Madeleine Giraud, doğadaki tüm canlıları çok seven ve onların yaşamlarına ve yaşam haklarına büyük saygı duyan bir isim.
çocukluğu Giraud ailesinin İzmir’de bulunan çiftliğinde hayvanlarla içli dışı geçen Madeleine Giraud, kısa süre önce vahşi doğanın gösterişli dünyasına safari turu ile konuk oldu. Katıldığı safari turu ile hayatının en önemli deneyimlerinden birini yaşadığını belirten Giraud, vahşi doğadaki tüm canlıların kendi yaşamlarından sorumlu olup insanlara zarar vermediğini dile getiriyor. Aksine insanların onlara zarar verdiğini söyleyen Madeleine Giraud, bu güzel hayvanların yaşamına kastedenlere karşı da mücadele vererek şu an bireysel olarak çalışmalar yapıyor. Madelenie Giraud, hayvanlara olan tutkusunu, yaptığı safari turlarını ve yaşamları tehlikede olan vahşi hayvanlar adına verdiği mücadeleyi Klass’a anlattı.
“Şu ana kadar toplamda iki tane safari yaptım. İlk safarimi bu sene yaptım ve benim için süper bir deneyimdi. Dünyadan hiç haber almamak üzere telefonumu sadece fotoğraf çekmek için ayarlamıştım. Kendimi sadece doğa ile baş başa bıraktım.”
“Ruanda ve Uganda’da yaşayan insanlar bu hayvanlara çok saygı duyuyorlar. Hepsi onları korumak istiyor. Bu işi yapan özel insanlar var. İnsanlar vahşi hayvanlardan korkuyorlar. Ben vahşi hayvanlardan korkmuyorum çünkü onlar bizim akrabamız. Sonuç olarak biz de bir çeşit hayvanız. Benim onlardan korkmadığımı bence onlar da hissediyor.”
Madeleine Hanım, kısa süre önce safari turları yaparak vahşi dünyayı en yakından görme fırsatınız oldu. öncelikle geçmişe doğru bir yolculuk yaparak hayvanlara olan tutkunuzun ne zaman ve nasıl başladığını sizden dinleyebilir miyiz?
Kendimi bildim bileli hayvanlara karşı her zaman bir tutkum vardı. Bu sevgim önce atlarla başladı. İzmir-Buca’da at çiftliğimiz vardı. Hayvan sevgimin temelleri orada atıldı.
At binerdim. Şu anda da Belçika’da at yetiştiriciliği yapmaya devam ediyorum. Vahşi doğada ise goriller çok fazla dikkatimi çekmeye başladı ve onlarla ilgili araştırmalar yapmaya başladım. Bilindiği üzere onlar 1994 yılında çok büyük bir tehlike atlattılar. Kongo’nun devamlı savaşları, Ruanda’nın katliamları derken onlar için gerçekten büyük bir tehlike vardı. Şimdi büyük bir koruma altına alındılar. Benim de içimde bu merak artınca beklemeden onları görmek istedim. Bu sayede sadece gorilleri değil bir sürü hayvan görmüş oldum. çünkü ben iki ayrı safari turu yaptım. Ve hayatımın en güzel anlarıydı diyebilirim.
Peki, bu özel deneyimde neler yaşadınız?
Şu ana kadar toplamda iki tane safari yaptım. İlk safarimi bu sene yaptım ve benim için süper bir deneyimdi. Dünyadan hiç haber almamak üzere telefonumu sadece fotoğraf çekmek için ayarlamıştım. Kendimi sadece doğa ile baş başa bıraktım. Safari gerçekten çok güzeldi. Oradaki insanlar da çok güzel ama beni orada en çok üzen şey o bölgede çok büyük bir fakirliğin olmasıydı. Ama onlar hayvanlarını seviyorlar. Orada o güzel hayvanlara sahip çıkacak güzel yürekte insanlar yaşıyor. Hayvanların doğal yaşamına konuk olmak harika bir duygu.
“BENİM SAFARİYE GİTME AMACIM GORİLLERE KATKI SAĞLAMAKTI”
İnsanlar normalde daha çok evcil hayvanlara ilgi gösterir ve onlara bakarlar. Ama sizin daha çok vahşi hayvanlara yönelik bir sevginiz var. Bunun sebebi nedir?
Benim safariye gitme amacım gorillere katkı sağlamaktı. Onların yaşam mücadelesini yakından görmek istedim. çünkü onlar için mücadele vermeye hazırım. Bir gün bir arkadaşım da öyle bir şey yapacağına neden sokak hayvanlarına yardım etmediğimi sordu. Bunları yapan zaten çok fazla insanın olduğunu düşünüyorum. Bir şekilde sokak hayvanlarına yardım edilebiliyor. Ama ben vahşi hayvanların da yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ekim sayısında..
Röportaj: özgün Küçükkahraman
Fotoğraflar: Yavuz Kaynar