Caroline Hanım, Grande Sağlık Grubu ile Türkiye’nin sağlık turizmine önemli bir ölçüde katkıda bulunuyorsunuz. Öncelikle sağlık turizmi alanındaki faaliyetlerinizi kısaca anlatabilir misiniz?
Grande Sağlık Grubu olarak Avrupa ve Amerika ağırlıklı olmak üzere yurt dışından gelen hastaların ülkemize getirilerek; havalimanında karşılanması, konaklama hizmetinin verilmesi ve sonrasında saç ekimi ve estetik alanındaki operasyonlarının gerçekleştirilmesine kadar bir hizmet zinciri sunuyoruz. Türkiye medikal turizmde şu anda dünyada çok önemli bir konumda. Bu bizi çok gururlandıran bir nokta. Bu noktada ülkemize hizmet veriyor olmak, ülkemizin adını güzel şekilde duyuruyor olmak çok gurur verici. Paris’ten gelen bir hasta sağlık hizmetlerimizi görünce şaşırıyor. Bizim verdiğimiz sağlık hizmetinin kalitesi Amerika’da ve Avrupa’da yok. Bu hizmetler başka ülkelerde çok yüksek fiyatlara ve bizim kalitemizle kıyaslanamayacak bir biçimde sunuluyor.
Grande Sağlık Grubu olarak dünyada kaç ülke ile çalışıyorsunuz?
Bizim merkezimiz İngiltere. İngiltere’de yeni bir poliklinik açmak için çalışmalara başladık. Altyapı hazırlıklarımızı yapıyoruz. İngiltere ile beraber Amerika, Fransa, Almanya, Kanada, İtalya ve İspanya’dan hastaları Türkiye’ye getirerek tedavilerini sağlıyoruz.
İnsanların Grande Sağlık Grubu’nu tercih etmelerinin sebebi nedir?
Marka bilinirliğimizi yıllar içerisinde artırdık. Bize referans olan hastalarımız çok fazla. İnsanlar buraya geldikleri zaman çok güzel bir misafirperverlikle karşılanıyorlar. Bu da zaten Türk insanının doğasında olan olgu. Bunu da işimizle birleştirdik. Sağlık grubumuzda çok kıymetli doktorlarımız, hemşirelerimiz ve medikal ekibimiz var. Hepsi çok güler yüzlü. Tercümanlarımızdan tutun şoförlerimize ve mesul müdürümüze kadar herkes güleryüzlü. Güleryüz çok çabuk yayılır ve tüm ekibi etkisi altına alır. Bizi öne çıkaran noktanın bu enerji olduğunu düşünüyorum.
Sizin bu sektördeki başarınızın sırrı nedir?
Bertelsmann Holding’te 9 yıl üst düzey yöneticilik yaptım. Türkiye İş Geliştirme Departmanı’nı kurdum ve yönettim. Bertelsmann Almanya’nın en büyük holdinglerinden biridir. 90 kişi ile devraldığım şirketi 2500 kişiye çıkardık. Orada sahip olduğum ‘know how’, sağlık turizminde bana önemli bir fayda sağladı. Oradaki deneyimimi buradaki güler yüz ile birleştirdim. Türkiye’deki medikal altyapıyı da işin içine entegre edince ortaya güzel bir marka çıktı. Ve yıllar içerisinde o güler yüzle insanlara mutluluk verdik. Onlar da yakınlarıyla mutluluklarını paylaştılar.
Anadolu Yakası’nda yeni bir merkez açmaya hazırlanıyorsunuz. Yeni merkezinizde hastaları neler bekliyor olacak?
Yeni lokasyonumuz 3000 metrekare alana kurulu geniş bir lokasyon. Şu anki kliniğimiz Levent’te ve VIP bir klinik. Covid şartları nedeniyle hastalar VIP lokasyonlara yöneldi. Biz de bu şartlar sebebiyle VIP hizmet sunmaya karar verdik. Pandeminin etkileri azaldıkça tekrar ihtişamlı yapılara dönmekte fayda olduğunu gördük. Onu da Anadolu yakasında kurmayı amaçladık. Yeni merkezimizin dekorasyon süreci devam ediyor. Yakında yeni lokasyonumuzda hastalara hizmet sunmaktan memnun olacağız.
Caroline Hanım, sizi çok aktif görüyoruz. Bu enerjinizin nereden geldiğini sorabilir miyiz?
Ben hayatım boyunca hep enerjik bir insandım. Bugün ulaştığım noktaya enerjimle geldiğime inanıyorum. Ekibime de hep bunu aşılamaya çalışıyorum. Onlara ‘Siz iyi enerji satıyorsunuz’ diyorum. Bu sektörde iletişimi daha güzel kuran, insanlara mutluluğu biraz daha iyi aşılayan kişi ve markalar öne çıkacak. Biz her zaman ‘Önce personel mutluluğu’ diyoruz. Çünkü mutlu personel mutlu hastayı getiriyor. Ben de pozitif enerjimi onlara yansıtmaya çalışıyorum. Bu mutluluk sonrasında hastalara yansıyor. O hastalar da diğer hastalara yansıtıyorlar. Personellerimize de her zaman liderlik yapmaya özen gösteriyorum. Mühim olan patron değil lider olabilmek.
Türkan Şoray’a olan benzerliğinizle de çok konuşuldunuz. Bu özelliğiniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Müzik ve televizyon yapımcılığı benim asıl mesleğim değil ancak güzel tutkum. Bu tutkumu da iş hayatıma zarar vermeyecek şekilde sürdürüyorum. İş hayatıma zarar vermeyecek şekilde bu hobimi de sürdürmeye çalışıyorum. Çünkü benim de motivasyona ihtiyacım var. Türkan Şoray’a benzemem insanların hoşuna gidiyor. Ben genel anlamda Yeşilçam konseptini seviyorum. Sarışın olduğumda da Filiz Akın’a benzetiyorlardı. Bu benim için çok büyük bir mutluluk. Hem gurur duyuyorum hem de çok hoşuma gidiyor.
İş hayatında başarı sağlamak için neler öneriyorsunuz?
Her ne iş yaparsak yapalım ciddiye alıp odaklanarak ama aynı zamanda da ruhumuzu kaybetmeden yapmalıyız. Maalesef insanlar kapitalizmin altın çağını yaşadığı şu zamanda ruhlarını çok kolay kaybedebiliyorlar. Ruhunu kaybetmeden, önce personelin ardından ise müşterinin ruhuna dokunabilen kişiler bir adım öne geçer. O yüzden önce inanmayı sonra çalışmayı ve bunları yaparken de ruhlarını kaybetmemelerini öneririm.