Ufuk Bey, Buket Hanım, oğlunuz Arden ile beraber çekirdek aile olarak mutlu bir hayat sürüyorsunuz. Öncelikle tanışma hikayenizi dinleyebilir misiniz?
BUKET DEMİR: Aslında çok geçmişe dayanan bir tanışma hikayemiz var. İlkokul arkadaşıydık, tabi araya farklı okul hayatları, farklı şehirler, farklı ülkeler girdi. Üniversite sonrasında bir araya geldiğimizde tekrar bir şeyler başladı ve yaşadığımız süreçle beraber evlenme kararı aldık.
UFUK DEMİR: Ben aslında Amerika’dayken hem memleket hasreti çekmeye hem de o sıralarda Buket’le yazışmaya başladım. Üniversitem devam etmesine rağmen ani bir kararla Türkiye’ye dönme kararı verdim. Buket de İzmir’de üniversitesini bitirdikten sonra İstanbul’a dönünce yollarımız tekrardan kesişti. Sonrasında tekrar görüşmeye başladık. O süreç evliliğe kadar gitti, evliliğimizi de çocukla taçlandırdık.
İlişkiyi özellikle isteyen taraf kim oldu?
U. D.: Ben koştum peşinden, ben istedim. Sağ olsun o da demek ki boş değilmiş diyelim Buket de karşılık verdi. Ben çocukken Buket’lerin evine onun doğum günü için gitmiştim. Beraber çocukluk fotoğraflarımız var, keyifle bakıp geçmişi yad ediyoruz.
‘HİÇBİR İLİŞKİ YA DA HİÇBİR ŞEY BAŞTA KOLAY OLMUYOR’
Çoğunlukla her ilişkide fikir ayrılıkları ve zor dönemler oluyor. Böyle zamanların üstesinden nasıl geldiniz?
U. D.: Evliliklerde her zaman tartışmalar, fikir ayrılıkları, farklı görüşler tabii ki oluyor. Evlenmeden önce de çok yakın bir aile dostumuz şunu söylemişti, “Evlilik aslında idare edebilme sanatıdır.” Bizde aslında bazı şeyleri görmeme, kendi aramızda yaşanan çok ufak tartışmalarda ve benzeri şeylerde idare etmeyi tercih ediyoruz. Tartışma ya da benzeri bir şey olduğunda o an aynı ortamda bulunmamayı tercih ediyoruz ki daha fazla uzatmayalım, daha sakin kalalım. O olmazsa zaten evliliğinde bir anlamı kalmıyor, evlilikte birbirinize karşı anlayışlı olmak, idare etmek gerek. Bir de beklentileri ona göre kurmak gerekiyor. Her ne kadar evli de olsa herkesin kendisine ait bir hayatı var ben buna inanıyorum. Kimse kimsenin sınırına girmemeli. Bu olduğu zaman evlilikler çok daha uzun ve keyifli hale geliyor. Herkesin kendisine ait bir hayat tarzı da olduğu için bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
B. D.: Aynı şekilde birbirinizi olduğunuz gibi kabul etmek gerekiyor. Birbirimizin tepkilerini, alışkanlıklarını biraz daha kabul ettikçe süreç daha çok kolaylaşıyor. Alışıyor insan birbirine, hiçbir ilişki ya da hiçbir şey başta kolay olmuyor zaten. Süreçle oturuyor bir şeyler.
‘ANNE VE BABANIN ARASINDAKİ İLİŞKİ NE KADAR İYİ VE DOĞRU OLURSA ARDEN’DE O KADAR MUTLU BİR ÇOCUK OLUR DİYE DİKKAT EDEREK HAREKET EDİYORUZ’
Oğlunuz Arden dünyaya geldikten sonra evliliğiniz nasıl şekillendi? Öncelikleriniz değişti mi?
B. D.: Arden doğduktan sonra ikimizin de önceliği Arden ve Arden’in mutluluğu oldu. Sonrasında üçümüzün bir aradaki mutluluğuna geçti. Arden büyüdükçe ve kendisini biraz daha idare edebilir konuma geldikçe herkes biraz daha öncelik olarak kendisine dönecektir.
U. D.: Arden bizim başımıza gelen en güzel şey ve Arden’den sonra evliliğe karşı bakış açımızın çok değiştiğini düşünüyorum. Evet öncesinde de birlikte bir şeyler yapmak çok keyif aldığımız bir süreçti ama üç kişilik bir aileyle çok daha anlamlı bir hale geldi. Arden’den sonra evlilikte ne değişti diye sorarsanız şöyle bir durum söz konusu, artık attığımız adımlarda, verdiğimiz kararlarda, tepkilerimizde hep Arden’i düşünerek hareket etmeye başladık. Çünkü Arden anne ve babasını model alarak ilerleyecek bir noktadan sonra. Anne ve babanın arasındaki ilişki ne kadar iyi ve doğru olursa Arden’de o kadar mutlu bir çocuk olur diye hep buna dikkat ederek hareket ediyoruz.
Sevgililer Günü’nün sizin için anlamı nedir ve siz bugünü nasıl geçiriyorsunuz?
B. D.: Biz Sevgililer Günü kutlamasını sevgililik dönemimizde bir kere kutladık her yerden kalpli balonların indiği bir atmosferde. Sonrasında çok bize göre olmadığına karar verdik. Tabii o gün ufakta olsa özel bir şey yapıyoruz ama onun dışında çok ekstra kutlama anlamında bir şeyimiz olmuyor.
U. D.: Sevgililer Günü sadece o güne indirgenen bir şey değil, sadece o günde hatırlanan bir gün olarak görmemek gerekiyor. Biz çok dışarıda bir şeyler yapmayı tercih etmiyoruz. Bir arada olduğumuz, evimizde olduğumuz bir gün bizim için çok daha keyifli hale geliyor.