Nil Dünyaya Geldikten Sonra Tecrübelerim Başka Bir Boyuta Taşındı

Nil Dünyaya Geldikten Sonra Tecrübelerim Başka Bir Boyuta Taşındı Nil Dünyaya Geldikten Sonra Tecrübelerim Başka Bir Boyuta Taşındı

“Mucize Doktor” dizisinde canlandırdığı Tanju karakteriyle milyonların sevgilisi haline gelen ünlü oyuncu Murat Aygen, karizmatik duruşu ve çok yönlü kişiliği ile de sanat dünyasında fark yaratan bir isim. Bu zamana kadar hep tiyatro sahnesinde ve kamera önündeki başarılarıyla tanıdığımız Murat Aygen eşi Nihan ve kızı Nil ile de mutlu bir aile yaşantısı sürdürüyor. Yüksek empati duygusu, kızına gösterdiği ilgi ve sevgi ile örnek bir babalık sergileyen Murat Aygen kızının doğmasıyla iş ve sosyal yaşantısının kısıtlanmadığını aksine daha güzel bir hal aldığını söylüyor. Murat Aygen ile ilk kez baba olacağını öğrendiğinde neler hissettiğini, Nil’in dünyaya gelişiyle hayatında nelerin değiştiğini, kızı için nasıl bir gelecek hayal ettiğini Klass okurları için konuştuk.  

Murat Bey, bu zamana kadar sizi hep mesleğinizdeki başarılarınızla tanıdık. Bunların yanında eşiniz Nihan ve kızınız Nil ile sürdürdüğünüz mutlu bir aile yaşantınız var. İlk kez baba olacağınızı öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Anne-baba olmayı zaman olarak planlamıştık. Baba olmak heyecan verici bir şey. Çok sevdiğiniz bir insanla ikinizin bir parçası olan yeni bir insan dünyaya geliyor. Bu hayata gözlerini açtığında onunla tanışmak, hiç bilmediğiniz, enteresan bir duygu. Bu anlamda her şeyi ilk defa tecrübe ediyorsunuz. Nihan’ın hamilelik süreci rahat geçti. Zamanının çoğunu havuzda ve denizin içinde geçirdi. Çocuğumuzu beklerken bütün hamilelik hassasiyetlerini ben yaşadım. Nil dünyaya geldikten sonra tecrübelerim başka bir boyuta taşındı. Hamilelik sürecinde empati kursanız da annelik duygusunu bir erkeğin tam olarak anlaması söz konusu değil. O anda annenin ne kadar kuvvetli olduğunu fark ediyorsunuz. Bize ‘bebeğinize yedirmeyeceğiniz bir şeyi yemeyin, ona yaptırmayacağınız bir şeyi yapmayın’ demişlerdi. Bu çok altın bir bilgidir. Nihan bu süreçte beslenmesine, yaşam tarzına dikkat ettikçe ben de dikkat etmeye başladım. Kadınların canı hamilelikte aniden bir şeyler çeker. İlginç bir şekilde benim de canım aniden bir şeyler çekiyordu. Sanırım empati olayını çok abarttım. Bebek dünyaya geldikten sonra da bir sürü, alışık olmadığınız fiziksel aktivite yaşıyorsunuz. Onun ne istediğini ve ne hissettiğini anlamak gerekiyor siz de buna dikkat kesiliyorsunuz. Bebeğin ses ve hareketlerinden yola çıkarak bir sürü yeni şey keşfediyorsunuz. Büyüyüp konuşmaya başladığında bu kez onda kendi çocukluğunuzu görüyorsunuz. “Acaba benim de çocukluğum böyle miydi?” diyorsunuz.  
 
Nil’in gelişi iş ve sosyal yaşantınızı nasıl etkiledi?
Anne ve babalık duygusu insanın içinde ya hep vardır ya da hiç yoktur. Bende babalık duygusu hep vardı. Çocuğunuzu yetiştirirken sadece ona odaklanmak, evin dengesini bozuyor. Biz buna erken uyandık ve Nil’i evin üçüncü kişisi olarak gördük. Böyle olunca sizin de onun da özgürlük alanınız ve vizyonunuz genişliyor. Babalık hissi bende hep olduğu için duygusal anlamda hayatımda bir değişiklik olmadı. Çocuğum varmış gibi ya da sezonlarca çocuğuna kavuşamayan bir baba gibi oynayabilirim. Bu durum sosyal anlamda da özgür olmamı sağladı. Sahilde yalın ayak geziyorum. Özgürlüğümü kısıtlamam için hiçbir neden yok. Nil’in bebekliği Bodrum’da, denizle ve doğayla iç içe geçti. İstanbul’da da öyle devam ediyor. İnsanlar benim sahilde uzandığımı, sokakta çıplak ayak dolaştığımı görünce bazen garipsiyorlar ama ben hep böyle bir insandım.
 
“ONA ÇOK SEÇENEK SUNARAK ONLARIN ARASINDA SEÇİM YAPMASINI SAĞLAYACAĞIZ”
Kızınız için nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Tabii ki önce kızımın ne istediği önemli. Önüne birçok seçenek koyuyoruz. Konuştuğum kişiler bana hep bir mesleği yakıştırırdı. Benim önümde çok seçenek oldu, bunu ben kendim yarattım. Kendimi yoldayken, büyürken keşfettim. Bana bu yüzden maymun iştahlı derler ama en güzeli de odur. Ne kadar maymun iştahlıysanız o kadar çok şeyi deneyimleyebiliyorsunuz. Ona göre de bir yol seçiyorsunuz, özgürlük alanınız genişliyor. Nil’in küçüklüğünden beri bir şeylerin tasarımını yapmaktan bahsediyor. Ben de öyle bir insanım. Bir karakter tasarlıyor sahneye çıkıyorum, bir proje tasarlıyorum, sosyal bir çalışmaya dönüşüyor. Bir yerde bir konuşma yapıyorum, yaptığım konuşma birilerine ilham oluyor. Yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri kütüphaneler alıp kendi ilgi alanıma giren kitapları ayıkladıktan sonra geri kalanlarını başka insanlara göndermek. Kısa süre önce yaklaşık üç bin adet kitap gönderdim. O an ilgi alanınıza girmeyen bir şey başka birisinin hayatını değiştirebiliyor. Bundan dolayı her şeyi sahiplenmek gibi bir derdim yok. Paylaşmayı çok seviyorum, Nil’in de böyle bir çocuk olmasını çok isterim. Ona çok seçenek sunarak onların arasında seçim yapmasını sağlayacağız.
 
Birlikte neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Nil sabah uyanır uyanmaz yatakta oyun oynamak istiyor. Gece yatana kadar da oyun oynuyoruz. Yani oyunla uyanıp oyunla uyuyoruz. Oyun oynamayı çok seviyor ve oynarken de öğreniyor.  Kendisini geliştirmesini sağlayacak oyunlar oynuyoruz. Bilimsel koleksiyonlarımız var. Evin içinde birçok müzik aleti var. Bazen üstlerinde oyun oynuyor, sıkıldığında da inip piyano çalıyor. Evimizin her köşesinde kitaplar var. Onların içerisinde dolanıyoruz. Büyükçe bir hobi odası var. Odanın içinde penseden yaylara kadar her şey var. Orada birlikte tamirat yapıyoruz, dolapları söküp bir daha takıyoruz. Bütün bunların içinde yaşadığı için el becerisi de çok gelişti. Bu da her şeyi oynayarak öğrenmesine sebep oluyor. Aynı zamanda resim yapıyor, iki senedir pandemiden dolayı kişisel sergisini açamadık. Eğitim almamış olmasına rağmen soyut ve kübik tarzda çalışmalar yapıyor.
 
Bildiğimiz kadarıyla Nil, Afrika’yı da çok seviyor. Hatta onun için bir çita sahiplendiniz. Ondan da bahsedebilir misiniz?
Mara bizim evlat edindiğimiz ve bakımını üstlendiğimiz bir çita. Nil henüz Afrika’ya gitmemesine rağmen Afrika renklerini, kültürünü çok iyi biliyor ve seviyor. Okulunda derslere online olarak katılıyor. Orada da bir Afrika günü organize etti. Nil, Afrika’yı seviyor diye Nil’i beğenen çocuklar aslan taklidi yapıyorlar, ona hediyeler veriyorlar.
 
Kızınız ile çok değerli anılar biriktiriyorsunuz. Unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Nil geceleri bizim yanımızda yatıyor. Bir gece sabaha karşı uyanıp yanıma geldi ve bana fısıldayarak “baba, baba” diye seslendi. Ben de zor uyanan bir insanımdır. “Ne oldu kızım ne diyorsun.” dedim. Uzun süredir bunu yapıyor olacak ki bana en sonunda yüksek sesle “baba diyorum, baba!” dedi. O an çok gülmüştüm. Bir buçuk yaşındayken Bodrum’da yaşadığımız bir anı vardı. Ben telefonumla denizdeki fırtınayı çekerken arkada Vivaldi çalıyordu. Nil de “Vivaldi çalıyor” deyince çok şaşırmıştık. Yine bir buçuk yaşındayken at binmeye götürmüştük. Küçük bir ponisi var, ismi Gina. Ata biner binmez hiç zorlanmadan gitmeye başladı. Kar görmesi için Uludağ’a gitmiştik. Kayaklarını hemen ayağına takıp hocasıyla zirveden indi. Kısacası şu ana kadar herhangi bir şeye yabancılık çektiğini görmedim.
 
Babalar gününde neler yaparsınız. Bu özel günü nasıl geçirirsiniz?
Aile olarak özel günleri tabii ki kutluyoruz ama bizim için her gün aslında özeldir. Yani benim için her gün babalar günü. Aile içi özel günlere çok önem veririm. Doğum günü kutlamayı eskiden çok sevmezdim ama artık kutluyorum. Aile içinde çok güzel bir ortam oluyor. Bizim doğum günümüz de olsa Nil’e özel bir pasta hazırlıyoruz. Yıl başında ise bütün dünya başka bir enerjiye bürünüyor. Bu enerjinin insanlara iyi geldiğini düşünüyorum. Özel günlerin de toplumsal bir enerjiye dönüşmesi insana iyi geliyor. Onu yaşamak ve o yaşanan ritüele saygı göstermek lazım.
 
Nihan Hanım, Murat Bey nasıl bir babadır. Kızınız ile arasında nasıl bir ilişki var?
Nil böyle bir babası olduğu için, ben de böyle bir eşim olduğu için çok şanslıyım. Bana yardımcı olmak için değil içinden geldiği için, babalık duygusu ile Nil’e yaklaştığı için doğumdan itibaren Nil, babasına baba-anne der. Her çocuğun ona zaman ayırabilecek bir babaya ihtiyacı vardır. Murat benim gördüğüm en iyi baba. Beraber çok güzel vakit geçiriyorlar. En iyi yaptıkları şey oyun kurmak. Nil bebekliğinden beri oyun kurmaya çok alışık. Beraber tasarım yapıyorlar, dans ediyorlar, kaykaya biniyorlar. Babası da ben de aslında Nil’in arkadaşı gibiyiz. Bir arkadaşımızla yapabildiğimiz her şeyi onunla da yapabiliyoruz. Murat’ın da bu anlamda enerjisi çok yüksek. Ama anne-baba olarak da nasıl davranmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Birlikte çok eğleniyoruz, güne keyifli başlayıp bütün günü öyle geçiriyoruz.
 
Nil, sen babanla neler yapmaktan hoşlanırsın? Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Babamla top oynarız, bahçede eğleniriz, birlikte yemek yaparız, yeriz ve kaykaya bineriz. Pandemi bitince babamla Afrika’ya Mara’yı görmeye gideceğiz. Mara benim çitam. Evimizde piyanolarım var. Piyanoda London Bridges is Falling Down ve Küçük Kurbağa şarkılarını çalabiliyorum. Bilimsel deneyler yapmayı seviyorum. Taşları suyun içinde koyduğumda taşlar renk değiştiriyor. Büyüyünce yüzücü, dansçı, cimnastikçi, şarkıcı ve doktor olmak istiyorum.

 

Nil-Murat Aygen