Murat Başoğlu Projelerini Ve Hayat Felsefesini Klass’a Anlattı

Murat Başoğlu Projelerini Ve Hayat Felsefesini Klass’a Anlattı Murat Başoğlu Projelerini Ve Hayat Felsefesini Klass’a Anlattı

Giyimden spora, yemekten yaşam tarzına kapsamlı bir danışmanlık hizmeti vermeyi hedefliyorum...

Yıllardır izleyenlere keyif veren sunumu ve göz dolduran oyunculuğuyla ekranlardan evlerimize konuk olan Murat Başoğlu televizyon dünyasındaki başarısının yanı sıra iş dünyasındaki girişimleriyle de dikkat çekiyor. Aynı zamanda görenleri kıskandıracak bir fiziğe sahip olan ünlü sunucu sağlıklı yaşam, spor, beslenme ve moda konusunda da son derece donanımlı bir isim. Bu bilgi birikimini dileyen herkesle paylaşmaktan çok mutlu olan ünlü sunucu ileride bunu bir iş kolu haline getirerek çok daha fazla kişiye ulaşmayı hedefliyor. Adım attığı her alanda her zaman istediği sonuca ulaşan Murat Başoğlu Shangri-La Bosphorus, Istanbul’un eşsiz Boğaz manzaralı suitinde gerçekleştirdiğimiz çekimde hayata bakışını, projelerini ve hedeflerini Klass okurları için anlattı.

 

 

 

“Yaz dönemi için yeni bir dizi projesinde yer alacağım. Ayrıca bu ay içinde seyirci karşısına bir dans yarışmasıyla çıkmaya hazırlanıyorum. Bunların dışında çekimlerine yazın başlanacak bir sinema filmi projesi ve yine yaz döneminde hayata geçirmeyi planladığım bir tiyatro oyunum var.”

 

“Yaklaşık 10 yıl televizyona ara verdim. Bu süreçte hayata geçirdiğim Takkunya markasıyla hediyelik eşya alanında eğlenceli tasarımları alıcısıyla buluşturdum. Osmanlı ve Türkiye’ye özgü motiflere yer verdiğim tasarımlarımın çabuk ulaşılabilir ve kaliteli olmasına dikkat ediyorum.”

 

“Hayatımda yapmaktan en çok keyif aldığım iş sunuculuk. çünkü sahneye hakim olmayı, sunumumu şovlarla birleştirerek insanları eğlendirmeyi çok seviyorum. Televizyondan arta kalan vakitlerde de hobilerimle ilgilenmek bana inanılmaz keyif veriyor.”

 

“Haftada 4 gün bir saat mutlaka spor yapıyorum. Dünya yansa bile sporumu ihmal etmem. Bunun yanı sıra beslenmeme çok dikkat ediyorum. Kendi yaş grubumda en iyi vücuda sahip biri olmayı hedefliyorum ve bunun için çok çalışıyorum.

 

Murat Bey, ekranların sevilen yüzlerinden birisiniz. Oyunculuk ve sunuculuk alanında başarılı bir kariyere sahipsiniz. Aynı zamanda iş dünyasında da önemli yatırımlar yapmaktasınız. İş hayatı bu kadar yoğun bir insan olarak son günlerde gündeminizde yer alan gelişmeleri bizimle paylaşır mısınız?

Yakın zamanda ekranlara veda eden “çilek Kokusu” adlı dizinin ardından yaz dönemi için yeni bir dizi projesinde yer alacağım. Bunun dışında görüşmeleri devam eden birkaç farklı dizi ve televizyon programı var. Ayrıca bu ay içinde seyirci karşısına Seyfi Dursunoğlu’nun da yer aldığı bir dans yarışmasıyla çıkmaya hazırlanıyorum. Bunların dışında çekimlerine yazın başlanacak bir sinema filmi projesi ve yine yaz döneminde hayata geçirmeyi planladığım bir tiyatro oyunum var. Yıllar önce bir şiir kitabından sahneye uyarladığım oyunda Ozan Doğulu ve şu an için adı sürpriz olan bir kadın oyuncu benimle birlikte yer alacak. Şimdilik yer konusu kesinleşmemekle birlikte oyunu açık havada tiyatro severlerle buluşturmayı planlıyorum.

 

En son dizi projeniz olan “çilek Kokusu” ile ekranlara geri döndünüz ve diziniz özellikle de gençler tarafından büyük ilgi gördü. Peki, uzun bir aradan sonra dizi setlerine dönmeye nasıl karar verdiniz?

Ekrana ara verdiğim yıllarda oğlum Can’a “Senin baban televizyonda önemli işler yapan bir adam” diye takılırdım. O da “Ama seni kimse tanımıyor” diye karşılık verirdi. Ben de “Senin yaşındakiler tabii tanımaz. Onların anneleri, babaları tanır” derdim. çilek Kokusu bu kadar çok ilgi görünce Can benden daha çok mutlu oldu. öğretmenleri, arkadaşları “Yakışıklı bir baban var” diyorlarmış. :) Sanırım oğluma da oyunculuğu aşıladım. Yakın arkadaşım Oktay Kaynarca’nın bir oyununu izlemeye gitmiştik. Orada Can’ı gördü ve “Ne yakışıklı bir oğlun var. Bizim dizide küçük bir rol versek oynar mı?” diye sordu. Can da teklifi hemen kabul etti ve dizi ekibinde yer aldı.

 

“TASARIMLARIMIN çABUK ULAŞILABİLİR VE KALİTELİ OLMASINA DİKKAT EDİYORUM”

Sahne ve televizyon çalışmalarınızın yanı sıra markanız Takkunya ile Türkiye’nin tanıtımına yönelik önemli yatırımlarınız var. Bu yatırımlardan da bahseder misiniz?

Yaklaşık 10 yıl televizyona ara verdim. Bu süreçte hayata geçirdiğim Takkunya markasıyla hediyelik eşya alanında eğlenceli tasarımları alıcısıyla buluşturdum. İşin tasarım kısmı beni çok cezbetti. 2000’li yılların başında gerçekleştirdiğim tasarımlarıma defterlerle başladım. Yurt dışına çok fazla seyahat eden biri olarak çoğu kişinin sevdiklerine hediye alırken ekonomik ve kaliteli ürünleri tercih ettiğini biliyorum. Dolayısıyla Osmanlı ve Türkiye’ye özgü motiflere yer verdiğim tasarımlarımın çabuk ulaşılabilir ve kaliteli olmasına dikkat ediyorum. Tasarımlarımıza dileyenler D&R başta olmak üzere çok sayıda zincir mağazadan, yurt içi ve yurt dışındaki havaalanlarından ulaşabiliyorlar. Şirketimizle çalışan bir fabrikanın yetkilisi tasarımlarımızı çok beğendi ve kendileri için de farklı ülkelerde satışa sunulması için tasarımlar yapmamızı talep etti. Bunun üzerine hayata geçirdiğimiz ürünlerimiz New York ve Londra gibi dünyanın farklı noktalarında satışa sunuluyor. örneğin İngiltere seyahatinizde satın aldığınız Londra’ya özgü bir kupa benim tasarımım olabilir. :)

 

Tasarımcı kimliğinizin yanı sıra resme olan merakınızla da başarılı çalışmalara imza atıyorsunuz. Biraz da bu yönde yaptığınız çalışmalardan bahsedecek olursak neler söylersiniz?

Sanatın tasarım kısmında yer almaktan çok daha fazla keyif alıyorum. Resimle ise hobi olarak ilgileniyorum. Resim yapmak benim için bir terapi metodu. örneğin geçenlerde 1x70 cm ebadındaki bir tuval üzerinde dört saat boyunca çalıştım. Resim sanatındaki teknikleri araştırarak çalışmalarımda uyguluyorum. Meydana getirdiğim eserlerimi ileride bir sergi açarak insanların beğenisine sunmak istiyorum. Oğlum küçükken adımı tam olarak telaffuz edemez ve “Muart” derdi. Ben de keyif aldığım resim sanatında kendime özgü yaptığım çalışmaları “MuArt” olarak adlandırıyorum. :)

 

“HAYATIMDA YAPMAKTAN EN çOK KEYİF ALDIĞIM İŞ SUNUCULUK”

Peki, sahip olduğunuz sunucu, oyuncu, sanatçı ve iş adamı kimliklerinizden en çok hangisi size keyif veriyor?

Dürüst olmam gerekirse iş dünyasında varlığımı sürdürürken dört bir yandan kuşatılmış gibi hissediyorum. Bu açıdan iş adamı kimliğimin yarattığı bazı sorumlulukları eşim Hande’ye devrediyorum. çünkü Hande başarılı bir iş kadını olarak iş dünyasında kendini çok daha mutlu hissediyor. Hayatımda yapmaktan en çok keyif aldığım iş sunuculuk. çünkü sahneye hakim olmayı, sunumumu şovlarla birleştirerek insanları eğlendirmeyi çok seviyorum. Televizyondan arta kalan vakitlerde de hobilerimle ilgilenmek bana inanılmaz keyif veriyor. Resim yapmayı hobi olarak görsem de araştırmacı ruhumla hareket ediyorum ve bu hobimi geniş kitlelere ulaştırabilmek için Türkiye’nin önemli ressamlarından biri olan Burcu Perçin’den dersler alıyorum. Ayrıca sanatçının beğendiğim tablolarını koleksiyonuma ekliyorum. Bunun dışında ressam Ergün İlhan ve Ertuğrul Ateş gibi önemli isimlerle tanışarak onların stüdyolarında bulundum. Resim yapmak ucu bucağı olmayan bir deniz gibi. Boyalarla haşır neşir olmak, onlarla bir şeyler yaratmak çok keyif veriyor.

 

Resim tutkunuza eşiniz Hande Hanım ve oğlunuz Can’ın yaklaşımı nasıl? Onlar da resme sizin gibi ilgililer mi?

Hande yaptığım tabloları çok beğeniyor. Can sanattan çok teknolojiyle ilgileniyor. 12 yaşında olmasına rağmen oturup bilgisayarda oyun programı yazıyor.

 

Sizin gibi farklı alanlarda ilgisi ve yeteneği olan oğlunuzu yetiştirirken nelere dikkat ettiniz?

Her şeyden önce eşimle birlikte oğlumuz Can’ın özgüvenli bir birey olmasına çok dikkat ettik. Bir çocuğun özgüveni yüksek bir insan olarak yetişmesini istiyorsanız ona ayrı bir birey olarak yaklaşmalı ve fikirlerini dinlemelisiniz. Biz de Hande ile birlikte Can’ı yetiştirirken bu şekilde davrandık. Hiçbir zaman kendini dinletmek için “Baba, baba!” diye yakamdan çekiştiren bir oğlum olmadı. çünkü Can’ın düşüncelerini saygıyla dinledik. Ayrıca kararlarını kendisinin vermesine özen gösterdik. Can kendi kararlarını kendi alabilen özgüveni yüksek bir çocuk. Onunla her konuyu oturup konuşabiliyoruz.

 

“DüNYA YANSA BİLE SPORUMU İHMAL ETMEM”

Fiziksel görünümünüzle de pek çok kişinin idolüsünüz. Peki, bunun için neler yapıyorsunuz?

Haftada 4 gün bir saat mutlaka spor yapıyorum. Ne olursa olsun; dünya yansa bile sporumu asla ihmal etmem. Bunun yanı sıra beslenmeme çok dikkat ediyorum. Dengeli beslenmeyi sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı görüyorum. Zaman zaman diyet programları uygulasam da genellikle protein ağırlıklı besleniyorum. Yağdan ve şekerden mümkün olduğunca uzak duruyorum. Spor benim için olmazsa olmaz ve bu konuda insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Youtube’da açtığım “Murat Fit” adlı kanalımda vücudun şekillenmesine katkı sağlayacak egzersiz programlarını insanlarla paylaşıyorum. Paylaştığım videoları yakın zamanda Instagram’a da taşımayı düşünüyorum. Ayrıca bazı spor salonlarıyla anlaşarak gerçekten istekli ve sağlıklı yaşam adına spora önem veren insanlara yaşam koçu gibi yardımcı olmayı düşünüyorum. Şu anda 47 yaşındayım. Kendi yaş grubumda en iyi vücuda sahip biri olmayı hedefliyorum ve bunun için çok çalışıyorum.

 

Murat Başoğlu’nun yaşamdaki rolü ve hayata karşı bakış açısı nedir? Murat Başoğlu’nu hayatta neler mutlu eder?

Paylaşmayı çok seven biriyim. Dolayısıyla insanlarla ne kadar çok şey paylaşırsam o kadar çok mutlu oluyorum. Hayattaki en büyük kazancım spora başlamış olmak ve bundan dolayı başarı elde etmek değil. Birçok kişi “Ben de Murat Başoğlu gibi olacağım” diyerek gerekli antrenmanları yapıyor ve istedikleri vücuda sahip oluyor. Daha sonra fotoğraflarını bana gönderip sonucu benimle paylaştıklarında çok mutlu oluyorum. İnsanların fit bir vücuda kavuşmalarına yardımcı olmanın yanı sıra beden sağlıklarına da katkıda bulunmaya çalışıyorum. örneğin bel fıtığı olan bir arkadaşımın çeşitli egzersiz programlarıyla ağrılarından kurtulmasına yardımcı oldum. Kişilerle antrenman yapıp vücutlarının yapılan hareketlere verdiği tepkileri gözlemliyorum ve ona göre bir program hazırlıyorum. Spor salonuna gidip çalışmak iyi bir şeydir. Ancak hedefsiz yapılan sporun hiçbir faydası yoktur.

 

Peki, eşinizin sporla arası nasıldır?

Hande spor konusunda benim kadar hevesli değil. Kendisiyle daha önce bir çalışma yapıp çok güzel bir sonuç elde etmiştik. Ancak kendisi spor yapmayı benim kadar çok seven bir insan değil.

 

“İYİ GİYİNMEK BİR KüLTüRDüR”

Sağlıklı yaşam ve spor konusunda donanımlı birisiniz. Sahip olduğunuz bilgi birikimi ve tecrübeyi çevrenizdekilerle paylaşıyorsunuz. Peki, bu alanda ileriye dönük hedefleriniz nelerdir?

İnsanlara sadece spor konusunda değil; giyimden beslenmeye kadar çok geniş bir alanda yardımcı olmak istiyorum. Benim için iyi giyinmek bir kültürdür. Bir insanın yerine ve zamanına göre giyinmeyi, kıyafetine göre oturup kalkmasını bilmesi gerekir. Hem iyi giyinmeyi hem de alışveriş yapmayı çok seviyorum. Yakın arkadaşlarımın eşleri benimle alışverişe çıkarak görüşlerimi alırlar. İleride insanlara giyimden spora, yemekten yaşam tarzına kadar kapsamlı bir danışmanlık hizmeti verebileceğim bir iş kolu yaratmayı hedefliyorum.

 

 

Fotoğraflar: Yavuz Kaynar

Mekan: Shangri-La Bosphorus, İstanbul