Tolgahan Bey, siz Türkiye’deki sayılı erkek jönlerinden birisiniz. Türkiye’nin en iyi oyuncularından biri olmak nasıl bir his?
Ben inandığım şeylerin peşinden koşan bir adamım. Sevdiğim işleri en doğru şekilde yapmaya çalışan ve işime sımsıkı sarılan biriyim. Sonraki takdiri, yorumu o alandaki işin profesyonellerine, seyirciye bırakırım. Kendimi nasıl bir oyuncu olarak gördüğümün cevabını verecek kişinin bu insanlar olduğunu düşünüyorum. Çok uzun yıllardır oyunculuk sektörünün içindeyim ve istikrarlı bir şekilde işimi devam ettiriyorum. Bunca yıldır tercih ediliyor olmak, talep görüyor olmak elbette bir başarıdır. Bu istikrar bir başarı olarak addedilebilir.
Siz, sinema ve dizi sektörü için kendi yapım şirketinizi de kurdunuz. Yapımcı olmaya nasıl karar verdiniz?
Yıllardır sektör içinde edindiğim tecrübe ve birikim ile bir şeyler yapmak, oyunculuk dışında işin yapım ve ticaret kısmında yer almak istedim. Ticarete çok açık bir adamım. Şu ana kadar yapım şirketimle 1 film ve 1 dizi yaptım. Şu an bir film daha yapmaktayım. Büyük yapımcıların yanında kendime yapımcı demeyi uygun bulmuyorum henüz. Özetle bu sektörde devam hem oyuncu hem de yapımcı olarak bulunmak istiyorum.
’OYUNCULUK RAHAT VE KEYİFLİ İKEN, YAPIMCILIĞIN AYRI BİR ADRENALİNİ VAR’’
Oyunculuk ve yapımcılık arasındaki fark nedir? Siz hangisini daha çok seviyorsunuz?
İkisinin tadı da çok ayrı. 2 senedir oyunculuktan uzaktım, daha doğrusu sadece kendi filmimde oynadım. Oynarken çok daha az bir sorumluluğa sahipsiniz. Sadece kendinizden ve karakterinizden sorumlusunuz. Bu açıdan düşünüldüğünde oyunculuk çok daha rahat. Oynadığınız oyun, karakter bir de keyifli ise tadından yenmiyor diyebiliriz. Diğer tarafta yapımcı olarak herkesten sorumlusunuz. Dolayısı ile büyük bir stres altındasınız. Oyunculuk rahat ve keyifli iken, yapımcılığın ayrı bir adrenalini var. Ciddi bir para yatırıyorsunuz. Ortaya bir eser çıkarıyorsunuz, tüm ekipten sorumlusunuz. O eserin sahibi olma ve bundan para kazanma durumu gerçekten ciddi bir adrenalin yüklüyor, bunun keyfi de çok başka.
Yapımcılıkta, sektördeki tüm birimler ile temasa geçiyorsunuz, hep bir diyalog halindesiniz. Oyuncu iken insanların hep iyi tarafları ile muhatap oluyorsunuz ama yapımcı iken durumlar biraz değişiyor. İnsanların farklı yüzlerine şahitlik etmek durumunda kalıyorsunuz. Açıkçası bu biraz insanı yıpratıyor.
‘SIFIRDAN GELEN BİR ADAMIN BU KADAR YÜKSELİP BU SEVİYEYE GELMİŞ OLMASI BENİ ÇOK ETKİLEDİ’
TRT1 ekranlarında yayınlanan Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatının anlatıldığı ‘Barbaros Hayreddin’ dizisinde başrol olarak yer alıyorsunuz. Diziye başlama süreciniz nasıl oldu?
Açıkçası o dönemde gelen dizi projeleri vardı ancak televizyona iş yapmayı düşünmüyordum. Uğraştığım farklı ticari işler vardı, onun yoğunluğu içerisindeydim. Bu işlerimi askıya alarak bu özel projeyi kabul ettim. Çünkü bu tarz projeler kolay kolay yapılmaz. Sektörde bu tarz yapılan 3-5 iş görürsünüz. Bu projelerden birine sahip olmak, bu eseri yaratabilmek, nesilden nesile bunun aktarılmasına şahit olma duygusu ile proje gelir gelmez teklifi kabul ettim. Muazzam bir yapım var ve gerçekten hakkı verilerek yapılan bir proje. Yıllar sonra dijital platformlarda, sosyal mecralarda, yurt dışı satışlarında insanlar izleyerek sizi yaşatmaya devam edecek. Bende insanlarla yıllar sonra, Türk Tarihi' nin en büyük kahramanlarından olan 'Barbaros Hayreddin' gibi bir karakteri canlandırarak temas kurmak istedim. İddialı sözler kullanmaktan pek hoşlanmam ancak unutulmayacak, hafızalara kazınacak ölümsüz işlerden biri olduğuna inandığım için bu projeyi kabul ettim. Osmanlı Tarihi çok geniş ve zengin bir tarihe sahip. Baktığınız zaman çok fazla iyisi ile kötüsü ile başarılı padişahlara, sadrazam ve paşalara rastlarsınız. Bunlar içerisinde en büyük kahramanlardan bir tanesi Barbaros Hayreddin. Osmanlı Tarihi’nin ilk kaptan paşası. İnanılmaz bir karakter. Ticari korsanlıktan cezaevi hükümdarlığına, oradan Osmanlı Devleti’nin kaptan paşalığına yükselerek Akdeniz’i hakimiyeti altına almış. Padişahtan sonra 2.adam diyebiliriz. Hayatı çok etkileyici. Sıfırdan gelen bir adamın bu kadar yükselip bu seviyeye gelmiş olması beni çok etkiledi. Gerçekten tarih sahnesinde çok önemli bir isim.
‘ETKİN OLDUĞU DÖNEMLERDE ÇOK ÖNEMLİ İŞLERE İMZA ATARAK BİR EFSANEYE DÖNÜŞMÜŞ ÖNEMLİ BİR İSİM BARBAROS HAYREDDİN’
Canlandırdığınız ‘Barbaros Hayreddin’ karakterinin hangi özellikleri sizi bu kadar etkiledi?
Ailesine, gelenek ve göreneklerine bağlı, aşırı idealist ve her işin altından kalkabilen bir karakter. Siyasetin içinde, aynı zamanda bir cengâver. Tarih sahnesinde çok önemli zaferler elde etmiş bir isim. Hayatı hep bir cenk halinde geçmiş ancak bunları yaparken de ailesini her zaman koruyup kollamış. Etkin olduğu dönemlerde çok önemli işlere imza atarak bir efsaneye dönüşmüş önemli bir isim Barbaros Hayreddin.
‘BARBAROS HAYREDDİN PAŞA’NIN GERÇEK İSMİ HIZIR REİS’
Barbaros Hayreddin Paşa’yı okuyucularımıza anlatmanızı istesek nasıl anlatırsınız?
Barbaros Hayreddin Paşa’nın gerçek ismi Hızır Reis. Hizmetlerinden dolayı Yavuz Sultan Selim ona dinin hayırlısı anlamına gelen Hayreddin ismini vermiş. Avrupalılar ağabeyi Oruç Reis’e kızıla çalan sakalı yüzünden Barbarossa adını vermişlerdi, Oruç Reis’in ölmesinin ardından küçük kardeşi Hızır için kullanılan bu isim, Türkçeye Barbaros olarak geçmiş. Kardeşler, Akdeniz’de kurdukları hakimiyet ile önemli başarılar elde ediyorlar ve İspanya, Ceneviz ve Fransa'ya karşı kazandıkları zaferlerle adlarını iyice duyuruyorlar. Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başlayan reisler, İspanyol ve Cenevizli istilacılarla yaptıkları savaşlar sonunda Cezayir'i kontrol altına alıyorlar. Stratejik bir kararla da Osmanlı’ya bağlılıklarını ilan ederek Yavuz Sultan Selim'e bir heyet göndererek topraklarının Osmanlı hakimiyetine kabulünü istiyorlar ve böylece Cezayir, Osmanlı Devleti'nin bir toprağı haline geliyor. Barbaros Hayrettin Paşa, Yavuz Sultan Selim'in ardından Kanuni Sultan Süleyman döneminde de denizlerde büyük başarılara imza atıyor. Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin Paşa'yı 1534'te Kaptan-ı Derya ilan ediyor. Dizimizde de tam olarak bu konuyu işliyoruz.
‘BOKS YAPTIĞIM DÖNEMLERDE KILIÇ VE GÜREŞ DERSLERİ ALDIM’
Dizide birçok sahnede kılıç, kalkan kullanıyorsunuz. Diziye özel bir hazırlık yaptığınızı söylemek sanırım mümkün. Savaş sahnelerini göz önünde bulundurursak ne tarz eğitimler aldınız?
Ben zaten yıllardır bu konulara ve alana özel bir ilgi duyuyorum. Eğitimler aldım, özel ilgi gösterdim. Boks yaptığım dönemlerde kılıç ve güreş dersleri aldım. Bu proje ile beraber daha çok pratik yapma şansı buldum. Dışarıdan kolay görünen bu sahneler için biz oldukça vakit ve çaba harcıyoruz. Gerçeği yansıtabilmek ve doğal gözükmesini sağlayabilmek adına gerçek kılıçlar kullanılıyor, dolayısı ile oyuncular gerilebiliyor. Aldığım geri dönüşlerde başarılı bulunduğumu görüyorum. Sahneler beğeniliyor. Bu tarz bir rol için çok çok önceden bir hazırlığım vardı.
‘EŞİM VE ÇOCUKLARIMIN BANA VERDİĞİ HUZUR, EVİMİZDE GEÇİRDİĞİMİZ KEYİFLİ DAKİKALAR HİÇBİR ŞEYLE KIYAS KABUL EDİLEMEZ’
Barbaros Hayreddin’in ailesine çok bağlı bir karakter olduğunu söylediniz. Sizin de çok güzel bir aileniz var. Bu anlamda örnek teşkil ediyorsunuz. Peki sizin için ailenin önemi nedir?
Ben aile olmanın önemini her fırsatta dile getiren bir insanım. Benim için aile kavramı gerçekten değerli ve önemli. Çocuklarımla geçirdiğim dakikalar, dışarıda geçirdiğim dakikalar ile asla kıyaslanamayacak kadar önemli. Çok büyük bir huzur. Anlatması kolay olmayan bir duygu. Gerçekten yaşamak gerekiyor bu hissi. Sektörde çok şey yaşadım, çok şey gördüm. Yurt dışında yaşadım, dünyayı gezdim. Ama hiçbir duygu çocuklarım Efehan ve Alina’nın üstümde zıplarken verdiği keyfi vermiyor. Eşim ve çocuklarımın bana verdiği huzur, evimizde geçirdiğimiz keyifli dakikalar hiçbir şeyle kıyas kabul edilemez.
Çocuklarınızın geleceği ile ilgili bir kariyer planlaması yapmayı düşünüyor musunuz? Oyuncu olmalarını ister misiniz?
Eşim Almeda ile de zaman zaman bu konu hakkında konuşuyoruz. Ben neye ilgileri olduğunu, neyi sevdiklerini görmek istiyorum. Dayatarak değil, serbest bırakarak keşfetmek istiyoruz ilgi alanlarını. Keyif alabilecekleri işlerde olsunlar isterim. Bu aşamada bir yönlendirmede bulunmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Şu an çok küçükler. Keşiflerini görmemiz gerekiyor. Sağlıklı ve mutlu olmaları benim önceliğim. Ben elimden geldiğince bu yolda her zaman destekçileri olacağım.