Onur Bey, siz sektörünüzde öncü çalışmalara imza atmış başarılı bir iş insanısınız. Öncelikle siz daha yakından tanımamız için kuaförlük sektöründeki serüveninizin nasıl başladığını öğrenebilir miyiz?
Ben 10 yaşında bu mesleğe çırak olarak başladım. Babam hem o dönemin ve halihazırda çok iyi bir kadın kuaförüdür. 10 yıl boyunca Beşiktaş ve Selimiyespor’da futbol oynadım aynı zamanda salona gelip babama yardımcı oldum. Çok iyi bir kuaför olan babamın çırağı oldum, sonra yardımcısı ve kalfası oldum. Babamın kuaförlüğü yorumlama biçimini yüzde yüz benimsedim çünkü Türkiye’nin en önemli isimleri babamın müşterileridir. Kuaförlüğün o zamanki yorumlanma biçiminden çok daha farklı yorumlanması gerektiğini düşündüm. Akabinde ona gelenekçi kuaförlük dedim. Bir de yenilikçi yapıda kuaförlüğü vücut haline getirmem gerekiyor bakış açısıyla kuaförlük servislerini nasıl güncelleyebilirim perspektifinden baktım. 1995 yılından beri Platin Professional markasında çalışıyorum. 15 yıl çalıştıktan sonra markanın yönetimini babamdan devraldım. Markayı bilfiil 2012 yılından beri ben yönetiyorum.
‘BENİM BEKLENTİM HER ZAMAN YAPTIĞIM İŞTE MAKSİMUM MÜKEMMEL SONUCA ULAŞMAKTIR’
Yenilikçi yapıda kuaförlük anlayışından bahsettiniz. Bu yapıda olmak için neleri değiştirerek işe başladınız?
Gelenekçi kuaförlüğü saçlandırma servisiyle güncellemek istedim. Rutin servisler olan boya, kesim, röfle gibi servislerin yanına uzun yıllar verilebilecek uzatma, yoğunlaştırma ve değişim servislerini ekledim. İlk etapta şöyle bir yol izledim. Babam çok iyi saç keserdi ve bu konuda çok müşteri gelirdi. Babamın kesemeyeceği saçlara dikkat etmeye başladım. Örnek vermek gerekirse müşterinin saçında yeterince saç yoksa siz kesimde ne kadar iyi olursanız olun saç olmayınca kesemiyorsunuz, işin mantığına aykırı. Fakat benim beklentim her zaman yaptığım işte maksimum mükemmel sonuca ulaşmaktır. Saç yoksa kesemiyorsun, o zaman saç ilave etmem gerekiyordu. Nasıl saç yoğunlaştırabilirim dedim ve o dönem silikonla kaynak yapılıyordu. 1995 dönemi kaynak sektörünün değişmeye başladığı dönemdi benim perspektifimle beraber. O dönemler çok değerli üstatlar silikon kaynak yapıyordu çünkü dünyada bilinen teknoloji buydu. Kaynakçı Sadık Bekar benim çok sevdiğim ve işini iyi yapan kaynakçılardan biriydi. Silikon tabancası, silikon saçlar için üretilmiş ürünler değildi. Hal böyleyken benim istediğim mükemmel sonuca ulaşmak imkansızdı. Aynı şekilde kaynakların sökümü içinde özel bir ürün yoktu ve o zamanlar aseton ve tinerle çıkartılıyordu. Saç için uygun olmayan bir yapıştırıcıyı kullanmak, saç için yine uygun olmayan bir sökücü losyonla saçı sökmek bana uymuyordu ve insanların saçının daha çok dökülmesine neden oluyordu. İlk önce sökücü losyonu buldum. Bugün dünyada mevcut olan kaynak sökücü losyonunun en başarılısı Türkiye’dedir ve ilk bulanlardan biriyiz biz ülke olarak. Bir arkadaşımın kimyager babasına kaynakların nasıl yapıldığını ve çıkarıldığını anlatıp başka bir yol olup olmadığını sordum ve deneme yanılma yoluyla saça ve deriye zarar vermeyen, kokmayan bir sökücü losyon geliştirdik. Bu olayla beraber insanlar bana sadece kaynak çıkartmaya geldi. Yaşım 13-15 aralığındaydı ve ben sökümleri çok iyi yaptığım, saçı kopartmadığım, can yakmadığım için ve sökme işleminde başarılı olduğum için bu kulaktan kulağa yayıldı ve çok değerli kişiler bana kaynaklarını çıkartmaya geldi. Saçlandırma servislerinde attığım bu adımlar sektörü tamamen yenilemiştir.
Sizce sektörünüze kattığınız en büyük değişim nedir?
Sökücü losyondan sonra silikon kaynağını keratin kaynağına dönüştürmem akabinde Mikro kaynağı tüm Türkiye’ye ve dünyaya yaymamdır. Keratin yapıştırıcısını İtalya’dan Türkiye’ye ilk getirildiği firma Platin Professional’dir. Biz saçın ucuna keratini monte ettik ve silikondan bambaşka bir perspektif yarattık. Silikon sıcak ortamlarda birbirine yapışıyor, dipleri karışıyor ve sökümü çok zordu. Keratin ise hiç bunlardan etkilenmiyor. Keratinin uygulanması, kullanılması çok çok daha kolay oldu. O zamanlar bir de kaynaklar takıldıktan sonra renklendiriliyordu. Her uygulayıcıda üç renk saç vardı, onu uyguluyorlardı müşterilerine, uyguladıktan sonra renklendiriyorlardı. Bu durum apayrı bir sıkıntıydı çünkü iki tane ayrı insanın saçını tek renge boyamak kolay bir iş değil. Zaman zaman pek çok beklenmedik sonuçları olabiliyordu koyu tutma, açık tutma, renk tutmama gibi. O zamanlar 10-12 saat süren bir uygulamaydı. Toparlamak gerekirse kötü sökülen, kötü takılan, çok zor renklendirilen kaynak, çok rahat sökülen, rahat takılan ve renkleri hazır bir servis haline geldi. Biz şu an dünyanın her tarafında reyonlarda renkli gördüğünüz saçları 23-24 sene önce ilk renklendiren işletmeyiz. Bunu yaparak sektörümüze çok büyük bir ivme kazandırdık. Sökücü losyonun bulunması, keratinin bulunması, mikro kaynak uygulaması ve saçların renkli bir biçimde reyonda olması sonrasında kuaförlere artık sadece uygulama işi kaldı. Sorunların yüzde 85’i bu şekilde çözülmüş oldu.Bulduğumuz yeniliklerle ve Platin Academy'de verdiğimiz eğitimlerle kuaför sektörünü baştan yorumladık.
2012 yılında babanızdan Platin Professional’ı siz devraldınız. Marka yönetimini siz devir aldıktan sonra değişen ne oldu?
Adıyaman’a 150 metrekarelik imalathane açtım. An itibari ile bu alanı 2000 metrekareye çıkarttık. İmalatta çalışan kişi sayısını 15’ten 96’ya çıkarttım. Tek şube olarak devir aldığım markamıza 10 yıl içerisinde 11 mağaza açtık. Toplamda 12 mağazamızda Türkiye’nin yüzde 65’ine ve 36 ülkeye insan saçından üretilen ürünlerin imalatı ve ihracatı için faaliyet gösterir hale geldik. Platin Akademi’yi kurduk aynı zamanda. Yüzlerce salona eğitim verdik. Çok başarılı bir ustadan ve işletmeciden zirvede devir alınan yönetimi aynı başarı çizgisinde büyütmek çok zor süreçti.
Çalıştığınız süreçte hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Bülent Ersoy Hanım birkaç arkadaşının önerisiyle bize geldi. İlk temasımızda bana baktı ve “Siz misiniz buranın sahibi?” dedi. “Evet efendim benim.” dedim. Birkaç ürün denedik, yanında olan yardımcıları çok yakıştığını söyledi. Bülent Hanım aynaya baktığında kendisi de çok beğendi. Hatta kendisine nazar değmesin diye yanındaki arkadaşları dua etti. Yani o kadar yakıştı. İkinci ürünü deneyince onun da çok yakıştığını söyledi arkadaşları. Üçüncü ürünü denedikten sonra onu da beğendiler ve satın alacakları sırada bana “Siz hiç yorum yapmayacak mısınız?” dedi. Bende “Yanınızdaki hanımefendiler izin verirse yapacağım.” dedim. “Buyurun siz yorum yapın hanımefendiler izin verir.” dedi. “Denediğimiz her şey çok kötü oldu.” dedim. Yani üçünü de hepsi beğenmişti ve teknik olarak ürünleri satın da almışlardı ama üçünü de ben beğenmedim. Bugün kullandığı tüm modellerde tercih etmesi gereken, yüz yapısı ve Bülent Hanımın yüzüne gidecek bir fön tercihi olmak zorundaydı ve ben onu tercih edip bir ürüne o fönü çektikten sonra uyguladığımda diğer ürünlerin benim yaptığıma göre çok daha kötü olduğunu gördü. Lakin o tasarım ona daha önce önerilmemişti. Ve benim ona o üç ürünü tercih etmeyin böyle bir şey tercih etmeniz gerekiyor dedikten sonra en son seçilen tasarımın onu daha narin gösterdiği, çok daha soft durduğu sonucuna ulaştık. Yarım saat durumu ifade ettim kendisine, tüm perspektifini değiştirdim ve bambaşka bir tasarım sonucuna ulaştık. Servis sonrasında beraber bir şeyler içerken bana “Seni tebrik ediyorum. Çok uzun yıllar önce bir tek Yıldırım Mayruk da bu duyguyu yaşamıştım.” dedi. “Yani yaptığın şeyde asla ödün vermeden ısrar etmeyi ikinci kez sizde yaşadım.” dedi ve tüm önerilerimi satın aldı. Bana sormadan istediğiniz tasarımı yapın ve gönderin dedi. Burada hayır dedim. Sizi tekrar görmek için daima siz geleceksiniz dediğimdeki gülümsemesini hep hatırlarım.
‘TÜRKİYE’NİN YÜZDE 70’i BİZİM MÜŞTERİMİZDİR’
İleriye yönelik hedefleriniz arasında neler var?
Antalya’yla başlayan Nişantaşı’yla devam eden bir şube serüvenimiz var. Nişantaşı 11. şubemiz, 12.’si ise Ankara’da olacak inşallah. Bu 12 şubenin tamamı bize aittir, franchise sistemimiz yok. Hissedarlarımız var ve bu 12 şubemizin hepsinin ortağıyım. 12. şubeden sonra franchise sürecine de girmeyi planlıyoruz. Çok fazla franchise talebi var onları değerlendireceğiz. Türkiye’nin yüzde 70’i bizim müşterimizdir. Biz kendi franchise matematiğimizi kurup Türkiye’deki kuaförlüğün gelişmesi, saç ve saç uzatma yöntemlerinin daha hızlı, konforlu ve sorunsuz uygulanabilmesi için kendi ‘franchise’lerimizi vereceğiz. Hem imalatçı olup, hem eğitici olup hem de sektörün en büyük perakende uygulamacısı olan bir model Dünyanın başka hiçbir yerinde yok. Bunu başardık, büyümeye devam edeceğiz.