Erkek giyiminde kendini kanıtlamış ve üretiminin çoğunu ihraç eden Efendi Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı ve Auto Twin’in Yönetim Kurulu üyesi olan genç işadamı ümit Şen’in görevleri iş dünyasıyla sınırlı değil. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler üzerine doktora yapan ve Şişli Ak Parti İlçe Başkan Yardımcısı göreviyle birlikte İstanbul Kastamonu Spor Başkan Vekilliği görevlerini üstlenen Şen, son olarak karşımıza duygu dünyasından süzülen şiir albümü ile çıktı. Küçük yaşlardan beri şiir yazan ve amatör bir heyecanla bu şiirlerin bir bölümünü ‘Ağlama’ adlı şiir albümünde toplayan ümit Şen, hobi olarak başladığı albüm sürecini, şiir dünyasını ve bu konudaki hedeflerini Klass’a anlattı.
“Şiir tutkum küçük yaşlarda başladı ve bugün o yaşlarda yazdığım şiirleri okurken çok şaşırıyorum. Hangi duygularla hangi kafayla kalemimden o sözcükler dökülmüş düşünüp duruyorum. Aynı şekilde şimdi yazdıklarımı da okuyunca aynı hisse kapılıyorum. Demek ki kalemi elime alınca farklı bir havaya bürünüyorum.”
“Herkes şiir yazabilir ama iyi şiir yazmak başka bir şeydir. Yani diyebiliyorsan ki ‘Bir mahpus aynasına düşmedi yüzüm ne yüzsüzüm ne güçsüz...” işte o zaman ortaya okunası ve dinlenesi bir şeyler çıkıyor. Ben şiirlerimi ne kadar fazla kişi dinlerse, severse ve bir şeyler hissederse memnun olurum. Açıkçası bu albümden de en büyük beklentim bu.”
ümit Bey, iş adamı kimliğinizin yanı sıra sizi son zamanlarda şair yönünüzle de tanıdık ve son olarak karşımıza bir şiir albümü ile çıktınız. öncelikle bu şiir albümünün hayata geliş hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
çok küçük yaşlardan beri şiir yazarım ve hala da yazmaya devam ediyorum. Ama bu merakımı bir albüm boyutuna taşıma fikri aklımda yoktu. Bir gün liseden arkadaşım olan Murat Şahin ile görüştük. Yanında albümünün yapımcısı da vardı. Birlikte ticari amaç gütmeyen çok güzel bir şiir albümü yapmışlardı.
Onlarla sohbetimiz esnasında benim de şiir yazdığımı öğrenen Melodi Müzik’in yapımcısı ‘Size de bir albüm yapalım’ dedi. Aklımda hiç böyle bir şey yokken bundan bir sene önce ikna oldum ve şiirlerimi derlemeye başladım. İlk yazıldığı haliyle duran şiirlerimi toparlayıp derledikten sonra stüdyoya girdik. önceleri bana tüm bu süreç şaka gibi geliyordu. TRT’de Devlet Sanatçısı olan arkadaşım Furkan Biçer ile dört şiire düet yaptık. Kendisi beni kırmayarak bu projeye çok değerli katkılar sağladı. Benim amatör heyecanıma profesyonel bir ekibin dokunması sonrasında güzel bir albüm ortaya çıktığını düşünüyorum. Ben amatör ama profesyonel bir ruhla ortaya konan işleri çok seviyorum. Şiir albümümün yapım aşamasında D&R’ın Genel Müdür Yardımcısı ile tanışma fırsatım oldu ve bana şiir albümü için kış aylarının uygun aylar olduğunu söyledi. Sonuç olarak da benim amatör bir heyecan olarak baktığım albümüm satış marketlerindeki yerini aldı.
“YERİ GELDİ GURBETTEYKEN YAZDIM, YERİ GELDİ ANAMIN-BABAMIN YANINDA YAZDIM, YERİ GELDİ öZLEM DUYDUM YAZDIM…”
Şiir yazma tutkusu ne zaman başladı?
Şiir tutkum küçük yaşlarda başladı ve bugün o yaşlarda yazdığım şiirleri okurken çok şaşırıyorum. Hangi duygularla hangi kafayla kalemimden o sözcükler dökülmüş düşünüp duruyorum. Ayı şekilde şimdi yazdıklarımı da okuyunca aynı hisse kapılıyorum. Demek ki kalemi elime alınca farklı bir havaya bürünüyorum. Bir anda ilham gelebiliyor. Kısa bir süre önce ikinci albüme koymayı planladığım bir şiir yazdım. Adı ‘Hoşça Kal Deniz Gözlü Kadın’. Bu şiir stüdyo ortamında doğdu. Aynı dönemde kardeşimde oğlu için ‘Oğlum’ adlı bir şiir yazmıştı ve bu şiiri birinci yaş gününde konuklara dinletmek istiyordu. “Stüdyoya girip okuyabilir miyim” dedi. Birlikte stüdyoya girdik ve onun sesini kaydederken bende bu şiiri yazdım. Bir anda içimden duygular kalemime oradan da kâğıda döküldü. Dört dakika içinde şiiri tamamladım. O an stüdyodaki arkadaşa okudum ve “Bana bu sözlere fon müziği yapar mısın?” dedim. Hemen yaptı ve ardından stüdyoya girip okumasını yaptım. Her şey toplamda 15 dakikada gelişti. Dediğim gibi şiiri küçük yaşlardan beri yazıyorum ama ilhamın ne zaman nerede geleceği belli olmuyor. Yeri geldi gurbetteyken yazdım, yeri geldi anamın-babamın yanında yazdım, yeri geldi özlem duydum yazdım, yeri geldi arkadaşım için yazdım. Kimi zaman da yaşanmış hikayelerden yola çıkarak yazdım. Genelde şiirlerimin yaşanmış anıları vardır.
Okurken sizi en çok hangi şiiriniz etkiledi?
‘Bizim çocukluğumuz’ adlı şiirim beni çok fazla etkiler. O şiire bizzat çocukluğumu aktardım. Daha da birçok aktarılacak şey var. O iki şiir uzunluğunda oldu. Uzatsam belki 15 şiir uzunluğunda olurdu. Onun sonunu da ‘Bizim çocukluğumuzda güvercin sevdalılığı vardı’ diyerek bitirdim çünkü onun devamı gelecek. Yani bitmiyor. Güvercin sevdalılığı vardı sonra neler neler vardı. Bir sürü şey vardı. Ama bugün 10 yaşındaki bir çocuğa benim şiirlerimi dinletemezsin. Bunu 25-30-35-40 yaşları dinler. ‘Bizim çocukluğumuz’ şiirinde o dönemin çocukluğunu yaşamış herkes bir şeyler bulabiliyor. O zamanlar kupa oynardık, asker oynardık, incir ağacına dalardık, dut ağacına çıkardık, okulun bahçesinde top oynardık, salepçiler geliyordu. Pazar günleri evimize odun veya kömür gelirdi, kış gecelerinde sokaklarda bozacı gezerdi…
Anılarınızı şiire sonradan da albüme dönüştürmeniz çok güzel. Peki bu albüm herhangi bir amaç güdüyor mu?
Açıkçası bu şiir albümü benim yıllardır yazdığım şiirleri ve hissettiğim duyguları başkalarıyla paylaşacağım bir araç. Herhangi bir gelir derdim yok. Benim için bir hobi, büyük bir keyif.
“İKİNCİ ALBüMDE KISMET OLURSA BİR TANE ŞİİRİ ZERRİN öZER’E OKUTMAK İSTİYORUM”
Birinci albüm çok kısa süre önce çıktı. Peki, ikinci albümü çıkarmaya ne ara karar verdiniz?
İlk albümün hazırlık aşamasından çok keyif aldım. Allah uzun ömürler verirse ikinciyi de yapacağım, üçüncüyü de dördüncüyü de…. Elimde çok güzel şiirler var, data bankım dolu. Hepsi benim şiirlerim ve kendim okuyorum. Hatta başka projelerim de var. İkinci albümde kısmet olursa bir tane şiiri Zerrin özer’e okutmak istiyorum. Kendileri güzel bir düet ile bizi onurlandırırlarsa çok mutlu oluruz. Kısacası ünlülerin de katkılarıyla güzel bir çalışma daha meydana getirmek istiyorum.
Peki albümünüz herhangi bir mesaj kaygısı taşıyor mu? Nasıl bir felsefi altyapısıyla bu albümü oluşturdunuz?
İnsanlara özellikle vermek istediğim bir mesaj yok ama albümde yer alan şiirlerden insanların alacağı çok fazla mesaj var. Mutlaka her insan hayatında bir kez bile olsa aşık olmuştur. Bir kez bile olsa sevmiştir, bir kez bile olsa aşkı platonik yaşamıştır. Dolayısıyla benim vermek istediğim mesaj bir şey değil, bir sürü şey... Şiirlerin içerisinde bir sürü şey var. Aşık olmuş adam, duygusal adam, ketum adam… Yani herkesin mutlak suretle şiirden alacağı bir şey var. Şiirlerimi okuyan kişi sevgi alacak, aşk alacak, muhabbet alacak, duyguyu alacak, özlemi alacak bunların hepsini tadacak. Hayallerini, geçmişini, çocukluğunu tadacak. Şiirlerim beni eskiye, yeniye, geleceğe, birçok yere götürüyor. Eminim dinleyici mi de alıp başka yerlere götürecektir. Şiir, insanın gönlünden kaleminin ucuna, oradan da kâğıda dökülen duyguların adıdır. Şiir yazımı beynin hesaptan arındığı bir andır. Tüm sözcükler beyinden değil kalpten gelir. Yüreğinden, gönlünden gelir ve kâğıda dökülür.
Bu albümü insanlar nerelerde bulabilecekler?
D&R’larda ve şirketimizin anlaşmalı olduğu benzin istasyonlarında olacak. Ayrıca TTNET gibi aplikasyonlarda da olacak.
“ŞİİR YAZIP ŞİİRİ SöYLEYEBİLMEK HERKESİN YAPABİLDİĞİ BİR ŞEY DEĞİL”
Biraz da sevdiğiniz şairlerden bahseder misiniz?
Ben gençliğimde İbrahim Sadri’yi çok dinledim. çok da severim kendisini. Hiç tanışmışlığımız yok ama tanışıklık olacağını bir gün hissediyorum. Kendisinin çalışmalarımda etkisi vardır. Hatta dinleyenler sesimi İbrahim Sadri’ye benzetiyorlar. Mesela Bedirhan Gökçe’yi de çok dinlerdim, Yusuf Hayaloğlu’nu da dinlerdim. Bu saydığım kişiler farklı görüşte insanlar ama şiir müzik gibi evrensel bir şeydir. Can Yücel’i dinlerim, Ahmet Selçuk İlkan’ı dinlerim… Bu isimler güzel insanlar, güzel üstatlar ve ortaya çok güzel şiirler koymuşlardır. Sadece yazmak değil, bir sürü kitapları var bu isimlerin. Ama şiir yazıp şiiri söyleyebilmek herkesin yapabildiği bir şey değil. Baktığınız zaman o kadar çok şiir kitabı varken şiir albümü çok az. Bunu bir müddet Bedirhan Gökçe yaptı, bir müddet İbrahim Sadri yaptı. Ahmet Selçuk İlkan ise çok kısa bir süre yaptı. Onun dışında son zamanlarda aklımıza gelen başka isim yok. İbrahim Sadri toplamda 25 tane albüm çıkartmış. Bunların 15 tanesi kariyerinin ilk 9 yılında çıkmış ama çok fazla ünlenmemiş. ‘Adam gibi’ şiiri Sadri’nin dönüm noktası olmuş. Hissettirebileceğiniz şeyleri okumanız gerekiyor. Yani sonuçta herkes şiir yazabilir ama iyi şiir yazmak başka bir şeydir. Yani diyebiliyorsan ki ‘Bir mahpus aynasına düşmedi yüzüm ne yüzsüzüm ne güçsüz…” İşte o zaman ortaya okunası ve dinlenesi bir şeyler çıkıyor. Ben şiirlerimi ne kadar fazla kişi dinlerse, severse ve bir şeyler hissederse memnun olurum. Açıkçası bu albümden de en büyük beklentim bu. Yoksa herhangi bir gelir elde etme gibi bir kaygım yok. çünkü bu iş gönül işi. öyle prim yapacak bir iş değil. Aslında tenor bir sese sahibim. Geçenlerde bir arkadaşımın sahnesini izlemeye gitti. Mikrofon uzattı bana ve sonrasında “Şiir albümleriyle uğraşma sesin çok güzel kendine bir müzik albümü yap” dedi. Ama benim böyle bir kaygım yok. Ben keyifle insanlarla şiirlerimi paylaşmayı istiyorum. Bu albümle birlikte aileme, çocuklarıma yeğenlerime bir hatıra bırakmak istiyorum.
Albümdeki her bir şiir size ait değil mi?
Sadece albümüme de adını veren ‘Ağlama’ şiiri dışındaki tüm şiirler bana ait. ‘Ağlama’ şiiri ünlü edebiyatçı Prof. Dr. Nurullah Genç’e ait. Hocamıza hürmeten bu şiire albümümüzde yer verdikten sonra albüm adının da ‘Ağlama’ olmasına karar verdik.