2009 yılında Kuzey Amerika Omurga- Omurilik Derneği’nin düzenlediği bel, boyun ve sırt ağrılarının cerrahi dışı tedavisi, omurga enjeksiyonları ile ilgili ileri kursları başarı ile tamamlayarak bu konudaki bilgi ve deneyimini arttıran Op Dr. Kerem Bıkmaz, kurmuş olduğu INCA İstanbul Nörocerrahi ve Ağrı Merkezi’nde multi modern interdisipliner çalışarak hastalarını tedavi ediyor. 41’i yabancı dilde olmak üzere 100’e yakın bilimsel yayını bulunan ve ‘kronik ağrı savaşçısı’ olarak da bilinen Op Dr. Kerem Bıkmaz ile kliniğinde multi modern interdisipliner çalışmalarını nasıl sürdürdüğünü, kronik ağrılara uyguladığı tedavi yöntemlerini ve yeni kitabı ‘Kerem Misali’ni Klass okurları için konuştuk.
Kerem Bey, hastalarınızı bir araya getirdiğiniz farklı disiplinleri uygulayarak tedavi ediyorsunuz. Size özel bu tedavilerinizi nasıl oluşturduğunuzdan bahsedebilir misiniz?
Sosyal medyada mucize adı altında pek çok paylaşım yapılıyor ama mucize diye bir şey yok. Burada mucizeleri yaratan yaklaşım şekilleri vardır. Eğer doğru şekilde yaklaşırsan mucizevi şeyler elde ediyorsun ama bunun altında yatan etmenler ise doğru yaklaşım, doğru müdahale ve takiptir. Bunların neticesinde ise mucizevi şeyler olabiliyor. Gelişen teknolojiyle beraber cerrahilerimizde mükemmele yaklaşmayı başarırken ameliyatsız tedavilerde de büyük gelişmeler katetmiş durumdayız. Bugün herkes ameliyat olmakistemiyor, olabildiğince ameliyatsız çözümler istiyor. Bizde gerçekten bunları sunuyoruz insanlara. Ben 15 yıl önce ameliyatsız tedavilere başladım ve Türkiye’de ameliyatsız tedavileri başlatan ilk doktorlardan biriyim. Uygulanan tedavilerin başarısı soruna ve kişiye özel doğru tedavinin seçilmesiyle de alakalıdır. Standart bir tedaviyi her hastaya aynı şekilde uygulayamazsınız. Sinir etkilenmesi olmayan birine ameliyat, sinir hasarı oluşmaya başlamış birine manuel terapi ya da fizik tedavi yapamazsınız. Bugün özellikle manuel tedavi çok büyük bir trend olmaya başladı. Lakin ameliyat gerekiyorsa da yapılmalı.
“TIPTA HASTALIK YOKTUR HASTA VARDIR”
Sizin başarınızın sırrı nedir?
İstanbul Nörocerrahi ve Ağrı Merkezi’nin başarısı ve hasta memnuniyetinin altında yatan uyguladığımız multi modern interdisipliner yaklaşımdır. Biz farklı disiplinleri hasta için bir araya getirerek kişiye özel tedavi uygulaması hazırlıyoruz. Kliniğimizde manuel tedavi, fizik tedavi, ameliyatsız girişimsel tedaviler ve ameliyatlar yapılıyor. Farklı tedavi opsiyonları bir tedavi sepetinin içinde olunca hastaya özel bir tedavi modeli oluşturuyoruz. Tıpta hastalık yoktur hasta vardır diye bir cümle var. Biz multi modern interdisipliner bir yöntemle çalışıp hastaya özel bir tedavi yöntemi geliştirdiğimizde hasta mutlu oluyor ve böylelikle biz de mutlu olmuş oluyoruz.
Sosyal medyada size ‘kronik ağrı savaşçısı’ diyorlar. Sizce bu unvanı size niye layık gördüler ve kronik ağrıları nasıl tedavi ediyorsunuz?
Ağrı aslında bir hastalık değil, bir uyarandır. Vücudun alarm sistemidir, vücudun herhangi bir yerinde bir şeylerin ters gittiğinin işaretidir. Doku hasarının oluşumuyla ortaya çıkan ağrılara biz akut ağrı diyoruz. Bir de kronik ağrı dediğimiz bir durum var. Kronik ağrılar genellikle 3 aydan uzun sürer ya da sürekli tekrarlayan ağrılardır. Sürekli tekrarlayan ağrılar akut ağrılardan farklıdır,çünkü bu aslında hastalığın kendisi oluyor. Bu kronik ağrıları çeken kişi sadece fiziksel olarak değil sosyal ve psikolojik olarak da etkileniyor. Bu nokta çok önemli. Zaten kronik ağrıların yaklaşımında kişilerin mutsuz olması ya da bu hastalığı tedavi eden doktorların yeterli başarıyı elde edememesinin altında yatan en önemli faktör bu. Şimdi bir hastanın 6 ay gibi bir süre kronik ağrı çektiğini düşünelim. Hiçbir geçmişe dayalı psikolojik bir sorunun olmasa bile kronik ağrıyla birlikte kişi fiziksel etkinin yanında sosyal hayatı da etkilendiği için psikolojik olarak kendini daha kötü hissetmeye başlıyor. Sosyal ve psikolojik etkilerle beraber kişinin ağrı eşiği de düşüyor. Ağrı eşiği düşünce daha çok depresyon, anksiyete gibi durumlar ortaya çıkıyor. Daha çok anksiyeteyle ise daha çok ağrı, daha çok depresyon derken bir kısır döngü gelişiyor. Dolayısıyla kronik ağrı çeken kişilere yaklaşım yeni ağrısı başlayan kişilere göre çok daha farklı olması lazım. Bu hastalara sadece cerrah kimliğinizle yaklaşamazsınız ve bu sorunu çözemezsiniz. Yeri gelecek ağrı bilimi uzmanı, psikolog ve mentor olmanız gerekecek. Çünkü bu ağrıların alt yapısında psikolojik nedenler de devreye giriyor. Sorunu ortaya koymanız lazım. İşte multi modern inter disiplinlerin içinde bu da var. Psikolojisi bozuk olanın psikolojisini tedavi edeceksin, organik hasar varsa, duruş bozukluğu varsa bunları da kapsayan bir tedavi yöntemi uygulayacaksın. Farklı disiplinleri bir araya getirip hastayı da motive edip bu sorunu ancak giderebilirsin. Kronik ağrıları çözmek için elinizde sabır, inanç ve güven gibi önemli silahlarınız olmalı. Bu üç önemli silah bir araya gelirse hiçbir ağrı kalıcı değildir. Bizde bize gelen hastaların yüzde 99’unu bu savaşçı kimliğimizle tedavi ettik. Ben sadece cerrah olarak baksam bu kişilerin hiçbirini tedavi edemem. Yeri geliyor hastamla psikolog gibi konuşuyorum. Bizim kendi psikoloğumuz da var oraya yönlendirdiğimiz durumlar da oluyor. Bazen dışarıdan psikiyatri desteği alıyoruz, fizik tedavi omurga okulu şeklinde eğitimler veriyoruz. Hastalarımızın iş hayatlarında ne yapıyorlar, hayatlarında ne gibi stresler ve sıkıntılar var, kaç saat masa başında oturuyorlar, oturdukları masa nasıl bir masa, hiç spor yapıyorlar mı gibi konuları bile dinliyoruz. Kronik ağrı çeken kişilere şunu anlatamaya çalışıyoruz; biz size yardımcı oluruz ama sizin de kendi tedavinize katılmanız lazım. Bunu da Ağrısız Yaşam Akademisi’nde yapıyoruz, patentini aldım. Mesela hastamızın sağlıklı bir hayat sürmesi için kilo vermesi gerekiyor, diyetisyenimiz var ona yönlendiriyorum. Bizde Ağrısız Yaşam Akademisi’nde hastalarımızı tedavi ederken multi modern interdisipliner çalışmalar ile de daha sağlıklı bir hayat sürmelerine katkı sağlıyoruz.
‘HEKİMLİK ASLINDA İNSANLARIN HAYATLARINA DOKUNMA VE YÖN VERME SANATIDIR’
‘Kerem Misali’ isimli yeni bir kitabınız çıktı. Kitabınızı nasıl yazdınız ve bu kitabın ikincisini de çıkartmayı düşünüyor musunuz?
Hekimlik aslında insanların hayatlarına dokunma ve yön verme sanatıdır. Bizler yüzlerce, binlerce hastanın hayatına dokunuyoruz ve bunların hepsinin bir hikayesi var. Hastanın hikayesi, ailelerinin hikayesi var bizde bu hikayelere karışıyoruz. Bu sanatı icra ederken ustalık noktasına geldiğinizde geride tanık olduğunuz çok fazla hikâye birikiyor. Hikayelerimizde kahkahalarımızın, gözyaşlarımızın, umutlarımızın bir olduğunu görüyorum. Bir tarafta doktor kimliğim var, bir taraftan da hayat okulunda belli bir noktaya gelmiş, belirli deneyimler kazanmış ve bu deneyimi kazanırken de üzüntüleri, sevinçleri, hüzünleri, mutlulukları, ayrılıkları yaşamış bir de insan olan Kerem Bıkmaz var. Bende bu deneyimler neticesinde bahsettiğim duygularla yazdığım, yüreğimin sesinin dile gelmiş hali olarak kitabımı çıkarttım. 2. kitabım da hazır. Yoğun hayat trafiğinde zaman bulabilirsem 14 Şubat 2023’e yetiştirmeye çalışacağım.
İnstagram: opdrkerembikmaz