M.: Tasarım yönetimi okuduğum zamanlarda oradaki öğretmenler bizim markamızı biliyorlardı ve neden erkek ürünlerimizin olmadığını sormuşlardı. çünkü bizim dünyadaki sayılı mücevher firmalarından biri olduğumuzu biliyorlar. Sattığımız ürünleri kendi üzerimizde taşımamamızın bir eksiklik olduğunu söylediler. Bu da benim için bir fikir oldu. Kendim de takı ve mücevhere meraklı olduğum için bu ürünleri üzerimde taşıma fikrini hayata geçirmek istiyordum. İlk önce kendime bir bileklik yaptım ve çevremdeki birçok arkadaşım bu bilekliği inanılmaz beğendi. Her parçayı kendim de takabilecekmişim gibi düşünerek tasarım departmanı arkadaşlarımızla koleksiyonumuzu oluşturduk. çok ciddi bir Ar-Ge çalışması yaptık ve analizlere baktığımız zaman erkek koleksiyonlarında hep aynı materyaller kullanılıyordu. Biz bu noktada da farklılıklar olsun istedik. çünkü yaptığımız işte mükemmeliyetçiliğe önem veriyoruz ve farklı tasarımlar ortaya çıkarmak istiyoruz. Bu doğrultuda da farklı materyaller kullandık. Hemitit denilen bir taş var onu kullandık. Gümüşle altını bir arada kullandık ve karbonfiber de ürünlerimizde kullandığımız bir başka farklı materyal oldu. Karbonfiber mücevherde kullanılan bir şey zaten ama bizim kullandığımız sistemde çok yaygın olan bir şey değil. Türkiye’de 1-2 tane kullanan yer var ve işçiliği de çok zor. Türkiye’de olmayan bir şeyi ilk defa biz yaptık. Kompozit teknolojisiyle üreten dünyada sayılı markalardanız.

 

Molu Mücevherat’ın kusursuzluk anlayışı aldığınız eğitimlerden geliyor diyebilir miyiz?

A.M.: Evet öyle diyebiliriz. çünkü abim Enes Molu da aynı okuldan derece ile mezun oldu. Okul kusursuzluğu sunuyor ve bunu kural olarak sunuyor. çünkü bu iş o kadar hassas bir iş ki aslında çok ufak olarak bilinen hatalar ekonomik anlamda ciddi zararlara yol açabiliyor. Ondan dolayı okul her aşamada kusursuzluğu size öğretiyor. Bizim işimiz anca detaylarla başarıya ulaşılabilecek bir iş. Ben üretimde kalite kontrolün de başında bulunuyorum. Genelde ufacık hatalardan geri döndürdüğüm çok tasarım oluyor. çok küçük bir çizik olsa bile onları kabul etmiyoruz. Birçok firmanın bunları görmezden gelerek satışa sunmasına rağmen biz ürünü bozup yeniden yapıyoruz. Bu sebeple ben de çok detaycı olduğum için okulu kendimle çok özdeşleştirdim. GİA çok yoğunlaştırılmış bir programla 1 sene sürüyor ve hiç tatil yok. Haftada 5 gün ama ara tatiller hiç yok. Ve normal mesai saatleri gibi çalışıyorsunuz. Toplamda bir yıllık sürede sadece 4 gün devamsızlık hakkınız var. Bu konuda çok sertler. çünkü mücevher çok hassas bir iş ve çok disiplinli olunması gerektiğini düşünüyorlar.

 

ENES MOLU: Güven konusunda meslek hayatınızda da taviz veremezsiniz. Bu sebeple orada da onu öğretiyorlar. Yoksa mücevherci olamazsınız. çünkü siz insanların yüzde 100 güvenini kazanmak mecburiyetindesiniz. İşlere o ciddiyetle baktıkları için okulda da o şekilde bir uygulama söz konusu.

 

Röportaj: Erdi Kartal

Fotoğraflar: Mert Can Alşahin

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Nisan sayısında..