Dahiliye ve Beslenme Uzmaný Dr. Samira Gasýmlý, kýz kardeþi ve iþ ortaðý Psikolog, Yaþam Koçu, Psiko-Enerji Terapisti Romina Gasýmzade ile özel Ro-Sa Life Style kliniklerinde kiþilerin baþta zayýflama olmak üzere bedensel ve psikolojik rahatsýzlýklarýna çözüm sunarak hastalarýnýn bedensel ve ruhsal açýdan rahatlamalarýný saðlýyor. Dr. Samira Gasýmlý “Hem saðlýklý hem fit olabilmek için doðru beslenmemiz gerekiyor” diyor; Romina Gasýmzade ise “Aslýnda ruhun doymasý gerekiyor. Bedene ve ruha ayný anda müdahale edebilmek için beraber çalýþýyoruz. Ben ruhen doyuruyorum, Samira bedenen” diyor. Hem fit hem saðlýklý olmanýn ama bunu diyetle deðil doðru beslenme ve mutlu bir insana dönüþerek yapabilmenin sýrlarýný Dahiliye ve Beslenme Uzmaný Dr. Samira Gasýmlý ve Yaþam Koçu, Psiko-Enerji Terapisti Romina Gasýmzade ile Klass okurlarý için konuþtuk.

SAMÝRA GASIMLI

“Yemek de bir alýþkanlýktýr. Ben aslýnda bana gelen kiþilere kilo vermeye yönelik tedavi önermiyorum. Biz, bize gelen kiþilerin hayat tarzýný deðiþtiriyoruz. Zaten onlar hayat tarzlarýný deðiþtirdikleri zaman kendileri otomatik olarak kilo veriyorlar.”

ROMÝNA GASIMZADE

“Ruhun özünde sürekli yukarý doðru yükselmek vardýr. Bedende de yer çekiminden dolayý sürekli aþaðý doðru gitmek vardýr. Bizler aslýnda ortada buluþuyoruz. Bizi ortada buluþturan zihindir.”

Samira Haným, kilo vermek en çok yaza girerken aklýmýza geliyor. Diyet yaparken de genelde saðlýðýmýzý çok önemsemeden kulaktan dolma bilgilerle saðlýksýz yollara baþvuruyoruz. Size göre fit bir vücuda saðlýklý bir þekilde sahip olmak için neler yapmamýz gerekiyor?

Samira Gasýmlý: Hem saðlýklý hem fit olabilmek için diyet yapmak yerine doðru beslenmemiz gerekiyor. öncelikle kendimizi iyi tanýyor olmamýz gerekiyor. Eðer kendimizi iyi tanýmýyorsak, zorlanýyorsak, sürekli kilo alýp kilo veremiyorsak o zaman bir uzmana baþvurmamýz gerekiyor. Ben her zaman kemikten ve kastan oluþmuþ bir makine olduðumuzu söylerim. Bizim hareket etmemiz þart, hareketsiz kilo verilmez. Kiloya odaklý beslenmek yerine doðru beslenmek gerekiyor. Meyve ve sebze sürekli tüketmemiz lazým. Proteinimizi, karbonhidratýmýzý ve yaðýmýzý mutlaka yemeliyiz. çünkü vitaminlerin çoðu yaðda çözülüyor, yað tüketmezsek vitaminin eksikliði oluþur. Vitamin eksikliði de bizi aðýr depresyona sokar. Magnezyum veya D Vitamini eksikliði ki bunlar çok fazla karþýmýza çýkýyor; bana gelen hastalarýn yüzde 70’inde bulunuyor. Güneþten bu vitamini alsak da yanlýþ beslenmeden dolayý bu vitamini vücudumuzda yeteri kadar bulunduramýyoruz. Ayný anda baðýrsaklarýmýz da çok iyi çalýþmýyor. Bu da beslenme kadar çok önemli. Ben hastalarýma þunlarý bunlarý yemeyin demiyorum. Biz makine deðiliz. Yemek yemek mutluluk demektir. Biz mutsuzluk haline getiriyoruz. Ondan dolayýda daha da çok kilo alýyoruz. Aç kalýrsak kilo veremeyiz, yedikçe kilo veririz. Yedikçe kilo vermek de doðru beslenmek demektir. Yani eðer bir besin seni depresyona strese sokuyorsa demek ki yanlýþ yoldasýndýr.

“GECECÝ OLAN BAYKUÞLARIN AKÞAM YEMEÐÝNÝ ÝYÝ YEMELERÝ, SABAHçI OLAN BüLBüLLERÝN ÝSE SABAH KAHVALTIYI ÝYÝ YAPMALARI GEREKÝYOR”

Peki, kiþi vücudunu tanýmýyorsa, metabolizmasýný bilmiyorsa siz hastalarýnýzýn vücudunu tanýmak için nasýl bir yol izliyorsunuz?

S. G.: Her insanýn biyolojik bir saati vardýr. Herkesin biyolojik saatleri çok farklýdýr. Bu benim ve hastalarýmýn üzerindeki buluþumdur. Biyolojik olarak iki tür insanýz. Halk arasýnda bülbüller ve baykuþlar olarak adlandýrýlýr. Bülbül dediðimiz sabah rahat uyanýp gece geç saate kadar kalmayan kiþilerdir. Baykuþlar da sabah zor uyanýrlar ve gece geç saate kadar rahat oturabilen kiþilerdir. Genelde gece geç saate kadar oturan kiþiler sanatçýlardýr diye bilinir. Bu kötü bir durum deðil aslýnda. Bu biyolojik bir saat, ritimdir. Gececi olan Baykuþlarýn akþam yemeðini iyi yemeleri, sabahçý olan bülbüllerin ise sabah kahvaltýyý iyi yapmalarý gerekiyor. Benim biyolojik saatim baykuþ grubuna giriyor. Kendi üzerimde yaptýðým deneye göre 10 gün kahvaltýmý bol bol kalorisi fazla yedim ve 10 gün içerisinde 1,5 kilo aldým. Ve bu 1,5 kilo benim için çok fazla. Benim kilom çok dengelidir. Hiçbir zaman çýkmaz veya düþmez ayný kiloda devam ederim. Sebebi de çok düzenli besleniyor ve hiç diyet stresine girmeden, hareketlerimi düzenli bir þekilde yapabilmekten kaynaklanýyor. Vücudum da buna o kadar çok alýþmýþ ki spor yapmadýðým günlerde daha az yiyorum. Kendimi örnek veriyorum çünkü ilk önce kendim örnek olmam lazým.

“BAZEN çOK BASÝT OLUYOR, SADECE VÝTAMÝN D DEPOSUNU DOLDURMAK BÝLE KÝLO VERMEYE SEBEP OLUYOR”

Peki, her saðlýk probleminden dolayý kilo almýþ kiþileri zayýflatabiliyor muyuz?

S.G.: Hastalýða baðlý bir kilonuz varsa bunu sadece beslenmeyle çözemeyiz. Mutlaka ilk önce o vücuttaki eksikliði gidermemiz gerekiyor. Onu onardýktan sonra da kilo vermeye baþlarýz. Ýnsanlar da böyle bir þey var; su içiyorum kilo alýyorum. Tabi ki alacaksýn çünkü vücudunda bir sürü sorun var. Ýlk önce eksikliði buluyorsun o boþluðu dolduruyorsun. Bazen çok basit oluyor, sadece vitamin D deposunu doldurmak bile kilo vermeye sebep oluyor. Bu kadar basittir aslýnda. Ama o kadar da zorlaþtýrýyoruz. Portakal yeme, muz yeme vesaire vesaire… Mesela iþlenmiþ light gýdalar bize kilo verdirmez, aksine bizi hasta yapar. çünkü içinde kimyasallar daha fazla bulunuyor. Bir þeyi light yapabilmek için çok fazla iþlemden geçmesi gerekiyor. GDO sorunuyla uðraþýyoruz ama light içecek içiyoruz. GDO onun yanýnda hafif kalýyor. Sütün içinde yað olmazsa o süt deðil sudur. Sütün içinde yað olmazsa içindeki A ve D vitaminleri çözünmez. Bu kadar vitamin D eksikliðinin olmasý sebebi de zaten bu türlü beslenmelerden kaynaklanýyor.

“BEN RUHEN DOYURUYORUM, SAMÝRA ÝSE BEDENEN”

Romina Haným, Samira Haným insanlarýn daha çok duygusal açlýða sahip olduðuna ve bundan dolayý da kilo aldýklarýna deðindi. Peki, duygusal açlýða sahip bir birey bu sorunu nasýl yenebilir?

Romina Gasýmzade: Sevgi eksikliði olduðu zaman duygusal bir açlýk oluyor. Her þeyin baþýnda sevgi geliyor. çocukluðumuzdan beri yaþadýðýmýz süreç içerisinde anne-babamýzýn veya etrafýmýzdaki bütün insanlarýn bize davranýþlarý sevgiyi oluþturuyor. çocuklarýn dünyasý çok farklýdýr. Biz yetiþkin olarak büyük þeyleri kendimize nasýl dert ediyorsak onlar da küçük þeyleri kendilerine dert ediyorlar. Ama çocuk olduklarý için, kendilerini çaresiz gördükleri için ve bunu kimseyle paylaþamadýklarý için içlerinde sevilmediklerini düþünüyorlar. Ebeveynler ise çocuðuma sarýlýyorum, öpüyorum diyerek sevgiyi veriyorum diye düþünüyorlar. Sevgi aslýnda sarýlýp onu öpmekle bitmiyor. Sevgi gerçekten çocuðun duygularýna hitap edebilmektir, onu iyi anlayabilmek demektir. Duygusal problemler aslýnda çocukluktan baþlýyor. çünkü oradan yetiþkin bir zamana gelene kadar belirli yaþlarda ilerledikçe bu eksikliði içimizde hissediyoruz. Hiçbir þey onun yerini doldurmuyor. çünkü orada bir eksik travma halinde içimizde oluþmuþ oluyor. Ýlerleyen zamanlarda herkesten bir sevgi beklentisi halini alýyoruz. Birisi bizim istediðimiz bir þeyi yapmadýðý zaman alýnýyoruz. Aslýnda hepsi çocukluk dönemindeki sevgi eksikliðine dayanýyor. Bu bizim iliþkilerimiz de arkadaþlýðýmýzý da hatta kilo almamýzý da etkiler. çünkü duygusal açlýk olduðu zaman gerginlik oluþuyor ve ne kadar yemek yersek yiyelim doymuyoruz. Aslýnda ruhun doymasý gerekiyor. Biz zannediyoruz ki bedenen doyuyoruz. Hayýr ruhen doyuyoruz çünkü ruhen yaþýyoruz, ruhen mutluyuz, ruhen bir þeyler baþarabiliyoruz, ruhumuzda herhangi bir çöküntü, eksiklik olduðu zaman bedenen onu tamamlamaya çalýþýyoruz. Maalesef yapamýyoruz. Bedene ve ruha ayný anda müdahale edebilmek için beraber çalýþýyoruz. Ben ruhen doyuruyorum, Samira ise bedenen doyuruyor.

“öNEMLÝ OLAN SORUNU DOÐRU ÞEKÝLDE BULABÝLMEK, UZUN SüRE TERAPÝLERE GÝTMEK DEÐÝLDÝR”

Peki, çocukluktan itibaren baþlayan bu sorunu büyümüþ kiþide nasýl düzeltiyorsunuz?

R. G.: Bir kiþi bir sorunu yýllarca yaþadýktan sonra belli bir süreye geldiði zaman bunu bir günde çözmek mümkün olmuyor. Gerçekten bir insanýn ruhunu çözmeye çalýþýyorsak bu bir süreçtir. çünkü onun tamamýyla yaþadýðý toplam süreçteki problemi hýzlý bir þekilde belirli terapilerle çocukluðuna inip o sorunu çok çabuk beyin toparlamaya baþlýyor. çünkü beyin ufacýk bir þeyle bozuluyor ve ardýndan yüzlerce þeyi de beraberinde bozuyor. Tam tersi olarak bir tane küçük bir þey düzeltiyoruz ardýndan yüzlerce þey toparlanýyor. Uyurken bile çalýþmaya baþlýyor bu terapi. önemli olan sorunu doðru þekilde bulabilmek, uzun süre terapilere gitmek deðildir. Bu terapistin hislerine de baðlý, terapistin derin hislere sahip olmasý ve karþýsýnda oturan kiþinin yerine kendini koyabilmesi gerekiyor. Onu hissetmesi, onu yaþamasý lazým. Bunlar olduðu zaman anca karþýsýndaki insaný çözebilir.

Karþýnýzdaki kiþinin çocukluðuna inmek için ne gibi yöntemlere baþvuruyorsunuz?

R.G.: Psikanaliz ve konuþturarak... Konuþurken belki baþka bir þeyler anlatabilir ama ben konuþtuðunda ruhuna inip oralarýný yakalýyorum. Bu benim hislerimle de alakalý. Hislerin kuvvetli olmasý gerekiyor. Bizim iþlerimizde daha çok hislerle yapýlýyor; bilgi, sevgi ve his… Gerçekten bir insaný iyileþtirebilmek için üçünün bir arada olmasý lazým.

“RUH BüYüDüKçE BEDEN KüçüLüR, BEDEN BüYüDüKçE RUH KüçüLüR. MUTLU OLAN BÝR ÝNSAN KÝLO ALMAZ”

Peki, duygusal açlýða sahip olan bir kiþi genelde nasýl yemek yiyor? Karþýnýza nasýl bir sorun olarak geliyor?

R.G.: Sürekli karbonhidrat ve tatlý yer. Karbonhidrat yediðimizde vücutta serotonin artar. Vücudun böyle bir özelliði var; strese girdiði zaman kendisini korumaya çalýþýr. Ya spor yaparak ya mutlu olarak ya da yemek yersen serotonini çýkartýr. Bunlardan en yakýný yemek yemektir. Duygusal açlýk dediðimiz olay budur. Bu tür insanlar acýktýðý zaman kalkýp normal þekilde sebze yemezler. Ne kadar sebze yerlerse yesinler karbonhidrat kadar zararlý olamaz. O kiþi ya bedenini büyüterek korur ya da ruhu büyüterek korur. Yani ruhumuz güçlüyse o bizi koruduðu için bedenin büyümesine gerek kalmýyor. Zaten kilolu insanlar da baktýðýmýz zaman ilk tespit budur. Kendini koruyamadýðý için çok aþýrý derece duygusal olup kendini eksik hissettiði için kilo almýþtýr. Bu durumun psikolojiyle çok alakasý vardýr. Gerçekten ruhta bir açlýk varsa gerçekten kendimizi doyuramýyorsak ve böyle bir eksiklik kendimizde hissediyorsak kiloyla kendimizi bir þekilde korumaya çalýþýyoruz. Demek ki çok fazla kilomuz varsa ruhumuzda ciddi bir açlýk var ve öncelikle onu doyuruyoruz. Ruhu büyütüp güçlendirmemiz lazým. Ruh büyüdükçe beden küçülür, beden büyüdükçe ruh küçülür. Mutlu olan bir insan kilo almaz. Mutlu olan kiþi mutlaka bir çýkýþ yolu bulur. Kendisini yemeðe baðlamaz. Ýnsan mutlu olduðu zaman mutluluktan uçuyorum demesi kendini hafif hissettiði içindir. Ýnsanoðlu gerçekten farkýnda olmadan bu tabiri kullanýyor. çünkü ruhun özünde sürekli yukarý doðru yükselmek vardýr. Bedende de yer çekiminden dolayý sürekli aþaðý doðru gitmek vardýr. Bizler aslýnda ortada buluþuyoruz. Bizi ortada buluþturan zihindir. Zaten yaþlanmanýn en büyük sebeplerinden birisi yer çekimidir. Aþaðýya doðru çektiði için sarkýyoruz, kýrýþýklýklar oluþuyor. Demek ki ruhumuza iyi baktýðýmýz zaman yaþlanmýyoruz.

S.G.: Obezite olmanýn, o kadar kilo almanýn sebebi vücudun ‘git beni tedavi et’ deme þeklidir. Bize neden beraber çalýþýyorsunuz dediklerinde “Beden ve ruha ayný anda müdahale edebilmek için birlikte çalýþýyoruz” þeklinde cevap veriyoruz. Bir diyetisyene gidip sadece onunla beraber kilo vermek zordur. Orada depresif bir problem varsa mutlaka ikisinin beraber çözülüyor olmasý gerekiyor. Tek baþýna psikologla da kilo veremezsiniz. O sizin sorununuzu durdurur, beslenme uzmaný da beslenmeyi düzenler. Ýkisinin de beraber olmasý lazým. Saðlýklý bir þekilde kilo vermek istiyorsanýz hem beynin dinlenmiþ olmasý lazým hem de vücudun. Bakým tek baþýna olmaz. Bakým aslýnda bedenle birlikte ruha yapýlan bakýmdýr.

Fotoðraflar: Mert Can Alþahin