Dünyanın moda alanında önde gelen ülkelerinden Paris, Kanada, Vietnam, Varşova, Milano, Berlin Fashion Week’lerde sergilediği koleksiyonlarla moda eleştirmenlerinden tam not alarak başarılarından sıkça söz ettiren Moda Tasarımcı Seyit Ares, Nişantaşı’nda açtığı showroom ile Türkiye moda sektörüne adım attı. Almanya ve Paris’teki başarılı kariyerini İstanbul’da da sürdürecek olan Türk Asıllı Alman Tasarımcı Seyit Ares bu sene sonunda Türkiye’nin önde gelen aydınlatma firması Highlight ile iş birliği yaparak sıra dışı ve gösterişli show parçalarından oluşan koleksiyonunu tanıtacağı defile ile moda sektöründe yankıları günlerce sürecek bir show’un hazırlığını sürdürüyor ve aynı zamanda yurt dışı projeleri üzerinde çalışmalarını devam ettiriyor. Şu anda Sonbahar/Kış koleksiyonunun hazırlık aşamasında olan Seyit Ares; İlkbahar/Yaz koleksiyonu ile online mağazası www. seyitaresatelier.com’u açtı. Moda dünyasına damga vuracak İlkbahar/Yaz koleksiyonu ile Seyit Ares’in moda sektörüne giriş hikayesini, yakın zamanda gerçekleştireceği etkinlikleri, moda anlayışını ve kendisini farklı kılan yönlerini Klass okurları için konuştuk.
“Kumaşlarımı bizzat kendi ellerimle seçerim. Bakmak ayrı görmek ayrı... Hissetmediğiniz şeyi göremeyeceğiniz kanaatindeyim. önce kumaşa bürünüyorum… O kumaşın içerisinde kendimi nasıl bir kıyafetle ifade edebileceğimi hayal ediyorum. Sonra o tasarımı kâğıda döküp üretime geçiyorum. Benim tüm koleksiyonlarımda ve defilelerimde mottom içindeki ruhu özgür bırak!”
“Kadın giyim koleksiyonun yanı sıra müşterilerimiz online mağazamız www. seyitaresatelier.com aracılığı ile erkek giyim kıyafetlerimize de ulaşabilirler. Erkek koleksiyonumuz kadınlar tarafından da çok rağbet görmekte… Arkadaşım Oyuncu Didem Balçın kıyafetlerini almaya geldiğinde erkek koleksiyonunu görerek aynı modelden kendisine de yaptırdı. Yani aslında unisex spor kıyafetler… Ve kendisi de bunu çok güzel taşıdı gerçekten. Neden kadınlar için de böyle bir koleksiyon çıkarmayayım diyerek kolları sıvadım ve bu konuda çalışmalarımıza başladık!”
“Maddi durumu imkân vermeyen insanlarında ufak dokunuşlarla ruhlarını yansıtacak şekillerde yaşamalarını istiyoruz. Şık olabilmek için hayat kurtarıcı birkaç dokunuş ile harikalar yaratılabileceği kanaatindeyim. Bunun için bir blog projemiz mevcut. Aynı zamanda bir youtube kanalı projemiz bulunmakta.”
Seyit Bey yurt dışında moda sektöründe moda eleştirmenleri tarafından tam not alarak başarılarınızdan sıkça söz ettirdikten sonra sizi Vogue İtalya’da görmek bizim için çok onurlandırıcı… Bize adınızı bu noktaya getirirken yapmış olduğunuz moda yolculuğunuzdan ve kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Almanya’da doğdum ve orada büyüdüm. 12 yaşında annemle alman kanalında bir program izliyorduk. O esnada ekranda bir moda tasarımcısı bende hayranlık uyandırdı. Anneme sorduğumda bu tasarımcının kim olduğunu Karl Lagerfeld olduğunu öğrendim. O benim idolüm ve hayatımın tüm seyrini değiştiren adam oldu. Daha sonrasında yaşam tarzım, giyimim tamamen değişti. Daha o yaşlarımda aldığım kıyafetlerimin beğenmediğim kısımlarını çıkarır ya da o kısmı görünmez kılacak tasarımlar yapardım. 17 yaşımdan itibaren 3 sene kuaförlük eğitimi aldım. Daha sonrasında 6 aylık bir make-up kursuna katıldım. Bir süre kuaförlük yaptıktan sonra Almanya’nın en iyi okullarından birisi olan Fashion Design Institute’de 3,5 sene moda tasarım alanında eğitim aldım. Okul bitirme projesinde yine sıradan ve alışılagelmiş olmak istemedim. Girişimci ruhumla 8 manken ile anlaşarak; Paris sokaklarında koleksiyonumu sergiledim. O dönemde durumum iyi değildi. Hem çalışıp hem de okuyordum. Hayallerimi gerçekleştirmek için paraya ihtiyacım vardı. Bu girişim sonrasında Paris Moda Haftası’na katıldım. Bu show’dan sonra bir gün kuaförde çalışırken telefonum çaldı. O telefonun hayatımı değiştireceğini hissetmiştim. Bana Canada Fashion Week için sponsorluk teklifi geldi. Telefonu kapattıktan sonra uzun bir süre kendime gelemedim. Bu telefon hayatımın sıçrayış noktası oldu. Ondan sonra teklifler yağmaya başladı. Paris’teki girişimim sonrasında Canada Fashion Week, Vietnam, Milano, Varşova, Berlin, Paris Fashion Week’lere katıldım. Bu süreçte L’appart Paris ile çalıştığımız için Paris’teki Fashion Week’de dünyanın önde gelen sanatçılarının stilistleri ve magazin dünyasının önde gelen basın mensupları defileme katılım sağladılar. Onları orada görmek benim için mutluluk ve heyecan vericiydi. Hep show parçaları üzerine çalıştım. Bir gün otururken düşündüm ve benim gibi ruhunu kalıplara sığdırmak istemeyen, gösterişli kıyafetleri seven, insanların giyinebilecekleri bir koleksiyon çıkarmaya karar vererek kendi markamı kurdum. Mercy Bagiria benim koleksiyonlarımda ilham perim. Kıyafetler onun vücudunda canlanıp adeta dans ediyorlar… Onun üzerinde kıyafetlerim dile geliyorlar. Tasarımcı kendi modasını kendi yaratmalı!
“BEN, BENİM RENGİM BENİM RUHUM ANLAYIŞINDA İLERLEYEN BİR MODACIYIM”
Moda anlayışınız nedir? Bir kıfayeti tasarlarken dikkat ettiğiniz sizi farklı kıldığınızı düşündüğünüz özellikler nelerdir? Senelik trendler, renkler hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ben renklerin senelik sezonluk olduğuna inanan modacılardan değilim. Renklerin bir dili var ve o renkler karşısındaki insanlara fısıldarlar… Ben, benim rengim benim ruhum anlayışında ilerleyen bir modacıyım. Hatta bunlara dikkat etmediğim için öğretmenlerim bana çok kızarlardı. Ama bence her şeyin her rengin ve hatta her kumaşın yansıttığı bir ruh var. Kumaşlarımı bizzat kendi ellerimle seçerim. Bakmak ayrı görmek ayrı... Hissetmediğiniz şeyi göremeyeceğiniz kanaatindeyim. önce kumaşa bürünüyorum… O kumaşın içerisinde kendimi nasıl bir kıyafetle ifade edebileceğimi hayal ediyorum. Sonra o tasarımı kâğıda döküp üretime geçiyorum. Bazen aldığım kumaşa göre yaptığım tasarımları tekrar revize ediyorum. çünkü ben görsel beceri konusunda anında üreten bir adamım. Bir kumaşçıda bir kumaşa bakarken bile çizdiğim modeli anında kâğıt üzerinde değiştiremesem de zaten aklımda değiştirmiş oluyorum. Benim tüm koleksiyonlarımda ve defilelerimde mottom içindeki ruhu özgür bırak! Bu cümleyi çok seviyorum. Kalıplaşmış, bir şekle büründürülmüş yaşam stilini kabul etmiyorum. İnsanlar özgürce düşünmeden kim ne der nasıl düşünürler demeden ruhunu yansıtan kıyafeti giymemiz gerektiğine inanıyorum… Bize dayatılanı değil; ruhumuzun hükmettiği bir hayatı yaşamayı seviyorum. Desenli kumaşlar kullanmıyorum. Desenlerin tasarımlarımın önüne geçmesini istemiyorum. Kumaşlarım sade ve düz olmalı ben onlara can vermeliyim… Kendi dokunuşumla onları birer sanat eserine dönüştürmeliyim.
“KADIN GİYİM KOLEKSİYONUN YANI SIRA MüŞTERİLERİMİZ ONLINE MAĞAZAMIZ ARACILIĞI İLE ERKEK GİYİM KIYAFETLERİMİZE DE ULAŞABİLİRLER”
Online mağazanızı okurlarımız için biraz daha anlatabilir misiniz?
Kadın giyim koleksiyonun yanı sıra müşterilerimiz online mağazamız www. seyitaresatelier.com aracılığı ile erkek giyim kıyafetlerimize de ulaşabilirler. Erkek koleksiyonumuz kadınlar tarafından da çok rağbet görmekte… Arkadaşım Oyuncu Didem Balçın kıyafetlerini almaya geldiğinde erkek koleksiyonunu görerek aynı modelden kendisine de yaptırdı. Yani aslında unisex spor kıyafetler… Ve kendisi de bunu çok güzel taşıdı gerçekten. Neden kadınlar için de böyle bir koleksiyon çıkarmayayım diyerek kolları sıvadık ve bu konuda çalışmalarımıza başladık!
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ağustos sayısında...