Tüketim çılgınlığının yükselişi, ikili ilişkilerden iş hayatına kadar pek çok yaşam alanını etkisi altına aldı. Son dönemde hızla başlayıp hızla sonlanan evlilikler de bunun kanıtı gibi. Kariyer planları çabuk değişiyor, insani değerler gözle görülür şekilde deforme oluyor… Konuk olduğu TV programları ve herkesin uygulayabileceği yöntemleriyle tanınan Kişisel Gelişim Uzmanı ve nam-ı diğer Yaşam Sihirbazı Dr. Turhan Güldaş, tüketim toplumu içinde bireylerin giderek yalnızlaştığını savundu. Hem özel yaşamda hem de iş yaşamında mutlu olabilmenin sırrını açıklayan Dr. Turhan Güldaş, yaşamsal dengeyi kurabilmenin yollarını Klass okurları için anlattı.
Yaşam hızla akıp giderken her geçen gün daha fazla tüketime sürükleniyoruz. Yoğun çalışma temposu, teknolojinin hızıyla birleşince giderek yalnızlaşan bireyler haline geliyoruz. Bunların yanına bir de tüketim çılgınlığı eklenince ikili ilişkilerden iş dünyasına kadar pek çok alandaki değer kavramlarında da değişim yaşanıyor. Yalnızlaşan bireyler olmaktan kurtulmanın yollarını anlatan Kişisel Gelişim Uzmanı, nam-ı diğer Yaşam Sihirbazı Dr. Turhan Güldaş, evrendeki dengeye her bireyin uyum sağlaması gerektiğini belirtiyor “Yaşamsal denge çok önemlidir. İş, özel yaşam, ikili ilişkiler gibi her alanda dengeyi korumak gerekli. Tüketim çılgınlığıyla birlikte değerlerimizi de çabuk tüketir olduk. Daha fazla yalnızlaşmaya sürüklenmeden önce tüketime ‘dur’ demeliyiz.”
Turhan Bey, size göre yaşamsal dengeyi kurmak neden önemli?
Sosyal medyanın artık gerçek yaşamın önüne geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. Sanal dünya, günümüzde her şeyden önce geliyor. İnsanlar oldukları gibi değil, olmak istedikleri şekilde gösteriyorlar kendilerini. Böylece gerçek yaşamı atlıyoruz. Abartıyoruz. Dengeyi iyi ayarlamak gerekiyor. İş yaşamında da böyle. İşkolik olmamak gerek, çalışmak gerek ancak aileyi arka plana atmadan, dengeyi iyi kurarak… Her şeye zaman ayırmalı. İkili ilişkiler için de böyle. Mutlu bir yaşam için denge çok önemli. Bireyler bu dengeyi kuramadıkları zaman hem özel hem iş hem de ikili ilişkilerinde zarar görebiliyorlar.
“İLETİŞİM KURARKEN İNSANLAR BİRBİRLERİYLE ENERJİLERİNİ PAYLAŞIRLAR”
Tüketim çılgınlığının bireyler üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir? Bunlar nasıl aşılabilir?
Teknolojinin gelişimiyle birlikte bireyler daha fazla içine kapanık yaşar hale geldi. Doğal iletişim yani bire bir iletişim bozuldu. Daha az paylaşımcı, daha çok egoist hale geldiler. Ancak insanları insan yapan en önemli faktör paylaşımdır. Paylaşımlar giderek azaldı. Dostluk kavramı değişime uğradı. Oysa ki iletişim kurarken insanlar birbirleriyle enerjilerini paylaşırlar. Bu da insanlar arası motivasyon kaynağıdır. Bu nedenle paylaşmak gerekir. Sevgiyi, mutluluğu, huzuru ve parayı paylaşın. Unutmayın hiçbir şeyi beraberimizde götürmeyeceğiz. Hiç kimse evrendeki her şeye sahip olamaz. Ancak siz paylaştıkça daha fazlası gelecektir. Evrene ne kadar çok verirseniz, o kadar çok geri alırsınız. Problemleri de paylaşın. Bir arkadaşınızın problemini paylaşırsanız onun sıkıntısını azaltmış olursunuz. Belki sizin de ileride, bir sıkıntınızı paylaşmanız gerekeceği zaman gelebilir. Egoizmden uzak durun ki, iletişiminiz kuvvetlensin.
Günümüzde ikili ilişkilerde nasıl bir değişim yaşandı?
Tüketim toplumunda bireylerde genetiksel değişimler yaşandı. İnsanlar, her şeyi yenisiyle değiştirmeye odaklandı. Yenisini elde edebilmedeki rahatlık, eskisini çöpe atmayı kolaylaştırdı. Bu durum her şeyde olduğu gibi ikili ilişkiler ve evlilikleri de olumsuz etkiledi. Artık evlilik de hızlı tüketiliyor. çaba göstermek, problemi analiz etmek veya yapıcı olmak ortadan kalktı. çözüm arayışı kalmadı. Aslında baştan iyi seçim yapabilirsek ve doğru analiz edebilirsek evlilikler de daha uzun soluklu olabilir. Akıllı insan problem çözen insandır. Ama daha akıllı kimdir biliyor musunuz? O problem olmadan onu gören, onu önceden hisseden ve problemin çözümü ile hiç uğraşmayan insandır. Demek ki biz evlilikte problem yaşamak istemiyorsak, daha akıllı insanlar olmalıyız.
“GüNüMüZ EVLİLİKLERİ, HIZLI KARARLAR SONUCU YAPILDIĞI İçİN HIZLA SONLANIYOR”
Günümüz evliliklerinin hızlı tükenmesinin nedeni nedir?
Yaşamın hızı karar verme sürecine de etki ediyor artık. Karar almak uzun bir yoldur. Karar aldıktan sonra hızlı hareket etmelisiniz ancak karar alırken aceleye gerek yok, kararınızın sonuçlarını her yönüyle tahlil edin. Günümüz evlilikleri, hızlı kararlar sonucu yapıldığı için hızla sonlanıyor. Kesinlikle acele karar verilmemeli. Aşk önemli ancak mantık da bu kararda önemli bir rol oynamalı. Aşkın pembe gözlükleri, doğru kararlar alınmasını etkiler. Yoğun bir sisin içerisinde gibi düşünün kendinizi. Yolun sonunu elbette göremezsiniz. Tek başına aşkın gösterdiği yolun sonu hüsrandır.
Evlilik için doğru karar nasıl alınmalı?
Bir süre taraflar birbirini tanımalı. Ortak bir hayatı paylaşmaya karar vermeli. Ancak bu karar alınırken etraflıca düşünülmeli, iyi analiz edilmeli. önerim, kararlarınızı kağıda yazarak alın. Kiminle evleniyorsunuz, karakteri nasıl, size uyuyor mu, eğitimi, ekonomik durum, kültürel farklar, mentalite, yetiştiriliş tarzı, örf ve adetler, ömür boyu bu kişiyle yaşayabilir misiniz gibi sizin için önemli olan tüm soruları yazın ve cevaplayın. Şimdi evlenip sonra hatalı gördüğünüz davranışları değiştirebileceğinizi sakın düşünmeyin. Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsanız kimseyi değiştiremeyeceğinizi bilin. Baştan yapacağınız doğru analizler, evliliğinizde hayal kırıklığına uğramanızı engeller.
“İKİLİ İLİŞKİLERDE FARKINDALIK ŞART”
Mutlu ve sağlıklı birlikteliklerin sırrı nedir?
İkili ilişkilerde ama özellikle evliliklerin uzun ömürlü yürümesi için saygı ilk şarttır. Aşk sonradan zayıfladıkça bireyler birbirlerine saygı duyarak ilişkilerini yürütebilir. Saygı duyduğunuz kişiyi kıramazsınız, ona karşı üslubunuzu bozamazsınız. Fiziksel özellikler ve aşkın geçici olduğunu unutmayın. önemli olan birbirinize saygı duyabilmeniz. Bir diğer önemli nokta dinlemektir yani farkındalık. Birey öncelikle kendini fark etmelidir, neler yaptığına, ilişkide neleri yanlış yaptığına, nasıl konuştuğuna ya da eşini nasıl eleştirdiğine bakmalıdır. önce kendi farkındalığımızı yükselteceğiz, ardından karşımızdakinin farkına varacağız. Eşinizi dinleyin, bir sorun varsa nedeni ondadır. Diğer bir konu ise egoların savaşıdır. Toplumsal yaşamda manipülasyonlara kapılmamak gerekir. Dış etkenler ilişkileri manipüle edebilir. Bu noktada güven devreye girer. Eşinize ve kendinize güven duyun. Bu güven duygusu egoları geri plana atacaktır. İkili ilişkilerin en büyük düşmanı olan ego, arka plana atılmalıdır ki, ortak yaşamda buluşulsun.
“ELEŞTİREBİLİRSİNİZ ANCAK SON NOKTADA SöYLENECEK OLAN ‘BOŞANALIM’ KELİMESİNİ ERKENDEN SöYLEMEYİN”
Peki boşanma noktasına gelmeden önce neler yapılmalı?
İnsanlar birbirlerine saygılarını kaybettikleri zaman kritik eşiğe gelinmiştir. Saygı kaybolduğunda ilişki de zedelenir. Kavgalar ve kötü sözler… Ancak bu noktaya gelmeden önce önemli olan nokta boşanma kelimesi. ‘Boşanalım’ cümlesi çok çabuk sarf edilir hale geldi. Her kavgada söylenen bu cümle, korkutucudur. Her an kullanılırsa deforme olur. Karşınızdaki kişinin zihninde de programlamaya yol açar. Eleştirebilirsiniz ancak son noktada söylenecek olan ‘boşanalım’ kelimesini erkenden söylemeyin.
Ya boşandıktan sonra yeniden hayata nasıl adapte olmalı?
Boşanma süreci zor olduğu kadar psikolojik bir süreç. Şunu anlamak çok önemli; biz bu dünyaya güzel vakit geçirmek için gelmişiz. Turist gibi olduğumuzu düşünmek gerek. Bu dünyanın sahibi değiliz. Bunun anlamını kaybetmeyelim. Biz hiç kimseye güvenerek bu dünyaya gelmedik. ‘O kişi yoksa ben yaşayamam’ diye bir şey yok. Hayattayız ve boşandıktan sonra da yaşayabiliriz. Evlenmeden önce nasıl yaşadıysak, ondan sonra da yaşayabiliriz. Değişim sürecini yaşayıp toparlanıp hayata devam edebiliriz. Paylaşımlarımızı çoğaltarak, hobiler geliştirerek, çocuklarımızla vakit geçirerek yaşamı güzelleştirmenin yolunu bulabiliriz. Unutmayın ki, başarıya giden yol zorluklarla doludur. Mutlu ve sağlıklı bir yaşam için yılmadan mücadele etmeli ve doğru hedeflere odaklanarak sabırla çalışmak gerekir.
DR. TURHAN GüLDAŞ KİMDİR?
Dr. Turhan Güldaş’ın yolculuğu; doğduğu topraklarda, Mardin’de başladı. İlk ve orta öğrenimini Mardin’de bitiren Güldaş, Marmara üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1983 yılında mezun oldu. Küçük yaşlardan itibaren kendini geliştirmeye ve zihnini daha iyi kullanmaya yönelik yöntemler geliştirmeye çalışırken 1976 yılında ilk kez Ankara’da kendi gibi düşünen insanların yazdığı kişisel gelişim ile ilgili kitaplarla tanıştı. Daha sonra hem eğitim hem de kişisel gelişim için rotasını dünyaya çevirdi. 11 yıl boyunca Fransa’nın Paris şehrinde yaşadı. Burada Yaratıcı İmgeleme (Visualization Creative), meditasyon ve düşünce gücü konularına ilgi duydu. Pek çok konuda eğitimler aldı, dünya çapındaki uzmanlarla çalışma fırsatı buldu, kitaplar okudu, uyguladı ve incelemelerde bulundu. ünlü psikolog ve eczacı olan Emile Coue’nun dünyada “Coue metodu” olarak bilinen kişisel gelişim ve psikoterapi metodunu geliştirdi ve kendi metodunu oluşturdu. Bu metod sayesinde hem kendi hayatında hem de başkalarının hayatında ‘yaşam sihirleri’ yarattı. Ardından Rusya ve Ukrayna’da da benzer eğitimler alarak farklı deneyimler yaşadı. Hayatının yaklaşık 40 yılını, “beynin daha verimli çalışması”, meditasyon uygulamaları, pozitif düşünce ile yaratıcı imgeleme (Visualization Creative) üzerine araştırmalar yaparak geçirdi. Hem kendi hayatı hem de çevresindeki hayatlar üzerinde mucizevi etkiler yaratan Dr. Turhan Güldaş, bu özellikleriyle bugün Rusya ve Kazakistan’da Volshebnik (Yaşam Sihirbazı) olarak adlandırılmaktadır. Hem implant ve estetik diş hekimliği üzerine hem de dünyanın farklı yerlerindeki sağlık, turizm ve hizmet sektörlerinde işletmeleri için çalışmalarını İstanbul Nişantaşı’ndaki merkezinden yürütmektedir. Düzenli TV programlarında kişisel gelişim üzerine görüşlerini paylaşan Güldaş, çoğunlukla yurtdışında yaşamakta ve Rusça, Fransızca, İngilizce, Arapça bilmektedir.