Selin Kırhan : “Her Dosya Kendi İçinde Tıpkı Parmak İzi Gibi Tek Ve Özeldir”

Selin Kırhan : “Her Dosya Kendi İçinde Tıpkı Parmak İzi Gibi Tek Ve Özeldir” Selin Kırhan : “Her Dosya Kendi İçinde Tıpkı Parmak İzi Gibi Tek Ve Özeldir”

Toplumsal Değerlerin Değişmesinin Aile Hukukuna Yansımasını Klass’a Anlattı Ünlü ve başarılı Aile Hukuku Avukatı Selin Kırhan, pandemi sonrası artan boşanma oranlarını ve bu süreci tetikleyen temel nedenleri değerlendiriyor. Selin Kırhan, pandemi döneminde çiftlerin mecburi birlikte vakit geçirmesinin, halı altına süpürülen sorunları gün yüzüne çıkardığını vurgularken; sadakatsizlik, iletişimsizlik ve tahammülsüzlük gibi unsurların da evlilikleri sarsan başlıca etkenler arasında yer aldığını belirtiyor. Ayrıca, sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki olumsuz etkisinden, toplumda aldatma algısına ve mal paylaşımı konusundaki yaygın yanlış bilgilere kadar pek çok başlıkta önemli hukuki açıklamalarda bulunuyor. Kırhan’ın dikkat çekici tespitleri, evlilik ve boşanma süreçlerine dair toplumsal ve hukuki farkındalığı arttırma niteliği taşıyor. Kırhan Avukatlık Ofisi Kurucusu, Aile Hukuku Avukatı Selin Kırhan ile toplumsal değerlerin değişmesinin aile hukukuna yansımasını Klass okurları için konuştuk.  

Selin Hanım, özellikle pandemi sonrası ülkemizde yapılan istatistiklere göre de boşanma oranlarında ciddi bir artış söz konusu. Uzman bir aile hukukçusu olarak sizce bu artışın sebebi ve çiftleri boşanmaya iten faktörler nelerdir?
Sizin de söylediğiniz gibi özellikle pandemi sonrasında ülkemizde boşanma oranlarında fazlaca bir artış görüldü. Pandemide mecburi eve kapanmaların bu artışı ciddi yönde tetiklediğini düşünüyorum. Şöyle ki, bakıldığında; rutinde yaşadığımız hayat içerisinde iş hayatı, hepimizin hayatında önemli bir süreyi ele geçiriyor. Ancak o 3 aylık eve kapanışla çiftler sürekli olarak birlikte söz gelimi iç içe zaman geçirmek durumunda kalıp, yıllarca evli olanlar bile bir nevi birbirini bu eve kapanış sürecinde tanıdı diyebilirim. Öyle sebeplerle gelen müvekkillerim oldu ki; “ben bu kadının ya da bu adamın yanında yaşlanmak ya da ölmek istemiyorum.” farkındalığı ile ruhen anlaşamadıklarını sebep göstererek boşanmak isteyenler de çok oldu bu süreçte. Bunun yanı sıra, tabi ki yüzyıllardır değişmeyen bir sebep var ki o da sadakatsizlik, yani aldatmalar. Özellikle sosyal medyanın da kötüye kullanımıyla birlikte ulaşılabilirlik çok kolay bir hale geldiğinden sanal yollardan başlayıp gerçek hayatla da vücut bulabilen ilişki çeşitleri çoğaldı. Öyle ki, bazen taraflar bu durumu ne yazık ki normalleştirebiliyor.

Sanalın gerçekliğe dönüşmesiyle toplumsal değer dengelerimiz de zedelenmeye mi başlıyor diyorsunuz?
Zedelenmenin çok ötesine geçtiğimizi düşünüyorum artık. Müthiş bir dejenerasyon söz konusu da diyebilirim buna. İnsanlar şu dönemde “evlenirken, boşanmayı düşünerek” aile kurumuna adım atmaya başladı. Bu da ister istemez günün sonunda trajediye de dönüşebiliyor. İnsanların artık birbirlerine tahammül sınırının çok çok azaldığını düşünüyorum.  Bir evlilikte esasen olması gereken öz saygı ve saygı. Kişinin önce kendisine saygısı olmalı ki, karşısındakine de saygı duyabilsin. Bunun yanında güven, sadakat, tarafların birbirini duygusal ve fiziksel açıdan doyurabilmesi çok önemli. Şayet, bunlardan biri bile eksikse o evlilikte çatırdamalar başlıyor. İşte bu süreçte, çiftler bu eksiklikleri tamamlayabilmek ya da hataları düzeltebilmek yerine tahammülsüz şekilde hemen boşanma yolunu tercih edebiliyorlar. İşin içine kök ailelerin müdahalesi de girerse sorunlar büyüyebiliyor.

“BU ARADA ALDATMAK
DEYİNCE AKLA SADECE CİNSELLİK GELMEMELİ”


Uzmanlığınız olan Aile Hukuku açısından değerlendirecek olursanız, çiftlerden birinin eşini aldatarak bir başkasından çocuk yapmasının hukuki boyutu nedir?
Aile Hukuku açısından genel olarak bakacak olursam, bu tip sebepler boşanma sebebidir. Hem de zina söz konusu olduğu için özel bir boşanma sebebidir. Zina, gerek boşanma davası içerisinde maddi/manevi tazminatı gerektirir gerekse mal rejiminin tasfiyesi davasında boşanma dosyasının sonucu ile kusur oranına göre mal paylaşımının oranını ciddi şekilde etkiler. Bu arada, aldatmak deyince akla sadece cinsellik gelmemeli. Zina dışında; çiftlerden birinin eşinden birşey saklaması, örnek; eşinden habersiz bir mal varlığını elden çıkarması gibi. Bu hususlar da kişiyi bir nevi aldatmaktır ve pek tabi boşanma sebebi olup tazminat gerektirebilir. Ülkemizde güven sarsıcı eyleme dayalı bu tarz boşanma sebeplerini farklı dava dosyalarında sıklıkla görebiliyoruz.
Mal paylaşımına ilişkin önemli bir konuya değindiniz. Mal paylaşımı davalarında, her zaman mallar ikiye bölünmüyor o zaman. Doğru mu anlıyoruz? Biraz konuyu açabilir misiniz?
Mal rejiminin tasfiyesi davalarına yönelik internette çok fazla kirli bilgi var ve bu sebeple de kişiler her zaman için evlendikten sonra edinilen malların ikiye bölündüğünü düşünüyor. Ancak, hukuken durum tam olarak böyle değil. Şöyle ki; evlilik birliği içerisinde çiftlerin aldıkları mallara oran olarak ne kadar katıldıkları “katılma alacağı” bunun yanı sıra edinilen malların “değer artış payları”, eşlerin birbirinin üzerine yaptığı mallarda bu mal kişiye hediye mi edildi? Bir mal evlilik birliği içinde çiftlerden birine miras mı kaldı? Tüm bu hususlar göz önüne alınarak kişisel mallar dava konusundan çıkarılıp bilirkişilerce hesaplamalar yapılarak aile mahkemesi hâkimi takdirinde oranlar tespit ediliyor. Dediğim gibi, boşanma sebebi zina ise oranlar da değişiklik söz konusu olabileceği gibi evlenmeden önce krediyle alınan bir mal varsa bu malın evlilik içinde ödenen kredi taksitleri bile mal rejimine konu edildiğinden yani anlaşıldığı üzere mevzu derin. Hak kaybına uğramamak için detaylı bir hukuki incelemeden geçirilerek hareket edilmesinde her zaman yarar var.